114
w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m
TRANSFORMATION OF GOVERNMENT SYSTEM
IN TURKEY AT PROCESS AFTER JULY 15
ABSTRACT
The fact of unstable, powerless and weak democratic governments caused
by the coalitions, which has become a natural feature of the parliamentary sys-
tem with its double-headed structure and potential for conflicts, in addition to
the inherent legislative-executive nature of the parliamentary system that can
not provide separation of powers, is lying under the political basis of Turkish
couping practice, which has been manifested itself with the latest July 15th
coup d’etat and occupation campaign. Turkey has witnessed direct and indirect
coup d’etat of military, bureaucratic and juristocratic centers of tutelage, which
is almost inevitable to grow on such a politically chaotic and slippery ground.
Behind these centers of tutelage, FETO is a more insidious and dangerous top
center of tutelage which has designed and used them for his own purposes and
has taken over the state. In response to the coup, civil war and occupation on
July 15th, 2016, the reform of the political system has become inevitable. This
reform was made with the initiative of the people for the first time in the history
of the Republic. The main axis of the amendment of the Constitution adopted
with a referendum on April 16, 2017 is the transformation to Turkish type presi-
dential system of the existing government model on the ground of the democ-
ratic political system.
Keywords: Government System, 15 Temmuz Coup Attempt, Presidential Sys-
tem, Tutelage, Constitution Referendum.
1. GİRİŞ
16 Nisan referandumuyla kabul edilen son Anayasa değişikliğinin özünde,
başkanlı parlamenter sistem veya
pasif yarı-başkanlık sistemi olarak da nite-
lendirilebilecek mevcut hükümet modelinden, başkanlık sisteminin Türkiye’ye
uyarlanmış tipine (Türk tipi başkanlık için bkz. Bozlağan, 2016; Keser, 2017: 433
vd), yani Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçiş yapılması yatmaktadır. (Altun, 2017;
Uçum, 2017). Cumhuriyet tarihi boyunca, halkın ilk kez yapımında aktif rol üst-
lendiği bu hükümet sistemi reformu yapılana kadar, özellikle darbeler sonrasın-
daki anayasalarla, bu ülkeye otorite ve özgürlük alanına dair pek çok konunun
dayatıldığına şahit olunmuştur. İşte bu hükümet sistemi reformunun gerçekleş-
mesiyle, Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi kuralının
da hayata geçmesi sonrasında uygulanmaya başlanan yarı-başkanlık modeli
içerisinde, hem yürütmenin çift başlı yapısının yol açtığı çatışma riskleri, hem de
115
w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m
yürütmenin, parlamentodaki çoğunluğa ya hiç sahip olamadığı veya bu çoğun-
luğu sonradan yitirdiği durumlarda ortaya çıkması, neredeyse muhakkak olan
bir siyasal kaosa (kohabitasyon)
1
davetiye çıkarabilme potansiyelini bertaraf et-
mek için, başkanlık sistemine yarısıyla değil de, tam olarak geçme teşebbüsü
anlamındaki bu Anayasa değişikliği, demokratik rejim zemini üzerinde yükselen,
ancak verimsiz ve ağır işleyen, koalisyon hükümetlerine çanak tutan ve vesayet
etkisine her an açık olan mevcut hükümet modelini dönüştürmeyi amaçlamak-
tadır. (Aksi görüş için bkz. CHP, 2017).
Başkanlık sistemi, Türkiye’nin ülke ve devlet olarak bünyesine yakışan bir
siyasal elbisenin dikilmesi arayışları çerçevesinde, son kırk yıl içinde dönem dö-
nem gündeme getirilmiş, ancak gereken siyasal ve de sosyal destek bulamadığı
için hep geri çekilmek zorunda kalınan bir tekliften öteye geçememiştir. Bu te-
şebbüslerin hukuki bir sonuca kavuşturulduğu son Anayasa değişikliğiyle getiri-
len Cumhurbaşkanlığı Sisteminin, Türkiye’nin sosyo-politik şartlarının da
2
zorla-
ması sonucunda, yasama ve yürütme organlarının karşılıklı ve eş zamanlı seçim
yetkileriyle donatılması özelliği dışında, başkanlık sistemiyle aynı özellikleri taşı-
yan bir hükümet modeli (Bozlağan, 2016: 58, 128 vd.) olduğu ve parlamenter ve
yarı-başkanlık sistemleri gibi, temsili demokrasinin bir örneği sayılması gerektiği
gayet açıktır. Ancak tabii ki bu teorik yaklaşımın, ülkemiz açısından siyasal pra-
tikte de teyit edilmeye ihtiyacı vardır. Bunu için de sistemin uygulamaya geç-
mesini beklemek ve pratikte nasıl sonuçlar göstereceğini takip etmek gereklidir.
2. REFERANDUM SONRASINDA TBMM’NİN YENİ KONUMU
16 Nisan 2017 tarihindeki referandumla kabul edilerek resmileşen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair 6771 sayılı Anayasa De-
ğişiklik Kanunu’nun, yasama organı olarak TBMM’ni ortadan kaldıracağı veya
kaldırmamakla birlikte, demokratik sistem içindeki güç ve yetkilerini bir hayli
tırpanlayarak etkisizleştireceği ve adeta sembolik bir konuma indirgeyeceği yö-
nünde pek çok manipülatif iddia, referandumun hem öncesi hem de sonrasın-
da ileri sürülmüştü. Şimdi bu incelememizde, anayasa değişikliği sonrasında
TBMM’nin yapısı, yetki ve görevleri bakımından nasıl bir konuma gelmiş olduğu,
1
İktidarın farklı siyasal partilere bağlı başkan ve başbakanla paylaşılmak zorunda kalınması,
yani çift başlı yürütmenin her iki kanadının zıt siyasal eğilimleri yansıtması durumunda
ortaya çıkan siyasal kriz olgusunu ifade eden kohabitasyon (cohabitation) kavramı ve
Fransa’da yaşanan siyasal pratikleri hakkında daha geniş bilgi için bkz. (Gül, 2017: 209
vd).
2
“Her ülkenin yönetim tarzı, adı ne olursa olsun, kendi geçmişine ve geleneğine uygun
olarak şekillenmiştir.” (Erdoğan, 2017: 9).