Ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ İKTİsat anabiLİm dali



Yüklə 5,01 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə29/42
tarix14.05.2018
ölçüsü5,01 Kb.
#44066
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   42

81 
 
 
Menger’in değer tanımı, “ayrı malların veya mal miktarlarının, ihtiyaçlarımızın 
tatmininin  onların  kontrolüne  bağlı  olduğunun  bilincinde  olduğumuz  için  bizim 
açımızdan  kazandığı  önem”dir  (ibid,  s.  63).  Bu  tanıma  göre,  mallara  şahsi  olarak 
atfettiğimiz  önem,  malın  hiçbir  nesnel  özelliğine  bir  başvuru  olmaksızın  malın 
değerini belirler. Şeylerin mal karakteri gibi, değerleri de, onlara içkin bir şey değildir. 
Emek değer kuramı bakış açısından söylersek, kerameti kendinden menkuldür; değer, 
onlara, ihtiyaçlarımız doğrultusunda atfettiğimiz önemle belirlenir.  
Malların  bizim  için  ifade  ettiği  ve  değer  olarak  isimlendirdiğimiz  önem,  sadece  isnat 
edilir (ibid, s. 82). 
Değer, iktisadi davranan insanların yaşamlarını ve refahlarını sürdürmek için tasarrufları 
altındaki  malların  önemi  hakkında  verdikleri  bir  hükümdür.  Bundan  dolayı  değer, 
insanlarının  bilinçlerinin  dışında  mevcut  değildir.  Bu  yüzden,  iktisadi  bireyler  için  bir 
“değere” veya iktisatçıların ifadesiyle  “değerlere” sahip olan bir malı bağımsız  gerçek 
şeyler olarak isimlendirmek  ve  değeri bu şekilde  nesnelleştirmek de  oldukça  yanlıştır. 
Nesnel olarak mevcut olan varlıklar her zaman sadece belli şeyler veya şeylerin miktarları 
olduğu  ve  değerleri  temelde  şeylerin  kendilerinden  farklı  bir  şey  olduğu  için;  değer, 
yaşamlarının  ve  refahlarının  korunması  için  iktisadi  davranan  bireylerin,  şeylerin 
kontrollerinde  olmasının  ifade  ettiği  önem  hakkında  verdikleri  bir  karardır.  Malların 
değerlerinin  nesnelleştirilmesi,  ki  doğası  itibariyle  bütünüyle  sübjektiftir,  bilimimizin 
temel prensipleri hakkında yine de çok fazla kafa karışıklığına yol açmaktadır (ibid, s. 
68). 
Menger,  bu  perspektifle  emek  değer  kuramını  da,  fayda  değer  kuramını  da 
reddeder. Emek değer kuramı, Menger’e göre, üretimden elde edilen çıktının tümünün 
emeğin ürünü olduğu yönündeki yanlış varsayıma dayanıyordu. Aslında, sermaye ve 
toprak hizmetleri de aynı derecede gerekli üretim araçlarıydılar ve üretimden aldıkları 
payları hakediyorlardı. 


82 
 
 
Rodbertus  sosyal  kurumlarımızın  toprak  ve  sermaye  sahiplerinin  emek  ürününün  bir 
kısmını emekçilerden almalarına  ve  böylece çalışmadan  yaşamalarına  imkan  verdiğini 
ileri sürmektedir. Onun argümanı, bir üretim sürecinin bütün sonucunun emeğin ürünü 
olarak görülmesi gerektiği şeklindeki yanlış varsayıma dayanır. Emek hizmetleri üretim 
sürecindeki faktörlerden sadece biridir ve toprak ve sermaye hizmetlerini kapsayan diğer 
üretim faktörlerinden daha yüksek derecede bir iktisadi mal değildir. Sermaye ve toprak 
sahipleri bu  yüzden, emekçilerden kendilerine  aktardıkları ile  yaşamazlar, fakat,  emek 
hizmetlerinde olduğu gibi, hem bireyler ve hem de toplum için değere sahip kendi toprak 
ve sermaye hizmetleri sayesinde yaşamlarını sürdürürler (ibid, s. 105). 
Toplumun  tüketim  mallarının  mevcut  durumdan  farklı  olarak  daha  büyük  kısmının 
işçilere  paylaştırılmasını  savunanların  tahriki,  (…)  emeğe  değerinin  üzerinde  ödeme 
yapılmasını  istemekten  başka  bir  şey  değildir.  (…)  Problemin  bu  temelde  çözümü, 
bununla birlikte, sosyal düzenimizin tam bir transformasyonunu şüphesiz gerektirecekti 
(ibid, s. 110). 
Faydanın  değer kaynağı  olduğunu reddetmesinin sebebi ise, değerin, malların 
ihtiyaçlarımızdan  daha  az  miktarda  olması  durumunda  onlara  atfettiğimiz  önemden 
kaynaklanırken, fayda için böyle bir durumun varlığının gerekli olmamasıdır. Yani, 
bir malın faydası, malın miktarına bağlı değildir; ihtiyaçtan çok daha fazla miktarda 
bulunan bir mal da faydalı olablir. 
Değer büyüklüğü, değerin kaynağı gibi, ihtiyaçlarımızın tatmininin bizim için 
öneminin mallara isnadına, malların değerlerindeki farklılıklar da, bu mallara sahip 
olmamız durumunda elde edeceğimiz tatminlerin öneminin büyüklüğündeki farklara 
dayanır. 
Değerin ölçüsü doğası itibariyle  bütünüyle  sübjektiftir ve  bu nedenle,  gereklilikleri  ve 
sahip oldukları miktarlar arasındaki farklılıklara bağlı olarak, bir mal bir iktisadi birey 
için büyük değere ve diğeri için küçük değere sahip olabilir ve üçüncü bir birey için hiç 
değere sahip olmayabilir. (…)  


83 
 
 
Değerin sadece doğası değil, fakat aynı zamanda ölçüsü de sübjektiftir. Mallar her zaman 
belli  iktisadi  bireyler  için  değere  sahip  olurlar  ve  bu  değer  aynı  zamanda  sadece  bu 
bireyler tarafından belirlenir. 
 Bir iktisadi bireyin mala atfettiği değer, malı kontrol etmesine bağlı olan belli bir tatminin 
önemine  eşittir.  Bir  malın  değeri  ve  emek  ile  daha  yüksek  sıradaki  malların  onun 
üretimine  uygulanıp  uygulanmaması,  veya  hangi  miktarlarda  [uygulandığı]  arasında 
zorunlu  ve  doğrudan  hiçbir  ilişki  yoktur.  (…)  Genelde,  pratik  yaşamda  hiç  kimse, 
değerini  takdir  etmek  için  bir  malın  tarihsel  orijinini  sormaz,  fakat  sadece,  malın 
kendisine  sağlayacağı  hizmetleri  ve  kontrolü  altında  olmadığında  hangisinden 
vazgeçmek zorunda kalacağını düşünür. (ibid, s. 87-88). 
Bir  malın  değerindeki  belirleyici  faktör,  öyleyse,  ne  emek  miktarı  veya  üretimi  için 
gerekli miktar değildir, fakat daha ziyade, malın kontrolüne bağlı olduğunun bilincinde 
olduğumuz  söz  konusu  tatminlerin  büyüklüğüdür.  Değerin  belirlenmesiyle  ilgili  bu 
prensip evrensel olarak geçerlidir ve beşeri iktisatta bu prensibin hiçbir istisnası olamaz 
(ibid, s. 88). 
 
III.1.1. Yüksek sıra mal olarak emek 
Menger, gerçekten de, istisnasız bütün malların değerini öznel değer teorisi –ya 
da,  Menger’in  deyimiyle,  isnat–  ile  açıkladı.  Mallar  arasında,  ihtiyaçlarımızın 
tatmininde  oynadıkları  rolün  doğrudan  ya  da  dolaylı  oluşuna  göre  ayırım    yaptı. 
İhtiyaçlarımızı, herhangi bir ilave işlem gerektirmeden doğrudan tatmin eden malları 
birinci sıra mallar; ihtiyaç duyduğumuz maddelerin (birinci sıra malların) üretiminde 
kullanılan,  yani  ihtiyaçlarımızın  giderilmesinde  dolaylı  olarak  yer  alan  malları  da 
yüksek sırada mallar (ikinci sıra, üçüncü sıra, … vb.) olarak tanımladı.  
Toprak, emek ve sermaye de yüksek sıradaki mallardandı ve değerleri bu başlık 
altında incelendi. Toprak, emek ve sermayenin değeri de, “evrensel olarak geçerli”, 
“istisnasız”  öznel  değer  prensibiyle  açıklandı.  Yüksek  sıradaki  malların  değeri, 


Yüklə 5,01 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə