69
w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m
EMPERYALİZMİN “AÇIK HEDEF BELİRME”
PROJESİNİN ÜÇÜNCÜ DALGASI ve
15 TEMMUZ 2016 DARBE KALKIŞMASI
Prof. Dr. Betül KARAGÖZ YERDELEN
Giresun Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü
drbrtulkaragozyerdelen@gmail.com
ÖZET
Emperyalizmin “açık hedef belirleme” planı, 1950’lerde uygulamaya konul-
muştur. Bu projenin başlıca nedeni, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Amerika
Birleşik Devletleri’nin yükselen güç haline gelmesi ve dolayısıyla Batı emper-
yalizminin merkezinin ABD’ye kaymasıdır. ABD emperyalist politikalarında her
zaman açık hedefler belirlemeyi ve müdahale edilecek yeni jeo-kültürler oluş-
turmayı seçmiştir. Ancak ABD’yi emperyalist güç olarak öne çıkaran ve hatta
“Amerikan emperyalizmi” kavramının gelişmesine yol açan, yani Amerikan em-
peryalizmine kurumsal nitelik kazandıran, 1970’lerde baş gösteren konjonktürel
koşullar olmuştur. Kapitalizmin 1970’lerde yaşadığı büyük kriz, denetim altına
alınamayan petrol şokları ve jeo-ekonomik daralmalar gelişmiş ekonomilerle
birlikte, devlet-ötesi güçleri kapitalizmi ayakta tutacak yeni stratejiler belirle-
meye yöneltmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra emperyalist tavrını sürekli
arttıran ABD, CIA’in ilk darbesi olan 1953 İran’ındaki Musaddık Darbesi ile yeni
bir darbeli emperyalizm süreci başlatarak Birinci Dalga’yı harekete geçirmiş-
tir. ABD’nin darbeli emperyalizminin İkinci Dalga’sı 1970’lerde ortaya çıkmıştır.
1950’lerin emperyalizmi ile 1970’lerin emperyalizmi arasındaki başlıca farktan
biri artık ulus-ötesi güçlerin onayının alınmasıdır; diğeri ise emperyalist müda-
haleye maruz bırakılacak ülkelerde, giderek iç yönetimler üzerindeki kontrolün
zor gücünden hegemonyaya doğru kaymasıdır. İkinci Dünya Savaşı sonrası Batı
emperyalizminin, bu bağlamda ABD emperyalizminin Üçüncü Dalga’sı, 11 Ey-
lül 2001’de Dünya Ticaret Örgütü İkiz Kuleleri’nin vurulması ile başlamıştır ve
halen devam etmektedir. Bu nedenle gerek bölgesel gerekse küresel sivil, si-
yasi, askeri ve iktisadi hareketlerin, belirlenmiş açık/kapalı hedefler olup olma-
dıkları iyi analiz edilip anlaşılmalıdır. SSCB’nin dağılışından Avrupa’nın yeniden
biçimlenmesine, Balkanların parçalanmasından Kafkasların kana bulanmasına,
uzak Asya’dan yakın doğuya uzanan şiddet sarmalına, Turuncu Devrimlerden
Arap Baharı’na ve nihayetinde ayrılıkçı terörden darbe kalkışmasına kadar; bi-
70
w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m
zim ülkemizi de çok ağır etkileyen, birbirini takip eden veya görece eş zamana
denk gelen büyük operasyonlar serisi, çoklu güç-odaklı, ama ABD merkezli olan
emperyalist stratejilerin açık hedefleridir. Bu bildiride, hegemonya yoğunluklu
güncel emperyalizmin açık hedefi olduğu anlaşılan 15 Temmuz Darbe Kalkış-
ması’nın, bölgesel ve küresel analizi yapılarak, emperyalist müdahaleye maruz
kalabilecek ülkelerde sayıca çoğunluk olma yerine bilinçli çoğunluk olmanın, sa-
dece bir demokrasi sorunu olmadığı, aslında bu durumun o ülkelerin bir varlık
meselesi olduğu vurgulanacaktır.
Anahtar kelimeler: 15 Temmuz, Darbe Kalkışması, Emperyalizm, Bilinçli Ço-
ğunluk, Demokrasi
THIRD WAVE OF THE IMPERALISM’S “CLEAR TARGET
DETERMINATION” PROJECT AND JULY 15, 2016 COUP
D’ETAT ATTEMPT
ABSTRACT
The project of the imperialism’s “clean target determination” put into practi-
ce in the 1950s. The main reason of this project is that the USA became a rising
power following to Second World War and thus that center of the European Im-
perialism was shifted to USA. The USA has always chosen to set clear targets
and create new geo-cultures that can be intervened in his imperialist policies.
However, it has been cyclical conditions that began in the 1970s, which emp-
hasized the US as an imperialist power and even led to the development of the
concept of “American imperialism”, that is to say, to institutionalize American
imperialism. The great crisis of capitalism in the 1970s, unstoppable oil sho-
cks and geo-economic contractions, have led developed economies along with
state forces to the determination of new strategies to keep capitalism alive. The
United States, which continuously increased its imperialist attitude after the
Second World War, initiated a new “coup d’etat imperialism” process with the
overthrown of Musaddık, which was the first strike of the CIA, in Iran in 1953.
The second wave of US “coup d’etat imperialism” emerged in the 1970s. The
one of the main differences between the imperialism of the 1950s and 1970s is
now the acceptance of transnational powers; and the other is shifting towards
hegemony from the using of power of control over the internal governments
increasingly in the countries to be exposed to imperialist intervention. The third
wave of Western (by the mean time USA) imperialism after World War II began
with the shooting of the World Trade Organization Twin Towers on September
11, 2001 and it still goes on. It should be well analyzed and understood that
71
w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m
civil, politic, military and economic movements whether regional or global, are
designated open/close targets or not. Successive or relative simultaneous se-
ries of large operations from the distribution of the USSR to the restructuring of
Europe, from the breakdown of the Balkans to the bloodshed of the Caucasus,
to the spiral of violence from the far Asia to the east, from the Orange Revoluti-
ons to the Arab Spring and finally from the separatist terror to the coup attempt,
which are heavily affected our country as well; are clear targets of imperialist
strategies that are multi-power focused, but USA centric. In the report, the regi-
onal and global analyze of 15 July Coup d’Etat attempt, which was understood
that it was a clear target of hegemony intensive current imperialism, will be
made, and it would be emphasized that being a conscious majority instead of
a majority in countries, that might be exposed to imperialist intervention, is not
just a problem of democracy, in fact, it is an existence problem.
Key words: July 15, Coup d’Etat Attempt, Imperialism, Conscious Majority,
Democracy
GİRİŞ
İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan iki kutuplu dünya, ideolojik
bir savaşa sahne olmuş ve devletler, ideolojik hassasiyetler çerçevesinde ko-
numlanmıştır. Bu konumlanış neticesinde bilindiği gibi, sosyalist yönetimleri
benimseyen Doğu Bloğu ülkeleri, Sovyetler Birliği’nin öncülüğündeki Varşova
Paktı’nda yer almışlardır. Buna karşılık Batılı liberal devletler, ‘‘Sovyet tehdidi’’
karşısında, NATO ittifakında bir araya gelmişler ve Amerika Birleşik Devletleri’nin
başında bulunduğu savunma paktına üye olarak Amerikan hegemonyasının ku-
rumsallaşmasına rıza göstermişlerdir.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında hegemonik liderliğine rıza gösterilen ABD,
Marshall ve Truman yardımlarıyla birlikte hem Avrupa’nın yeniden imarına, hem
de Avrupa’nın yeniden kalkınmasına öncülük etmiştir. “ABD merkezli dünya
düzenine uyuma dayanan” emperyalist sistemin yeniden ve bu kez ABD lider-
liğinde tesis edilmesi süreci başlamıştır (Walberg, 2014: 97). Truman doktrini
ile birlikte oluşturulan ve Pax-Americana olarak anılıp Amerikan Barışı adıyla
lanse edilen bu düzen, ABD’nin ekonomik, kültürel, iktisadi ve askeri anlam-
da modern dünyanın liderliğini üstlenmesi girişimidir. İki kutuplu dünyada Doğu
Bloğu ve Batı Bloğu arasında yaşanan gerilimler, Amerika Birleşik Devletleri ve
Sovyetler Birliği’nin küresel üstünlüğü ele geçirmek için yaptığı rekabetin sonu-
cunda yeni çatışma bölgelerinin oluşmasına yol açmıştır. Zaman zaman ittifak
sistemi içerisindeki aktörlerin politik yönelimlerinin değişmeye başlaması, ilgili
savunma paktını harekete geçirmiş ve ABD-SSCB küresel savaşının yansıması
Dostları ilə paylaş: |