90
yapılabilirliği düşüncesi, diğer “anti-klasik” iktisatçılar (Screpanti ve Zamagni, 2005:
168) gibi, Jevons tarafından da reddedilmiştir.
Marjinalizmin değer analizi, klasiklerin aksine, piyasa ile sınırlıdır. Metaların
değerleri mübadele alanında belirlenir. Jevons’un değer kuramı için de bu geçerlidir.
Jevons’a göre üretim maliyeti sadece arzı etkiler; bu yüzden değere etkisi dolaylıdır.
Değer, “fayda maksimizasyonu için çok önemli bir aşama ifade eden” (ibid, s. 75)
mübadele eyleminde belirlenir.
Değer, gerçekte, bir ilişki ifade eder. Bir iktisat öğrencisi değeri, bir şey ya da bir nesne
veya bir şey ya da nesnedeki herhangi bir şey olarak düşünürse, bilime dair
düşüncelerinde netlik ve doğruluk olması umudu asla yoktur. (…) Değer, doğru
kullanılabildiği kadarıyla, sadece, onun belli bir oranda başka bir cisimle mübadeledeki
durumunu ifade eder (ibid, s. 77).
Değer kavramı, sadece bir şeyin başka bir şeyle değişildiği durumda söz konusu olur. Bu
yüzden, bir ton demirin değerinin bir ons altına eşit olduğunu söylemek bilimsel anlamda
yanlıştır. (…) [D]aha doğru ifade, bir ton demirin değerinin, bir ons altının değerine eşit
olduğunu, ya da değerlerinin bire bir olduğunu söylemektir (ibid, s. 77-78).
Jevons, öncülü faydacı iktisatçılar gibi değerin sadece faydaya bağlı olduğunu
söyledi. Emeğin, değerin kaynağı olduğunu söyleyenler yanılıyorlardı, bu teori
gerçeklerle tamamen zıttı (ibid, s. 163). Emek, değeri sadece dolaylı olarak belirler;
malın fayda derecesini, arzını artırıp azaltarak değiştirir. Herhangi iki metanın değişim
oranı, metaların mübadele tamamlandıktan sonraki en son sıra faydalarının (final degre
of utility) oranıdır.
Jevons, herhangi bir yanlış anlaşılmanın olmasını engellemek için, değer
belirlenmesinin aşamalarını sırasıyla gösterdi:
Üretim maliyeti arzı belirler
Arz en son sıra faydayı belirler
91
En son sıra fayda değeri belirler (ibid, s. 184).
Fakat değer belirlemesi teorisinin kapsayacağı genel bir bölüşüm teorisi
oluşturamadı.
Emeğin, üretimin başlangıç noktası olduğunu ve emekçinin çıkarının bilimin
önemli bir konusunu teşkil ettiğini söylemesine rağmen (ibid, s. 267), ücretler üzerine
neredeyse hiç tartışmadı. Kitabın, Theory of Labour bölümünün önemli bir kısmını,
haz azamileştirici bireyin, zamanının ne kadarını çalışmaya ayıracağının matematiksel
gösterimine ayırdı: Çalışmak, acı verici faaliyetti, karşılığı ise tüketim yapma gücüydü
(ücret). Ayrıca ücret arttıkça, her ilave biriminin faydası azalıyordu. Çalışmanın
faydası, zararıyla eşitlendiği noktaya kadar kişi, çalışmayı tercih edecekti; çaba ve
faydasının son birimlerinin eşitlendiği yere kadar çalışacaktı.
26
Ne kadar
çalışılacağının kararı, tüketilecek olan ilave metanın faydası ve çalışmanın zahmeti
arasında öznel bir değerlendirme sonucunda veriliyordu.
27
Jevons’un ücret konusundaki düşüncelerini, klasik, özellikle Ricardocu ücret
kuramı eleştirisinden takip edebiliriz:
Emeğin ücretinin gerekliliklerle belirlenemeyeceğini söyledi. Birleşik
Krallık’taki bölgelerde ücret oranları birbirlerinden çok farklıydı: Bir bölgenin
minimumu, diğer bir bölgenin minimumundan farklıydı. Bu yüzden gerekliliklerin tam
olarak neler olduğunu belirlemek imkânsızdı.
Jevons, klasik nüfus teorisini reddetti; fakat doğru olmadığı için değil, iktisadın
dolaysız problemlerinden biri olmadığı için. Jevons’a göre iktisadın problemi,
26
Çalışmanın, faydasının zararına eşitlendiği noktaya kadar sürdürüleceği, o dönemin ve elbette
günümüzün koşullarında tamamen gerçek dışı olan, çalışma saatlerinin tam bölünebileceği varsayımını içerir.
27
Jevons’un çalışma kararı konusundaki bu teorisi, neoklasik emek arzı kuramının öncülüdür.
92
marjinalist teorinin statik analiz yöntemiyle tutarlı olarak, verili, sabit nüfusla, sabit
toprak ve materyallerle, çeşitli ihtiyaçlar ve üretici güçlerle, emeği, ürünün faydası
maksimum olacak şekilde istihdam etmektir.
Jevons’a göre, “ekonomi politiğin arabasını yanlış yöne sokan” (ibid, s. li)
Ricardo’nun, emeğin ürününü kapitalistlerle paylaştığı görüşü doğru değildi. Çalışan
kişinin ücreti, ürettiklerinden rant, vergi ve sermayenin faizi çıkarıldıktan sonra,
ürettikleriyle uyumluydu. Ayrıca, emeği, toprağı ve sermayeyi, her birinin ürünün
belirli bir kısmının koşulu olarak değil, bütün ürünün birleşik koşulu olarak
görmeliyiz.
Her toprak sahibi ve kapitalist gibi her emekçi de, genel hisseye bir bileşen öge getiren,
piyasa koşullarının ona başarılı bir şekilde hak talep izni verdiği ürünün en iyi payı için
pazarlık eden kişi olarak görülmelidir (ibid, s. xlvi).
Jevons, görüldüğü gibi, klasik ücret teorisini reddetti. Fakat açık ve net bir ücret
teorisi oluşturmadı. Ürünün değerinin emeğin değeriyle değil, emeğin değerinin
ürünün değeriyle belirleneceğini söyledi fakat bunun nasıl yapılacağını göstermedi
(Dobb, 2002: 185). Jevons’a göre gerçek ücretin, emeğin marjinal ürünü olduğunu
çıkarabiliriz (Steedman, 1997: 60).
Ricardo’nun ücret teorisinin kârları artık olarak gördüğü ölçüde bir sömürü
teorisi olduğu, ve bunun özellikle de sınıf olarak işçilerin, sınıf olarak kapitalistlere
başkaldırdıkları ve bu başkaldırıda Ricardo’nun teorisinin işçi sınıfı savunucuları
tarafından kullanıldığı mevcut toplumsal koşullarda, kapitalist sistem savunucuları
için arzu edilir olmadığı kuşku götürmezdi. Nitekim klasik bölüşüm analizindeki sınıf
çatışması olgusunun yerini, marjinalizmde toplumsal uyum düşüncesi aldı.
Döneminin işçi isyanlarına, grevlerine yakından tanıklık eden, bunun üzerine
yazılar yazan Jevons’un (Konvitz, 1948), “emeğin sermayeyle sözde çatışmasının bir
Dostları ilə paylaş: |