Yeraltından Notlar



Yüklə 0,71 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə4/18
tarix15.03.2022
ölçüsü0,71 Mb.
#84522
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   18
Yeraltından Notlar Fyodor Mihailoviç Dostoyevski PDFDrive

gentleman, durup dururken ortaya çıkıp elini beline dayayarak
hepimize, "Ne dersiniz baylar, şu usluluğa bir tekme savurup
logaritmacıları  cehennemin  dibine  yollasak  da,  gene  eskisi
gibi  ahmakça,  başımıza  buyruk  yaşasak,  nasıl  olur?"  diye
bağırsa  hiç  şaşmam.  Yine  de  bu  bir  şey  değil,  işin  kötüsü,
hemen  izleyici  bulmasıdır:  İnsanın  yaradılışı  böyle.  Bütün
bunlar  bakın  ne  kadar  önemsiz,  sözü  edilmeye  değmez  bir
sebepten  çıkıyor:  Kim  olursa  olsun,  insan  daima,  her  yerde
akılla  çıkarın  buyurduğu  gibi  değil,  canının  istediği  gibi
hareket etmeyi sever; arzularımızın çıkarımıza tamamıyla ters
düşmesi  de  mümkün,  hatta  bazen  zorunludur  (bu  şahsi
düşüncem).  Hiçbir  sınıflamaya  girmeyen,  çeşitli  sistem  ve
nazariyeleri  cehenneme  yollayan,  daima  yok  sayılan  en
faydalı,  en  önemli  çıkarlarımız,  hudut  tanımayan  hür  bir
irade,  vahşi  de  olsa  kendine  mahsus  bir  kapris,  bazen  bir
kışkırtmayla  çılgınlığa  varabilen,  ama  özgün  bir  hayal
kudretidir. Peki, ne diye bazı âlimler insana normal, erdemleri
zedelemeyen  istekler  gerektiğini  iddia  ederler?  Neden
akıllarını  insanın  isteklerinin  mutlaka  mantıklı  ve  çıkarlarına
uygun  olması  gerektiğine  takmışlardır?  İnsana  lüzumlu  olan
tek şey, onu nereye sürükleyeceği belli olmayan hür iradedir.
Bu iradeyi de kim bilir hangi şeytan...


VIII
—  Hah-ha-ha!  Ama  gerçekte  irade  diye  bir  şey  yok  ki...
diye  gülerek  sözümü  keseceksiniz.  Hepimizin  bildiği  gibi
bilim,  zamanımızda  insanı  öyle  güzel  tahlil  etti  ki,  hür
iradeydi, istekti ancak...
—  Müsaade  buyurun  baylar,  ben  de  sözü  buraya
getirecektim  zaten.  Ama  açık  söyleyeyim,  cesaret
edemiyordum.  Ben  de  isteklerimizin  ipinin  kim  bilir  hangi
şeytan elinde bulunduğunu, hem de bunun daha iyi olduğunu
söyleyecektim ki, sonra bilimi hatırladım ve... sustum. Tam o
sırada bu sözü siz açtınız. Gerçekten, ya günün birinde bütün
arzu  ve  kaprislerimizin  de  formülü  bulunur,  daha  doğrusu,
bunların esasına, hangi kanunlara bağlı olarak meydana gelip
nasıl  geliştiklerine,  çeşitli  durumlarda  hangi  yolları  takip
ettiklerine vs. dair kesin bir matematik formül ortaya çıkarsa,
o  zaman  insan  muhtemelen,  hatta  mutlaka  hiçbir  şey
istememeye  başlar.  Cetvele  bakarak  arzu  etmenin  ne  tadı
olur? Ondan başka, insan insanlıktan çıkıp, hemen hemen bir
org cıvatasına veya bunun gibi bir şeye dönüşür: Hür iradesi,
arzusu  olmayan,  istemeyi  bilmeyen  insanın  org  silindiri
üzerindeki  cıvatadan  ne  farkı  vardır  ki?  Ne  dersiniz?
İhtimalleri toparlayalım düşünelim: Böyle bir şey olabilir mi
olamaz mı?
—  Hımm...  diyeceksiniz.  Biz  çıkarlarımızı  yanlış
anladığımız  için  arzularımızın  çoğu  da  yanlış  yoldadır.  Bu
yüzden  gözümüze  kestirdiğimiz  bir  çıkar  için  en  kolay  yolu
seçelim  diye,  akılsızlığımızdan,  çoğu  zaman  bir  sürü
saçmalığa  saplanırız.  Halbuki  bütün  bunlar  hesaba  vurulup


kâğıda  dökülünce  (olmayacak  şey  değildir  bu,  zaten
insanların ilerde bazı tabiat kanunlarını öğrenemeyeceklerine
şimdiden  karar  vermek  çirkin  ve  manasızdır),  içimizde
arzudan  eser  kalmaz.  Arzunun  akılla  el  ele  vereceği  gün
hepimiz isteklerimize değil, aklımıza hizmet edeceğiz; çünkü
aklımız  başımızdayken  manasız  bir  şey  isteyerek  kendimize
bile  bile  fenalık  yapmamıza  imkân  yoktur.  İrademizi
düzenleyen  kanunların  keşfedilmesiyle  bütün  arzuların,
düşüncelerin  hesabını  yapmak  imkânı  olursa,  şaka  bir  yana,
bunlar  gerçekten  cetveller  üzerinde  toplanabilirse,  o  zaman
pek tabii ki isteklerimizi bu cetvele göre ayarlayacağız. Örnek
olarak söylüyorum; bir gün birisine nanik yapsam ve hesaplar,
böyle  yapmam,  hatta  hangi  parmaklarımı  kullanmam
gerektiğini  ortaya  koysa  benim  şahsi  hürlüğümden  ne  kalır?
Bilhassa okumuş, öyle veya böyle tahsil görmüş bir âlimsem?
O  zaman  hayatımı  otuz  yıl  ilerisine  kadar  hesaplayabilirim;
kısacası, bütün bunlar gerçekleşirse, bize her şeyi olduğu gibi
kabullenmekten  başka  yapacak  bir  şey  kalmaz.  Esasen
tabiatın  hiçbir  zaman,  hiçbir  durumda  bize  tabi  olmadığını,
onu hayalimizde kurduğumuz gibi değil, gerçekte olduğu gibi
kabul  etmemiz  gerektiğini  asla  akıldan  çıkarmamalıyız;  öte
yandan  bir  cetvel,  bir  takvim,  hatta...  hatta  bir  kimyager
imbiği  peşindeysek  ne  yapalım,  bunları  da  olduğu  gibi
kabullenmeliyiz!  Karşı  koysak  bile,  nasıl  olsa  kendini  kabul
ettirir zaten...
—  Hepsi  iyi  ama,  ben  burada  takılıverdim  işte  efendim!
Felsefeye  daldığım  için  affedin  aziz  okuyucularım.  Ne
yaparsınız,  kırk  yıllık  yeraltı  hayatı,  dile  kolay!  İzin  verin,
biraz da hayal kurayım. Bakın efendim: Aklı takdir etmemek
mümkün değil tabii, ama onun kendi çerçevesini hiçbir zaman


aşamadığını,  insanın  yalnız  kafa  ihtiyaçlarına  cevap
verebildiğini  de  kabul  etmek  lazım;  halbuki  arzu,  aklı  da,
başka  çeşit  özentileri  de  içine  alan  bütün  hayatın,  yani  bir
insan  hayatının  en  kudretli  ifadesidir.  Gerçi  bu  çoğu  zaman
hayatımıza  beş  para  etmez  bir  şekil  veriyor,  fakat  gene
unutmayalım ki hayat hayattır, karekökü almak değil. Mesela
ben,  gayet  tabii  olarak,  yalnız  aklımı  kullanıp  hayatiyetimin
ancak  yirmide  birinden  faydalanarak  değil,  içimde  hayatla
ilgili  bütün  unsurları  seferber  ederek  yaşamak  istiyorum.
Aklın  kudreti  nereye  kadar  uzanır?  Akıl  öğrenebildiği
kadarını  bilir  (bazı  şeyleri  hiçbir  zaman  öğrenemeyebilir;
gerçi  bunun  teselli  edici  tarafı  yok,  ama  neden
söylemeyelim?)  ama  insan  hayatı  hem  şuurlu,  hem  şuursuz
olarak,  kâh  aldanıp  kâh  aldatarak  devam  edip  gidiyor.  Bana
acıyarak  baktığınızdan  şüpheleniyorum  baylar;  kültürlü,
aydın, kısacası geleceğin insanının bile bile çıkarlarına karşıt
bir  şeyler  istemeyeceğinin,  matematik  bir  kesinlik  taşıdığını
tekrarlıyorsunuz.  Size  hak  veriyorum.  Fakat  yüzüncü  defa
olarak  söylüyorum  ki,  insanın  kasten,  şuurlu  olarak  zararlı,
manasız,  hatta  son  derece  budalaca  bir  arzuya  kapıldığı  bir
durum,  tek  bir  durum  vardır:  Yalnız  akla  uygun  şeyler
istemek  zorunda  kalmayıp,  ne  kadar  manasız  olursa  olsun

Yüklə 0,71 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   18




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə