BahâÎLİĞİn arka plani ve söylemi Üzerine bir değerlendirme



Yüklə 276,79 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə7/8
tarix19.10.2018
ölçüsü276,79 Kb.
#74986
1   2   3   4   5   6   7   8

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                                                           metin bozkuş 

151

Yine ikân kitabında, “Muhterem dostum,” “Sevgili dost,” “Ey arayıcı dost,” 

gibi ifadelerden sonra, Kur’an ayetleri verilir ve bu ayetler üzerinde düşünme tavsiye 

edilir (s. 40-47). Bazı ayetlerin, tefsir alimleri tarafından dış anlamlarıyla anlaşıldığı 

belirtilir ve buna örnek olarak, Kaf suresi 4. ayette geçen “sur” tabiri “Tanrı Ruhu” 

olarak, te’vil edilir (s. 52-53). Yine Hz. Ali, Hz. İsa, Cafer Sadık ve mistik Fars 

vecizelerinden nakillerde bulunulur (s. 36, 54). Namaz ve Oruç gibi ibadetlerin önemi, 

bunların ay ve güneşe benzetilmesi, her zaman emredilmiş, ancak her bir devirde 

zamanın icabına göre şekil değiştirmiş, bir önceki Tanrı zuhurunun öğrettiği usul ve 

adetlerin bir sonraki tarafından kaldırılmış oldukları anlatılır (s. 19-20). Kısaca,  İkân 

kitabında işlenen konuların, özellikle kıyamet, ahiret, cennet ve cehennem, arz ve 

sema ile ilgili ayetlerin şiî-batınî bir anlayışla yorumlandığını görmekteyiz. Aynı 

yaklaşım tarzını Hz. Muhammed’in hadisleri söz konusu olduğunda da görmekteyiz. 

Örneğin, Bâb, iddiasını ispat için “Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır” 

şeklindeki,  şiîlerin çok değer verdiği hadise dayandırmış ve buradaki “Ali” sözünün 

kendisine işaret ettiğini söylemiştir.

33

 Yine Hüseyin Ali’nin “Bahaullah” adını alışının 



gerekçesi,  İmamiyye-Şiîliğinde,  İmam Ali Rıza’nın,  İmam Muhammed Bâkır’dan 

Ramazan ayında seher vakti bir dua rivayet ettiği ve bu duâda, “Allah’ın bahâsı” yani 

ululuğu, güzelliği, parlaklığı, azameti, nûru, rahmeti ve benzeri yücelikleri zikredilir. 

İşte Hüseyin Ali, kendisine “Bahaullah” adını vererek “yıllardır duâ ederek benim 

adıma yalvarıyordunuz” demek istemiştir.

34

 Yine Bâb’ın, anne ve baba tarafından 



nesebinin Hz. Hüseyin’e dayandırdığı anlatılır. 

35

 



Sivas’ta, görüştüğümüz Bahâîlerin de, aynen bizim gibi, konuşmalarında 

sürekli olarak ayet ve hadislerden bahsettiklerine şahit olmaktayız. Ancak herhangi 

bir konuda ayet ve hadisleri açıklarken hiçbir İslâmî endişeye düşmeden ilgili ilgisiz 

te’viller yaptıklarını gördük. Bu noktada, Bahâîliğin müstakil bir din olma iddiası biz 

ilahiyatçıları fazlasıyla ilgilendirmiyor. Ancak bir başka dinin dilini kullanarak 

propaganda yapmaları bizleri bilimsel etik ve ahlakî davranış açısından endişeye 

sevkediyor. Çünkü İslam dininde, her bilim dalında olduğu gibi, din bilimlerinde de 

yeterlilik ve ihtisas önemli bir yer tutar. Kur’ân ayetleri ve hadislerin keyfi 

yorumlanmaları hoş karşılanmaz ve vebali gerektirir. Dolayısıyla Bahâîlerin, Kur’an 

ve hadisler üzerinden yürüttükleri propagandaya son vermelerini ve kutsal saydıkları 

kendi iddialarını tebliğ etmelerini içtenlikle arzu etmekteyiz. Örneğin kendisiyle 

konuştuğumuzda bir Bahâî; “Biz İslamiyetin temeli üzerinde ilerliyoruz. Bir kimse Hz. 

Muhammed’i kabul etmezse Bahâî de olamaz. Kendi kardeşimin hanımı Hz. 

Muhammedi kabul etmediği için bir yıl geç Bahâî oldu. Ayrıca Zerdüşt, Brahma ve 

Buda’ya da iman gerekir dedi.

36

 Oysa Hz. Muhammed’i hem kabul etmek, hem de 



onun getirdiği dinin geçerliliğinin son bulduğunu söylemek, sadece bir yanıltmadır, bir 

tür inanca saygısızlık ve tutarsızlıktır. Bahâîliğin diğer dinlere ve peygamberlere olan 

yaklaşımı da aynı niteliktedir. Ve bu pragmatist bir yaklaşımdır. Bahâîlerin bu tür 

yaklaşımlarını saymakla bitiremeyiz. Ancak bu konuda son bir örnek vermek 

istiyorum: Görüştüğümüz bir Bahâî, “Elmalılı Hamdi Yazır’ın, Besmele’nin tefsirinde 

                                                 

33

 Fığlalı, Bâbîlik ve Bahaîlik, s. 16; Abdülhamid, a.g.e., s. 191-195. 



34

 Fığlalı, Bâbîlik ve Bahâîlik, s. 54-55. 

35

 Özşuca, Bahai Tarihi, s. 12-13. 



36

 Mehmet Marufî, Tahran, 1943 Öğretim Üyesi.  




 

 

 



 

 

 



 

 bahâîliğin arka planı ve söylemi üzerine... 

152

“b” harfinin Bahaullah’a işaret ettiğine dair bir notunun olduğunu söyledi

37

 ve böylece 



Türkiye’de ilahiyat çevresinde saygın bir alim olarak bilinen, Elmalılı’nın  şahitliğini 

delil getirmekteydi. Oysa biz, Elmalılı’nın, “Besmele”nin tefsiri ile ilgili  yaptığı 

izahların bulunduğu bölümde, Bahaullah’la ilgili iddialara dair herhangi bir atıfta 

bulunulmadığını gördük. Kısaca anlatılanların gerçekdışı ve iftira olduğu 

kanaatindeyiz belirtmek istiyorum.  

Aynı Bahâî , “İlahi Kelam tükenmez” (Lokman 27, Kehf 109) anlamı içeren 

ayetlerin, Kur’an’ın son kitap olma fikriyle bağdaşmadığını, Hz. Muhammed’in, 

“Müslümanların merkezi bugün Mekke’dir, ileride Akka olacaktır” yani Akka’yı ziyaret 

hadisinin hikmetini Bahaullah’ın kabrinin Akka’da olmasına bağladığını, Kur’an’da 

pek çok yerde Kıyametle ilgili olarak geçen “Sur’a üfleme” tabirini, zuhur olarak, yani 

birinci “sur”un Bab’ı, İkinci “sur”un da Bahaullah’ı müjdelediğini anlattı.

38

 Bu te’villeri 



ve aslı olmayan uydurma hadisleri hiçbir İslâm bilgini kabül etmez. Bunlar tamamen 

akli ve naklî delillere  ters düşen, temelsiz te’villerdir. Yine bir diğer Bahâî, kendisine 

daha önceki inancını sorduğumda, “Bahâîlikten önce nasıl müslümandımsa, şimdi de 

müslümanım”, yine, Bahâîliğin herhangi bir inançtan etkilenip etkilenmediğini 

hususunda ise “Bahâîlik İslâm kültürü içinde yetişmiş ve ondan etkilenmiştir

39

 



cevabını verdi. 

Bahâîlikte Kur’an’ın batinî tevili yanında, taklid edildiği de açık bir şekilde 

görülmektedir. Örneğin, Tin suresinin 4 ve 5. ayetlerinin, “Ey Ruh Oğlu! Ben seni 

yüce yarattım. Sen kendini alçalttın, yaratıldığına yüksel”

40

 ifadesiyle nasıl taklit 



edildiği ortadadır. Yine “Ey varlık oğlu! Özün için söylenmesini istemediğin şeyi özgen 

için söyleme. Yapamayacağını deme. Bu benim sana buyruğumdur; Onu tut.” 

“Ey varlık oğlu! Sorguya çekilmeden önce her gün sen kendi kendini 

sorguya çek; çünkü ölüm ansızın gelir ve ettiklerinin hesabını vermek zorunda 

kalırsın,”

41

 ifadeleriyle de Saff Suresi’nin 2. ve 3. ayetleri başta olmak üzere pek çok 



ayet ve hadisin taklit edildiği açıktır. Bu durum, “Hz. Bahaullah” adlı eserde şöyle 

anlatılır: “Hz. Bahaullah, İkan kitabında kendi kutsal göreviyle ilgili açık bir ifade de 

bulunmadı. İkan, daha çok Hz. Bâb’ın kutsal görevinin güçlü bir açıklaması etrafında 

düzenlenmiştir. Kitabın, çok sayıda bilgin ve eski ilahiyatçılardan oluşan Bâbî 

toplumu üzerindeki güçlü etkisinin nedenlerinden biri de, İslâm’ın kehanetlerini yerine 

getirmiş olduğu konusunda, Hz. Bâb’ın ileri sürdüğü iddianın kanıtlanmasında, Hz. 

Bahaullah’ın  İslâm düşünce ve öğretilerindeki ustalığıydı.

42

 Bu ifadeler bir yönüyle 



İkan kitabının kutsallığı, bir yönüyle de Bahaullah’ın bilgisinin vahiy olduğu tezlerini 

iptal etmektedir.  



 

                                                 

37

 İlhan Sezgin, Mazgirt, 1954, Öğretim Üyesi.  



38

 Mehmet Marufi, Tahran 1943, Öğretim Üyesi. 

39

 İlhan Sezgin, Mazgirt, 1954, Öğretim Üyesi. 



40

 Faizi, a.g.e., s. 44; Hz. Bahaullah’ın Levihleri (Saklı Sözler), çev. M. İnan,  İstanbul, 1990, s. 9; İslam 

dininin ibadet ve ahlak esasları Bahailik’te aynen taklid edilmiş, sadece bir kısım uygulamalarda serbestlik 

ve keyfilik kural adıyla öngörülmüştür. Bkz. Özşuca,  Bahai Dininde Şer’i Hükümler ve İzahları, s. 7-25; 

Özşuca, Bahai Dini, s. 19-21.. 

41

 Faizi, a.g.e., s. 62; Hz. Bahaullah’ın Levihleri, s. 10. 



42

  Hz. Bahaullah, s. 18. Bu konuda bkz. Bahaullah Kurdun Oğlu Risalesi çev. Mecdettin İnan,  İstanbul, 

1976 ve Hz. Bahaullah’ın Levihleri, çev. M. İnan, İstanbul, 1990; Akdes Kuçani, Aranan Gerçek, Adana, 

1991. 



Yüklə 276,79 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə