1. CİLt mart 2018, kocaeli kartepe zirvesi 2017 uluslararasi 15 temmuz



Yüklə 13,15 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə51/232
tarix26.10.2018
ölçüsü13,15 Mb.
#75629
1   ...   47   48   49   50   51   52   53   54   ...   232

130

w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m

2011:  s.  238)  Hukuk  güvenliğiyle

14

  kastedilenin  ise;  açık,  şeffaf,  öngörülebilir 



ve anlaşılır olması gereken hukuk kurallarının, kişi ve olay ayırımı yapılmaksızın 

herkese eşit biçimde uygulanması ve bu uygulamadan bir hukuki uyuşmazlık 

çıktığı durumlarda ise, yargı birimlerinin, bağımsız, tarafsız ve adil biçimde ihtilafı 

çözmesi gerektiğine duyulan inanç ve güven olduğunu söylemek yanlış olmasa 

gerektir.

4.1. Hukuk Devleti ve Hukukun Üstünlüğü Perspektifinden Türkiye’de Yargı 

“Hukukun üstünlüğü” biçiminde anlaşılması daha gerçekçi olan “hukuk dev-

leti” ilke ve ideali, modern siyasal toplumlarda, insanın insana kul ve köle olma-

sını netice verecek mutlak itaatini men etmek suretiyle, insanların ancak huku-

ka itaat etmeleri gereğine dikkat çekmektedir. Hukukun egemenliği ve hukukun 

yönetmesi anlamlarını da içeren hukukun üstünlüğü (rule of law) ilkesiyle, güç 

ve üstünlük araçlarının ne istediğinin değil de, hukukun ne dediğinin ve nasıl 

hükmettiğinin değer ve önem taşıdığı bir toplum düzeni anlatılmak istenmek-

tedir. Adeta, bir suçun Peygamberin kızı tarafından işlemiş olması halinde bile, 

cezasını çekeceğini ifadeyle zirveleşen ayırımcılığın reddi ve eşitliğin tesisi an-

lamındaki hukuk ilkesini, her durumda bilfiil uygulayabilecek kalite standardına 

erişen bir toplum düzenine dikkat çekilmektedir. Böylesi bir hukuk ve toplum 

standardını yakalamak ve bunu sürdürülebilir kılmanın en önemli araçları ise, 

yargılama birimleri olan mahkemelerdir. Bu noktada bağımsız, tarafsız ve adil 

olan veya olması gereken mahkemelerin, hukukun üstünlüğünün en önemli te-

minat ve denetim unsuru olduğu gerçeği öne çıkmaktadır. 

Yasama ve yürütme organlarının her türlü hukuka aykırılıklarını denetleyebi-

len, bireyin diğer kişilerle ve özellikle de devletle olan ilişkilerinde ortaya çıkabi-

len ihtilafların çözümünde haklının hakkını teslim etmedeki son ve en güvenilir 

bir sığınak olarak yargı makamlarının bağımsız olması, yani hiçbir etki ve baskı-

ya maruz kalmadan kararlarını verebilmesi büyük önem arz etmektedir. (Özkul, 

2016: 203). Bu konuda 1982 Anayasası m. 9’da “yargı yetkisi, Türk milleti adına 

bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır” ve de m. 138/1’de “hâkimler görev-

lerinde bağımsızdırlar” demek suretiyle bu ilkenin benimsendiği belirtirken, m. 

138/2’de ise, “hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılma-



sında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, 

tavsiye ve telkinde bulunamaz” hükmüyle de mahkeme ve hâkimlerin bağımsız-

14

 



Doktrinde  hukuki  güvenlik  ilkesini;  bireylerin  kendilerine  uygulanacak  hukuk  kurallarını 

önceden  bilerek  davranışlarını  o  kurallara  göre  yönlendirebilme  imkânına  sahip  olmak 

şeklinde  özetlemekte,  aksi  halde  bireylerin  hukuk  güvenliği  içinde  olamayacaklarına 

dikkat çekilmektedir. (Gözler, 2017/c: 86).




131

w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m

lığından ne anlaşılması gerektiğine atıf yapılmaktadır. (Atar, 2017: 318; Tanör ve 

Yüzbaşıoğlu, 2001: 453 vd). Hâkimlerin, her nereden veya kimden olursa olsun, 

emir ve talimat baskısına maruz kalmayacakları ve hatta tavsiye ve telkin bo-

yutunda bile olsa bir etki ve baskı altına alınarak yönlendirilemeyecekleri, böy-

lece anayasal garanti altına alınmıştır. Aslında hâkimlerin bağımsızlığının, kendi 

başına bir amaç olmayıp, hâkimlerin tarafsız biçimde karar verebilmelerinin bir 

aracı  olduğu  da  unutulmamalıdır.  (Özkul,  2016:  254).  Daha  doğrusu,  hakimin 

dışarıdan gelen her türlü etki ve baskıya karşı korunmasını ifade eden bağım-

sızlığın sağlanmasından sonra ortaya çıkabilecek tarafsızlık, hâkimin yargılama 

aşamasında önyargılı hükümlerden, siyasi eğilimlerinden kaçınarak, adaletle ve 

hakkaniyete  göre  objektif  bir  şekilde,  hukuka  uygun  olarak  karar  verebilmesi 

anlamına gelmektedir. (Atay, 2013: 1138 vd.; Özkul, 2016: 204).

15

Hâkim ve mahkemelerin tarafsızlığı konusunda ise 16 Nisan referandumuyla 



kabul edilen Anayasa Değişikliğiyle, 1982 Anayasası m. 9’a, mahkemelerin ta-

rafsızlığına vurgu yapan bir ekleme de yapılmıştır. Tabii ki bu “tarafsızlık” vurgu-

sunun yapılması, bu konuya verilen önemin anayasal ifadesi olması bakımından 

önem  taşımaktadır.  Ancak  yargının  böyle  bir  tarafsızlık  vurgusu  yapılmasaydı 

dahi, mahkeme ve hâkimlerin kararlarını verirken, hem kendilerinin hem de çöz-

mekle yükümlü oldukları uyuşmazlığın taraflarının inanç, dünya görüşü ve si-

yasal eğilimlerinin etkisinde kalmaksızın objektif biçimde hareket etmeleri yine 

gerekecekti. Kimsenin, kendi davasının hâkimi olamayacağı, davanın taraflarıyla 

bir akrabalık veya menfaat ilişkisi bulunan hâkimin ya kendisinin veya tarafların 

isteğiyle davadan el çektirilebileceği (redd-i hakim) gibi hususlar, yargı kararları-

nın hep hakkaniyet ve adaletle tecelli edebilmesi noktasında hukukun yer verdiği 

evrensel  ilkelerdendir.  Mevzuatta  ve  hukuk  teorisinde  yargının  bu  bağımsızlık 

ve tarafsızlığına yer verilmesi ne kadar önemliyse, bu ilke ve kuralların mevzuat 

maddelerinde yer alan süslü edebi manifestolar olmaktan çıkarak, bizzat hukuk 

uygulamasıyla hayata geçmesi ise ondan daha da önemlidir. Çünkü ne kadar 

harika ve adilane yazılmış da olsa hukuk kurallarının kendi kendine uygulanma 

kabiliyetleri olmayıp, bir hukuk uygulayıcısının, uyuşmazlık halinde ise hâkimin 

takdir ve yorumuyla etki ve gücünü göstereceği açıktır. Hukuk uygulayıcısının, 

özellikle de hâkimin bilgi ve tecrübesinin yanı sıra, iyi niyetli, dürüst ve hakkani-

yete uygun yapacağı yorumun, adaleti sağlamada ciddi katkıları olacaktır. Zaten 

yargı birimlerinin bağımsızlık ve tarafsızlığıyla varılmak istenen asıl hedefin de 

“adalet” değeri olduğu noktasında şüphe yoktur. En geniş anlamıyla; her şeyi 

15

 

Bu  anlamda  tarafsızlık,  yargının  bir  özelliği  değil,  onun  özü  olarak  görülmektedir. 



Tarafsızlığını yitirmiş bir makam “yargı organı” olarak nitelendirilemez. (Özkul, 2016: 215).


Yüklə 13,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   47   48   49   50   51   52   53   54   ...   232




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə