120
w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m
ğişiklik sonrasında artık olmayacaktır. KHK’lerin yerine getirilmiş gibi görünen
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ise, zaten 1982 AY. m.107’de var olan, ancak
Anayasa Değişikliğiyle düzenleme alanı, yürütme alanıyla sınırlı olarak genişleti-
len bir hukuk normudur. Ancak bu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin, kanunla
açıkça düzenlenen bir alanda ve
sadece (münhasıran) kanunla düzenlenecek bir
alanda çıkarılması mümkün değildir. Çıkarıldığı takdirde Anayasa Mahkemesi’n-
de iptal edilebilecektir. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle düzenlenen
bir konuda TBMM’nin kanun çıkarması durumunda Kararnamenin hükümsüz/
geçersiz sayılacağına da AY değişikliği m. 8 atıf yapmaktadır. Bu da Cumhur-
başkanlığı Kararnamesinin, hukuk normları hiyerarşisinde kanunun altında ol-
ması anlamına gelmektedir. Önceki düzenlemede olan KHK’ler ile yürürlükteki
bir kanun değiştirilip kaldırılabilirken, KHK’lerin yerine geldiği söylenen Cum-
hurbaşkanlığı Kararnamesi, bir kanunla çatıştığı durumda hükümsüz sayılıp yü-
rürlükten kalkacaktır. Buraya kadar anlatılanlar da dikkate alındığında, yapısal
ve fonksiyonel yönden içiçe geçmiş bir yasama-yürütme görüntüsünden, daha
sağlam ve gerçekçi bir kuvvetler ayrılığına zemin hazırlayan, TBMM’ni yürütme
karşısında eskisine göre daha güçlü, bağımsız ve denetleyici bir konuma getiren
bu anayasal manzara karşısında (Fendoğlu, 2017: 93), hala TBMM’nin ortadan
kaldırıldığını veya güç ve yetkilerinin minimize edildiğini iddia etmenin, hakkani-
yet ve hakperestlikten ne kadar uzak düştüğü açıktır.
3. YENİ HÜKÜMET SİSTEMİNDE YÜRÜTMENİN KONUMU
3.1. Anayasa Değişikliğinin Cumhurbaşkanının Siyasi ve Cezai
Sorumluluğu Üzerindeki Etkileri
16 Nisan 2017 tarihinde gerçekleşen referandum sonuçlarına göre % 51.41
evet oyu çıkarak kabul edilen anayasa değişikliğinin temelinde, mevcut ya-
rı-başkanlık hükümeti modelinden cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş olgusu
yatmaktadır. Türkiye’nin sosyo-politik şartlarının da bir zorlamasıyla başkanlık
sisteminin ülkemize adapte edilmiş bir türü olarak kendini gösteren Cumhur-
başkanlığı Sistemi (Fendoğlu, 2017: 90) içerisinde, Cumhurbaşkanının tüm yü-
rütme yetkilerini kendinde toplamasına ve gücünün artmasına sıkça atıf yapılsa
da, onun değişilik öncesindeki gibi, sadece yetkili ve sorumsuz olmakla kalma-
yıp, değişiklikle sorumlu ve hesap sorulabilir bir konuma da getirilmiş olduğuna
önemle dikkat çekmek gerekir. İşte tam da burada, Anayasa Değişikliği sonra-
sında Cumhurbaşkanının siyasi ve cezai sorumluluk cephesinde nasıl bir deği-
şikliğin olduğu, mukayeseli biçimde anlatılacaktır.
121
w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m
3.2. Siyaseten Sorumsuz Cumhurbaşkanından Sorumlu
Cumhurbaşkanına Geçiş
1982 Anayasası, 16 Nisan 2017 tarihindeki referandumla kabul edilen Ana-
yasa Değişikliğine kadar, siyaseten tam sorumsuz ancak çok yetkili bir cum-
hurbaşkanlığı makamı öngörmekte idi. Siyaseten tam sorumsuzluk, Cumhur-
başkanının görev süresi içinde, ne kadar siyasi yanlış ve hata yaparsa yapsın,
ne TBMM ne de başka bir organ veya halk tarafından görevden alınamama-
sı anlamına gelmektedir. (Atar, 2017: 298). Zaten anayasal açıdan geniş icrai
yetkilerle donatılan ve 2007’deki halk tarafından seçilme kuralının da gelmesi
sonrasında, doğrudan demokratik meşruiyet gücünü de elde eden bir Cumhur-
başkanının siyasi sorumluluğunun hiç olmaması, kamu hukukundaki, ‘yetkinin
olduğu yerde sorumluluk da mutlaka olmalıdır’ yönündeki genel ilkeye aykırılık
oluşturmaktaydı. Her ne kadar “karşı imza kuralı” çerçevesinde cumhurbaşkanı-
nın, altında imzasının olduğu işlemlerden dolayı sorumluluk başbakan veya ilgili
bakana yükleniyordu. (Özbudun, 2017: 316). Ancak 1982 Anayasası uygulama-
sında Cumhurbaşkanının tek başına imzasıyla sonuç meydana getiren işlemler
yapabilmesi ve bunlardan dolayı da AY. m. 105 ve 125 gereği yargı denetiminin
kapalı olması, hukuk devleti açısından ciddi sıkıntılar oluşturmakta idi. 16 Nisan
2017 tarihli referandumla kabul edilen AY değişikliğinde ise yürütmedeki iki baş-
lılığın kaldırılmasının da etkisiyle, Cumhurbaşkanının hem TBMM’ne karşı hem
de özellikle doğrudan halka karşı bir siyasi sorumluluk altına girmekte olduğu
görülmektedir.
11
Şöyle ki, başkanlık sistemlerinde normalde olmayan, seçimleri
yenileme yetkisine sahip olan TBMM, bu yetkisini kullandığı anda sadece kendi-
sinin değil, Cumhurbaşkanının da seçime gitmek zorunda kalmasına kapı açmış
olacaktır. Bu da bir nevi, araları iyi olmayan Cumhurbaşkanına karşı siyaseten
bir hesap sorma anlamına gelecektir. (Gözler, 2017: 57). Aynı zamanda bunun,
uzlaşamamanın etkisiyle sistemin tıkanmasını bertaraf etmeye yönelik pozitif bir
katkısı da olacaktır. Cumhurbaşkanının, TBMM’ne karşı dolaylı biçimdeki bu si-
yasi sorumluluğunun yanında, ayrıca halka karşı da doğrudan bir siyasi sorum-
luluk altında olduğu açık bir realitedir. (Gözler, 2017/a). İster kendisinin isterse
TBMM’nin seçimleri yenileme yetkisini kullanmasıyla olsun, ya da 5 yıllık görev
süresinin tamamlanmasıyla olsun, ikinci dönemi için tekrar seçilmek isteyen bir
11
Doktrinde, bu konunun tartışılabilir olduğuna şöyle işaret edilmektedir: “2017 Anayasa
değişikliğiyle getirilen hükümet sistemi, ne Cumhurbaşkanı, ne Cumhurbaşkanı
yardımcıları, ne de bakanlar bakımından TBMM’ne karşı bir siyasal sorumluluk mekanizması
tesis etmiştir. Buna karşılık bu değişiklikle getirilen karşılıklı fesih ya da seçimleri yenileme
yönteminin, Cumhurbaşkanı yönünden bir nevi siyasal sorumluluk mekanizması teşkil edip
etmediği tartışılabilir”, (Özbudun, 2017: 316).