39
B. SIZDIKOV/ ARKEOLOJİK KAZILARDA ELE GEÇEN OK UÇLARI IŞIĞINDA
Harita: Atlı Göçebe Kavimlerinin Kuzey Karadeniz Steplerine ve Anadolu’ya
Geldiği Yol
[Bruyako: 2005, s. 254].
Kafkas’lar üzerinden Anadolu’ya girmeye başlayan bu atlı göçebe kavimler ilk sırada Urartu
krallığıyla mücadeleler içerisine girdikleri bilinmektedir [Belli: 2010, s. 82-84]. MÖ 8. yüzyılın ikinci
yarısında Kimmerlilerle karşı karşıya gelen Urartu krallığı, II Argişti (MÖ 714/713-685) döneminin
sonuna kadar savaşmışlar ve yenilgiye uğrayan Urartu krallığı Kimmerlilerle anlaşma yaparak kendi
topraklarında geçirerek batıya doğru ilerlemesine izin vermişler [San: 2000, s. 3]. Ayrıca, bu dönemde
Kimmerli savaşçıların Urartu ordusuna paralı asker olarak alındığına dair bilgiler bulunmaktadır [Sevin:
2002, 208. Belli: 2010, s. 90]. Bu dönemden sonra Kimmerliler iç Anadolu’ya yayılmaya başladıklarını
Gordion, Hattuşaş, Alişar, Kaman Kalehöyük, Maşat Höyük, Pazarlı Höyük ve Taşova kentlerinin Demir
Çağı’na tarihlenen yıkım tabakalarından ele geçen ok uçları kanıtlamaktadır.
Yazılı kaynaklar ve arkeolojik buluntular incelendiğinde Kimmerliler Frig ülkesine düzenlemiş
olduğu seferlerinden sonra Batı Anadolu’ya yayıldıkları bilinmektedir [San: 2000, s. 3-4]. Atlı göçebe
kavimlerin Batı Anadolu’ya yayılmasına Lidya krallığı karşılık gösterecektir ve bu karşılığın sonucu
Lidya kralı Giges’in ölümüyle ve Sardes, Efes, Magnesia, Bayraklı, Panaztepe, Klazomenai, Erythrai ve
Larissa kentlerinin yağmalanmasıyla sonuçlanacaktır [Sevin: 2002, 268. Berndt: 2012, 29].
Demir Çağı Anadolu tarihinde etkili olan diğer bir atlı göçebe kavim İskitlerdir. İskitlerin Anadolu
coğrafyasına girmelerine ilişkin ilk bilgiler Urartu yazıtlarından bilinmektedir. Urartu kralı II Rusa’nın
(MÖ 685-645) döneminde İskitlerle anlaşma yapıldığı ve İskitleri kendi topraklarında geçirerek Mana
ülkesine yerleşmesine izin verdiği konusunda bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca, Urartu krallığı doğu
sınırlarının güvenliğini sağlamak amacıyla İskitleri Kuzeybatı İran topraklarına yerleştirdiği de
düşünülmektedir [San: 2000, s. 6-7]. İskit Urartu arasındaki anlaşmalar MÖ 7. yüzyılın sonlarına doğru
bozulmuş ve bu dönemden itibaren Urartu yerleşimleri İskit saldırısına uğramaya başlamıştır [Çay ve
Durmuş: 2002, s. 498]. Bu bilgiyi Doğu Anadol’da Urartu Krallığı’na ait Kızıl Tepe, Çavuştepe, Ayanis,
Toprakkale ve Değirmentepe gibi kalelerin yıkım tabakalarından ele geçen İskit tipi ok uçlar
kanıtlamaktadır.
MÖ 8. yüzyılın sonuna doğru Anadolu coğrafyasına girmeye başlayan İskit varlığı MÖ 6. yüzyılın
başına doğru görülmektedir. Bu dönemde İskit kavimleri doğudan gelen Med İmparatorluğundan
yenilgiye uğrayarak Kuzey Karadeniz steplerine çekilmeye başlamışlardır. MÖ 6. -5. yüzyıllara ait
Kelermes, Ulskiy Aul ve Kostromskaya Stanisa kral kurganlarından ele geçen zengin buluntuların bir
kısmının Önasya’ya kökenli olması, İskitlerin bu dönemde geri çekildiklerini kanıtlamaktadır [Sınor:
2000, s. 145].
Bugüne kadar Anadolu’da atlı göçebe kavimlerin varlığını İmirler ve Norşuntepe gömülerinin
dışında sadece yerleşim alanlarından aranmaktadır. Bu kavimlerin göçebe hayat tarzında yaşamış
40
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
olduklarını göz önüne tutarak, söz konusu kavimlerin izleri nehir ve göllerin etrafından aranması gerektiği
düşünülmektedir.
2. Anadolu’dan Ele Geçen İskit Tipi Ok Uçlar.
Atlı göçebe kavimlerin Anadolu coğrafyasında varlıklarını kanıtlayan somut arkeolojik verilerin
arasında silahlar önemli yer tutmaktadır. Savaş aletleri içerisinde, gerek tipolojileri gerekse yapım
teknikleri açısından Anadolu tiplerinden ayrılan ve çoğunlukla İskit/Kimmer tipi ok uçları olarak
tanımlanan ok uçları değerlendirerek, atlı göçebe kavimlerin Anadolu coğrafyasında bırakmış olduğu
izlerini görebilmekteyiz. Anadolu coğrafyasında ele geçen İskit/Kimmer tipi ok uçları olarak tanımlanan
ok uçlar yaprak biçimli iki veya üç kanatlı kovanlı olmaktadır. Bu ok uçların bir kısmının kovanından
mahmuz bulunmaktadır. Ele almış olduğumuz bu bildiride söz konusu ok uçları 7 tipe ayırarak
değerlendirmekteyiz.
Tip 1: iki kanatlı uzun kovanlı, mahmuzsuz ok uçların örnekleri Doğu Anadol’da Urartu
Krallığı’na ait Çavuştepe ve Ayanis kalelerinden, Güneydoğu Anadolu bölgesinde yer alan Geç Hitit
kenti Gözlükuleden, Orta Anadolu’da Gordion, Hattuşaş, Kerkenes Dağ, Kaman Kalehöyük ve Taşova
kentlerinden ve İmirler kurganından, Lidya Ülkesi’nde ise Sardes, Erythrai, Bayraklı, Klazomenai, Troia
ve Didyma kentlerinden ele geçmiştir [Yalçıklı: 1999, s. 82-98]. Söz konusu ok uçların yukarıda adı
geçen kent ve kalelerden ele geçmesi atlı göçebe kavimlerin Anadolu’daki varlığını kanıtlamaktadır.
M. T. Abdulganeev [Abdulganeev: 1993, s. 52] ve M. K. Kadırbaev [Margulan, Akişev, Kadırbaev,
Orazbaev: 1966, s. 398] Altay, Kuzey ve Merkezi Kazakistan bölgelerinden ele geçen iki kanatlı uzun
kovanlı ok uçları MÖ 8. – 6. yüzyıllara tarihlendirmektedir. A.İ. Melyukova [Melyukova: 1964, s. 18], K.
F. Smirnov [Smirnov: 1961, s. 10] ve B.İ. Vinberg [Vainberg: 1979, s. 7-52] Kuzey Karadeniz, Kuzey
Kafkas, Güney Ural ve Horezm bölgelerinde ele geçen bu tip ok uçları MÖ 7. – 6. yüzyıllara
tarihlendirmektedir. D. Yalçıklı ise Anadolu’dan ele geçen bu tip ok uçları MÖ 7. – 5. yüzyıllara ait
olduğunu belirtmektedir [Yalçıklı: 1999, s. 108]. Bu bilgiler bize iki kanatlı uzun kovanlı ok uçların
yayılımının tarihsel sürecini göstermektedir.
Tip 2: iki kanatlı uzun kovanlı, mahmuzlu ok uçlar Doğu Anadol’da Urartu Krallığı’na ait
Toprakkale, Yukarı Anzaf, Çavuştepe ve Ayanis ve Van kalesinde, Güneydoğu Anadolu bölgesinde yer
alan Geç Hitit kenti Gözlükulede, Orta Anadolu’da Alişar, Kaman Kalehöyük, Kaman Kalehöyük,
Taşova, Hattuşaş, Sultanhan [Emre: 1971, s. 114],
Maşat Höyük, Kerkenes Dağ, Pazarlı Höyük ve İmirler
kurganında, Lidya Ülkesi’nde ise Sardes, Larissa, Bayraklı, Erythrai, Klazomenai, Troia ve Didyma
kentlerinde yürütülen kazılar sırasında ele geçmiştir [Yalçıklı: 1999, s. 82-98]. Bu tipe ait ok uçların söz
konusu kent ve kalelerden ele geçmesini göz önüne tutarak, atlı göçebe kavimlerin saldırısına uğramış
olduğu anlaşılmaktadır.
M. A. İtina, L. A. Yablonsky [İtina ve Yablonsky: 1997, s. 49] ve M. K. Kadırbaev [Margulan,
Akişev, Kadırbaev, Orazbaev: 1966, s. 398] Kuzey ve Merkezi Kazakistan bölgelerinden ve Aral
Gölünün Güneydoğusundan ele geçen iki kanatlı uzun kovanlı mahmuzlu ok uçları MÖ 8. – 7. yüzyıllara
tarihlendirmektedir. A. İ. Melyukova [Melyukova: 1964, s. 18] ve K. F. Smirnov [Smirnov: 1961, s. 10]
Kuzey Karadeniz, Kuzey Kafkas ve Güney Ural bölgelerinde ele geçen bu tip ok uçları MÖ 7. – 6.
yüzyıllara tarihlendirmektedir. D. Yalçıklı ise Anadolu’dan ele geçen bu tip ok uçları MÖ 7. – 5.
yüzyıllara ait olduğunu belirtmektedir [Yalçıklı: 1999, s. 108]. Bu bilgileri göz önüne tutarak atlı göçebe
kavimlerin Orta Asya’dan hareket ederek Kuzey Kafkas ve Kuzey Karadeniz bölgelerine geldiklerini ve
daha sonra Anadolu coğrafyasına girdiklerini söyleyebilmekteyiz.
Tip 3: iki kanatlı kısa kovanlı, mahmuzsuz ok uçları atlı göçebe kavimlerin Doğu Anadol’da Urartu
Krallığı’na ait Çavuştepe kalesine, Orta Anadolu’da Gordion, Hattuşaş ve Alişar Höyük kentlerine, Lidya
Ülkesi’nin Erythrai, Klazomenai, Troia, Bayraklı ve Larissa kentlerine düzenlemiş olduğu seferleri
sonucunda bırakmışlardır [Yalçıklı: 1999, s. 82-98].
M. T. Abdulganeev [Abdulganeev: 1993, s. 52] ve M. K. Kadırbaev [Margulan, Akişev, Kadırbaev,
Orazbaev: 1966, s. 398] Altay, Kuzey ve Merkezi Kazakistan bölgelerinden ele geçen iki kanatlı kısa
kovanlı ok uçları MÖ 8. – 6. yüzyıllara tarihlendirmektedir. A.İ. Melyukova [Melyukova: 1964, s. 18], K.
F. Smirnov [Smirnov: 1961, s. 10], M. A. İtina ve L. A. Yablonsky [İtina ve Yablonsky: 1997, s. 49]
Kuzey Karadeniz, Kuzey Kafkas, Güney Ural ve Güneydoğu Aral bölgelerinde ele geçen bu tip ok uçları
MÖ 7. – 6. yüzyıllara tarihlendirmektedir. D. Yalçıklı ise Anadolu’dan ele geçen bu tip ok uçları MÖ 7. –
5. yüzyıllara ait olduğunu belirtmektedir [Yalçıklı: 1999, s. 108]. Bu bilgiler bize iki kanatlı uzun kovanlı
ok uçların yayılımının tarihsel sürecini göstermektedir.