111
w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m
Ancak iktidar mücadelesinin başarıya ulaşması ile birlikte sivil değerlere
bakışın da değiştiği görülmektedir. Önceden sivil olanın devlet-kamu karşısında
kategorik olarak iyi olarak algılandığı bir aşamadan, devletin yeniden keşfedildiği
ve sivil toplum kötülüklerinin fark edildiği yeni bir politik-teolojik evreye geçildi
Türk siyasî ve toplumsal muhayyilesinde. Şimdilik devlet merkeze alan güvenlikçi
söylemler öne çıkmış bulunmaktadır. Sürdürülebilir bir toplumsal düzen
için toplumun ve sivil alanın da yeniden keşfedileceği yeni uzlaşı ve akletme
alanlarının oluşturulması gerekir. Ancak FETÖ deneyiminden gereken dersler
çıkarılmamış görünüyor. Sivil alan belirli grupların inisiyatifine terk edilirken
siyaset ve bürokrasi de bu süreci destekleyen tutumlar sergilemektedir. Oysa sivil
toplumun tanınması, sivil alanın tüm çeşitliliği ile kabul edilmesi ve aralarından
birine imtiyaz tanınmamasını gerektirmektedir. Devlet-toplum ilişkilerinde tüm bir
sivil toplumsal alanın tek bir yapı tarafından temsil edilmesi, buna izin verilmesi
terör ve kaosun başladığının işaretleridir.
Türkiye bundan sonra ne yapar? Bir süre güvenlikçi politikalar izleyeceği açıktır.
Her ne kadar darbe FETÖ’ye havale edilmiş ise de arka planda yer alan Batılı dost
ülkelerle olan ilişkilerin gerileceği, Avrasya kozunun gündeme gelmekten öteye,
aktif biçimde hayata geçirileceği (geçirilmekte olduğu) beklenmektedir. FETÖ
ile mücadelenin miyopluk yaratmaması için gereken adımların atılması, istenen
normalleşmeyi sağlayabilir. FETÖ bilinen bir terör örgütü değildir. Bir anda terör
örgütü ilan edilmiş bir yapılanmadır. 70 yıllık tarihi olan, bu süreç içinde üç nesil
yetiştiren, toplumsal ve siyasal yapıda kendini kabul ettiren, ekonomik olarak
da fark edilir bir güce ulaşmış bir yapıdan söz ediyoruz. Dolayısıyla bu yapının
şirin ve meşru görüldüğü dönemlerde ona katılan, gönül veren, geri dönülemez
manevî bağlar kuran insanların bir anda ilişkilerini kesmeleri ve hayatlarının
tamamını ya da bir kısmını adadıkları, dinî bir hareket olarak gördükleri bu
yapıya arkalarını dönmelerini beklemek gerçekçi olmazdı. Süreç oldukça hızlı
gelişmiş, başta iktidar partisinin önde gelenleri olmak üzere, tepki geliştirmek
yerine kritik durumu izlemeye almışlardır. Bu nedenle ‘silahlı terör örgütü’ olarak
tanımlanan FETÖ’nün hangi düzeyinde ne kadar hizmet ettiği, hain darbe
eylemine karışıp karışmadığı anlaşılmadan insanlar hakkında verilen cezaların,
toplumsal geri dönüşlerinin olacağı unutulmamalıdır. Ayrıca FETÖ ile mücadele
sürecinde, bu yapının gözden zaten çıkardıklarının ceza aldığı, kritik isimlerin
kendilerini korumaya devam ettiği bilgileri toplumu rahatsız etmektedir. Buna
kişisel nedenlerle FETÖ ile mücadeleyi sulandırma ve yönlendirme girişimleri
eklendiğinde adaletin sağlanmasına duyulan ihtiyacın ne kadar yüksek olduğu
anlaşılır. FETÖ’den boşalan yerlerin baka örgütlü guruplara verilmesi de devlet-
toplum ilişkilerini oluşuz etkileyebilecek diğer bir problemdir.
112
w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m
FETÖ olayı geçmiş ile gelecek arasında sıkışmış olan zihniyetimizin, aksayan
yanları ile yüzleşmemizi sağlayan acı bir vesile olmuştur. Daha fazla özgürlük ve
tartışma ile mutabakat aramak, toplumsal sağduyuyu öne çıkarmak, toplumsal
ve siyasal düzenimizin güçlendirilmesi için kaçınılmaz görünmektedir.
KAYNAKLAR
Eagleton, Terry, Tanrı’nın Ölümü ve Kütür, çev. Selin Dingiloğlu, Yordam Kitap, İstanbul, 2014
Evkuran, Mehmet, Sünnî Paradigmayı Anlamak-Bir Ekolün politik ve Teolojik Yapılanması, 3.
Baskı, Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2017
…………………………, 15 Temmuz Üzerine Düşünceler, Eski Yeni Yayınları, 2017
Komisyon, Kendi Dilinden FETÖ-Örgütlü Bir Din İstismarı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara, 2017
Öztürk, Mustafa, FETÖ-Din Sermayesinden İktidar Devşirmek, Ankara Okulu Yayınları, Ankara,
217
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5a1ea-
019ad8418.83998710 erişim tarihi: 29.11.2017, 12: 28
113
w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m
15 TEMMUZ SONRASI SÜREÇTE TÜRKİYE’DE
HÜKÜMET SİSTEMİNİN DÖNÜŞÜMÜ
Doç. Dr. Cengiz GÜL
Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi
cengizgul2002@yahoo.com
ÖZET
En son 15 Temmuz darbe ve işgal harekatıyla kendini gösteren Türk darbe-
cilik pratiğinin siyasal temelinde, parlamenter sistemin, kuvvetler ayrılığını sağ-
layamayan iç içe geçmiş yasama-yürütme olgusuna ilaveten, yürütmenin, kendi
içinde çatışma potansiyeline çanak tutan çift başlı yapısı ile parlamenter siste-
min adeta doğal bir özelliği haline gelen koalisyon hükümetleri sebebiyle ortaya
çıkan istikrarsız, güçsüz ve demokratikliği zayıf hükümetler olgusu yatmaktadır.
Böylesine siyasal kaotik ve kaygan bir zemin üzerinde yeşermesi ve büyüme-
si, adeta kaçınılmaz olan askeri, bürokratik ve jüristokratik vesayet odaklarının
doğrudan veya dolaylı darbesine veya darbe teşebbüsüne şahit olan Türki-
ye’nin, bu vesayet odaklarının da arkasında, onları dizayn edip, kendi amaçları
doğrultusunda kullanacak kadar devleti ele geçirmiş olan daha sinsi ve tehlikeli
bir üst vesayet merkezi olarak FETÖ’nün, 15 Temmuz 2016’daki darbe, iç sa-
vaş ve işgale yönelik teşebbüsü karşısında, daha fazla gecikmeden Cumhuriyet
tarihinde ilk kez halkın inisiyatifiyle yapılan siyasal sistem reformunu hayata ge-
çirmesi kaçınılmaz olmuştur. İşte, 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandumla
kabul edilen Anayasa Değişikliği’nin ana eksenini ise, demokratik siyasal sistem
zemininde, mevcut hükümet modelinin Türkiye tipi bir başkanlık sistemine dö-
nüştürülmesi oluşturmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Hükümet Sistemi, 15 Temmuz Darbe Teşebbüsü, Cumhur-
başkanlığı Sistemi, Vesayet, Anayasa Referandumu.