176
en üst seviyeye çıkaranlardır.
498
Ahlâkın amacı, insan davranışlarının seyrini dünyayı daha iyi bir yer haline
getirecek şekilde yönlendirmektir. Ahlâk, insanlığın tümüne en yüksek faydayı (aslî
değeri) sağlayacak şekilde eylemde bulunmayı öğütler. Faydacılık, ahlâkî ölçüt olarak
en yüksek faydayı ve mutluluğu kabul eder. Davranışlar, sonuçlarında en fazla fayda
veya mutluluğu temin ettikleri oranda ahlâkîdirler. Faydacılık, bu anlayışıyla yasama
için güçlü bir gerekçelendirme çerçevesi oluşturmuş ve yasal etkinliğin amacı, sosyal
refahın artırılması
olarak belirlenmiştir. Toplam veya ortalama refahı en iyi şekilde
yükseltmiş olan olgu durumu, en iyi ahlâkî durumdur; uygun eylem, uygun kural veya
uygun dürtü, en iyi “olgu durumu”nu ortaya çıkarması muhtemel olandır.
499
Deontolojide ahlâkî olgular, bireylerin isteklerinden önce ve onlardan bağımsız olarak
vardır. Birey, bu olgulara göre davranır. Faydacılıkta ise bireylerin isteklerinden sonra
ortaya çıkan durumlar ahlâkî olguları ortaya çıkarır.
Faydacılık, bir tahmin teorisidir. Ahlâkî failler, eylemlerinin sonuçlarında
ortaya çıkacak durumu tahmin etmeye çalışırlar. Eğer eylem, sonucunda toplam
mutluluğa bir fayda sağlayacaksa tercih edilir. Faydacılık, bu tercihin nasıl yapılacağı
ile ilgili iki anlayışa sahiptir. Biri, rasyonel seçim teorisi olarak isimlendirilen irade
veya rasyonel temelli bilişsel teoridir; diğeri ise duygu temelli bilişsel olmayan
teoridir.
500
Faydacılık bir tatmin teorisidir. Ahlâkın amacı, bireylerin arzu ve istekleri
doğrultusunda yapmış oldukları tercihleri tatmin etmektir. Tatmin edilmiş arzular,
ahlâkî seviyeyi gösterir. Bu yüzden ahlâkî iyinin artması, arzuların tatmin edilmesi ile
ve verimliliğin artmasıyla doğru orantılıdır. Piyasanın verimliliği ile tercihlerin en fazla
tatmini de doğru orantılıdır. Ancak bu konuda Mill ve Bentham arasında bir farklılık
göze çarpar. Mill, mutluluğu pozitif bir şey olarak tanımlamaz: Mutluluk, acının
yokluğudur.
501
Bentham’a göre ise bir isteğin tatmin edilmesinden doğan olgu durumu
esastır.
Faydacılar, çoğu zaman Aristoteles’in çağdaş takipçileri olarak görülür.
Aristoteles’in ahlâka yüklediği amaca uygun olarak klasik faydacılar, refahın kendinde
en yüksek değer olduğunu ve bu refahın en üst seviyeye çıkarılmasının ancak eylemde
bulunmakla mümkün olacağını ileri sürerler. Faydacılar genellikle ahlâkî bir değer
tanımayan insanlar olarak nitelendirilir. Bu eleştirinin temelinde onların değerlerle ilgili
498
Anderson, age., ss. 26, 60, 140.
499
Anderson, age., s. 27.
500
Gaus, age., s. 145; Anderson, age., s. 22.
501
Mill, Faydacılık, s. 11.
177
bütün sorunları, ‘arzular’ın konusu yapmaları yatar. Bu düşüncenin sonucunda onlar,
insan için iyi
olan şeyle değerli olan şeyi birbirine eşitlerler.
502
Ahlâk, iyi niyetler taşımakla değil, iyi sonuçlar elde etmekle ilgilidir.
Faydacılık, gerçekleşmiş bir eylemin yani olgu durumlarının (state of affairs) değerini;
inançların, şahısların, (hırsızlık yapmak gibi soyut) eylemlerin, güdülerin, normların,
tecrübelerin, karakter durumlarının veya diğer başka bir şeyin durumuna bağlamaz.
Ahlâk, niyetlerde değil bir eylemin sonucunda aranır. Deontoloji, tam tersini kabul eder.
Kant’a göre eylemler (hırsızlık gibi), güdüler, istekler, normlar vukua gelmiş herhangi
bir olgu durumuyla ilişkilendirilmeksizin değerlendirilmeye tâbi tutulmalıdır. Kant’a
göre biz ahlâkîliği, olgu durumlarında değil istek, niyet ve güdülerimizde ararız. Bir
ş
eyi yapmaktan ziyade istemek veya yapmaya niyet etmek, ahlâk için yeterlidir; çünkü
ahlâk, sorumluluk hissini gerektiren bir şeydir. Sorumluluk duyan bir kimsenin artık
ahlâkî durumunu sorgulayamaya gerek yoktur. Faydacılıkta ise bir şeyi iyi niyetle
yapmak değil, onun sonucunda iyilik meydana getireceğini tahmin etmek esastır. yi
niyetler daima sorgulamaya açıktır. “Cehenneme giden yollar, iyi niyet taşlarıyla
döşenmiştir.” sözü, bunun en veciz ifadesidir. Bizi kurtaracak olan niyetlerimiz değil,
yapıp-etmelerimizdir.
Fayda ilkesinin bu içeriğinden hareketle şöyle bir faydacı buyruk ortaya
koymak mümkündür: “Dünyadaki iyiliğin miktarını en yüksek seviyeye çıkaracak
ş
ekilde davran.” Ancak ahlâkî buyruğun bu şekilde, faydayı artırmakla kişisel menfaat
arasındaki ilişkiyi göz ardı ederek ortaya koyulması, bir yanlış anlamayı ortaya çıkarır.
Bu durum, faydacılığın iyiliği artırmayı bireylerden, onların tercih ve menfaatlerinden
daha değerli kabul ettiği şeklinde bir anlamaya yol açar. Ahlâkın amacı bir maslahat;
yani faydalı durumlar ortaya koymaktır. Fakat faydalı durumlar sadece kendisi için mi
istenir? Faydacılık, bizzat maslahatın kendisine mi değer verir; yoksa bu maslahat,
başka bir şey için mi istenir?
O zaman faydacılık açısından buradaki temel sorun, birey-fayda ilişkisine
yoğunlaşır. Faydanın artırılmak istenmesi, faydacılara göre bir ana talep mi yoksa bir
sonuç veya yan talep midir? Eğer fayda, sadece kendisi için isteniyorsa veya o, ana
talepse bireyden daha fazla takdire şayan veya aslî değere sahip şey demektir. En iyi
ihtimalle, faydayı artırmaya katkı sağlayan bireyler, diğerlerinden daha fazla ahlâkî
ş
ahsiyetler kabul edilecektir. Hatta bu sürece katkısı olmayanların bazı haklarını ve
özgürlüklerini ellerinden almak ve onlara karşı eşitlikçi olmayan tavırlar sergilemek
502
Gaus, age., s. 2.
Dostları ilə paylaş: |