Fransa
TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı
34
35
Toplumun refah düzeyini artıracak politikaları yaşama geçirecek güçlü
iktidarların nasıl ortaya çıkabileceğini ve merkezin parçalanmasını nasıl
aşacaklarını tartışmak Fransız halkı için çekici değildi.
24
Raymond Aron’a
göre; “Nihayet, muhtemel politikaların sonuçları üzerinde çekişiyorlardı.
Fransızlar oldum olası ekonomik, sosyal veya teknik tartışmaları, ideolojik
çekişmelere dönüştürme eğilimindedirler.”
25
Tüm bu siyasi çekişmelerin zirveye ulaştığı bir dönemde Hükümetin
Cezayir konusundaki siyasetini beğenmeyen Fransız generalleri 13
Mayıs 1958’de ayaklanarak Cezayir’deki kamu kurumlarını işgal etmiştir.
Darbenin anayurt Fransa’ya da sıçraması tehlikesi karşısında Fransız
Millet Meclisi darbecilerin isteği doğrultusunda General De Gaulle’ü
başbakan olarak göreve çağırmıştır. Göreve çağrılır çağrılmaz kendi
hükümetini kuran De Gaulle, 1 Haziran 1958’de parlamentodan 224’e
karşı 329 oyla güvenoyu almıştır. Fransa’da Dördüncü Cumhuriyet’in bu
son parlamentosu, iki gün sonra, 3 Haziran 1958’de De Gaulle için kabul
ettiği iki yasanın ardından kendini feshetmiştir.
Bu yasalardan birincisi; yeni kurulan hükümete altı ay için “sınırsız”
yetki vermekteydi. Hükümet, “yasama yetkilerini de üzerine aldığı” bu
süre içinde “ulusun toparlanması” için gerekli gördüğü bütün önlemleri
alabilecekti.
3 Haziran 1958’de kabul edilen ikinci yasa ise De Gaulle Hükümetine,
yasama yetkisinin ardından “kurucu” gücün de devrini sağlıyordu. Bir
başka deyişle hükümet, parlamentonun “anayasa yapma yetkisini” de
devralıyordu.
Parlamento, yasama yetkilerini ve yeni anayasa için kurucu gücünü
devrederken beş ilkeye uyulmasını şart koşmuştu. Bu ilkeler şunlardı:
26
• Siyasi gücün (yasama ve yürütme yetkilerinin) kaynağı “genel oy”
olacaktır.
• Yasama ile yürütme arasında “güçler ayrılığı” ilkesi esas alınacaktır.
• Hükümet, parlamentonun önünde siyaseten sorumlu olacaktır.
24
Eldem, “Anayasalarımızda Siyasi Rejim Arayışı ve Yarı-Başkanlık Çözümü”, s. 35.
25
Aron,
Demokrasi ve Totalitarizm, s.207.
26
Çam,
Çağdaş Devlet Sistemleri, s.160-161.
Fransa
TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı
36
37
değiştirmiştir. İkincisi de, Fransa, bu siyasi çekişmeler sebebiyle
ortaya çıkan istikrarsız hükümet yapılarından kurtulmuştur. Dördüncü
Cumhuriyet’in ortalama dört ay iş başında kalan kısa süreli hükümetlerine
karşılık Beşinci Cumhuriyet hükümetlerinin görev süresi ortalama üç yıl
civarındadır.
29
1958 Anayasası’nın getirdiği sistemin kendi iç çelişkileri ve sorunları
olduğu hatta paradoksal bazı unsurlar içerdiği birçok yazar tarafından
dile getirilmiştir. Hatta De Gaulle’den sonra bu sistemin işlemeyeceğine
dair kehanetler dahi ortaya atılmıştır. Ancak bu haliyle, 1958 Anayasası
şimdiden Fransa tarihinin en uzun ömürlü ikinci anayasası olmuştur.
Önümüzdeki birkaç yıl içinde toptan değiştirilmezse –ki ufukta
değişiklik
işareti görünmemektedir; Fransızların çoğu anayasadan memnun
görünmektedirler- Fransa tarihinin en uzun ömürlü anayasası unvanını
kazanacaktır. Belki de bu Anayasanın bu kadar uzun yaşamasının sırrı
kurumlara verdiği formel güç ve yetkilerden ziyade oluşturduğu siyasi
kültürle ilgilidir. Anayasa, siyasi aktörleri, gerek tek tek milletvekili ve
senatörlerin seçiminde gerekse cumhurbaşkanının seçiminde olsun
uzlaşmaya zorlamaktadır. Aynı şekilde
kohabitasyon (birlikte yaşama)
dönemlerinde başkan, hükümeti ve parlamentoyu da uzlaşmaya
zorlamaktadır. Dolayısıyla 1958 Anayasası’nın en büyük başarısının
ve uzun yaşayabilmesinin sırrının uzlaşmaz, katı ideolojik tutumlara
sahip siyasi aktörleri, uzlaşmacı ve pragmatik siyasi aktörler haline
dönüştürmesi olduğunu söylemek mümkündür.
1958 Anayasası’nın getirdiği yarı-başkanlık sistemi, sadece Fransa
için değil, önce Sahraaltı Afrikası ülkeleri sonra da post-Sovyet ülkeleri
için önemli bir ilham kaynağı oluşturmuştur. Her ne kadar yarı-başkanlık
sisteminin ilk uygulaması olmasa da, Fransa günümüzde yarı-başkanlık
sisteminin en etkin ve bilinen örneği olarak görülmektedir.
3.3. Dördüncü Cumhuriyetin Felsefi Dayanakları
Daha önce de zikredildiği üzere Fransa’daki anayasal rejimlerin hepsi
bir öncekiyle hesaplaşma üzerine kuruludur. Dolayısıyla hiçbir anayasa,
kurucu felsefesi ile toplumun tümünü kucaklayamıyor hatta her biri yeni
çatışma alanları ile birlikte geliyordu. Bu noktada 1958 Anayasası diğer
29
Eldem, “Anayasalarımızda Siyasi Rejim Arayışı ve Yarı-Başkanlık Çözümü”, s. 53.