69
toplumsal emekle orantılıdır. Piyasa fiyatı ise, metanın piyasadaki arz ve talep
koşullarına göre gerçekleşen fiyatıdır.
II.6.1. Emek gücünün değeri
Metanın değerinin, üretimi için gereken toplumsal emek-zamana göre
belirlendiğinden bahsetmiştik. Emek gücünün
24
değeri de, diğer herhangi bir meta
gibi, üretimi için gereken toplumsal emek-zamanla belirlenir.
Emek gücünün sahibi, gelecek iş gününde, bir önceki iş günündeki aynı güç ve
sağlıkla tekrar çalışabilmek için belirli bir miktar geçim maddesi tüketmeli ve buna ek
olarak, ölümlü varlığı sebebiyle ölümü ya da yıpranması durumunda piyasanın ihtiyaç
duyacağı yedeklerini, yani çocuklarını yetiştirebilmelidir. Emek gücü sahibinin
kapitaliste kiraladığı metanın karşılığı olarak kazandığı, bu metanın yeniden üretimi
için gerekli geçim maddelerini sağlamaya yetmelidir. Gerekli geçim maddeleri,
ülkenin iklimi vb. doğal koşullara ve işçilerin tarihsel olarak belirlenmiş yaşam
alışkanlıklarına ve yaşam beklentilerine göre belirlenir. Yani “
emek gücünün değeri
belirlenirken, diğer metalar için söz konusu olmayan bir tarihsel ve manevi unsur da işe
karışmaktadır” (Marx, 2011: 173).
Ücret, emekçinin geçimi için gereken miktarın etrafında, arz ve talep güçlerine göre
dalgalanmalar gösterir. Örneğin büyüyen sermaye, ürünler için yeni pazarlar açılması ya
da yeni toplumsal ihtiyaçların gelişmesi sebebiyle yeni kârlı yatırım alanları bulabilir ve
bu durumda ücretler yükselebilir. Fakat kapitalistler arası rekabet nedeniyle, refah
24
Marx, emek ile emek gücü arasında ayırım yapar. İşçilerin kapitalistlere kiraladığı, emek değil, “insanın
canlı varlığında mevcut olan ve onun herhangi bir kullanım değeri üretirken kullandığı fiziksel ve zihinsel
yeteneklerin bütünü” (Marx, 2011: 170) olarak emek gücü, ya da emek kapasitesidir.
70
dönemleri dışında “her sınai çevrim sırasında, ücretleri emek gücü değerinin zorla altına
düşürerek, metaları ucuzlatma çabalarının gösterildiği bir noktaya gelinir” (ibid, s. 433).
Kapitalistler, mümkün olan her durumda, işçi ücretlerini en düşük seviyeye indirmeye
çalışırlar.
[B]unların sıfır maliyetleri, matematik anlamıyla, kendisine her zaman biraz daha
yaklaşılabilen ama yine de hiçbir zaman ulaşılamayan bir limittir. Sermaye, emeğin
maliyetini bu sıfır noktasına indirme eğilimini bir an bile terk etmez (ibid, s. 579).
Marx, ücretin emeğin değerinin altına düştüğü durumların gerçekte çok yaygın olduğunu
söyler. Kapitalistlerin artık değer oranını artırma yönündeki doymak bilmez çabaları
sonucu emeğin değerini oluşturan geçim maddelerinin tarihsel bileşenleri giderek ortadan
kalkar ve ücret, emekçinin geçim maddelerinin salt fiziksel bileşenlerini karşılayabilir hâle
gelir, yani emek gücünün değerinin en uç sınırına ulaşır (Marx, 2012b: 137).
[İ]şçinin aldığı, ürünün en küçük ve onsuz edilemeyecek kadar gerekli bir parçasıdır - bir
insan olarak değil, bir işçi olarak varoluşunu (…) sürdürmek için yeterli olandır (Marx,
2012a: 23).
Ücretin, emeğin değerinin altına düşebilmesi, kapitalist üretim tarzına içkin
“yedek sanayi ordusu”nun varlığı ile mümkün olabilmektedir. Sermayeye dayalı
üretimde, sermaye genişlemesi üretim teknolojisindeki gelişmeler, işçi nüfusunun
üretim sürecinden itilmesine sebep olur. Geçim olanaklarından dışlanan büyük bir
nüfusun varlığı, ücretlerin yaşamaya ancak yetecek düzeye düşürülebilmesine olanak
verir. “
1000 işçi üzerinden, ücreti belirleyen, çalışan 950 işçi değil, işsiz 50 işçidir” (Marx,
2012b: 65).
Marx, bu perspektifle, “fazla nüfus”u yiyecek maddelerinin doğal artışının insan
nüfusunun doğal artışının gerisinde kalmasıyla açıklayan Malthus’u şiddetle eleştirir:
71
Fazla nüfus, ezeli ve ebedi doğa yasaları ile değil, kapitalist üretim tarzının tarihsel
yasaları ile açıklanmalıdır.
Her tarihsel üretim tarzının kendine özgü, tarihsel olarak geçerli nüfus yasaları
vardır: “
Soyut bir nüfus yasası, yalnızca bitkiler ve hayvanlar için vardır; o da ancak,
insanın tarihsel olarak müdahale etmemesi ölçüsünde” (Marx, 2011: 610). Fazla, ya da
artık nüfus, “kendi yeniden üretiminin araçlarıyla ilişkiye girme ve onları üretme tarzını
belirleyen toplumsal dolayım” tarafından belirlenir.
Artık, sadece nispi bir artıktır: hayati ihtiyaç maddelerinin miktarıyla değil,
bunların üretilme tarzıyla ilişkilidir. Dolayısıyla, sadece sözü edilen gelişim düzeyinde
artıktır (Marx, 2008: 517). Marx, üretici güçlerin gelişiminin en yüksek amacını,
toplumsal insanın özgür, çok yönlü gelişimi olarak görür. Bu düşüncesiyle, bu
çalışmada ele alınan diğer iktisatçılardan önemli bir farklılığı yansıtır. Üretimin amacı,
Marx’a göre, salt meta üretimi değil, insanın türesel özelliği olan özgür, bilinçli
üretken etkinliğinin gelişimidir. Üretim faaliyeti, bu anlamda, insan açısından sadece
yaşamanın aracı değil, insanın türsel özelliğini gerçekleştirmesidir. Marx’a göre
gerçek zenginlik, tüm bireylerin gelişmiş üretici güçleridir (Marx, 2008: 563). Fakat
kapitalizmde
yaşam etkinliği [emek-gücünün ortaya konması] kendisi [işçi] için bir varolabilme
aracından başka bir şey değildir. O, yaşamak için çalışır. Onun için çalışmak, yaşamın bir
parçası değil, yaşamın feda edilmesidir. Bir başkasına devrettiği bir metadır. Bundan
ötürü, kendi faaliyetinin ürünü de, bu faaliyetin amacı değildir. Kendisi için ürettiği şey,
dokuduğu ipek, madenden çıkardığı altın, yaptığı saray değildir. Kendisi için ürettiği
şey, ücrettir, ve ipek, altın, saray, onun gözünde belirli bir miktar geçim aracına, belki de
pamuklu bir fanilaya, bir miktar bakır paraya ve bir bodrum katına indirgenir. Peki ya bu
oniki saat boyunca dokuyan, iplik eğiren, yol açan, torna çeken, ev yapan, kürek sallayan,
taş kıran, yük taşıyan vb. işçi, bu oniki saatlik dokumacılığı, iplik eğirmeyi, yol açmayı,
Dostları ilə paylaş: |