O yapılan iyi dilekli öneriler köyde olan biten kaçınılmazlıklara sı-
ğar mı? İstenilenler olur mu? Yapılan işlem, beklenilen sonucu verir
mi? Orasına hiç aldırmazlar. Objektif aydınlatma yapmaksızın doğru-
dan doğruya eyleme girişirler. O zaman bütün eylemleri Kuruntucu
Sosyalizm'den, Anarşistlik'ten, Nihilistlik'ten öteye geçmez.
Oysa aynı sosyal olayı, üfürükçü çabası yerine, bilimcil bir objektif-
likle araştıran Bilimcil Sosyalistler, tedaviden önce hastalığın teşhisini
yaparlar. Köylü Sorununu Diyalektik Maddeci metotla ele alırlar. Şöyle
derler:
"Marksizm, Narodnikçi'liğin toy görüşüne zıt olmak üzere, yeni ya-
pının (Yani Derebeylik Rusyasının köylerinde yeni doğmuş Kapitalist
ilişkilerin) biçimlenişini izler. Köylü ekonomisinin tam kurtuluşu ile,
ekonominin tam eşitleşmesi ile, ortak millî topraklar üzerinde, çorak
yahut zengin topraklar üzerinde oturan küçük mülk sahiplerinin tam
eşitleşmeleri ile yan yana, önümüzde bir metalar üretimi yapısı bu-
lunuyor. Küçük üretmenler kendilerini pazara bağlıyorlar, piyasaya
uydulaştırıyorlar. Metalar değişiminden, paranın iktidarı ortaya çıkı-
yor. Tarım ürünlerinin paraya dönüşmesinden işgücünün paraya çev-
rilmesi gibi bir sonuç doğuyor. Hem bu teori bir dogma (nass) değil,
Rus köylü ekonomisinde dahi ilerleyen gidişin yalnız kaleme alınması
ve genelleşmesidir. Bu ekonomi; toprak mülkiyeti baskısından, ağa
boyunduruğundan, büyük toprak beyliği ile Ortaçağ ilişkilerinin bas-
kısından, toprakbentlikten, keyfî işlemlerden ne denli kurtulursa, o
denli daha güçle gelişir. İşte tüm Reformdan sonraki Rusya tarihinin
hiç işkil götürmemecesine tanıklık ettiği olağan budur."
(
Lenin, 1905-
1907 Rus Devriminde Sosyal-Demokrasinin Tarım Programı, C.
IX, s. 507, (Collected Works, C. 13, s. 296)
Görüyoruz, bu incelemede ezbere yargılar, uydurma reçeteler yok.
Bir kimya potasının içinde kaynaşan eczaları gözetir gibi, Reformdan
sonra yaşayan Rus köyüne bakılıyor. Orada çeşitli ekonomi biçimleri
yan yana duruyorlar: Orta malı Komuna toprakları var. Bunlar çorak
olsunlar, zengin olsunlar, üzerlerinde başlıca iki çeşit sosyal yapı ayırt
ediliyor:
1- Eski Ortaçağ yapısı;
2- Yeni Kapitalist yapısı...
1- Eski Yapı: Sırf ürün üretir, Pazarda satmak için olmayan üretim
temeli üzerinde Toprak Ağalarına yahut Beylerine has Ortaçağ düzeni...
2- Yeni Yapı: Metalar ekonomisi, yani sırf Pazarda satmak için ya-
pılan üretim temeli üzerinde, Tarım Kapitalizmine doğru gelişen Burju-
va düzeni...
Köy ekonomisi, bu çifte düzenli şartlar ve ilişkiler ortamında, mo-
dern kapitalist üretimin ana çelişkisini ilerletiyor. Köy ekonomisinde
Sosyalizm olacaksa, ancak bu önüne geçilemez burjuva üretim yor-
damının her gün biraz daha geliştirdiği modern sosyal sınıflardan:
Tarım İşverenleri ile Tarım İşçileri arasındaki kesin sınıflar savaşından
olabilir. Eski Ortak Mülkiyet kalıntısı Mir (Mirî) toprak komunaları, bir
daha diriltilemeyecek kertede aşınmış bitmiştirler. Onlardan Modern
Sosyalizm çıkamaz.
Bu gerçeklik önünde Narodnikler ne yapıyorlar? Önce, köyün bağ-
rına işlemiş bulunan modern sınıflaşmadaki, İşveren-İşçi bölünmele-
rindeki kaçınılmaz objektifliğin önüne geçilemeyeceğini kavrayamazlar.
Kavramak şöyle dursun, yıldırıma karşı yumruk sıkarca, o kaçınılmaz
köy sınıflaşması gidişine kafa tutmaya kalkışırlar. Köyün çökmüş Ko-
munalarından Modern Sosyalizmi fışkırtmak için ezbere öneriler yapıp,
akıntıya kürek çekmeye uğraşırlar.
Küçük meta üretmenlerinin, hep birbirlerine eşit birer mülk sahipleri
olarak kalmalarını isterler. İstemekle Sınıf Ayırtlaşmalarının duruvere-
ceğini umarlar. Bu dilekleri objektif olaylarla ilgisiz olmakla kalmayıp,
eylemci Parti Programı biçiminde uygulanmaya kalkışılınca ne olacak-
tır? Köyde sosyal sınıf ayırtlaşmasını yaratan Kapitalizmi durdurarak,
Derebeyliği diriltip güçlendirmek gerekir.
Çünkü, Toplumda egemen üretim ilişkileri şartları, kişi mülkiyeti-
ne dayandığı gibi, egemen politika ve iktidar da Derebeyi artıklarının
ellerindedir.
Marksistler, ilkin köydeki yeni yapının gelişmesine bakarlar. Köyde
tüketilecek ürün yerine, pazarda satılacak nesneler, yani mallar, me-
talar üretimi ilerledikçe, küçük üretmenler Pazara bağlanırlar. Pazarda
alıcılarla satıcılar arasında çelişki büyür. Alıcılarla satıcıların kendi içle-
rinde de rekabet yüzünden çelişki artar. O içli dışlı çelişkiler ortasında,
Fiyatlar boyuna kırılıp yeniden kurulur. Üretmenlerin alınyazısını çizen
fiyatlar para ile deyimlendirildiğinden, gitgide, Paranın gücü ve ege-
menliği çoğalır
-
.
Bütün üretmenler, ürünlerine uyarak, pazardaki Arz ve Talep Kanu-
nu önünde eğilirler. Para manivelâsı altında her şey alınıp satılır. Hatta
insanın işgücü bile bir meta durumuna girip, alım satıma uğrar. Beride
mevsimler, bereketler gibi; fiyatların da ne olacağını kimse kestiremez.
Birçok kör güçlere bağlı tesadüfler, küçük meta üretmenlerini Pazarın
inen çıkan fiyat dalgaları içinde kimi batırır, kimi çıkarır.
Batanlar, önce züğürtleşirler. Yaşamak için üste çıkanlardan ödünç
para alırlar. Borç yolundan faiz birikir. İşi ters giden köylü nesi var, nesi
yoksa Tefeciye kaptırır. Davarı, öküzü elinden gitti mi, hayvansız sü-
remediği tarlasını elinden çıkarır. Topraksız köylünün geçinmek üzere
satabileceği son varı: İşgücüdür. Böylece eski üretmen köylü, işgücünü
satarak yaşayan köy proleteri, tarım işçisi olur.
Dostları ilə paylaş: |