2 70
ANALtTtK PSÎKOLOJÎ
lan öyle belli belirsiz bir hal almış ki, etkinliklerini son derece yitirmişler.
Genel olarak, itirafta bulunup, günah çıkartma da yok, Protestan rahipler
de psikolojik bilgisizlik içinde bulunuyor. Katolik «Vicdan yönetmeni»
çoğu zaman psikolojik bakımdan usta ve zeki. Üstelik Protestan rahipleri
bir ilâhiyat fakültesinde bilimsel eğitim geçirdiği için, tenkitçi zihinleri
yüzünden inancın saflığını tehlikeye düşürüyor, oysa bir "Katolik rahibin
eğitiminin yerleşmiş tarihsel geleneği, kuruluşun yetkisini kuvvetlendiri
yor.
Bir doktor olarak tabii «bilimsel» denen mezhebe katılabilir, bir
nevrozu meydana getiren şeylerin geri itilmiş çocuksu cinsiyet veya istenç
gücünden başka bir şey olmadığım söyleyebilirim, böylece bu şeyleri
önemsemeyerek, bir bakıma hastalarımı dolaysız yaşantı tehlikesinden
koruyabilirim. Ama biliyorum ki bu kuram ancak bir bakıma doğru, yani
nevrotik psişenin bazı üstünkörü yönlerini ifade etmekte. Hastalarıma
kendimin tam inanmadığı bir şeyi söyleyemem.
Bu kez bana şöyle denebilir: «kiliseye giden Katoliğe, git rahibe iti
raf et de günah çıkart derken yine kendinin inanmadığı bir şey söylüyor
sun», tabii bir Protestan olduğum farzedilirse. Bu ince soruya cevap ver
mek için elimden geldiği kadar kendi inancımı zorla kabul ettirmeye kalk
mam. Sorulacak olursa, o andaki bilgim diye düşündüğüm şeyden ileri
gitmeyen kanılarımdan elbete ayrılmam. Bildiğime inanmaktayım. Başka
her şey varsayımdır, daha ötesi Bilinmeyendir. Bunlar beni kaygılandır
mıyor, ancak onlar üstünde bir şey bilmem gerektiğini duyacak olursam,
eminim ki beni kaygılandırmaya başlayacaklardır.
Bu yüzden bir hasta tutar da, nevrozu sadece cinsiyete bağlarsa,
fikrini bozmam, çünkü biliyorum ki böyle bir kam, hele derinlere kök
salmışsa, dolaysız bir yaşantının korkunç müphemliğinin saldırısına karşı
çok iyi bir şeydir. Böyle bir savunma işe yaradığı süre, onu kırmam,
çünkü biliyorum ki, hastanın böyle dar bir çember içinde düşündüğünün
güçlü sebepleri vardır. Ama düşleri, koruyucu kuramı yıkmaya başlarsa,
anlatılmış olunan düş vakasında da olduğu gibi, daha geniş kişiliği destek
lemem gerekir.
Aynı şekilde ve aynı sebep yüzünden, işine geldiği süre kiliseye
giden Katolik varsayımını desteklemekteyim. Her iki durumda da savun
BİLİNÇDIŞI ZİHNİN BAĞIMSIZLIĞI
271
ma, aşağı yukarı son gerçek m idir değil mi diye akademik sorun üstünde
durmadan korkunç bir tehlikeye karşı, bir savunma aracını destekliyorum.
İşe yaradığı süre bana yeter.
Bizim hastaya gelince, onun Katolik savunması ben vakaya daha el
koymadan çok önce kırılmıştı. Rahibe gidip, itiraf etmesini filan söyleye
cek olsaydım, gülerdi bana, onun durumunda desteklenmeyecek bir şey
olan cinsellik kuramına da güldü nitekim. Ama ben ona, hep tamamiyle
sesten yana olduğumu göstermeye çalıştım; çünkü bunu, tekyönlülüğün-
den kurtarmakla görevli, gelecekteki daha büyük kişiliğinin bir bölümü
olarak görüyordum.
Aydın akılcılık özelliği taşıyan belli bir zihin kısırlığı için, işleri
basitleştiren bilimsel bir kuram iyi bir savunma aracı olabilir, çünkü mo
dem insan «bilimsel» etiketi taşıyan her şeye, feci derecede inanmakta.
Böyle bir etiket zihinleri hemencecik rahat ettirmektedir, hemen hemen
Roma locuta causa fin ita lx gibi. Başlı başına her türlü bilimsel kuralın, ne
kadar ince olursa olsun, bana göre, psikolojik gerçek açısından, dinsel
doğmadan daha az değeri vardır, çünkü bir kuram ister istemez son derece
soyut birşeydir ve yalnızca akla hitap eder. Bu yöntem, psişe gibi akıldışı
bir olguyu daha iyi ifade eder. Üstelik dogma, varlığını bir yandan Tanrı-
İnsan, haç, bakireyken doğum, bakireyken gebe kalma, Teslis gibi «vah-
yedilen» dolaysız yaşantılara, öte yandansa, birçok insanın ve çağların
sürekli, birlikte çalışmalarına borçludur. Dogma, kendi başına dolaysız bir
yaşantıyı içine almayan şeyin kendisi iken, bazı dogmalara niçin
«dolaysız yaşantılar» dediğim pek açıkça anlaşılmayabilir. Bununla bir
likte, sözünü ettiğim Hıristiyan dogmaları, sadece Hıristiyanlığa özel
değildir. Putperest dinlerde sık sık görülmektedir ve üstelik uzak bir
geçmişte vizyonlar,19 düşler ve vecd anlarında çıktığından türlü
değişikliklerle psişik fenomenler halinde yeniden kendiliğinden ortaya
çıkabilirler. Bu gibi fikirler hiçbir zaman icat edilmiş değildir. İnsanlığın
zihinsel amaçlı bir faaliyette kullanmayı öğrenmeden önce ortaya
çıkmışlardır. İnsanlar düşünce yaratmayı öğrenmeden, düşünce onlara
gelmiştir. Düşünmüyorlar, ama zihinlerinin görevini seziyorlardı. Nesnel
Rom a konuştu işler halloldu.
Vizyon: G örü, hayal.
2 7 2
ANALİTİK PSİKOLOJİ
psişenin bilinçdışının kendiliğinden ve bağımsız olan faaliyetini yansıtan
bir düş gibidir dogma. Bilinçdışının bu şekilde ifadesi, daha sonraki
dolaysız yaşantılara karşı bilimsel kuramdan çok daha etkin bir savunma
aracıdır. Kuram, yaşantının duygusal değerlerini göz önüne getirmemek
zorundadır. Dogma ise, tersine, bir bakımdan büyük ifade zenginliğine
sahiptir. Bilimsel bir kuramın yerine az sonra bir başka kuram geçer.
Dogma çağlar boyunca sürer, eziyet çeken Tann-İnsan, en az beş bin
yıldan daha geriye, Teslis ise muhtemelen daha geri zamanlara uzanmak
tadır.
Dogma, ruhu, bilimsel kuramdan daha tam olarak temsil eder; çünkü
bilimsel kuram sadece bilinçli zihni ifade eder. Üstelik, bir kuram ancak
canlı birşeyi soyut kavramlarla ifade etmekten başka birşey yapamaz.
Oysa dogma, bilinçdışının canlı sürecini tam bir şekilde nedamet, kendi
ni feda ediş ve kurtuluş dramı biçiminde ifade eder. Bu açıdan bakılırsa,
Protestanlığın Katoliklikten ayrılmasının önlenememesi insana hayret
veriyor, Ama Protestanlık, kendilerine özgü, meraklılık, elde etme ve per
vasızlıklarıyla, maceracı Germen oymaklarının itikadı haline geldiğinden,
acayip huylarının, kilisenin savunduğu barış ile hiç olmazsa bir süre pek
bağdaşamayacağı mümkün gibi görünüyor. Bir kurtuluş sürecinin başla
rına gelmesine ve kilisenin muhteşem yapısı içinde billurlaşmış bir tanrıya
boyun eğmeye pek hazır değil gibidirler. Kilisede belki de pek fazla
Imperium Romanum ya da Pax Romana20 vardı, çünkü o zaman olduğu
gibi, şimdiki güçleri de hâlâ yeter derecede ehlileştirilememiştir. Onların
istediği, belki de maceracı ve huzursuz kimselerle, her türlü muhafaza
kârlık ve boyun eğiş biçimine uymayacak kadar kanı durmuş kimselerde
sık sık görüldüğü gibi, yatıştırılmamış ve daha az kontrol altına alınmış bir
Tanrı yaşantısıydı her halde. Böylece, bazısı tamamiyle, bazısı da belli bir
çapta Tanrıyla insan arasına girmeyi ortadan kaldırdılar. Koruyucu duvar
ların yıkılması yüzünden, önemli bilinçdışı öğeleri ifade eden kutsal
imgelerden yoksun kaldılar, aynı zamanda bilinçdışı zihnin ele avuca
gelmez güçleriyle başetmek için güvenilecek bir yol olan ayinlerinden de
yoksun kaldılar. Böylece büyük bir enerji miktarı özgürlüğe kavuşmuş
211 R om a Y etkisi, R om a barışı.
Dostları ilə paylaş: |