EBEDİ DÖNÜŞ MİTOSUNUN SÜRMESİ
Bu son bölümde ortaya konulan sorun bu deneme için belirle^
diğimiz sınırları aşmaktadır. Bu nedenle ancak ana hatlarını
. çizeceğiz. Özetle, bilinçli ve istekli
olarak tarihi yaratan
"tarihsel insan"m (modem insanın) aksine geleneksel medeni
yetlerin insanı tarihe karşı olumsuz bir tavır almıştır. Gele
neksel m edeniyetlerin insanı tarihi ister periyodik olarak
yok etsin, ister durmaksızın tarih-ötesi modeller ve arke
tipler bularak değersizleştirsin, isterse o ana tarihdışı bir an
lam versin (devresel teori, eskatolojik anlam landırmalar,
vb.) hiç bir durumdatarihsel olaya kendi başına bir değer ver
memiştir; başka bir deyişle,
onu kendisine özgü bir varoluş,
tarzı olan özgül bir kategori olarak görmemiştir. Şimdi, bu iki
insanlık tipinin karşılaştırılm ası tüm modern "tarihselcilik-
ler"in de analizini gerektirmektedir, oysa böyle bir analiz, ne
kadar yararlı olsa da, bizi bu çalışmamn başlıca amacından
uzaklaştıracaktır. Yine de insanın bilinçli ve istemli tarih-
selliği sorununa değinmek zorundayız, çünkü modem dünya, şu
anda, tümüyle
tarihselciliğe dönmüş değildir; hatta iki görüş
arasındaki bir çarpışmaya tanık oluyoruz: arketipik ve ta-
rihdışı diye nitelediğim iz arkaik anlayış ile tarihsel olma-
135
ya çalışan modem, Hegel-sonrası anlayış.
Sorunun sadece bir,
ama önemli bir veçhesini incelemekle yetineceğiz: modem in
sanın çağdaş tarihin giderek güçlenen baskısına katlanma
sını sağlamak için tarihselci görüşün önerdiği çözümler.
Önceki bölümler geleneksel toplum insanının tarihe kat
lanma yollarını geniş biçimde gösterdi. Okurun hatırlayacağı
gibi ya kozmogoninin tekrar edilmesi ve zamanın periyodik
yenidendoğuşu yoluyla tarihi periyodik olarak yok ederek ya
da tarihsel olaylara tarih-ötesi bir anlam, sadece avutucu ol
makla kalmayıp hepsinin üstünde tutarlı, yani kozmos ve in
sanın varoluşuna
raisorı^djetre
sağlayan
oldukça sağlam bir
sisteme uyabilen bir anlam vererek ona karşı savunmaya çalı
şılıyordu. Şunu da eklemeliyiz ki, bu geleneksel tarihe karşı
savunma anlayışı, tarihsel olaylara katlanmanın bu yolu çok
yakm zamana dek dünyada etkili olmayı sürdürdü;
ve hala
da Avrupa'nın tarihdışı bir konuma sıkı sıkıya bağlı ve tüm
devrimci ideolojilerin şiddetli saldırısına maruz tarımsal
(yani geleneksel) toplumlarını avutmayı sürdürmektedir. Av
rupa halk tabakalarının Hıristiyanlığı ne arketip teorisini
(tarihsel bir kişiliği örnek bir kahramana, tarihsel bir olayı
bir mitsel kategoriye dönüştüren) ne de (tarihi haklılaştıran
ve onun doğurduğu acılara eskatolojik bir anlam veren) devre
sel ve yıldızsal teorileri tümüyle ortadan kaldırmayı asla
başaramadı. Dolayısıyla -sadece
bir kaç örnek verelim -
Yüksek Orta Çağ’da Barbar istilacılar Kutsal Kitap arketipi
Yecüc ve Mecüc ile özdeşleştirildi ve böylece ontolojik bir statü
ve eskatolojik bir anlam kazandılar. Bir kaç yüzyıl sonra,
Hıristiyanlar Cengiz Han’ı Hezekyel'in kehanetlerini yerine
getirecek yeni bir Davud olarak gördüler. Orta Çağ'ın tarih
sel ufkunda beliren barbarların doğurduğu acı ve felaketler bu
şe-kilde yorumlanarak bir kaç bin yıl önce antik Doğu’da tari
hin terörüne "katlanılabilmesini" sağlayan aynı süreçle kat
lanılabilir hale getirildi. Hala olayların acımasız baskısın
da ilahi bir iradenin veya yıldızsal yazgısallığın işaretleri
ni görmeye devam eden on milyonlarca İnsan
için yaşam, ta
136
rihsel felaketlerin bu şekilde haklılaştırılmasıyla mümkün
olmaktadır.
Öteki geleneksel anlayışa -ebedi tekerrür mitosuyla iliş
kili olsun veya olmasın, devresel zaman ve. tarihin periyodik
yeniden doğuşu anlayışına- dönecek olursak ilk Hıristiyan
yazarların başlangıçta şiddetle karşı çıkmış olmalarına rağ
men sonunda Hıristiyan felsefesine girebildiğini görürüz. Hı-
' ristiyanlık’a göre zamanın gerçek olduğunu çünkü bir anlamı -
Bağışlanma- olduğunu hatırlayalım. "İnsanlığın yolunda İlk
Düşüş’ten nihai Bağışlanmaya kadar düz bir çizgi uzanmak
tadır. Ve bu tarihin anlamı yeganedir, çünkü Bedene Bürünme
yegane bir olgudur. Yeni Ahit’in "İbranilere Mektup" kit
abının 9. babıyla "Petrus'un Birinci Mektubu”nun 3. babında da
vurgulanır ki İsa bizim günahlarımız
için bir kere ve son kere
(
Dostları ilə paylaş: