Muhammet ARSLAN
U L U S L A R A R A S I S E M P O Z Y U M
“AZERBAYCANŞİNASLIK: GEÇMİŞİ, BUGÜNÜ VE GELECEĞİ”
(Dil, Folklor, Edebiyat, Sanat, Tarih)
Karnak Tapınağı’nda görülen sfenksli koç heykeli dizisi bunu kanıtlar
niteliktedir (Foto.: 82).
Roma İmparatorluğu ise koç sembolizminin en çok kullanım alanı
bulduğu bir dönem olmuştur. Koç, gerek Hıristiyanlık öncesi Pagan
inancının hâkim olduğu dönemlerde ve gerekse de Hıristiyanlığın kabulü ile
dinsel bir sembol olmuştur. Eski Ahit’te kralların sembolü olarak
kullanılmış, Hz. İsa’nın dirilişini sembolize eden bir ritüel olmuş ve
Tevrat’ta geçtiği şekliyle Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İshak’ı kurban etmesini
anlatan en güzel tasvirlerden olmuştur (Aydın: 2014, 373). Bu uygulama ise
en dikkat çeker şekilde Roma dönemi lahitlerinde görülmektedir (Çelik:
2010.; Turak: 2011.; Yıldırım: 2015, 515-534) . Lahitlerin özellikle kısa
kenarlarındaki köşeleri koçbaşlarıyla tezyin edilmiştir (Foto.: 83). Benzer
şekilde iki çift koçbaşının birbirlerine bakar şekilde tasvir edildiği M. S. 5.
yüzyıla ait Doğu Roma İmparatorluğuna ait bir mozaik ayrıca
zikredilmelidir. Söz konusu mozaik günümüzde Hatay Müzesi’nde
sergilenmektedir.
“ Koç” sembolizmi halen daha Anadolu’da birçok sosyal içerikli
gelenek ile yaşatılmaktadır. Anadolu’da bir dönem erkek çocuklarına koç ile
başlayan veya sonlanan isimler ve soy isimleri verilmiştir. Koçyiğit, Koçak,
Koçaker, Koçay, Koçer, Koçhan, Koçubey, Koçdemir, Karakoç, Akkoç,
Koçan, Koçali gibi… Aynı şekilde birçok ilçe ve köy yerleşimlerinde benzer
isimlere rastlanılmaktadır. Şereflikoçhisar, Koçarlı, Karakoçan, Koçbaba,
Koçköy, Koçkaya, Koçyayla, Koçoğlu, Koçkıran, Çakırkoç, Koçbaşı,
Sürmelikoç, Alakoçlu, Koçyolu, Koçharmanı, Koçkale, Koçkonağı,
Koçyiğitler, Koçkuyusu, Koçpınar, Kocakoç, Koçbayır gibi…
Koç figürü aynı zamanda at, geyik, kaplumbağa gibi hayvanlarla
birlikte “na zarlık” olarak kullanılan sembollerden birisidir. Anadolu’da
zaman zaman ev veya işyerlerinin kapısına koçboynuzu asıldığı görülür.
İstanbul ve Rize Fındıklı ilçesinden buna örnekler vardır (Foto.: 84-85).
Ayrıca Iğdır’ın Karakoyunlu ilçesindeki bir evin duvarındaki koçbaşı
kabartması da örnek olarak gösterilebilir (Foto.: 86). Aynı şekilde Hazar
Türklerinin de evlerinin kapılarına nazardan korunmak amacıyla
koçboynuzu astıkları bilinmektedir (Kırzıoğlu: 1993, 137.; Çıblak: 2004, 9.;
Kalafat: 2007: 309.; Alp: 2009, 38.; Gür-Soykan: 2013, 128). Benzer
geleneği yukarıda da ifade edildiği gibi Kazakistan’ın Türkmenistan,
Özbekistan’ın Hive şehirlerinde ve Kosova’nın Gora ve Prizen
bölgelerindeki ev ve ahırların kapılarında da görmekteyiz (Foto.: 87-88).
Burada daha önemli bir hususu dile getirmek gerekir ki; o da
Türkmenistan’daki mezarlara asılan koçboynuzlarıdır. Türkmenistan’ın Ahal
şehrine bağlı Nohur (Nokhur) Köyü’ndeki bir mezarlık ilginç ve önemli bir
örneği sunar (Çakır: 2014, 217). Mezarlıktaki ahşaptan hece taşı dediğimiz
mezar taşlarının birçoğunun üstünde koçboynuzunu görmek mümkündür
(Foto.: 89-90). Bu kadim Orta Asya Türklerinin ölen büyükleri için kurban
Sayfa 806 / 847
KARS’IN SELİM İLÇESİNDE BULUNAN KOÇ HEYKELİ FORMLU BİR
MEZAR TAŞININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
U L U S L A R A R A S I S E M P O Z Y U M
“AZERBAYCANŞİNASLIK: GEÇMİŞİ, BUGÜNÜ VE GELECEĞİ”
(Dil, Folklor, Edebiyat, Sanat, Tarih)
ettikleri koçun boynuzlarını sırığa veya kapı üstüne asmalarıyla devam eden
geleneğin devamı olarak görülmelidir (Kalafat: 1999, 129).
Koçun boynuzu Türk halı sanatının da vazgeçilmez bir unsuru
olmuştur. Gerek Orta Asya ve gerekse Anadolu’da üretilen halı, kilim, cicim
gibi ürünlerde koçboynuzu motifinin sevilerek kullanıldığı görülmektedir
(Çelik: 1999, 22.; Deniz: 2007, 28-29.; Gümüştekin: 2011, 113.; Yılmaz:
2012, 3355-3360).
Anadolu’daki koç ile ilgili adetlerin başında nişanlı gelin kıza koç
götürme hadisesi vardır. Kurban bayramlarında arefe günü büyük bir özenle
süslenen koç, gelinin baba evinde kaldığı her yıl için erkek tarafından kız
evine gönderilir.
Koç, düğün merasimlerinin de vazgeçilmez bir unsurudur. Örneğin
özellikle Ahıska Türklerinde gelinin önü bir koç ile kesilir. Şayet gelinin
gücü yeterse koçu kucaklar ve yanına alır; yoksa da gelinin babası tarafından
koçun parası ödenir (Hacılı-İdrisi: 1994, 38). Bu geleneğin Anadolu’da da
uygulandığı görülür.
Taziye yemeklerinde “k oç” kesilmesi geleneği de ölen kişinin Allah’a
kurban edilmesiyle ilişkili olabilir. Özellikle Mersin civarındaki Alevi
Türkmenler olarak bilinen Tahtacılar da cenaze yemeklerinin tamamında
koçun kurban edilmesi buna örnektir (Yıldız: 2007, 16).
Asker uğurlama törenlerinde koça Allah’a kurban olsun diye kına
yakılır ve kurban edilir; erkek evladın ise eline ya da saçına vatana kurban
olsun diye kına yakılır.
Anadolu insanı yeni bir ev ya da araba aldığında yine koçu Allah’a
kurban eder. Herhangi bir binanın inşaatında yine koç kesilir ve kanı temele
akıtılır.
Bir de “k oç katımı” törenleri vardır. Yaz aylarında dişi sürüden ayrı
tutulan koç, güz aylarının girmesiyle büyük bir törenle sürünün içine katılır
ve koyunların döllenmesi sağlanır. Bu törenlerde koçlar süslenir, aşı
boyalarıyla rengârenk boyanır. Şayet doğacak kuzunun erkek olması
isteniyorsa koçun üzerine erkek çocuk bindirilir (Boratav: 1997, 212.; Artun:
2011, 6).
Koç heykellerinin mezar taşı olarak kullanılmasına ilginç bir yaklaşım
ise Türk Halk müziğinden gelmektedir. Rumeli yöresine ait “Dr ama
Köprüsü Bre Hasan” adlı türkünün “m ezar taşlarını bre Hasan koyun mu
sandın, adam öldürmeyi bre Hasan oyun mu sandın” şeklindeki sözleri,
aslında bu geleneğin Rumeli coğrafyasında da uygulandığına işarettir.
Sayfa 807 / 847