Doç. Dr. Muammer ERBAŞ
56
ziyade şifâhî kültüre dayalı olan uygulamalardır. Mekan olarak daha ziyade
mezarlıklar ve türbeler etrafında yoğunlaşan, anlayış olarak da akıl ve duyu-
lar ötesi olağanüstülükleri ön plana çıkaran bu yaklaşımların tipik şekli, mu-
ayyen âyet ve sureleri belli miktarda okuma ve bunları türbelere adama, bu-
nun sonucunda da arzulanan bazı hedeflere ulaşma ve çok miktarda sevap
elde etme beklentisi tarzında ortaya çıkar.
Çalışmamızın başında belirttiğimiz üzere, başlı başına bir ibadet olan
Kur’ân tilaveti, elbette onları okuyan kimseler için beraberinde gerek dün-
yevi, gerekse uhrevi birçok mükafaat ve sevap getirecektir. Fakat buradaki
problem, bu mükafaatların sihirli bir şekilde kendiliğinden olacağı, zira bunu
Kur’ân harf ve kelimelerinin tılsımlı yapısının sağlayacağı yönündeki eksik
ve yanlış anlayıştır. Halbuki Kur’ân’ın edebî yönden i’câzı onun lafız ve
anlam yönünden arzettiği eşsiz bütünlüğü ve güzelliği ifade etmektedir. Di-
ğer bir ifadeyle Kur’an’ı mucize yapan husus ilki lafız ikincisi anlam olmak
üzere bu her iki boyutun birbirinden ayrılmaz bütünlüğü ve eşsiz gü-
zelliğidir.
55
Bu nedenle Kur’an okunmasından elde edilmesi umulan gerçek an-
lamdaki sevap yani karşılık ancak bu iki boyutun ideal bir şekilde birlikte ic-
ra edilmesiyle oluşacaktır. Dolayısıyla sevap kavramının Kur’ân’ı sadece
lafzından okumayı değil, aynı zamanda onu doğru bir şekilde anlamayı ve bu
anlayışı hayata geçirmeyi de içerdiğini söylemek mümkündür. Buna göre
Kur’an okumadan elde edilecek karşılığın miktarı da onu okuyan kişinin
okuduğu ayetlerin inanç, ibadet ve ahlak yönünden kendisine yaptığı katkı
oranında olacaktır.
56
Söylediklerimizi bir örnekle açıklamak
gerekirse, bilindiği üzere Hz.
Peygamber bizlere neticesinin iyi olması için her işimize besmeleyle baş-
lamamızı tavsiye etmektedir.
57
Bir işe besmeleyle başlamak demek, o işe sa-
dece bu ifadeyi manası olmayan tılsımlı bir söz gibi söyleyip bunun aka-
binden o işin kendiliğinden hallolmasını beklemek değildir. Bilakis bir işe
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlamak, o işte başından sonuna ka-
dar Allah’ın bizden istediği niyet, yöneliş ve çaba içinde olmak demektir.
55
Cerrahoğlu, İsmail, Tefsir Usûlü, s. 166.
56
Sülün, Murat, a.g.e., s. 206-207.
57
Ebu Davud, Edeb, 101; İbn Mace, Dua, 2.
Türk toplumundaki Kur`an okuma, dinleme ve öğrenme algısına eleştirel bir bakış
57
Aksi takdirde herhangi bir işte Allah’ın razı olduğu bir niyet, yöneliş ve çaba
yoksa başında ne kadar besmele çekilirse çekilsin o işten dünyevi veya uh-
revi bir hayır ve karşılık yani sevap beklemek beyhudedir.
f) Kötülüklerden Korunma Maksadıyla Gerçekleştirilen Kur’ân
Okumaları:
Bir önceki yaklaşımın doğal uzantısı olarak Türk halkının büyük bir
kısmı Kur’ân’ı aynı zamanda bir takım kötülüklerden korunma gayesiyle
okumaktadır. Bunlar arasında maddî-manevî her türlü hastalık, doğal afet,
nazar değmesi, fakirlik, çocuk sahibi olamama, zararlı ve yırtıcı hayvanlar-
dan korunma vb. çok değişik hususlar yer alır.
Bu tür okumalar, esas itibarıyla büyük ölçüde şu gibi âyetlerde söz konu-
su edilen Kur’ân’ın şifa kaynağı olma vasfına dayanmaktadır: “Ey insanlar!
Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir
hidayet ve rahmet gelmiştir.”, “
Biz Kur'ân'dan, iman edenler için bir
şifa ve rahmet kaynağı olan âyetler indiriyoruz.”
58
Bunun yanı sıra Hz.
Peygamber’den gelen bazı rivayetler de mevcuttur: “
Kim her gece Vâkıa su-
resini okursa, asla fakirlik yüzü görmez.”
59
Maalesef bu konuda da söz konusu âyet ve hadisler, kendi bağlamlarında
doğru bir şekilde anlaşılmamışlardır. Zira Kur’ân’ın şifa verici olma özelliği
öncelikle inanç, amel ve ahlak gibi dînî manevî hususlarla ilgilidir. Kur’-
ân’ın maddî yönden şifa olması ise, onun mesajlarının doğru bir şekilde
anlaşılıp hayata tatbik edilmesinden sonra dolaylı olarak elde edilecek bir
netice olmalıdır. Zira Kur’an tilavetinin manevi dertlere deva olması genel
kabul görmüş ve buna rûhânî tedavi denmiştir. Belli ayet ve surelerin maddi
hastalık ve dertlere deva olmaları konusunda ihtilaf bulunmakla birlikte,
onların bu tür problemler karşısında okunmasında da bir beis görülmemiştir.
Bu konuda vârid olan hadisleri de bu yönde anlamak gerekir. Şöyle ki, az
önce zikrettiğimiz hadis bağlamında Vâkıa suresindeki; “İyilik işlemekte
önde olanlar, karşılıklarını almakta da önde olanlardır. Onlar Allah'a
yakındırlar. Bol nimetli cennetlerdedirler…” (Vâkıa 56/10-12) âyetini iyi
bir şekilde okuyan, doğru olarak anlayan ve bunun gereklerini hayatına
58
Yunus 10/57; İsrâ 17/82.
59
İbn Hacer, el-Metâlib, III, 383.
Doç. Dr. Muammer ERBAŞ
58
tatbik eden bir kimsenin normal şartlarda fakir
düşmesi elbette pek mümkün
değildir.
Bunun yanı sıra halkımız arasında nazardan korunmak,
60
cilt hastalık-
larını tedavi etmek,
61
köpek vb. Yırtıcıları savmak
62
gibi hususlar için belli
ayetler okunmaktadır ki, bu tür uygulamaların dini bir temeli bulunmadığı
gibi böyle bir yaklaşımın Kur’ân’ın gönderiliş gayesiyle de hiç örtüşmediği
gayet açıktır.
Netice itibarıyla ayet ve surelerin okunmasıyla elde edilmesi beklenen
maddi veya manevi iyileşmenin gerçekleşmesi, Kur’ân’ın lafız yönünden
sihirli veya tılsımlı bir kitap olmasıyla değil, bilakis ayetlerde verilen bilgi
ve mesajların insanı doğru ve sağlıklı bir düşünce ve tavra sevketmesi saye-
sinde gerçekleşecektir.
60
Kalem 68/51-52.
61
Zuhruf 43/79.
62
Kehf 18/18.