D ü Ş Ü n c e d ü n ya s I n da



Yüklə 1,74 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə26/113
tarix22.07.2018
ölçüsü1,74 Mb.
#58351
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   113

60
D
Ü Ş Ü N C E  
D
Ü N Y A S I N D A  
T
Ü R K İ Z
Azerbaycan Türklerine Ermeni çetecileri ile İngiliz 
sömürgecileri  musallat  olmuştu.  Uzun  yıllar  işgal 
altında  kalmış  Azerbaycan’ın  organize  silahlı 
güçleri  yoktu.  Türkiye’deki  kardeşlerini  yardımca 
çağırırlar.  I.  Dünya  Savaşı’nın  o  karanlık  ve  zor 
günlerinde  Türkiye’den  Turan  sevdalıları  hemen 
yardıma  koşmuş;  Batum,  Tiflis,  Gence  üzerinden 
Bakü’ye  kadar  girmiş  ve  1918’de  “Üç  Renkli  Ay 
Yıldızlı” bayrağı bir daha inmemek üzere göndere 
çekmişlerdir.
Bir başka çok bilindik ve hüzünlü örnek ise 
Enver Paşa’nın hikâyesidir. Balkanlar, Trablusgarp, 
Sarıkamış’ta  Osmanlı’nın  en  kudretli  subayı 
ve  Halife’nin  damadı  olan  Enver  Paşa’nın  şehit 
düştüğü  yere  bakmak  bile  Turan  ülküsünün 
kudretinin bir göstergesidir. Türkistan’ın Belcivan 
bölgesinin  Çeğentepesi’nde  bayram  namazı  kılarken  bölgeye  sızan  Rus  birliğine 
karşı  elinde  kılıç  ile  saldırıya  geçmişken  Rus  mitralyözlerinin  kurşunlarıyla  şehit 
olmuştur bu hayalleri Turan kadar büyük Paşa. Kısa bir hayatın içine bütün Turan 
coğrafyasını sığdırmıştır desek yeridir. 
Yine  Enver  Paşa  ile  İttihat  ve  Terakki’de  aktif  görevleri  olan,  1.  Dünya 
Harbi’nin  Filistin  Cephesi’nin  komutanı  Cemal  Paşa  da  savaş  sonrasında  yolunu 
Turan’a  düşürür  ve  İngilizlere  karşı  mücadele  veren  Afganistan  ordusunun 
modernleştirilmesi  için  bu  ülkeye  gider.  Aynı  zamanda  bölgede  bulunan  Enver 
Paşa’ya da doğrudan-dolaylı yardımda bulunur. 1922’de Tiflis’te bulunduğu sırada 
“Suriye  ve  Filistin  Cephesi’nde  görevliyken  on  binlercesinin  canını  kurtardığı 
Ermeni  suikastçılar  tarafından  öldürülür.  Cinayetin  perde  arkasında  Stalin’in 
olduğuna dair ciddi deliller vardır… Kazım Karabekir Paşa, Cemal Paşa’nın naaşını 
Erzurum’a getirir… Böyle nice hikâyeler vardır. İstanbul Turan’ı; Turan İstanbul’u 
sımsıcak kucaklamıştır bu dönemde… Bu konularda giderek artan sayıda eserler 
yazılmaktadır  artık.  Bir  de  Türkistan’dan  kalkıp  Anadolu’ya  sığınmak  zorunda 
kalanlar  vardır.  Turan’ın  ve  Türkistan’ın  Türkiye’ye  uzanan  hayatlarını  yazacak 
araştırmacılar için malzeme bulmak zor olmasa gerektir.
Sonuç
Bu  yazı  girişte  ifade  edilen  dört  temel  tez  üzerinden  geliştirilmiştir. 
Görülmektedir  ki  20.  yüzyılın  başında  görece  kısa  zamanda  büyük  bir  Türk 
aydınlanması yaşanmış ve Türk Dünyasının eğitim, fen ve siyasi bilinç alanlarında 
yepyeni  ufuklar  açılmıştır.  Bu  dönem,  daha  geniş  bir  şekilde  incelenmeyi  hak 
etmektedir.
1960’lardan son- 
ra özellikle Mil- 
liyetçi Hareket 
Partisi’nin görüş-
leri etrafında 
Türkçü-İslamcı 
kanatların tekrar 
Turan ülküsü 
etrafında kısmen 
de olsa buluşa-
bildikleri söyle-
nebilir. 


61
S
İ Y A S E T   V E  
K
Ü L T Ü R  
D
E R G İ S İ
Yine  bu  dönemde  Macaristan’dan  Türkistan’a  kadar  bütün  Turan 
coğrafyasında  Türkçüler  arasında  çok  canlı  münasebetler  kurulmuştur.  Türk 
Dünyası olarak adlandırdığımız coğrafya ve siyasi alan o zamanlar büyük ülküleri 
olan  bu  kişilerin  birbirleriyle  sıkı  irtibatları  sayesinde  şekillenmiştir.  Belki  tarihte 
ilk kez olmak üzere bütün Turan coğrafyasını kapsayan bir milletdaşlık fikriyatı ve 
duygusu ortaya çıkmıştır.
Bu  Türkçü-Turancı  akım  içerisinde  İslamcılar,  Batıcılar  ve  Sosyalistler 
bulunmakta ve bir çeşitlilik görülmektedir. Bu akımların birbirlerine yaklaştıkları 
bu  dönemden  sonra  ve  özellikle  de  Galiyev’in  öldürülmesi  ile  birlikte  Turancı 
akımın  sosyalist  kanadı  çökmüştür.  İslamcı  kanat  daha  çok  “Anadoluculuk” 
hareketine doğru evrilirken Batıcı kanat ise Turancı kimliğini tamamen kaybederek 
Avrupalılaşma  yaklaşımını  benimsemiştir.  Belki  1960’lardan  sonra  özellikle 
Milliyetçi Hareket Partisi’nin görüşleri etrafında Türkçü-İslamcı kanatların tekrar 
Turan ülküsü etrafında kısmen de olsa buluşabildikleri söylenebilir. Bu alanda yeni 
çalışmalara ihtiyaç olduğu açıktır.
Özellikle  1990’lardan  sonra  ortaya  çıkan  bağımsız  Türk  Devletleri  bir 
zamanlar idamla yargılanan, aşağılanan ve hayalperestlikle suçlanan Turancıların 
ne denli haklı olduklarını gösterdi. Ziya Gökalp’i ve diğer Turancıları hayalcilikle 
suçlayanlar gördüler ki İstanbul’un sınırları aslında Saraybosna’dan; Diyarbakır’ın 
savunması aslında Musul-Kerkük’ten; Erzurum’un hudutları ise Kafkaslardan ve 
Türkistan’dan başlamaktadır. Turan “jeo-politik” ve “jeo-ekonomik” bir gerçekliktir. 
Anlaşılmıştır ki Türkiye sadece Türkiye değildir, Türkiye Turandır ve Turan 
Türkiye’dir…
______________________________
1   Elbette Turan kavramı çok daha evvelinden kullanılıyordu. Hatta “Haydar Çelebi Ruznamesi”nde 
(1976) Yavuz Kırım Sultanına “Turan’ın Sultanı” diye hitap eder. Burada Turan ile kastedilen Kuzey 
Türklüğü olsa gerektir. Bizim sözünü ettiğimiz Turancılık ise arkasında soy, dil ve kültür birliği olduğu 
düşüncesiyle özellikle Garbın emperyal güçlerine karşı ittifak oluşturma düşüncesi üzerinden geliş-
tirilmiş siyasi bir kavramdır. Turan diyenler özellikle 1940’ların Türkiye’sinde idamla yargılandılar; 
faşist suçlamasına muhatap oldular ve en nihayet kurşunlandılar. İslamcı kesim ise Turan kavramına 
basit bir kabile asabiyesi mantığı ile yaklaştı ve mesafeli durdu. Gel gör ki 2010 yılında TBMM’nin 
onayladığı bir yasa ile “Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı” kuruldu ve faaliyete geçti. 
Bu ad aslında kısaca “Turan” demekti. Turancılar tam 100 yıl sonra resmen haklı ilan edilmişlerdi. Bu 
yüzyıl içerisinde idamla yargılanmak, faşist suçlamasına muhatap olmak, “kabile asabiyecisi” diyerek 
zındıklardan addedilmek gibi zulümlere ve hakaretlere katlandılar. Ama milliyetçiler tarihi iyi okur ve 
o yüzden de haklı çıkarlar. Haklı çıkma güzeldir lakin yeterli değildir. Haklılığın hakkını da vermek 
gerekir.
2   Manastır, İstanbul, Bakü, Kahire, Kazan, Taşkent, Bahçesaray gibi şehirlerin Türk aydınlanmasında 
oynadığı rolü biliriz de Tiflis’in hem Türk aydınlanmasında hem de Türklerin Kafkas mücadelesinde 
ve  Azerbaycan’ın  bağımsızlık  sürecinde  oynadığı  etkili  rolü  pek  bilmeyiz.  Şüphesiz  bu  konuda 
araştırmacılara görevler düşüyor.
3   Biz burada Gaspıralı’yı anlatırken Yusuf Akçura’nın “Türkçülüğün Tarihi” (Kaynak Yayınları, 3. Ba-


Yüklə 1,74 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   113




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə