1. CİLt mart 2018, kocaeli kartepe zirvesi 2017 uluslararasi 15 temmuz



Yüklə 13,15 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə26/232
tarix26.10.2018
ölçüsü13,15 Mb.
#75629
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   232

75

w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m

me projesinin ileri karakoluna dönüştürülmüş ve sonuçta İran istenilen biçimde 

liberalize edilmiştir. Chomsky’nin tanımından hareketle ifade edersek; İran’ın öz 

kaynaklarını, yine İran halkına yönlendirmek isteyen Dr. Musaddık ve ekibi, ABD 

açısından çalışılabilir ortak olmanın dışına çıkmıştı ve bu gerekçeyle de yok edil-

miştir. Bir anlamda Musaddık darbesi, ABD’nin petrol coğrafyasındaki jeo-kültü-

rel etki alanlarını kontrol etme stratejisinin ve buna bağlı olarak Amerikan emper-

yalizminin darbeler yoluyla tesisinin başlangıcını oluşturmuştur. Bu süreç 1973 

yılında yeni bir boyut kazanmıştır.  ABD’nin sosyalist bir tehdit olarak algıladığı 

Şili lideri Dr. Salvadore Allende de, açık hedefe dönüştürüp bir darbe organize 

edilerek iktidardan uzaklaştırılmıştır. Bunu da Amerikan emperyalizminin, dar-

beler yoluyla inşa edilmesi sürecinin kurumsallaşması olarak okumak gerekir. 

Günümüze kadar gelen ve ABD’nin küresel üstünlüğünü yitirmeye başladıkça 

daha da saldırganlaştığının hissedildiği dönem, 11 Eylül sonrasındaki Amerikan 

emperyalizminin, yeniden inşa edilmesine ihtiyaç duyulduğu ve Avrasya jeopo-

litiğine hâkim olunması girişiminin öne çıktığı son dönemdir.

Soğuk  Savaş’ın  sona  ermesinden  itibaren  ABD,  tek  kutuplu  bir  dünyanın 

başladığını ilan etmiş ve yenidünya düzeninin bir Amerikan düzeni olduğunu sık-

lıkla vurgulamıştır. Oysa Wallerstein’in ifade ettiği gibi (2009: 171-172), “ABD için 

Soğuk Savaş, kazanılacak bir oyun değil; dans edilecek bir sahneydi.” Soğuk 

Savaş’ın sona ermesi, ABD hegemonyasının en önemli dayanağı olan Sovyet-

ler Birliği’ni ortadan kaldırmıştı. Bu durum ABD hâkimiyetinin küresel kabulünü 

değiştirmiştir ve dahası ABD’nin dünyanın çeşitli coğrafyalarında giriştiği aske-

ri operasyonlar da sorgulanmaya başlamıştır. ABD, Soğuk Savaş sonrasında, 

emperyalist sistemin kendi liderliğinde yeniden tesis edilebilmesi için, küresel 

düzene rızayı sağlayacak bir ‘‘öteki’’ye hiç olmadığı kadar ihtiyaç duymuştur. 11 

Eylül 2001’de gerçekleşen Dünya Ticaret Örgütü ve Pentagon’a yönelik saldı-

rılar, ABD’nin ‘‘yeni öteki’’sini bulmasını sağlamıştır. Bu anlamda 11 Eylül, ABD 

müdahaleciliğinin yeni bir boyut kazanmasına yol açmıştır. ABD’nin dünyanın 

çeşitli coğrafyalarında giriştiği yeni operasyonların rıza oranı ‘‘İslami terör tehdi-

di’’ ile yoğunlaşmıştır. ABD bu ortamı hemen değerlendirmiş, 11 Eylül ile ilişkisi 

olduğu iddiasıyla Afganistan ve Irak’ı işgal etmiştir. Terörle mücadele ve demok-

rasi ihracı gibi söylemleri bir kenara koyarsak ABD, 11 Eylül’ü takip eden süreç-

te, dünyanın enerji ve petrol yatakları olan bölgelerine fütursuzca girmiş, enerji 

güzergâhlarını kontrol edebilecek büyük jeopolitik kazanımlar elde etmiş ve dün-

yanın pek çok coğrafyasında askeri operasyon yapabilecek kabiliyete ulaşması-

nı sağlayan askeri üsler kurmuştur. Bütün bu süreç incelendiğinde, hiç kukusuz 

11 Eylül, Amerikan müdahaleciliğinin yeni boyutu açısından bir milat olmuştur.



76

w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m



2. İKİNCİ DALGA ABD EMPERYALİZMİ ve TÜRKİYE

Türk devlet geleneği içinde, “ordu-millet” fikrinin etkisi her dönemde belir-

gin bir biçimde hissedilmiştir. Bir anlamda “asker millet” olan Türk milletinin bu 

yapısı, askeri mekanizmanın, her zaman siyaset içerisinde ağırlığının artmasına 

sebep olmuştur. Hissedilen bu ağırlığın arttığı zamanlarda, askeri mekanizmalar 

sivil siyasete uyum sağlamakta güçlük yaşamışlardır. Bu durum Türk demokrasi 

tarihinin, aynı zamanda bir darbeler tarihi olmasını etkilemiştir (Başaran, 2017: 

92). Dünya darbeler tarihinin bir parçası haline gelen Türk Siyasi hayatı içeri-

sinde, 27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980’de ordu, bütünüyle ülke yönetimine el 

koymuş, 12 Mart 1971 ve 28 Şubat 1997’de ise, hükümeti istifa ettirerek dolaylı 

biçimde ülke yönetimine zor gücüyle düzenleme getirilmiştir. Askeri müdahale-

ler, toplumun kendi iradesiyle seçtiği siyasi partileri iktidardan uzaklaştırmış ve 

toplum hafızasına derin yaralara yol açmıştır. Bu askeri müdahalelerin yanı sıra 

başarısız darbe girişimleri de yaşanmış ve son başarısız darbe kalkışması ise, 

bilindiği gibi 15 Temmuz 2016 gecesinde gerçekleşmiştir. 

Kısaca hatırlayacak olursak; Cumhuriyet tarihinde gerçekleşen ilk askeri dar-

be, 27 Mayıs 1960’ta yaşanmıştır. 27 Mayıs 1960’ın iç politik boyutlarına bakıldı-

ğında, 10 yıllık Demokrat Parti iktidarında süregelen laikliği arka plana iten dav-

ranışlar geliştiği, ekonomik dönüşümü sağlayacak hamlelerin yapılamadığı ve 

yükselen muhalefete karşı özgürlükleri kısıtlayan otoriter tavırların etkili olduğu 

iddia edilmiştir (Kurt, 2017: 51). DP bir askeri darbe ile devrilmiş ve 1961 Anaya-

sası, özgürlükçü anayasa olarak yıllarca övgü almıştır. Ancak 27 Mayıs 1960’ın 

dış politika boyutuna bakıldığında, 27 Mayıs darbesinin, aslında ABD’nin CIA 

yönetiminde gerçekleştirdiği darbelerden biri olduğu anlaşılmaktadır. Her şey-

den önce bu darbe, Türkiye’nin 1952 yılında başlayan NATO üyeliğiyle ilişkilidir. 

Genel anlamda Batının desteğini alarak Türkiye’nin liberal politikalarla yönetil-

mesi sürecinin bayraktarlığını yapan Demokrat Parti, 27 Mayıs öncesinde Batı 

dünyasıyla sorunlar yaşamış ve Adnan Menderes hükümeti Rusya’yla yakınlaş-

mak durumunda kalmıştır. Özellikle 1958 yılında, Türkiye’nin döviz darboğazına 

girmesi, Demokrat Parti hükümetini liberal politikalardan uzaklaşmaya itmiş ve 

ekonomiye daha müdahaleci bir yaklaşım gelişmiştir (Kurt, 2017: 63). Bu sü-

reçte Irak’ta gerçekleşen Sovyetçi darbe de, Doğu ve Batı blokları arasında ya-

şanan  jeopolitik  gerilimi  arttırmıştır.  Bu  koşullarda  ABD  açısından,  Türkiye’de 

NATO’nun ağırlığının yeniden hissedilmesi ve Türkiye’nin bir politik dönüşümle 

tekrar liberal politikalar yörüngesine sokulması ihtiyacı oluşmuştur. İşte böyle bir 

ortamda gerçekleşen 27 Mayıs 1960 askeri darbesi, yayınladığı ilk bildirisinde 

NATO ve CENTO ittifaklarına olan bağlılığını bildirmiştir. Türkiye’de kısa süren 

koalisyonları takiben, darbeden yalnızca 3 yıl sonra liberal ekonomik politikala-




Yüklə 13,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   232




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə