Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
226
yapışı veya ateş böceğinin çiftleşmesi gibi canlıların gerçek-
leştirdiği birçok cinse özel işte, belli cinsler diğerlerinden ta-
mamen farklı özellikler gösterirler. Bu yapılar veya bu özel-
likler için ara formlar göstermekte ciddi sorunlar mevcuttur.
Canlıların birçok özelliğini hiyerarşik olarak dizmek mümkün
değildir. Bukalemunun değişimi de, örümceğin ağı da, yunu-
sun radarı da kendilerine mahsustur. Bu tip özellikleri birbir-
lerine karşı değerlendirecek hiçbir kriter yoktur. Bu yüzden
biyoloji tarihinin çok büyük kısmında ciddi ilgi görmüş ‘bü-
yük varlık zinciri’ (great chain of being) anlayışı da, Evrim
Teorisi kadar, gözlemsel ve deneysel destekten yoksundur.
MOLEKÜLER SEVİYEDE ŞEMPANZE VE İNSAN
Canlıların moleküler seviyedeki benzerlikleri, proteinlerin
karşılaştırılmasıyla incelendiği gibi, kimi zaman bu protein-
lerin kodunu oluşturan DNA veya bu koda uygun proteinle-
rin sentezinde görev alan RNA’ların kodlarının incelenmesiyle
de ele alınır. İnsana moleküler seviyede en çok benzediği ka-
bul edilen şempanze ile insan arasındaki benzerlik, 2004 yı-
lında, Japonya’nın Riken Enstitüsü’nde karşılaştırılmaya ça-
lışıldı. Bunun için insandaki 21. kromozom ile şempanzedeki
bu kromozomun karşılığı olan 22. kromozom deşifre edilerek
karşılaştırıldılar.
464
(Daha önceki şempanze ile insan mukaye-
seleri daha çok protein karşılaştırmalarına dayanmaktadır.)
Bu kromozomların yüzde olarak büyük bir kısmı benzer ol-
makla beraber DNA’ların 68.000 yerinde farklılık olduğu gö-
rülmüştür. Bu yerlerin bir kısmı insanda şempanzeden fazla,
bir kısmı ise eksiktir. Şempanzenin protein gibi molekülleri
insanınkilere yüzde 98.5 oranında benzemektedir, fakat sırf
464 H. Wantanabe ve diğerleri, ‘DNA Sequence and Comparative Analysis of Chim-
panzee Chromosome 22’, Nature 429, 27 Mayıs 2004, s. 382-388.
Evrim Teorisi'nin Değerlendirilmesi
227
bir kromozomda 68.000 yerdeki farklılık, üzerinde yoğunla-
şılması gerekli önemli husustur.
465
İnsanla şempanzenin benzerliğinde birçok araştırmacı, sa-
dece farklı olan bölümleri (substitution) göz önüne alarak ‘%
1,5 farklılık’ gibi oranları telaffuz etmişlerdir. Oysa bu farklı
bölümlerden başka insanda olmasına rağmen şempanzede ol-
mayan veya şempanzede olmasına rağmen insanda olmayan
bölümler (insertion veya deletion) de vardır ki, bunlar türler
arası farklılıkta daha da önemli olabilirler. Bunlarla beraber
iki tür arası farklılık % 4’lere çıkmaktadır. Farklılıkların ol-
duğu yerlere örnek olarak FOXP2, NCAM2 ve GRIK1 bölge-
leri verilebilir; bu genlerin sinir sistemiyle ilgili yapılarda et-
kin olduğu saptanmıştır. Bu fazlalıklar sadece insana ait olup
şempanzede eksiktir. İki galaksi arasındaki uzaklığın %1’in-
den bahsedersek, bu yüzde çok küçük gözükebilir; ama bu
%1’in trilyonlarca kilometreye ulaştığını ve Dünya’mızdaki
tüm mesafeleri gölgede bıraktığını anlarsak o zaman durum
değişir. İnsan ile şempanze arasındaki farkta da önemli olan
yüzdeler değil, bu yüzdelerin neye karşılık geldiğidir. İnsanla
şempanze arasında 35 milyon kadar noktada farklılık olma-
sına karşılık, 45 milyon kadar noktada insanın sahip olduğu ve
şempanzede olmayan, 45 milyon kadar da şempanzenin sahip
olduğu ve insanda olmayan nokta vardır.
466
Bunların toplamı
ise 120 milyonu geçmektedir ki bu çok büyük bir farklılıktır.
Benzerlikten ortak ataya sıçramanın gözlemsel desteği ol-
masa da mantıklı bir akıl yürütme olduğu kanaatindeyim. Ki-
tabın dinlerle ilgili bölümünde ne teizm açısından ne de dinler
açısından maymunla insanın ortak atadan türediği iddiasında
bir sorun olmadığını da savundum. Fakat bu türler arasında
465 H. Wantanabe ve diğerleri, ‘DNA Sequence and Comparative Analysis of Chim-
panzee Chromosome 22’, s. 383.
466 Tarjei S. Mikkelsen ve diğerleri, ‘Initial Sequence of The Chimpanzee Genome
and Comparison with The Human Genome’, Nature 437 , 1 Eylül 2005, s. 69-87.
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
228
geçişin tesadüfi olduğu savunulursa mantıkilik yitirilir. DNA
gibi çok hassas yapıda bir molekülde, 6 milyon yıl gibi çok
kısa bir zaman diliminde bahsedilen büyüklükte bir değişimin
tesadüfen oluştuğunu ve bireylerde oluşan özelliklerin türün
gen havuzunda yok olmadan türün özelliklerine dönüştüğünü
söylemek olasılık hesapları açısından savunulamayacak bir id-
diadır. İlerleyen sayfalarda tasarım delili ile ilgili bölümde de-
taylı bir şekilde göstereceğim gibi, belli bir işlevi olan tek bir
proteinin ortaya çıkmasını izah etmek için bütün uzayın tüm
maddesi ve tüm zamanı yetersiz kalmaktadır. Bahsedilen iki
tür arası farkı kodlayan bölge ise yüzlerce proteinin şifresi
olabilecek kadar uzundur.
Canlılar, aynı atomlardan ve bileşiklerden oluşan, çoğun-
luğu su olan ve ortak bir çevreyi aynı dünyada paylaşan var-
lıklardır. Çoğalmak, amaçlı enerji kullanmak, hareket etmek
gibi ortak vasıflara sahiptirler. Üstelik birbirleriyle beslenir-
ler, böylece birbirlerinin moleküllerini yaşamak için kullanır-
lar ve bu molekülleri sindirmek için de benzer yapılara ihti-
yaç duyarlar. Beslenme döngüsünü mümkün kılan unsurların
başında ‘moleküler seviyedeki benzerlik’ gelmektedir. Tüm
bu özellikler canlıların benzer olmasını gerektirmektedir. Ta-
rih boyunca birçok biyolog, canlıların aynı Yaratıcı tarafın-
dan yaratılmalarının yanında, sahip oldukları saydığımız tüm
bu ortaklıkları canlıların benzerliklerinin sebebi olarak gör-
müşlerdir. Canlıların dış yapılarının da moleküler yapılarının
da benzerliği bu temelde değerlendirilebilir. Evrim Teorisi’nin
doğruluğu veya yanlışlığı tartışma dışı bırakılıp, canlıların bir
tasarımın ürünü olup olmadığı gözlenen canlıların gözlenen
özellikleri üzerinden tartışılabilir. Bu konuyu merak edenler
ilerleyen sayfalardaki tasarım delili ile ilgili bölümü okusunlar.
Dostları ilə paylaş: |