yıldızsal teoriler tarih bilgisel ve eskatolojik spekülasyona
egemen olmaya başladı. Daha onikinci yüzyılda yaygınlaşan
bu teoriler3 bir sonraki yüzyılda,
özellikle Arab yazarlardan
yapılan çevirilerin ortaya çıkmasından sonra sistematik ola
rak geliştirilmişlerdir. Kozmik ve coğrafi etkenlerle bunlara
bağlı dönemsellikler arasında (Ptolemy'nin daha ikinci yüz
yılda
Tetrabiblos
’da işaret ettiği doğrultuda) korelasyonlar
kurulmaya çalışılmıştır. Bir Albertus Magnus, bir St. Thomas,
bir Roger Bacon, bir Dante (
Convivio
, II, Böl. 14) ve daha bir
çokları dünya tarihindeki devreler ve dönem selliklerin
yıldızların etkisine bağlı olduğuna inanmaktadırlar,
bu etki
ister Tanrı'nın iradesine itaat etsin ve onun tarih içindeki
aracı olsun isterse -giderek, kabul eden bir hipoteze göre- koz-
mosda içkin bir güç olarak görülsün.^K ısacası, Sorokin'iri
formülünü kullanacak olursak, olayları periyodik geri dönü
şünü açıklayan devresel teori ile desteklenmiş eskatolojik an
layış (iki esas uğrağıyla: yaratılış ve dünyanın sonu) Orta
Çağ'a egemen olmuştur. Bu ikili dogma onyedinci yüzyıla dek
spekülasyona hükmetmiştir, ne var ki aynı sırada tarihin
çizgisel ilerlem esine ilişkin bir teori de belirmeye başla
mıştır. Orta Çağ'da bu teorinin tohumları Albertus Magnus ve
St. Thomas’ın yazılarında görülebilir, ama en tutarlı biçimde,
St. Augistinus’dan beri Hıristiyanlığın bu alanda yaptığı en
önemli katkı olan muhteşem bir tarih eskatolojisinin ayrıl
maz bir parçası olarak ortaya çıkışı Florisli Joachim 'in
Etemal Gospel'i
ile olmuştur^ Florisli
Joachim dünya tarihini
sırasıyla Teslis'in farklı bir kişiliğinin, Baba, Oğul ve Kutsal
Ruh'un esinlediği ve egemen olduğu üç büyük çağa ayır
maktadır. Bu Calabrialı keşişe göre bu çağların her biri ta
rihte tanrının yeni bir boyutunu göstermekte ve bu şekilde in
sanlığın kendisini adım adım ilerleyerek, sonunda, Kutsal
Ruh'un esinlediği son evrede - mutlak tinsel özgürlüğe varana
dek mükemmelleştirmesini sağlamaktadır.6
Ama, dediğimiz gibi, giderek
daha çok kabul gören eğilim
döngüsel teorinin içkinleştirilmesidir. Hacimli astroloji ince-
138
lemelerinin yanı sıra bilimsel astronomiyle ilgili düşün
celerde de ortaya çıkmaya başlamıştır. Öyle ki, Tycho Brahe,
Kepler, Cardano, Giordano Bruno veya Campanella'nın teo
rilerinde bir Francis Bacon ya da bir Pascal tarafından savu
nulan yeni çizgisel ilerleme anlayışının yanında döngüsel ide
oloji hala varlığını sürdürmektedir. Onyedinci yüzyıldan iti
baren çizgiseleilik ve ilerlemeci tarih anlayışı iderek daha
belirginleşir ve sonsuz bir ilerleme inancını, Leibniz tarafın
dan savunulan, "aydınlanma” çağma egemen olan ve ondoku-
zuncu yüzyılda evrimci teorilerin zaferiyle popülerleşen in
ancı başlatırlar. Bu tarihsel çizgiselciliğe karşı yeni tepkile
rin ortaya çıkması ve döngüler teorisine olan ilginin can
lanması için bu yüzyıla kadar beklememiz gerekecektir;7 on
dan sonra politik ekonomide devre, dalgalarına,
periyodik
gidiş geliş kavramlarının yeniden itibar kazanmasına, felse-
. fede ebedi dönüş mitosunun Nietzsche tarafından canlandı
rılmasına, felsefesinde bir Spengler veya bir Toynbee’nin
dönemsellik sorunuyla ilgilenmelerine tanık oluruz.8
Döngüsel anlayışların yeniden itibar kazanmasıyla ilgili
olarak, Sorokin'in doğru gözlemlediği gibi9 evrenin ölümüne
ilişkin şimdiki teoriler bir bakıma Grek-Doğu spekülasyonu
veya Hint düşüncesindeki
Yuga
devresindeki (bkz. yuk
arıdaki sayfalar) Yeni Yıl’da benzer bir yeni evrenin ya
ratılış hipotezini dışlamamaktadır. Temelde denilebilir ki
arkaik ebedi tekerrür mitosunun anlamı
ancak modern
çağların döngüsel teorilerinde tam vargılarına erişmektedir.
Zira Orta Çağ'ın döngüsel teorileri olaylara kozmosun ritmi
ve yıldızların yazgısallığı içinde bir anlam vererek
dönemselliklerini haklılaştırmayla sınırlamışlardır kendil-
, erini. Bunu yaparak tarih olaylarının döngüsel tekrarını, bu
. tekrarın
ad infinitum
sürmekte olduğunu düşünmeseler bile,
örtülü olarak onaylamışlardır. Dahası da var: tarihsel olay
lar devrelere ve yıldızların durumlarına bağımlı oldukların
dan anlaşılabilir, hatta öngörülebilir olmuştu,
çünkü böylece
bir aşkın model elde ediyorlardı; savaşlar, kıtlıklar ve çağ
139
daş tarihin doğurduğu ıstıraplar ilahi iradenin tümüyle dı
şında olmayan göksel normlar ve yıldızlar tarafından belirle
nen bir arketipin tekrarıydılar. Antikitenin sonlarında ebedi
dönüş mitosunun bu yeni ifadeleri her şeyden önce entelektüel
seçkinler arasında ilgi görüyor ve özellikle tarihin baskısın
dan doğrudan muzdarip olanları avutuyordu. Köylü kitleleri
m odem çağlarda olduğu gibi antik çağda da döngüsel ye
yıldızsal biçimlere fazla ilgi duymadılar; onlar arketipler ve
tekerrür kavramında,, kozmos ve yıldızlar düzleminden çok
mitsel-tarihsel düzlemde "yaşadıkları"
kavramda destek ve
teselli buluyorlardı (yani yukarıda tasvir ettiğimiz diyalek-
-
tiğe uygun olarak tarihsel kişilikleri örnek kahramanlara,
tarihsel olayın mitsel kategorilere, vb. dönüştürerek).
140