D ü Ş Ü n c e d ü n ya s I n da



Yüklə 1,74 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə41/113
tarix22.07.2018
ölçüsü1,74 Mb.
#58351
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   113

91
S
İ Y A S E T   V E  
K
Ü L T Ü R  
D
E R G İ S İ
bağlı  mahkeme  toplantısı  oldu.  Oturum  saat  11.40’ta 
açıldı.  “Sanık  G.  S.  Gubaydillin,  kendisinin  suçlu 
olduğunu  itiraf  etti.  İlk  soruşturmada  verdiği  ifadeleri 
tam olarak tasdik etti, mahkeme sorgusuna hiçbir ilavesi 
olmayacağını  bildirdi.”  Başkan  sanığa  son  söz  hakkını 
verdi  ve  mahkeme  oturumunu  kapattı.  Burada  sanık 
bütün suçlarının üstünün tamamen açıldığını gösterdi 
ve cezasının hafifleştirilmesini rica etti.
Hüküm  okundu.  Gazis  Salihoviç  Gubaydillin 
şahsi eşyaları müsadere edilmekle birlikte en ağır cezaya, 
kurşuna dizilmeye mahkûm olunsun. Hüküm kesindir, 
itiraz  kabul  edilmeyecektir  ve  1  Aralık  1934  tarihli 
SSRİ  MİK  kararına  dayanılarak  hüküm  derhal  yerine 
getirilmelidir. Oturum saat 12.00’de bitti.” (Bünyadov 
1993: 198-199).
 
Sonuç
1917’de gerçekleştirilen Bolşevik Devrimi’ne 
kendi  halklarının  sorumluluklarını  omuzlarında 
hissederek  destek  veren  başta  Mirseyid  Sultanga-
liyev, Turar Rıskulov, Molla Nur Vahitov, Neriman 
Nerimanov olmak üzere, çok sayıda Türk aydınının 
şovenist  Sovyet  yönetimi  tarafından  ortadan 
kaldırılması  ya  da  çeşitli  yöntemlerle  etkisiz  hale 
getirilmesi;  Sovyetler  Birliği  bünyesinde  yaşa- 
yan  Türk  topluluklarının  bağımsız  ve  birleşmiş 
geleceğini  kurmak  ve  emperyalizmin  her  türlü- 
süne  dur  diyebilmek  amacıyla  ortaya  çıkan 
“Galiyevcilik” ve onun Azerbaycan ve Türkistan’daki çeşitlenmeleri olan “Rıskulov-
culuk”  ile  “Nerimanovculuk”un  boğulmaya  çalışılması;  Rusya  Türklerinin  20. 
yüzyılı ıskalamalarına, Türkiye Cumhuriyeti gibi bir devlete sahip olamamalarına, 
hedeflenen  İdil-Ural,  Kafkasya,  Türkistan  ve  Sibirya  bölgelerini  kapsayan 
Türk  birliğini  gerçekleştirememelerine  neden  olmuştur.  Stalin  döneminde 
gerçekleştirilen  “repressiya”,  binlerce  Türk  aydınını,  Türk  bilim  adamını,  Türk 
edebiyatçısını  ortadan  kaldırmış,  Türk  topluluklarını  20.  yüzyılın  başlarındaki 
birlik  felsefesini  savunan  Sultangaliyev,  Molla  Nur  Vahidov,  Turar  Rıskılov, 
Münevver Kari, Neriman Nedrimanov, Mehmet Emin Resulzade, Alihan Bökeyhan 
gibi  aydınlardan  mahrum  bırakmıştır.  Mirseyit  Sultangaliyev,  Turar  Rıskulov, 
Neriman  Nerimanov  gibi  önderleri  bir  daha  yetiştiremeyecek  duruma  getirilen 
Türk  toplulukları,  dil,  tarih,  kültür  birliği  bilincinden  uzaklaştırılmış,  Türklük 
Mirseyit 
Sultangaliyev, 
Turar Rıskulov, 
Neriman 
Nerimanov gibi 
önderleri bir daha 
yetiştiremeyecek 
duruma getirilen 
Türk toplulukları, 
dil, tarih, kültür 
birliği bilincinden 
uzaklaştırılmış, 
Türklük bilincinin 
yerini, toprak, 
dil ve yerellik 
esasına göre 
biçimlendirilen 
yapay uluslar ve 
mikro milliyetçilik 
(“boyculuk” ya 
da “kabilecilik”) 
almıştır. 


92
D
Ü Ş Ü N C E  
D
Ü N Y A S I N D A  
T
Ü R K İ Z
bilincinin yerini, toprak, dil ve yerellik esasına göre 
biçimlendirilen yapay uluslar ve mikro milliyetçilik 
(“boyculuk”  ya  da  “kabilecilik”)  almıştır.  20. 
yüzyılın  başlarında  girdiği  amansız  mücadeleyi 
kaybeden Rusya Türklüğü, farklılık ve ayrılıkların 
ön plana çıkarıldığı küçük devletçilere, otonomilere 
bölünmüş,  Çarlık  yağmurundan  kaçarken  Sovyet 
dolusuna tutulmuştur.
19. yüzyılın sonlarıyla 20. yüzyılın başlarında 
var kalabilme, bağımsız olabilme uğruna topyekûn 
mücadeleye  giren  Rusya  Türklüğü,  20.  yüzyılın 
başlarında, özellikle de 1930’larda yetiştirdiği bütün 
milliyetçi siyasilerini, aydınlarını, bilim insanlarını, 
şairlerini kaybetmiş; dünya, eşi benzeri görülmemiş 
bir  aydın  katliamına  tanık  olmuştur.  1930’larda 
hemen  hemen  bütün  aydınlarını  kaybeden  Rusya 
Türklüğü, bütün bunlar yetmezmiş gibi, 1939-1944 
yılları arasında, 2. Dünya Savaşı nedeniyle binlerce 
evladını yitirmiştir. 
20. yüzyılın başlarında amansız bir mücade-
leye giren Türklük dünyası, Rusya’da teslim olmak 
zorunda  kalırken,  aynı  dönemde  Batı  emperya-
lizmine  karşı  mücadele  eden  Türkiye  Türkleri, 
başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, köklü bir devlet geleneğinin eseri olan 
milliyetçi  siyasileriyle  aydınlarının  önderliğinde  tam  bağımsız  millî  devletlerini 
kurmayı  başarmışlar  ve  böylece  Türklük  dünyası  bütünüyle  esir  olmaktan 
kurtulmuştur. Fakat, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa 
Kemal Atatürk’ün ölümünden sonra, Sevr belgesini yırtarak ortaya çıkan bağımsız 
millî devleti affedemeyen “yeryüzü Tanrıları” derhal devreye girip 20. yüzyılın tek 
bağımsız Türk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni ekonomi de ve siyasette yeniden 
batıya  bağımlı  hale  getirmeyi  başarabilmişlerdir.  20.  yüzyıl  başlarında  topyekûn 
varlık yokluk mücadelesine giren Türklük âleminin batısında ortaya çıkan bağımsız 
millî  devlet,  Mustafa  Kemal  Atatürk’ün  ölümü  ve  yaslanabileceği  bağımsız  bir 
Türklük dünyasının yokluğu nedeniyle, güçlenememiş, Türklük dünyasının lideri 
konumuna  gelememiş,  sadece  ayakta  kalabilmek  için  mücadele  vermek  zorunda 
kalmıştır.
Rusya  Türklüğünün  19.  yüzyıl  sonlarıyla  20.  yüzyıl  başlarında  yetiştirdiği 
siyasileri,  aydınları,  bilim  adamları,  sanatkârları  Stalin  döneminde  ortadan 
kaldırılamamış,  “Galiyevcilik”  ile  çeşitlenmeleri  olan  “Nerimanovculuk”  ve 
“Rıskulovculuk”  boğul(a)mamış  olsaydı  ne  olurdu?  Herhâlde,  Sovyetler  Birliği 
Rusya Türklüğü-
nün 19. yüzyıl 
sonlarıyla 20. 
yüzyıl başlarında 
yetiştirdiği siyasi-
leri, aydınları, 
bilim adamları, 
sanatkârları 
Stalin döneminde 
ortadan kaldırıla- 
mamış, “Galiyev- 
cilik” ile çeşitlen-
meleri olan “Ne-
rimanovculuk” ve 
“Rıskulovculuk” 
boğul(a)mamış 
olsaydı ne 
olurdu? 


Yüklə 1,74 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   113




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə