Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
220
totolojilerin aynısı tekrarlanmaktadır. Fosillerin önemli bölü-
münün yumuşak organlardan mahrum olmaları, birçok zaman
kemik gibi sert yapıların bile tam bulunamamasından dolayı,
kısıtlı bulgulardan canlının organlarının fonksiyonlarının be-
lirlenmesindeki sorunlar fosillere dayalı homoloji kurgularını
çok daha fazla sıkıntıya sokmaktadır. Evrimci Tim Berra fo-
sil kayıtlarını otomobil modellerine benzeterek; 1953, 1954,
1955 model Corvette arabaları incelediğimizde, bu modelle-
rin değişim ile soyoluşa örnek teşkil ettiklerini söylemiştir.
Oysa otomobiller, mühendislerin zihnindeki bir plana uygun
olarak ‘arketip’e göre üretilirler. Arabaların ‘zihindeki plan’
ve ‘arketip’e bağlı olarak benzer olmaları ve bu benzerlikle-
rin birbirlerinden türemeyle (hiçbir araba eski modelin üze-
rindeki değişikliklerle oluşmaz) alakasının olmaması, ara-
balardaki benzerliklerin Darwinci canlı sınıflamasına değil;
benzerliklere dayalı evrimi öngörmeyen diğer sınıflamalara ör-
nek olduğunu gösterir. Bu yüzden Philip E. Johnson, Berra’nın
verdiği örneği ‘Berra’nın gafı’ (Berra’s blunder) olarak isim-
lendirmiştir.
455
Fosillere dayalı evrimi delillendirme çabası te-
melde fosillerdeki homolojiden Evrim Teorisi’ne varmaya da-
yalıdır. Oysa fosiller bu konuda gözlemlenebilen canlılardan
çok daha kısıtlı bilgi vermekle beraber, gözlenen canlılardaki
totolojilerin aynısı bu alan için de geçerlidir.
Ortak atadan alınan özellikler homolog kabul edildiğinde,
homolog organlar taşıyan canlılarda bu organların embriyo aşa-
masındaki gelişim şeklinde ve genetik seviyede de homoloji
aramak gerekir. Oysa birçok canlıda, örneğin omurgalılarda
homolog kabul edilen birçok organın, embriyonun ilk aşama-
larında homolog yapıda olmadıkları gözlemlenmektedir. Bu da
homolog birçok organın, homolog olmayan kökenlerden oluş-
tuğunu gösterir. Homolog oldukları iddia edilmesine rağmen
455 Jonathan Wells, Icons of Evolution, s. 68-69.
Evrim Teorisi'nin Değerlendirilmesi
221
gelişim yollarındaki farklılığa omurgalı eklemlerinde de ta-
nık oluruz. Embriyo aşamalarında omurgalı eklemleri genelde
arka (kuyruk) bölgeden başa doğru gelişirler. Oysa omurgalı
bir canlı olan semenderlerde gelişim bunun tam tersidir. Se-
menderlere benzer bir canlı olan kurbağalarda ise genel omur-
galı gelişimi gözükür.
456
Böceklerdeki birçok homolog organın
da embriyo sürecindeki oluşumlarında, birbirlerine hiç ben-
zemeyen embriyolojik kökenlerden geldikleri görülmektedir.
Canlılardaki homolojiyi, ortak atadan miras alınan özelliklerle
açıklamaya çalışan Evrim Teorisi için, embriyo aşamalarında
da aynı homolojik yapının olmasının gerekmesi, önemli so-
runlara yol açmaktadır.
Omurgalılardaki birçok homolog kabul edilen organın emb-
riyo aşamalarının homolog olmadığı anlaşılmıştır. Örneğin De
Beer’ın işaret ettiği gibi, omurgalıların hazım borusu (alimen-
tary canal
) çok değişik embriyolojik kökenlerden gelmekte-
dir; köpekbalıklarının embriyolarındaki üst ve alt bölge, kuş-
ların ve sürüngenlerin embriyolarının ise alt katmanı hazım
borusuna dönüşmektedir. Homoloji konusunda en çok tartışı-
lan yapıların başında gelen omurgalıların ön eklemleri de de-
ğişik embriyolojik kökenlerden gelirler. Semenderlerin gövde-
lerinin 2, 3, 4 ve 5., kertenkelenin 6, 7, 8 ve 9., insanın ise 13,
14, 15, 16, 17 ve 18. kısmından ön eklemler oluşur. Darwin,
homolog yapıları canlılardaki homolog embriyo aşamaların so-
nucu olarak görmüştü.
457
Oysa detaylı embriyoloji araştırma-
ları, canlılardaki homolojinin, embriyo aşamalarında karşılığı
bulunmadan da oluştuğunu göstermiştir. Evrimci biyologlar,
plasentalıların ve keselilerin birbirlerinden farklı evrimsel çiz-
gide oluştuklarını ifade etmişlerdir. Fakat birbiriyle dış yapı-
ları homolog olduğu söylenen, hatta aynı türün üyeleri olduğu
456 Jonathan Wells, Icons of Evolution, s. 72.
457 De Beer, Homology: An Unsolved Problem, Oxford University Press, (1971);
Michael Denton, Evolution: A Theory in Crisis, s. 142-155.
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
222
varsayılan canlıların gelişim aşamalarında plasentanlılar ve
keseliler olarak farklı olabilmeleri Evrim Teorisi’nin homoloji
yaklaşımı açısından açıklanması zor bir sorundur.
Bu konuda cevaplanması gereken bazı sorular şunlardır:
Homolog yapılar ortak gelişim süreci olmaksızın oluşabili-
yorsa, o zaman bu yapıların ortak atadan miras yoluyla -Ev-
rim Teorisi ile- açıklanmasının gerektiğini neden düşünelim?
Eğer bu yapılar ortak atalardan miras olarak alındıysa, ne-
den bu homolog yapıların embriyo aşamalarındaki gelişim-
leri farklıdır? Eğer homolog yapıların embriyo gelişim süreç-
lerinin farklı olduğu anlaşılınca, bu yapıların ortak atalardan
miras yoluyla alındığı iddiasından vazgeçilecekse; o zaman,
canlılardaki benzerlikleri Evrim Teorisi’nin yaklaşımıyla açık-
lamayı yegâne açıklama olarak görme konusunda neden ıs-
rarcı olunmaktadır?
MOLEKÜLER SEVİYEDE HOMOLOJİ
Özellikle 20. yüzyılda biyolojide yaşanan gelişmeler sonucu,
moleküler biyolojideki gelişmelerle Darwin’in Evrim Teorisi’ni
birleştiren Yeni-Darwinizm ön plana çıktı.
458
Bu anlayış, can-
lılardaki homolog yapıların homolog moleküllerden ve genler-
den kaynaklanması gerektiğini ileri sürer. Bu görüşle beraber
canlılardaki protein ve DNA gibi moleküllerdeki homolojinin
incelenmesi önem kazandı. Canlıların bedenlerindeki benzer-
liklerden (morfolojiden) Evrim Teorisi’ne varılmaya kalkıldı-
ğında içine düşülen dairesel akıl yürütmeden, embriyo aşa-
malarındaki veya moleküler seviyedeki homolojilerden Evrim
Teorisi’ne varılmaya çalışıldığında da kurtulunamaz. David
Hillis’in, 1994’te dediği gibi: “Artık moleküler biyolojiye da-
yanılarak ortak atalar tespit edilmeye çalışılmaktadır.” Bu ise
458 Wen-Hsiung Li, Molecular Evolution, s. 54-55.
Dostları ilə paylaş: |