4 0 • R U H v e M A D D E
A Ğ U S T O S 2 0 1 5 • 4 1
şaman krizi ve geçiş riti deneyimi,
birçok ortak özelliğe sahiptir, ama
bunlar bazı önemli yönlerden farklılık
da göstermektedir. Şaman krizi şaman
olacak kişinin psişesini beklenmedik
bir biçimde ve uyarı olmaksızın
istila eder; doğasında kendiliğinden
ve otonomdur. Geçiş ritleri ise,
bununla karşılaştırıldığında, kültürün
bir ürünüdür ve öngörülebilir bir
zaman programına uyar. İnisiyelerin
deneyimleri önceki kuşaklar tarafından
geliştirilip mükemmelleştirilen belirli
“kutsal teknikler”in sonucudur.
Hem şamanları kutsal sayan hem
de geçiş ritleri yapan kültürlerde,
şaman krizi geçiş ritinden çok daha
üstün olan bir inisiyasyon biçimi olarak
dikkate alınır. Daha yüksek bir gücün
müdahalesi, bu yüzden de tanrısal
bir seçim ve özel bir çağrının belirtisi
olarak görülür. Başka bir açıdan
bakıldığında, geçiş ritleri holotropik
hallerin pozitif değerinin kültürel
takdirinde daha ileri bir adımı gösterir.
Şamanik kültürler inisiyasyonla ilgili
krizler süresince kendiliğinden oluşan
holotropik hallere ve kabul edilen
şamanlar tarafından yaşanan ya da
başlatılan iyileştirme transını kabul
eder ve bunlara büyük saygı duyarlar.
Geçiş ritleri, holotropik halleri kültüre
daha geniş bir ölçekte işler, bunları
kurumlaştırır, ritüel ve spiritüel
yaşamın ayrılmaz bir parçası haline
getirirler.
Holotropik şuur halleri antik
dünyada oldukça yaygın kutsal ve gizli
prosedürler olan ölüm ve yeniden
doğum ayinlerinde de çok önemli
bir rol oynar. Bu gizli ayinler ölüm
ve biçim değiştirmeyi sembolleştiren
tanrılarla ilgili mitolojik öykülere
dayanır. Bu, Antik Sümer’de Inanna
ve Tammuz, Mısır’da Isis ve Osiris,
Yunanistan’da ise Attis, Adonis,
Dionysus ve Persephone’dur. Bunların
Mezoamerikan karşılıkları Aztek
Quetzalcoatl ya da Tüylü Yılan, ve
Maya Popol Vuh’undan bilinen
Kahraman İkizler›dir. Bu gizli ayinler,
Sümer ve Mısır tapınak inisiyasyonları,
Mitraik gizli ayinler ya da Yunan
Koribantik ritler, Bakanalya ve Elözis
inisiyasyonlarının örneklediği gibi,
Akdeniz ve Orta Doğu’da özellikle
yaygındı.
Atina yakınlarındaki Elözis
tapınaklarında yapılan gizli ayinlerin
düzenli olarak ve neredeyse iki
bin yıllık bir süre boyunca her beş
yılda bir kesintiye uğramaksızın
gerçekleştirilmesi, söz konusu
deneyimlerin gücü ve etkisiyle ilgili
etkileyici bir kanıttır. O zaman
bile sadece antik dünyanın ilgisini
çekmekle kalmamıştı. Hristiyan
İmparator Theodosius’un bu gizli
ayinlere ve diğer tüm pagan kültlere
katılmayı yasaklamasıyla Elözis’teki
törensel etkinlikler acımasızca kesildi.
Bundan kısa bir süre sonra, M.S.
395 yılında, tapınak istilacı Gotlar
tarafından yok edildi.
Elözis’teki dev inisiyasyon salonu
telestrion’da, aynı anda üç binden
fazla neofit etkili psikospiritüel
dönüşüm deneyimleri yaşardı.
İnisiyeleri arasında eskilerin birçok
ünlü figürünün olduğunu fark
ettiğimizde, bu gizli ayinlerin antik
dünya için kültürel önemi ve Avrupa
uygarlığının tarihinde şimdiye dek
kabul edilmeyen rolü de açık bir hale
gelir. Filozof Eflatun, Aristoteles ve
Epiktetus, askeri lider Alkibiades, oyun
yazarı Öripides ve Sofokles, şair Pindar
bu neofit listesinde yer almıştır. Bir
başka ünlü inisiye Marcus Aurelius, bu
törenlerin verdiği eskatolojik umutlara
kendini kaptırmıştır. Romalı devlet
adamı ve filozof Marcus Tullius Cicero
bu ayinlere katılmış ve söz konusu
ayinlerin antik uygarlık üzerindeki
etkileri hakkında yüceltici bir rapor
yazmıştır (Cicero 1977).
Antik dünyada kadim gizemli
dinlerin sahip olduğu büyük saygı
ve etkiyle ilgili bir başka örnek de
Mitraizmdir. M.S. birinci yüzyılda
Roma İmparatorluğu’nda yayılmaya
başlamış, üçüncü yüzyılda doruk
noktasına ulaşmış, dördüncü yüzyılın
sonunda da Hristiyanlık karşısında
ayakta duramayıp çökmüştür. Kültün
en yüksek noktasında, gizli Mitraik
tapınaklar (mithraea) Karadeniz’in
kıyılarından İskoçya dağlarına ve
Sahra Çölüne kadar yayılan bir alanda
bulunabilmekteydi. Mitraik gizli ayinler
Hristiyanlığın kardeş dinini ve onun
en önemli rakibini temsil etmiştir
(Ulansey 1989).
Bu gizli ritlerde kullanılan ve zihin
durumunu değiştiren prosedürlerin
özellikleri büyük ölçüde bilinmeden
kalmıştır, bununla birlikte, Elözis
gizli ayinlerinde çok önemli bir rol
oynayan kutsal iksir kykeon büyük
olasılıkla LSD’ye benzer ergot
alkaloitleri içeren bir karışımdı. Ayrıca,
bacchanalia ve diğer tür ritlerde
psikodelik materyal bulunması da
oldukça mümkündür. Antik Yunanlılar
alkol damıtmayı bilmiyordu, yine de
raporlara göre Diyonizos ritüellerinde
kullanılan şaraplar üç ila yirmi kez
arası damıtılmış olmalıydı çünkü
bu şarapların sadece üç kadehi
bazı inisiyeleri “deliliğin kıyısına”
getiriyordu (Wasson, Hofmann ve
Ruck 1978).
Yukarıda anlatılan antik ve aborijinal
teknolojilere ek olarak birçok büyük
din de özellikle holotropik deneyimleri
başlatmak için düzenlenmiş olan
sofistike psikospiritüel prosedürler
geliştirmiştir. Örneğin, farklı yoga
teknikleri, Vipassana, Zen ve Tibet
Budizminde kullanılan meditasyonlar
ve Taocu geleneğin spiritüel
egzersizleri ve karmaşık Tantrik
ritüeller bunların arasında sayılabilir.
İslam mistikleri sufilerin kullandığı
çeşitli karmaşık yaklaşımları da
bunlara ekleyebiliriz. Bu mistikler,
kutsal törenleri olan zikirlerde şiddetli
soluma, ilahiler söyleme ve transa
sokucu sema dansını kullanmışlardır.
Yahudi-Hıristiyan geleneğinde ise
Esseni’lerin solunum egzersizleri ve
yarı boğulma içeren vaftizleri, Hristiyan
İsa duası (hesiastizm), Loyola’lı
Ignatius’un egzersizleri ile çeşitli
Kabalistik ve Hassidik prosedürler
bu konuda örnek olarak verilebilir.
Doğrudan spiritüel deneyimleri
başlatmak ya da kolaylaştırmak için
düzenlenen yaklaşımlar büyük dinlerin
mistik kolları ve bunların monastik
tarikatlarının karakteristiğidir. r
Kaynak: Yazarın Ege Meta Yayınlarından çıkan
Geleceğin Psikolojisi adlı kitaptan alınmıştır.