Bir çok bilim adamının 21



Yüklə 2,93 Mb.
səhifə13/26
tarix08.09.2018
ölçüsü2,93 Mb.
#67643
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   26

Kah mensup oldukları müesseseyi güya rekabetten kurtarmak, kah yaptıkları verim­siz yatırımların olumsuz sonuçlarını örtbas etmek ve kahda bir takım siyasi görüşlerin başarısını temin için, şirketimize karşı mesnetsiz ithamlarda bulunmayı adet edinmiş olan bu zevatın, son günlerde, muhterem komisyonunuzca, malûmatlarına müracaat edilen kimseler arasında bulundukları görülmüştür.

- 86 -

Yukarıda arz ettiğimiz sebeplerle, bu mevzuda katiyen bitaraf sayılmayacak bu kim­selerin şirketimiz aleyhine, gıyabımızda yapmış olabilecekleri beyanlara, Yüksek komisy­onunuzun iltifat etmemesini istirham ederiz.



Tetkik buyurmakta olduğunuz mevzuu, takdir buyuracağınız gibi, sadece bor mevzuu değildir. Konu türlü mülahazalarla politik bir sahaya itilmiştir. Yüksek Komisyonunuzca varılacak netice, Türkiye'nin yabancı sermaye mevzuundaki görüşüne ışık tutacak ve şirketimize tevcih olunan husumetin, hukuk devleti olan Türkiye'de her türlü politik baskıya rağmen, iltifata şayan olmadığını, bir defa daha, tescil edecektir." (70)

İngiliz Tröstü, %100 kendi kanını taşıyan Türkiye kolu Türk Boraks vasıtasıyla yüz yılı aşkın süredir, Türkiye topraklarında yürüttüğü sömürü faaliyetleri savunmaya geçmiş ve ken­disini sütten çıkmış ak kaşık olarak gösterme çabalan sergilemeye başlamıştır.

"...bütün iyiniyet ve samimiyetle memleket ekonomisine daha geniş ölçüde faydalı olmak ve daha fazla döviz geliri temin etmek gayretiyle senelerden beri yapılan türlü teşebbüslerimiz, muayyen bir zümrenin daimi ve sistematik engellemeleriyle karşılaşmıştır. Bu fiillerin neticesi olarak, şirket zarar gördüğü kadar Türk ekonomisi de ehemmiyetli miktarda döviz gelirlerinden mahrum bırakılmıştır..."

İddiasında olan şirketin esasen; Türkiye'de sergilediği faaliyetler tamamen Türkiye ekonomisinin aleyhine sonuçlanmıştır. Herşeyden önce bor üretim ve ihracatıyla uğraşan Türk şirketlerin faaliyetlerini baltalayan şirket bor madeni ihraç fiyatlarının düşmesinde aktif bir rol almıştır. Nitekim anılan şirketin Türk bor madenleri üzerindeki oyunları sonucunda bor madeni ihraç fiyatları "1950'li yıllarda tonu 62$'dan, 1960 yılı başında 42 $/ton'a, 1962 yılında 33 $/ton'a, 1965 yılında 23 $/ton'a" düşmüştür. (71)

Türk ekonomisinin önemli miktarda döviz gelirlerinden mahrum bırakıldığı iddiasının bir yalan ve aldatmaca olduğunu Maliye Bakanlığı'nın 9 Kasım 1963 tarih ve Sermaye Hareketleri Şb. 593545-23/441999 Sayılı Yazısına Ek Rapor bakın nasıl açıklıyor;

"Bugün bor cevherlerinin ortalama ihraç maliyeti F.O.B. 14$ civarında olmasına rağmen ihraç fiyatları çok yukarıdadır. 1950 yılında 60$, 1958 de 40 $'a bugün (1963 yılı) 27 $'a düşmüş olmasına rağmen, yabancı teşebbüse ton başına 13$ bırakmaktadır. Yabancı şirket bunu 27$'a ihraç etmek suretiyle buna tekabül eden dövizi önce getirse bile bunun 13 $ lık kısmını yabacı sermayeye göre kar transferi yoluyla tekrar götüre­cektir. Tekel tesisi için fiyatları düşürdüğü takdirde diğer müstahsillerin de buna uyması mecburiyeti hasıl olur. Bu maksatlı düşürme, firma için kardan feragat sureti ile 17$'a kadar kolayca yapılabilir. Bu mücadelede de başarılı olmak için bor ihraç fiyatının 17 $ /ton dan daha aşağı fiyatlara düşürülmesi de ihtimal dahilindedir...

- 87 -


Borax Consolidated şirketinin yabancı sermaye yatırım talebinin bor cevheri ihracat imkanlarımıza yeni bir güç kazandırmayacak ve ham cevher istihraç ve ihraç eden yerli firmaların imkanlarının daraltılması pahasına , Türk Boraks Madencilik A.Ş. nin ihracat payının artmasını sağlamaktan başka bir fayda getirmeyecektir.

Bu itibarla yabancı sermayenin bor madeni işletmeciliği konusunda ödemeler den­gesine olumlu bir etkisi beklenmemektedir. Bilakis, bor cevherinin ton maliyeti 14$, satış fiyatları ise ton başına 27$ olduğu dikkate alınırsa bu günkü durumda, yerli teşebbüslerin ihracatında net döviz geliri olarak memlekete giren 27$, Türk Boraks şirketinin ihraç payının artmasıyla 14$'a inecektir. Gerçekte Türk Boraks şirketinin yaptığı ihracat üzerine, ton başına, önce 27$ girecekse de, bilahare, yabancı sermaye kar transferleri yoluyla ( 27$ -14$ ) =13$ ödemeler dengesinden Londra'daki Borax Consolidated (Rio Tinto) Limited Şirketi'ne ödeneceğinden Türkiye'nin her ton bor madeni ihracatında fiilen 13$' lık döviz kaybı olacaktır.



Sonuç olarak: Londra merkezli Borax Consolidated Limited Sirketi'nin Türk Boraks Madencilik A.S.'nin sermayesini arttırmak suretiyle yapmış olduğu yabancı sermaye yatırım talebinin. memleket ekonomisi ve ödemeler dengesi bakımından mahzurludur." (72)

ingiliz şirketini iddia ettiğinin aksine; Türkiye cumhuriyetinin yabancı sermayeyi teşvik kanunlarıyla yabancı sermayeye sağladığı hakları sistematik bir şekilde kötüye kullanarak, bor ihraç fiyatlarının sürekli aşağıya çekilmesinde aktif bir şekilde rol almaktaTürk ekonomisinin zararına ancak ait olduğu tröst'ün faydasına faaliyetlerini yürütürken her yolu mubah say­maktadır.

Nitekim, 1959 yılında İtalyanlar rafine tesisleri için Etibank'tan ham bor cevheri talebinde bulunurlar. Etibank'm ilk bor cevheri satışı tonu 44 dolardan İtalyanlara yapılır. İngiliz Borax Consolidated şirketi kendisinden başkasının başka ülkelere bor sattığını görür görmez, kendi bor ihraç fiyatlarını 30-35 dolara çeker ve bu fiyatlardan ihracat yapmaya başlar. Bunun üzerine İtalyanlar Etibank'a gelir, siz 44 dolardan bize mal satıyorsunuz ancak sizin mallan İngilizler 30-35 dolardan satıyorlar. Bu durumda bizim ürettiğimiz mallar pahalıya maloluyor derler. Bunun üzerine Etibank pazarı kaybetmemek için fiyat düşürmek zorunda kalır. Bu defa ingiliz şirketi fiyat düşürüyorsunuz diyerek Etibank'ı şikayet eder. Bu fiyat düşürme işi öyle bir hal alır ki, Bor cevheri ihraç fiyatları 17 dolara kadar geriler. 1960 yılında Etibank, Türk özel bor şirketleriyle rekabetin getirdiği düşük fiyatları gidermek için " bir ofis kuralım herkes malını oraya getirsin, mallarımız tek elden ihraç edilsin ve herkes kalitesine göre parasını alsın" teklifiyle toplantılar yapar. Bu toplantılara Türkiye'de üretici olarak görünen İngiliz şirketin adamları da gelir. Böyle bir ortaklığa İngilizlerin girmesine bazı özel sektör temsilcileri karşı çıkmakla birlikte, sonuçta Özel bor şirketleri böyle bir ofisin kurulmasına razı olmaz. Böylece ülke menfaatleri dikkate alınmadan yapılan çirkin bir rekabetle Türk bor cevherleri kireçten ucuz bir fiyatla ihraç edilmeye devam eder. (73)

İngiliz şirketi Türkiye sınırları içinde kendisine faaliyette bulunma izni tanıyan Türkiye

ekonomisi aleyhine her türlü yıkıcı faaliyette bulunmakta, hatta bu hususta kanıt niteliğinde yazılı belgeler sunmasına rağmen Cumhuriyet Senatosu Bor mineralleri araştırma Komisyonundan aleyhine yapılacak beyanlara itibar edilmemesini talep etmek, bu beyanların taraflı olduğu, politik mülahazalarla hareket edildiği, konunun bor değil yabancı sermaye düşmanlığı olduğunu iddia edecek kadar da yüzsüzleşecektir.

İngiliz şirketin dilekçesinde dile getirdiği korkusu aslında gerçektir. Çünkü ingiliz şirketi Türkiye'de bulunduğu günden, Cumhuriyet senatosu araştırma komisyonunun kurulduğu güne kadar yürüttüğü faaliyetlerde bilinçli olarak Türkiye ve Türkiye ekonomisini baltalayacak her türlü girişimde bulunmuştur.

Nitekim Araştırma Komisyonu Başkanı çalışmalar esnasında dinlediği kişilerden birine Sizden önce 9 kıymetli arkadaşımızı dinledik. Pek çoğu, Devletin yüksek umuru ile memur ve meşgul zevat idi. Onlar bu firmanın genel tutumu hakkında bize çok geniş fikirler verdiler bu fikirler, daima, bu firma aleyhine oldu." der. ^-_

Cumhuriyet Senatosu Bor Mineralleri Araştırma Komisyonu çalışmaları sonucu düzenle­diği raporda Kırka bor havzası ile ilgili olarak; "Komisyonumuz bu sahanın toptan Türk Milleti yararlarına tevcih olunmasında, isabet mütalaa etmektedir. Ancak bu havzada, Maden Kanununun müsaade ve tariflerine müstenit ve 6224 sayılı Yabancı Sermaye Kanununa göre Türkiye'ye gelen ve madencilik icra eden özel şahıs ve şirketlerin müktesep haklarına sesle­nen, birçok ruhsat poligonları mevcuttur. Komisyonumuz, özel hukuka merbut ve müstenit ve işletme değerleri yüksek kıymetlere baliğ olan bu sahaların, Devlete ait bir hüviyete intikal ettirilmesini, milletin mütemadi ve müteselsil bir milli gelire kavuşturulmasını isabetli bir tat­bikat olarak görmektedir." Kanaatine varacaktır. (74)

Bu arada 1968 yılında Bandırma'da Yıllık 20 bin ton boraks dekahidrat fabrikası ile yıllık 6 bin ton kapasiteli borik asit fabrikasının inşaat ve montajı tamamlanmış ve Etibank tarafından üretime başlanmıştır.

Artık bor pazarı rafine Türk ürünleriyle tanışmaya hazırdır, boraks dekahidrat fabrikasında 1968 yılında yapılan 6700 ton üretimin 500 tonu ihraç edilir. Borik asit fab­rikasında yapılan 1800 ton üretim ihraç edilememiştir. Nede olsa Etibank ilk kez pazara girmektedir. Ertesi ve takip eden yıllarda durum değişir. 1969 yılında 17800 ton boraks dekahidrat ve ilk yıl devreden stoğun tamamına yakın kısmı 21200 ton boraks dekahidrat ihraç edilmiştir. Aynı durum borik asit üretimi içinde geçerlidir. 1969 yılı borik asit ihracı 7000 tondur. 1970 yılında 11400 ton boraks dekahidrat ve 6700 ton borik asit ihracı gerçek­leşir.



ingiliz Tröstün Türk bor rafineri tesisleri için ileri sürdüğü, "Türkiye ancak zararına bor endüstrisi kurabilir. 3 bin tonluk rafineri ancak sübvansiyonla yaşar, Türkiye Amerikan rekabetini üstüne çekmemelidir, Amerikan bor cevherleri sodyumludur, Türk bor cevherleri kalsiyumludur buda Türkiye'nin rekabet imkanını ortadan kaldırır." İddi­alarının da yalan ve Türkiye ekonomisini baltalamaya dönük ingiliz safsataları olduğu ortaya çıkar.

- 89 -


BOR SAVUNMALARI VE BORLA ÖZDEŞLEŞEN REJİM DÜŞMANLIĞI

"Bugün memleketimizdeki boraks cevheri üzerinde yabancı bir oyun planlanmaktadır. Oyunun hedefi Türkiye'yi bu kaynağından mahrum bırakmaktır. Bunun oyuncuları kapı kapı dolaşmaktadırlar. Herkese ihtar ederiz ki, bu oyunu neticesiz bırakmaya, Türkiye'nin boraks üzerinde hiçbir tekel kurdurulma-masına kesinlikle kararlıyız. Gerekirse açacağımız kam­panyanın tesir ve öneminden kimse şüphe etmeme­lidir."

İsmet İnönü 1968

Esasen İngilizler, Osmanlı devletinde; 1838 Balta Limanı anlaşmasıyla, ceride-i havadis gazetesiyle, elçileri , ülke yönetiminde edindikleri sadık dostları aracılığı ile sömürü argüman­larını kolaylıkla kabul ettirmeye alışkındılar. Nede olsa İstanbul'da Osmanlı devlet yöneti­minde etkinliği nedeniyle "Taçsız Sultan" lakabı takılan Lord Stratford'da safkan bir İngiliz'di. Ama ne olduysa 20, yüzyıl ortalarında İngilizlerin bu etkinlikleri kaybolmaya başlamıştır. İngiliz Tröstünün ileri sürdüğü Türk bor madenini sömürü argümanları başarısız kalmış İngiliz emperyalizmini savunan bir Türk bulanamamıştır. Bakalım gerçekten böyle mi ?

1970 li yılların başından sonuna kadar geçen sürede bor madenlerinin sıkça tartışıldığına tanık oluyoruz. Hatta bu tartışmalar öyle bir hal alıyor ki Türk bor madeni üzerinde yabancı sermayenin hak sahibi olmamasını, bu durumun ülke kaynaklarının sömürülmesiyle sonuçlanacağını, bu madenlerin Türkiye'yi kurtaracak değerli bir hazine olduğu, bu nedenle de bunların devlet eliyle işletilmesi gerektiğini, tarihten ders alarak savunanlar, Maoculuk la, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı ile suçlanır hale gelmişlerdir. Ne garip bir tesadüftür ki, Türkiye'nin toplumsal ve sosyal huzursuzluklarının hemen yanı başında bor madeni tartışmaları yatar!

Türk Bor madenlerinin çirkin bir rekabet sonucu neredeyse maliyet fiyatına Avrupa'ya ihracının Türkiye ekonomisinin aleyhine bir durum geliştirdiği, Ulusal maden kaynağının israf edilmesi sonucunu doğurduğu için, bor madenlerinin bu çıkmazdan kurtarılmasının ancak devletleştirme suretiyle olacağını düşünen ve bunu açıklayanlar, 1970'li yıllarda Atatürk ve cumhuriyet düşmanları olarak suçlanır.

Yıl 1972, Aylardan Eylül, yer Bilecik, Kürsüde Sayın Süleyman Demirel, heyecanlı bir konuşma, konu, bor madeni ve onunla özdeşleşmiş Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı;

"...Türkiye kalkınması nasıl yapılır, nasıl çabuk yapılabilir? sualine cevap aramak başka iştir,

- 90 -

Türkiye kalkınmasını böyle yapamaz deyip, bu düzenle yapamaz deyip, Türkiye ancak "Mao ile Bor'la" kalkınır demek başka iştir. Birincisi cumhuriyet içerisinde daha iyiyi arayıştır, ikin­cisi Cumhuriyetin yıkılışının özlenişidir. Birincisinde zihinleri açma, ikincisinde zihinleri yıkatma ve bu suretle rejim düşmanlığı yaratma maksadı gizlidir. Aslında burada ne kadar büyük inançsızlıkların içinde bulunulduğu değil, ne kadar büyük yanlışların ve hataların beyin yıkamaya hizmet edebildiğini işaret etmek istiyorum, iddialar; Türkiye bor madeni yataklarını devletleştirir ise buradan elde edeceği ihracat ile iktisadi meselesini halleder, şeklindedir. Senede yüzlerce milyon dolar döviz temin eder şeklindedir.



Bu iddiada ne kadar geçerlilik vardır. Evvela dünya ne kadar bor kullanır? Dünya 2 milyon ton bor kullanıyor, bunun değeri bugünkü rayiçler üzerinden 70 milyon dolardır. Türkiye dünyanın kullandığı bor'un hepsini verse 70 milyon dolar alır. Bunun yarısını Birleşik Amerika, dörtte birini Rusya zaten istihsal ediyor. Geriye kalan pazar imkanı dünya ihtiyacının dörtte birisidir. Türkiye'deki bor yataklarının %95'i devletin elindedir, %5'i şahıslar tarafından işletilmektedir. İhracata gelince, Türkiye'nin bor ihracatının %75'ini özel teşebbüs, %25'ini de devlet yapmaktadır. Bor hikayesinin iç yüzü budur. Mao hikayesinin iç yüzü de bundan farklı değildir. Aslında bu "Mao ve bor'u" arayıştan ziyade Cumhuriyet ve Atatürk'ten kaçıştır." (75)

İşte bu yıllarda ki bu ve benzeri söylemler insana gülermisin ağlarmısın dedirtecek cins­tendir.

Daha o yıllarda 250 civarında endüstriyel üretim içinde yer almaya başlayan bor madenleri, bilimsel yaklaşımlarla (arz, talep, fiyat, dünya ve Türkiye rezervleri, Pazar vb analiz ve araştırmalarla) ülke yöneticilerince kontrol altına alınıp, ülke ekonomisinin bundan azami fay­dayı elde etme ve sanayileşme yolunda belirlenen hedeflere yönlendirilmesi gerekirken bunu küçümsemek ve hatta buna sahip olan devlet işletmesinden şikayetçi olmak pek de akılcı bir yaklaşım değildir.

1974 yılına gelindiğinde Bor madeni ihraç fiyatları 25-30 dolar civarında seyretmektedir. Nihayet sorumluluk sahibi insanlar yavaş, yavaş harekete geçmeye başlamıştır, bor ihracını yabancı ekonomileri besleyen, Türk ekonomisi için bir kaynak israfı niteliğine büründüren rekabeti, ortadan kaldırmak üzere Ticaret ve Enerji Bakanlığı, ihracatta taban fiyat uygula­masına geçer ve taban fiyatı 70$/ton olarak belirler. Ancak ihracat fiyatları bu taban fiyatın üzerinde gerçekleşmeye başlamıştır. Alınan bu kararla Bor madeni ihracında 90$/ton fiyatları yakalanır.

Türk Bor madencilerinin kendi aralarında yaptıkları rekabetin arka planında hiç kuskusuz İngiliz Tröstünün oyunlarını aramak gerekir. Nitekim bu gün olduğu gibi o yıllarda da Belçika, Fransa, İspanya ve Hollanda'da bulunan boraks ve borik asit fabrikaları İngiliz tröst'e aittir. Buradaki şirketlerin alım karar ve fiyatları Türkiye'deki yıkıcı rekabetin kaynağıdır. Türk üreticilerin her birinin ihraç fiyatı bir diğerinin ihraç fiyatının düşürülmesinde İngiliz tröstü tarafından başarılı bir şekilde kullanılmıştır.

1976 yılına gelindiğinde Balıkesir'in Bigadiç ilçesi civarında faaliyet gösteren Fransız

- 91 -

KEMAD Ltd ( Kimya Endüstri madenleri Ltd. Şti.) yıllardan beri sürdürdüğü sessiz sedasız bedavadan bor madenlerini ülkesine götürme faaliyeti, işletme ruhsatının bir sınır itilafı nedeniyle Bakanlar Kurulu tarafından iptal edilmesi suretiyle son bulur.



1976 ve izleyen yıllarda bor madenlerinin devletleştirilmesi daha ciddi bir biçimde tartışılır olmuş, nihayet 1978 yılında bor madenlerinin devletleştirilmesi yoluna gidilmiştir. Bu süreçte yapılan tartışmalar ve devletleştirme beklentisi nedeniyle, özel sektör aşırı bir üretim faaliyetine girişmiş, ocaklardaki normal bakım ve hazırlık faaliyetleri yapılmaksızın çıkarılabile­cek bütün cevherler üretilerek ocaklar büyük oranda tahrip edilmiştir.

ingiliz Şirketin her türlü engellerine rağmen, Etibak Bor maden sahalarında bulunan üre­tim yerlerine gerekli yatırımları yapmış, bir taraftan Bilimin öngördüğü esaslarda madencilik yapılırken, diğer taraftan bor ürünleri rafine tesislerini tamamlayarak ülke yararına azami katkıyı sağlayacak bor rafine üretimine geçmiştir. Bu süreç içinde Özel sektörün Bor cevher­lerimizi işleyecek endüstriyel bir tesis kurma yönünde varlık gösterememesi hayli ilginçtir. Bunun, ingiliz tröst'ün Türk özel bor İşletmecileri üzerinde kurduğu baskılardan kay­naklandığını söylemek yanlış bir değerlendirme olmayacaktır.

1971 yılından bor madenlerinin devletleştirilmesinin yapıldığı 1978 yılına kadar geçen sürede Etibank ve ona bağlı bor Müesseselerinin üretim ve ihracat miktarları aşağıdaki tablo­larda özetlenmiştir.

ETİBANK EMET KOLEMANİT İŞLETMESİ VE İHRACATI



YILLAR

TÜVENAN KOLEMANİT ÜRETİMİ (Bin Ton)

KONSANTRE KOLEMANİT ÜRETİMİ (Bin Ton)

KONSANRE KOL. İHARACI(Bin Ton)

1971

220

164.1

84.5

1972

-

170

89.6

1973

-

114.4

77.6

1974

474.5

249.3

175.2

1975

513.2

.

167.5

1976

-

.

80.8

1977

-

219.2

126.7

1978




312.6

292.5

TOPLAM







1.094.4

- 92 -

KIRKA TINKAL İŞLETMESİ ÜRETİM VE İHRACATI



YILLAR

TÜVENAN ÜRETİMİ (Bin Ton)

KONSANTRE ÜRETİMİ (Bin Ton)

İHRACAT (Bin Ton)

1971

38.1

36.2




1972

68.5

78.8

-

1973

81.6

72.4

0.2

1974

147.5

126.8

46.1

1975

138.5

159.5

25.0

1976

253.2

146.8

73.9

1977

233.2

134.7

78.9

1978

249.5

158.9

88.1

TOPLAM

1.210.1

914.1

286.4

Yüklə 2,93 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə