Бакы дювлят университети илащиййат факцлтясинин



Yüklə 1,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə16/73
tarix14.07.2018
ölçüsü1,91 Mb.
#55525
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   73

Mustafa Altundağ 
 
50 
kaydın örfî manada ebedilik değil hakîkî ebediliği ifade ettiğinde  şüphe 
yoktur. Nitekim cennetlikleri konu edinen âyetin sonunda “atâen gayra 
meczûz” kaydı ile bu devamın kesintisiz olacağı tasrih de edilmiştir.
18
 
Burada, aynı ifadenin cennetlikler için de kullanılmış olmasını göz ardı 
etmemek lazımdır. Eğer bu ifade, -azabı bütünüyle geçici görenlerin iddia 
ettiği gibi- bir şeyin geçici olduğunu bildiriyorsa, o takdirde, cehennemlikler 
için söylenen şey cennetlikler için de söylenebilir. Halbuki onlar cennetin 
sonsuz olduğunu kabul etmektedirler. Öyleyse “gökler ve yer durdukça” 
deyimi, faniliği değil ebediliği bildirmektedir. Gerçi burada şöyle bir itiraz 
gelebilir: Cennetlikleri konu edilen âyetin sonunda, “kesintisiz bir lütuf” 
denilmiş olması, onların kalışlarının sonsuz olduğunu gösterir, halbuki 
cehennemlikler hakkında böyle bir şey söylenmemiştir. Ancak bu takdire 
göre kendi içinde tutarsız  şöyle bir mana ortaya çıkar: “Cennetlikler orada 
gökler ve yer devam ettikçe yani geçici bir süre kalıcıdırlar, … bu, kesintisiz 
bir lütuftur”. Ama onlar, yok “gökler ve yer devam ettikçe” sözü burada 
ebedilik bildirir ancak cehennemlikler hakkında sonluluk bildirir derlerse, bu 
durumda da çok sübjektif bir yaklaşım sergilemiş olurlar.  
2) Gerek Hûd 107 gerekse En’âm 128’de cehennemde kalışın “Rabbinin 
dilediği hâriç (illâ mâşâallâh)” istisnası ile kayıtlanmış olması. Azabı geçici 
görenlerin yorumuna göre “Rabbinin dilediği hâriç” sözü, “ebedi olarak 
kalıcıdırlar” sözünden istisnâdır; yani onların çekeceği azabın müddetini 
kayıtlamaktadır. Buna göre âyetin manası şöyle olur: “Bedbahtlar, gökler ve 
yer devam ettikçe ateşte ebedîdirler, ancak Allah’ın onların ebedi kalışlarını 
sona erdirmeyi dilemesi müstesna. Bu duruma göre istisna edilen vaktin 
gelmesiyle birlikte azap artık ortadan kalkacaktır.
19
 
Öncelikle belirtelim ki böyle bir yorum, âyetin sonrasını dikkate almadan 
yapılmış sübjektif bir yorumdur. Çünkü aynı istisna bir sonraki âyette 
cennetlikler hakkında da zikredilmiştir. Onlar hakkındaki istisnayı başka 
manaya, cehennemlikler hakkındakini başka manaya almak isabetli olmaz. 
Gerçi cennetliklerle ilgili âyetin sonunda cennetin “kesintisiz bir lütuf” 
olduğu belirtiliyor. Bu da istisnanın ebediliği kayıtlamadığını gösterir. 
                                                 
18
 bk. Elmalılı, IV, 2823. 
19
 bk. Fahreddîn er-Râzî, XVIII, 63. 


Kur’an’da müşkil bir mesele: Cehennem azabının ebediliği 
 
51 
Cehennemliklerle ilgili âyetin sonunda ise “Rabbin dilediğini yapandır” 
deniliyor. Azabın ebedi olmayacağını savunanlar iki âyetin sonunda farklı 
ifadenin yer almasını da delil saymaktadırlar. Onlara göre “Rabbin dilediğini 
yapandır” ifadesi, Cenâb-ı Hakk’ın cehennemi sona erdireceğini gösterir. Bu 
ifade, O’nun iradesinin, azabı bütünüyle kaldırma yönünde işleyeceğine 
açıkça delalet eder mi? Bizce etmez. Çünkü bu dil ve mantık kurallarına 
aykırıdır. İfadede iki ihtimal vardır; ya azabın ebediliğini tekit etmektedir, ya 
da kalkabileceğine işaret niteliği taşımaktadır. Bu işaretin netleşmesi için 
konuyla ilgili açık naslara bakmak gerekir. İlgili naslar cehennemin kâfirler 
için sonsuz olacağını bildirdiğine göre, geriye, ebediliği vurguladığını kabul 
etmek kalıyor. Nitekim âlimlerin önemli bir kesimi “Rabbin dilediğini 
yapandır” sözünü, tehdit manasına yormuşlardır. 
Sonra, hem cennetlikler hem de cehennemlikler için –onların anladığı 
şekilde- ebedî kalacaklarının belirtildikten sonra, bu ebedîliği kayıtlayan bir 
istisnanın getirilmesi, makul değildir. Ebedî kalacaklarının açıklanmasının 
hemen ardından bu ebediliğin söz konusu olmayacağını söylemekle ne 
anlatılmak istenir?! Sonsuzluktan istisnâ olur mu?! Cehennemi sonlu 
görenlere göre cennetliklerle ilgili âyetin manası şöyle olur: Mutlu olanlara 
gelince, gökler ve yer devam ettikçe orada ebedidirler, ancak rabbinin 
dilediği müddet müstesna, bu müddette ebedi kalmazlar, cennet onlar için 
kesintisiz bir lütuftur. Tabii, böyle bir manayı kimse kabul etmez.  
Şu halde iki âyetteki istisnayı farklı şekillerde yorumlayan her yaklaşım 
meseleye makul bir çözüm getirmekten uzaktır. Yapılması gereken şey, söz 
konusu âyetlerin iç bütünlüğünü, siyak ve sibakını, ayrıca Kur’an 
bütünlüğünü dikkate alarak geliştirilen ve çoğunluğun kabul edebileceği 
görüşü ortaya koymak olacaktır. İslâm âlimleri bu müşkil mesele hakkında 
çok sayıda görüş ortaya koymuşlardır. Yukarıda zikredilen ve cehennem 
azabının sonlu olacağını savunan görüşün dışında kalanlar, azabın ebedî 
olacağı sonucunu veren görüşlerdir. Ancak bunların çoğu da tartışma götürür 
yaklaşımlardır. Özellikle tefsir kitaplarında konuyla ilgili tartışmalar 
esnasında bunların eksiklikleri veya tutarsızlıkları kaydedilmiştir. Biz burada 
bu görüşleri teker teker ele alıp değerlendirecek değiliz; bizce en isâbetli 
olan görüşü ortaya koymakla yetineceğiz. 
Hûd 107-108 ve En’âm 128. âyetlerdeki “Rabbinin dilediği müstesna”, 
Allah’ın dilediği müstesnâ” ifadeleri hakkında yapılan yorumların en 


Mustafa Altundağ 
 
52 
isabetlisi, görebildiğimiz kadarıyla, şu yaklaşımdır: Bu istisnâlar, cennet ve 
cehennemin ebedi olmasının Allah’ın meşîetiyle mümkün olduğunu; 
gerçekte O’nun için bir mecburiyet olmadığını, O’nun hür irade ve isteği ile 
olduğunu bildirmek üzere zikredilmiştir.
 
Buna göre varlık alanındaki her şey 
O’nun meşîetiyle gerçekleştiği gibi cennet ve cehennemin ebedi oluşu da 
aynı durumdadır; yoksa cennet ve cehennemin sonsuzluğu vücûbu zâtî ile 
vâcip ve tabii olduğundan, yani Allah’ın hüküm ve tasarrufunu mümkün 
kılmayacak  şekilde bunların tabiatlarından zorunlu olarak kaynaklandığın-
dan ötürü değildir. Cenâb-ı Hak, böyle bir ifâde kullanmakla bildirmek 
istemiştir ki, dilerse tersini dahi yapmaya kâdirdir; O’nu hiçbir kimse hiçbir 
şeyle sınırlayamaz. Allâme Tabâtabâî’nin de işaret ettiği üzere cehennem-
likleri konu edinen âyetin sonunda “Rabbin dilediğini yapandır”, “Rabbin 
hüküm sahibidir” buyrulması da bu anlayışı destekler mahiyettedir.
20
 Öte 
yandan, müfessir İbn Atıyye ve İbn Âşûr’un belirttikleri gibi, cennetlikler 
hakkında “(Cennet) kesintisiz bir lütuftur” denmesi de, “Rabbinin dilediği 
hâriç” istisnası ile hakîki anlamdaki istisnânın kastedilmiş olması, yani 
zamanla cennetin (ve cehennemin) sona ereceği ihtimalini ortadan kaldır-
maktadır. İbn Atıyye bu manadaki istisnayı muttasıl ya da munkatı’ diye ni-
telemeye gerek olmadığını belirtir.
21
 Şu halde, üç âyette yer alan istisnânın, 
cehennem veya cennetin bir süre sonra Allah’ın iradesiyle sona ereceğini 
bildirmesi söz konusu değildir.  
İfade ve anlamda bazı farklılıklar olsa da Yahyâ b. Ziyâd el-Ferrâ; İbn 
Kuteybe, Zeccâc,
 
Enbârî gibi klasik dönem
 
Arap Dili ve tefsir âlimleri de bu 
görüşü benimsemiş veya muhtemel görmüştür.
22
 Benzer bir yaklaşım ortaya 
koyan  İmam Mâtürîdî, söz konusu istisnaları, bir kimsenin söylediğini 
yapmaya kesin kararlı olduğu halde “inşallah” demesine benzetir. Bu 
kullanıma  şunu misâl verir: Fetih sûresinde (48/27) Cenâb-ı Hak, üst üste 
pekiştirilmiş ifade ile “Mescid-i Hârâm’a kesinlikle gireceksiniz” 
buyurduktan sonra “inşallah” (Allah dilerse) kaydını getirmiştir. Halbuki O
                                                 
20
 Tabâtabâî, el-Mîzân, Beyrut 1973, VII, 353. 
21
 İbn Atıyye, a.g.e., III, 208; İbn Âşûr, a.g.e., VIII, 72. 
22 
 bk. Yahyâ b. Ziyâd el-Ferrâ, Me‘âni’l-Kur’ân, Beyrut 1980, II, 28; Taberî, 
Câmi‘u’l-beyân (Şakir), VII, 118. 


Yüklə 1,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   73




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə