Müasir siyasət
- 141 -
Türkiye’de Yeni Bir Siyasal ve Toplumsal Aktör: Yeni Orta
Sınıf
Yukarıda da ifade edildiği gibi Türkiye’de FETÖ’nün toplumsal
tabandan yoksunluğu ve yeni Türkiye’yi okumadaki yetersizliği darbe
teşebbüsünün başarısızlığını getirdi. Türkiye sosyolojisini yeteri kadar oku-
yamayan darbeciler;
toplum kentlileştiğini, güçlü bir orta sınıfın oluştuğunu
ve orta sınıf değerleri olarak da; temel özgürlükler, demokrasi, insan hakla-
rı, hukukun üstünlüğü, yurttaşlık hukuku, toplum devlet bütünleşmesi, istik-
rar, işbirliği, dayanışma gibi kavramların öne çıktığını (Yazıcı 2008: 56)
dikkate alamadılar
. Söz konusu orta sınıfın gelişim sürecinde, gittikçe top-
lumda ortak bir millet olma bilincinin derinlik kazandığını göremediler. Za-
manla
Türkiye’de toplumla devletin yakınlaşması, kaynaşarak bütünleşmesi,
toplumsal barışın sağlanmasını öngören bir bakış açısının yerleşmesi darbe-
cilerin ihmal ettiği yeni bir toplumsal gerçekti.
Türkiye’de sokaklarda darbeyi durduran eğitimli, şehirli, temel özgür-
lükleri tatmış ve sürekli talep eden yukarıda vurgu yapılan bu yeni sınıfın
aslında birbirinden farklı dünya görüşleri vardı. Bunların kimi seküler, kimi
muhafazakâr, kimi İslamcı, kimi milliyetçi, kimi liberal, kimi -Kemalisttiler.
Bu insanların, bu ideolojik tercihlerinin dışında
siyasal olarak öteki ile bir-
likte yaşama ve demokrasiyi temel bir politik zemin olarak kabul etme ve sa-
vunma ahlaki tercihi darbecileri hezimete uğratan asıl faktör oldu. Darbeci-
ler sandılar ki; sekülerler, Kemalistler, solcular dışlandılar, itildiler; o zaman
bunlar Recep Tayyip Erdoğan’a düşmanlık üzerinden darbeye destek verir-
ler. Oysa onlar Recep Tayyip Erdoğan’a politik açıdan kızıyorlar ve eleşti-
riyorlardı ancak diğer yandan gelişmiş bir demokrasi
bilincine sahip toplum-
sal aktörler olarak orta sınıf değerlerine nihayet sahiptiler. Darbe ve demok-
rasi ikileminde bekleneceği gibi tercihleri açıkça demokrasiden yanaydı.
Yukarıdaki bağlam üzerinden bakıldığında, Türkiye’de halk 15 Tem-
muz gecesi hep birlikte sokağa çıktı ve Devlete, Cumhurbaşkanı’na, demo-
krasiye, temel özgürlüklere, Türkiye’ye ve vatandaş olmanın onuruna sahip
çıktı. Yani yapılan müdahale millet iradesine, devlete ve Cumhuriyet’e kar-
Fəlsəfə və sosial-siyasi elmlər – 2016, № 2
- 142 -
şıydı ve 15 Temmuz gecesi merkezinde orta sınıfın konumlandığı millet, bü-
yük bir direnişle kendi onuruna sahip çıktı.
Türkiye’nin modern siyasal tarihinde 15 Temmuz Direnişi bir ilktir.
Böylesine güçlü bir şekilde toplumun siyasal bir özne olarak sisteme müda-
hale ettiği bir başka vaka yaşanmamıştır. Halk tam 29 gün Türkiye’nin mey-
danlarında
demokrasi nöbetini kararlı bir biçimde sürdürmüştür. Bırakın
Türkiye tarihini, dünya siyasal tarihinde böyle bir direnişe, böyle bir siyasi
sorumluluk fotoğrafına nadiren rastlanabilir. Her görüşten, her yaştan, her
sosyo-kültürel seviyeden vatandaş 15 Temmuz akşamı hayati derecede bü-
yük bir milli direnişle kendi iradesine sahip çıkarken, Türkiye’nin dıştan
müdahale ile yönetilemeyeceğini bütün dünyaya haykırmış oldu.
15 Temmuz tablosunun yaşanan süreçteki bazı sorunlara rağmen Tür-
kiye’de mesihçi-ezoterik savrulmalara karşı Hanifi-Maturidi dini kültür ba-
kımından sağlam ve gelişmekte olan bir teolojik zemine sahip olduğu anla-
şılmıştır( Kutlu 2016: 19). Bundan böylede bu zemini güçlendirmek gerek-
mektedir.
Diğer taraftan Türkiye’deki kurumların da bu
darbe girişiminden başa-
rılı bir sınav vererek çıkmış olması, demokrasi ve millet iradesini ne pahası-
na olursa olsun savunması çok önemliydi. Türkiye’de 15 Temmuz akşamına
kadar parçalanmış, kamplaşmış, didişen bir medya fotoğrafı vardı ama 15
Temmuz gecesinde demokrasiden, ortak hayattan, insan haklarından, milli
egemenlikten, zaman ve tarih karşısında birlikte var olmaktan yana ortak ta-
vır alan medya çok önemli bir sorumluluğu yerine getirdi. Bu tablo da yine
Türk medyasının bin dokuz yüz doksanlarda girdiği yeni orta sınıf değerle-
riyle bütünleşme süreci (Şimşek 2014: 47) dikkate alınarak anlaşılabilir.
Son Söz
Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı darbe teşebbüsünü anlamak ancak
bugünkü uluslararası iklimde dünya sistemi Türkiye ilişkilerini anlamakla
mümkün olabilir. Türkiye’nin özellikle son on yılda batı sistemi karşısında
kısmi bir özerklik talep etmesi ve yeni Ortadoğu politikaları önünde ciddi
bir engel oluşturması bardağı taşırmıştır.