Doğu karadeniz bölgesi



Yüklə 0,88 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə8/38
tarix04.02.2018
ölçüsü0,88 Mb.
#23675
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   38

DİKKAT!!!

 BU DERS NOTLARININ TÜM HAKKI PROF.DR. ALİ ÖZÇAĞLAR’A AİT OLUP, BAŞKA AMAÇLARLA  

KULLANILAMAZ VE YAYINLANAMAZ. 

 

 



17 

sundan ot satın alınarak verilir, ayrıca içilen çay ve kalma masrafı olarak da hancıya belli bir miktar para 

ödenirdi.  Yaylada  sürekli  kalacak  kişilerle  birlikte  hayvanların  götürülmesine  yardımcı  omak  üzere  bir 

kaç  kişi  de  kafile  ile  birlikte  bulunurdu.  "Köçcü"  denilen  bu  kişiler,  sığırları  yaylaya  çıkardıktan  sonra 

orada birkaç gün kalıp tekrar geri dönerlerdi.  

Yayla hayatı Haziran ayının başından Eylül ayının ilk haftasına  kadar sürüp giden üç aylık bir 

dönemi kapsar. Havalara göre bu süre azalıp, kısalabilir. Yaylada günlük hayat çok erken başlar. Sabah 

erkenden kalkılıp, sığırlar sağılırdı. Sütün kaymağı alınıp kaymak kabında, kaymağı alınmış süt ise peynir 

kazanında  biriktirilir.  Güneş  doğarken  hayvanlar  çözülür  ve  yayıma  bırakılır.  Hayvanlar  yayıma  (otlak 

alanı) götürüldükten sonra ahırın gübresi temizlenir. Gübrenin temizlenmesinde ağzı geniş bir kazma ile, 

"süpürgelik" denilen dalları sert ve esnek yapıda olan bir cins çalıdan yapılmış ahır süpürgeleri kullanılır. 

Ahırın  ortasında  toplanan  gübre,  evin  önünde  uygun  bir  yerde  biriktirildiği  gibi  sepetlerle  çayırlıklara 

götürülüp serpilir. Bazen de günlük  gübre ahırın iç duvar yüzeyine ya da taşların üzerine yapıştırılarak 

kurutulmaya bırakılır. Bir müddet sonra kuruyan gübreler "tezek" haline gelir. Bunlar odunu yanında ek 

yakacak olarak kullanılır. Yaylacının günlük işlerinin başınada, sağılan sütü değerlendirmek gerekir. Pey-

nir kazanında toplanan kaymağı alınmış süt, belli bire kıvama geldiğinde peynir yapılır. Peynir suyu kay-

natılarak  tülbentten  yapılmış  minci  torbalarına  dökülerek  süzdürülür.  Bu  şekilde  elde  edilen  peynir  ve 

minci tuzlandıktan sonra peynir ve minci kaplarına konulur. Kaymak kabı dolduğunda yayık yapma za-

manı gelmiş demektir. Yayık vurma işi için yaylacı, diğer komşuları yardıma çağırır. Genellikle her yay-

lada ortak olan birkaç yayık bulunur. Atma türkülerle şenlenen yayık evinde elde edilen yağ, yıkanıp tuz-

landıktan sonra yağ kaplarına basılır. O gün için hazırlanan yemekler yenir ve dağılınırdı. Sığırlar ikindi-

den sonra yayımdan toplanarak eve getirilir ve bağlanırdı. Sisli havalarda sığırların yerini tespit etmede 

bir kolaylık sağlamak için boyunlarına orta büyüklükte çıngırak takılır. Çıngırak takma adeti aynı zaman-

da kurt gibi yabani hayvanları da ürkütmeye yöneliktir.  

Otlar azalmaya başlayınca, otlak alanların bir bölümü geçici bir süre hayvanların girmesine ya-

saklanırdı. Yaylacıların ortak kararı ile alınan ve 20-30 gün süren bu yasaklama adetine "Koru" denilirdi. 

Korunun sona erdiği, bir gün önceden her eve duyurulur, ertesi sabah bütün yaylacılar hayvanlarını, koru 

süresince biraz daha yeşeren bu otlağa götürülürdü. Buna da "Koru Bozmak" denirdi. Korunun bozulma-

sı yaylacılara endişe ile karışık bir heyecan verirdi. Çünkü sığırların tek bir alanda toplanması, hayvanla-

rın biribiriyle kapışması sebebiyle tehlike oluşturmaktaydı.  

Ot biçimi, yayla hayatının en hareketli dönemidir. Temmuz ayının sonlarına doğru otlar iyice bü-

yüyünce, dere ve ırmaklardan arklar açarak çayırlıklara verilen su kesilir. Bundan gaye otun çürümesini 

önlemek ve biçmeyi kolaylaştırmaktadır. Ağustos ayına gelindiğinde  otlar biçilecek seviyeye gelmiş olur. 

Ot biçimi için güneşli günler tercih edilir. Çayırlıkların düzgün olan kısımlar tırpanla "kerendi" taşlık ve 

çok dar alanlar ise orak ile biçilir. Genellikle tırpan işi erkeklerce, orak ise kadınlarca yapılırdı. Ot biçme 

zamanlarda köylerden yardıma gelinirdi. Yağmura karşı bir yarış sürer bu dönemde. Biçilen otlar güneşte 

kurumaya bırakılır. Kuruyan otlar "Gelberi" denilen ağaçtan yapılmış dişli bir aletle kümeler halinde bir 

araya getirilir. Küme halinde kuru ot el yardımı ile sarılarak "Güvel" ya da "Sarma" denilen küçük de-

metlere  ayrılıp  ot  depolarına  taşınırdı.  5-6  güvel  bir  ot  yükü  olarak  nitelendirilir.  Otluğun  verimi  yük 

hesabı ile yapılırdı. Gündüz ot biçme gece eğlencelere dönerdi. Ot biçme işini bitirenler tekrar köye dö-

nerler. Bir süre sonra yayla eski sukunetine avdet eder. Biçilip depolanan kuru ot, yaz başı ve güz dönem-

lerinde  havaların  soğuk  ve  yağışlı  gitmesi  ya  da  otlarınazalması  halinde  ek  yiyecek  olarak  hayvanlara 

verilir.  "Güz  Köçi"  (Güz  göçü)  diye  adlandırılan  yayla  dönüşü  Eylül  ayının  ilk  haftalarına  rastlar

Otların sararması ve havaların soğuması ile birlikte yaylacılar tekrar mezra ve köylere döner. 

 

******** 



Rize çevresinde yaygın olan ikinci tarımsal faaliyetlerden biri de arıcılıktır. Genelde gezginci ola-

rak yürütülen arıcılıkla uğraşan hane halkının , toplam hane halkına oranı % 6 dır.  

Türkiye su ürünleri üretimi yıllara farklılık göstermekle birlikte yaklaşık yarısını karşılayan Doğu 

Karadeniz  Bölgesinde  bulunan  Rize,  bu  elverişli  konum  nedeniyle  ülke  balıkçılığında  önemli  bir  yere 

sahiptir. Rize'nin Türkiye deniz balıkları üretimi içindeki payı %7-10 düzeyinde bulunmaktadır. İlde av-

lanan yıllık deniz balığı miktarı son beş yılın oratalamasına göre 12 bin ton civarındadır. Bu miktarın %90 

ını hamsi oluşturmaktadır. Hamsi dışındaki başlıca balık türleri ise mezgit ve istavrittir. Deniz balık-



 

18 


çılığı dışında ilde mevcut çok sayıda akarsu , tatlı su ve kültür balıkçılığı önemli potansiyel oluşturmakta-

dır. İklimin etkisiyle her mevsim temiz ve soğuk olan akarsular, alabalık ve sazan balığı bakımından zen-

gindir. Bu akarsuların kültür niteliklerinden yararlanarak kurulan kültür balıkçılığı tesisleri de son yıllarda 

yaygınlaştığını görmekteyiz. Kültür balıkçılığı tesislerinde yılda 300 ton civarında  alabalık üretilmekte-

dir.  

Rize;  sanayi  bakımından  orta  düzeyde  gelişmiş  illerimizdendir.  Çay  üretimine  bağlı  olarak  ilk 



çay fabrikası kurulana kadar ilimizde sanayi kuruluşu sayılabilecek yalnızca 70 kişinin istihdam edildiği 

bir kereste fabrikası bulunmaktaydı.  İlk çay fabrikasının kurulduğu  1947 yılından sonra , çay tarımını 



gelişimi ile birlikte il sanayii de hızlı bir gelişme göstermiştir. Günümüzde Rize 'de 32 tanesi kamuya 

ait  olmak  üzere  300  civarında  büyüklü  küçüklü  çay  fabrikası  ve  imalat  hanesi  mevcuttur.  Ancak, 

özel sektöre ait çay fabrika ve imalathanelerin %80'i atıl durumdadır. Rize’deki çay fabrikalarının yaş çay 

işleme  kapasitesi  ,  Türkiye  toplamının  %77'sini  oluşturmaktadır.  Bunlar  dışında  Rize’de,  küçük  çaplı 

üretim yapan Rize bezi, kolonya, katı yakıt mobilya, plastik eşya şekerli gıda üretim tesisleri de mevcut-

tur. Küçük imalathanelerde sağlam ve dayanıklı Rize bezleri ve dokumalar üretilmektedir. İlde muhtelif 

ticaret kollarında çok sayıda işyeri faaliyet göstermektedir. Sarp Sınır Kapısı'nın açılması ile çoğunluğu 

Sınır Ticareti kapsamında olmak üzere ihracat imkânları açılmış ve Rize tüccarları ihracat yapmaya baş-

lamış , dış ticareti öğrenme sürecine girmişlerdir. 

Rize yöresi, doğal güzelliği, dağları, yaylaları ve denizi ile çok geniş bir turizm potansiyeline sa-

hiptir.  Bu  potansiyelin  değerlendirilmesi  için  yapılması  gereken  çalışmalar  vardır  ve  bunların  başında 

ulaşım  ve  konaklama imkânlarının artırılması ile yeterli tanıtımın sağlanması gelmektedir.Turizm saha-

sında yapılacak çalışmalar ile bölge yeni ve çok önemli bir gelir kaynağına daha kavuşma imkânı bulacak 

ve göçün önlenmesi de sağlanmış olacaktır. 

DEREPAZARI 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Derepazarı, Rize’nin Trabzon tarafında ana sahil yolu üzerinde deniz manzaralı şirin bir kasaba-

sıdır.  Yaz aylarında sosyal hayat canlanmakta,  nüfus yaz aylarında kış aylarına göre daha kalabalıktır.  

İlçenin  deniz  sahili  genellikle  çok  temiz  ve  denize  girmeye  elverişlidir.  Tek  eksikliği  deniz  kıyılarında 

kumlu alanlar bulunmamaktadır.  Havaların güneşli olduğu yaz aylarında denizin tadına doyum olmamak-

tadır. Derepazarı’nda turizme hitap edebilecek Eskitoğlu Alabalık Çiftliği bulunmaktadır. Rize yolu üze-

rinde Uzunkaya Köyünün altında Dere kenarında güzel manzaralı bir Alabalık Çiftliğidir. Derepazarında 

Turizme hitap edecek başka  tesis bulunmamaktadır. İlçe ekonomisi genellikle çay üretimine ve Çay Fab-

rikasında çalışan işçilerin mevsimlik işine  bağlıdır. Özellikle yaz aylarında çay fabrikalarının mevsimlik 

çalışmaya  başlamasından  sonra  ekonomide  bir  canlılık  dikkat  çeker.  Rize’nin  çok  yakın  ve  ulaşımının 




Yüklə 0,88 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə