A'dan Z'ye Felsefe


NIETZSCHE, FRIEDRICH (1844-1900)



Yüklə 1,64 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə55/77
tarix20.01.2022
ölçüsü1,64 Mb.
#83020
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   77
A\'dan Z\'ye Felsefe - Alexander Moseley ( PDFDrive )

NIETZSCHE, FRIEDRICH (1844-1900)
Nietzsche’yi okumak insanda kitlelerin üzerine yükselmek,
sıradan insan sürülerinin ahlakını bir kenara atmak, dini
reddetmek, üzerinde “Tanrı öldü” yazan bir tişört giymek,
hayata kafa tutmak, eksantrik bir sanatçı veya bir askeri
diktatör olmak, sağda solda koca posbıyığıyla kendini pek
önemser, kibirli bir tavırla dolaşmak ve Wagner’i dinlemek
gibi istekler uyandırır. Ama Nietzsche’nin kendisi aklını
kaçırmış ve kötürüm olmuş bir insan oldu hayatının sonunda.
Franz Schubert gibi yaratıcı yeteneğini bir telaş içinde saçtı
ve her ne kadar kimse Nietzsche’nin frengiden mi, difteriden
mi, tifodan mı muzdarip olduğunu bilmiyorsa da, 1889’da
çöktü ve hayatının geri kalan yıllarını sürünerek yaşadı.
Schubert’te de olduğu gibi, o devasa yapıtında insan zihninin
normal insan kapasitesinin sınırlarına ve belki de ötesine
doğru bir zorlanması ile karşı karşıya kalıyoruz. Vaktinden
önce gelişmiş ve parlak bir temelden hareketle yukarı ve
dışarı doğru harikulade bir edebi akışla yazılan


yapıtlarının takdir edilmesi için okumaya bir bardak şarabın
ve opera müziğinin eşlik etmesi en iyisidir.
Friedrich Nietzsche Lutherci bir ailenin çocuğu olarak doğdu,
teoloji ve klasik filoloji okudu, babasının ölümünden sonra
ailenin kadınları ve gittiği yatılı okul olan Almanya’nın en
prestijli okulu Pforta tarafından yetiştirildi. Ya kadınların
kendisine yönelttiği ilgiden ya da bir Rus feministi olan Lou
Salome ile ilişkisinin başarısızlığından (ve Cosima Wagner’e
yönelik karşılıksız ilgisinden) dolayı, çok ciddi şekilde kadın
düşmanı oldu. Kadınları küçümsüyor ve erkeklerin kontrolü
altında daha aşağı bir konumda tutulmaları gerektiğini iddia
ediyordu. Peygamberi Zerdüşt, insanın kadınlar arasında
dolaşırken kamçısını eksik etmemesi öğüdünü verir.
Bazı açılardan, filozofların kendilerine özgü önyargılarını
görmezlikten gelmeyi başarabilmeliyiz. Nietzsche
yazarlığında kadınlara karşı çok saldırgan olmakla birlikte, iyi
yetiştirilmiş biri olarak günlük hayatında kibar ve nazikti.
Yine de kadınlıktan umut kesmek Nietzsche’ci bir etosa
maalesef uygun düşüyor: Burada dünyayı yöneten güçlü irade
sahibi aristokrat erkekler kendi erkekliklerini ve erdemlerini
ortaya koymak için kitleleri ve kadınları çiğner geçer, yeni bir
ahlak ve yeni bir insanlık yaratırlar; bunlar
İJbermensch*tirler, süpermendirler, üstün insandırlar: eli
ayağı tutmayan, hasta bir Neitzsche’nin asla erişemeyeceği
bir konum. Nietzsche’nin biyografisinden zihni ile kalemi
arasında harikulade bir bölünme sezilir. Sanki
savaş oyunlarında her yeri fetheden acımasız imparatorun
arkasında kişisel bilgisayarının dünyasından çıktığında
yumuşacık, alçak sesle konuşan bir oğlan çocuğu varmış gibi.


Bir harika çocuk gibi 24 yaşında profesörlük unvanı verilen
Nietzsche ilk yapıtını bunun hemen ardından
yayınlayacaktı. Nietzsche, kadim Yunan kültüründen,
Schopenhauer’den ve çağdaşı ve dostu olan besteci Richard
Wagner’den etkileniyordu. Aslında uzun yıllar boyunca
Wagner’e hayran kaldı. Onun besteleri ve karşılıklı
konuşmaları Nietzsche’nin ilk çalışmalarını etkilemiştir. Daha
sonra dostlukları bozulduğu halde, Nietzsche ona olan
hayranlığını hiç yitirmedi. Nietzsche’ci Über-menseh
Wagner’in Germen kahramanlarına benziyordu. Muhtemelen
felsefe tarihinde bir idealin operadan esinlendiği ilk örnektir
bu. İnsan, günümüz felsefecilerinin Spice Girls’den
etkilendiği bir durumu biraz zor tahayyül ediyor. Wagner’in
Siegfri-ed operası hayatı, döngülerini, trajedilerini felsefi bir
vizyon ile ele alır. Mükemmel insan Übermensch gibi,
mükemmel trajedi de Apollon ve Dionisos’ta cisimleşen
Yunan ruhlarındaki ikilik kaynaşınca ortaya çıkar. Apollon
aklı, bireyselliği, düzeni ve zihni temsil eder. Faal bir
kişiliktir, bir kahramandır. Apollon’u benimsersek, yaşamın
kargaşasının üzerine bir şal örterek daha düzenli bir hayat
vizyonu sunabiliriz. Dionisos ise ilkel duyguları,
kendiliğindeni iği, tensel liğe teslimiyeti, bireyselliğin toplu
bir sefahat coşkusu içinde erimesini temsil eder. Dolayısıyla
ürkütücüdür. Onun ruhunu benimsemek, hayatın
derinliklerine ve dehşetine, hatta hiçliğe uzanmak demektir.
Her iki vizyon da gereklidir, Sanat yoluyla kendimizi
dönüştürebiliriz. Yunanlar hayatın tehlikeli ve pamuk ipliğine
bağlı olduğunu biliyordu (biz de bilmeliyiz bunu). Ama
Dionisos ile Apollon’u birleştiren bu tür sanat aracılığıyla
kendimizi ortaya koyabiliriz. Sanat metafizik kavrayışın,
dünyayı algılamanın bir aracıdır. Müzik bizi mitlere götürür;


trajedi hayatın en sonunda ölümle ve dağılmayla biteceğini
anlamamıza yardım eder. Bunlar birlikte mükemmel bir ikili
oluştururlar: Doğru biçimde, felsefi bir yönelişle yapılırsa,
bize metin olmayı öğretir, Apollon’u ve onun biçimin ve
güzelliğin zihinlerimiz için bir allama pullama, bir güvenlik
sağlama aracı olduğu yönündeki ısrarını anlatarak hiçliğin
dehşetini gösterir.
Nietzsche’ye göre, Yunan kültürü Sokrates’in felsefe
yapmaya ve Atmalılara fikirlerini yaymaya başlamasından
hemen önce, Aiskilos ve Sofokles’in trajedilerinde doruğuna
ulaşmıştı. Ondan sonra Yunan ideali Sokrates’in
rasyonalizasyonlarıyla yıkılıyordu. Bunun beraberinde hayat
dolu tarzlarını ortaya koymanın bir yolu olarak dünyaya
estetik biçimde bakış tarzları da geriliyordu. Sokrates her şeyi
akılcı tarzda, bilimsel olarak açıklamak istiyordu.
Nietzsche’ye göre bu Dionisos-Apollon birleşmesinin kilit
önem taşıyan ahengini ve gücünü bozuyordu. Böylelikle
Sokrates aklın Dionisos’vari terk edilmesini vc inim-nın
gözlerini dipsiz uçuruma dikmesini reddetmiş oluyordu.
İçgüdü ve sezgi yerini akılcı ve psikolojik analize
bırakıyordu. Bu andan itibaren» sanat ve insanlık için önemli
ne varsa Sokratik bir karakter taşıyacaktı. Evet, iyimser ve
akılcıydı gerçekten de; ama hayati önem taşıyan Dionisos
unsuru ve hakiki trajedi eksik kalıyordu. Tabii Wagner’e
kadar. Wagner Helenik dünyanın parlaklığının yeniden
doğuşunu temsil ediyordu. Onun operalarında hayatın
bütünüyle anlamsız olduğu bilinci, müzik aracılığıyla bir kez
daha Apollon’un ferahlatıcı şalıyla örtülmüş biçimde ortaya
çıkar.


Nietzsche Hıristiyanlığı hayat karşıtı olarak görüyor, zayıf
olanları yüceltmesini ve merhameti bir ahlaki estetik olarak
öne sürmesini insanlığın karşısındaki en büyük tehlike olarak
değerlendiriyor ve reddediyordu. Bir kez estetik-metafizik
düşüncesinin ötesine geçtiğimizde, Nietzsche’nin felsefesine
ve ününe Deccal {Der Antichrist) başlıklı çalışmasındaki şu
sözü damga vurmuştur: “Tanrı öldü”. Din kitlelere verilen bir
sus payıdır ve erişilebilecek en yüksek insanlık biçimi olan
aristokratik birlik ve güçlülük idealini zayıflatır. Sokrates’in
felsefesi de, (entelektüel açıdan Platonik gelenekten birçok
şey alan) Hıristiyanlığın felsefesi de iki ayrı dünyanın (bu
dünya ve öbür dünya, yani cennet) varlığına dayanan bir sahte
metafizik geliştirirler. Bu tür bir metafizik insanın kafasına
aittir. Peki ya insan kafasını kesmek zorunda kalsa, dünya
nasıl bir yer olurdu? Var olan tek şey, içinde bulunduğumuz,
karşı karşıya olduğumuz gerçek dünyadır. Benzer biçimde,
devlet ve demokrasi, her ne kadar kitlelerin enerjisinin ve
öfkesinin boşalması için bir kanal oluşturuyor ve böyle-ce
Übertnensch'in üzerinde yükselebileceği göreli olarak sağlam
bir taban yaratıyor olsa da, aristokratik ideal insanın
ulaşabileceği kültüre düşmandır.
Yani Tanrı’yı terk etmemiz, beylik ve vülger olan her şeyi bir
kenara bırakmamız, geleneksel ahlakların iyisi ve
kötüsünün ötesine geçerek kendi kaderlerini kendileri
oluşturacak yeni insanlar olmamız isteniyor. Böyle Buyurdu
Zerdüşt kitabında, Ni-etzsche dağdan inerek şiirsel ve eleştirel
bir üslupla modern hayatı araştıran arketip bilge olur.
Moderniteyi içi boş ve zayıf bulur. Nihilizmi, hayata karşı bir
kayıtsızlık yaratır. Ahlakı, ikiyüzlü bir tarzda din tarafından
kitleleri güçlendirmek ve aramızdaki büyük adamların altını


oymak için körüklenen, hayatı imha edecek bir hınç,
merhamet ve suçluluk temelinde kurulur. İçinde ateş olanlar
Übermensch olmaya çaba göstermelidir. Kendilerine
gerçekten hâkim olabilecek bu tür kişiler sayıca azdır.
Modern kültür ise bu tür insanları teşvik eden uygun bir
yetişme ortamı değildir.
Nietzsche’nin geç döneminde geliştirdiği düşünceler arasında
temel bir başka unsur ebedi tekerrürdür: Olan her şey
yeniden ve yeniden olacaktır. Bir bakıma bu, dipsiz uçuruma
bakma cesaretini göstermemiz gerektiği yolundaki talebiyle
akrabadır (bu arada, ama dikkat edin, dipsiz uçurum da size
bakıyor olabilir diye yazmıştır). Bu hayatımızı anlamayı
başardığımızı ima eder. Eğer yaptığımız her şey ebediyen
tekerrür edecekse, acaba farklı düşünür, farklı davranır
mıydık? Nietzsche bunun hayatın görünür amaçsızlığı
karşısında çökmektense potansiyelimizi gerçekleştirmek için
yeterince teşvik edici bir şey olduğunu düşünüyordu.
Übermensch dipsiz uçurumu ve ebedi tekerrürü
kucaklamalıydı.
Nietzsche’nin çalışmaları, kendisinin reddedeceği biçimde
kendi nihilizmini davet ediyordu. O insanlığa, ya da onun en
iyi bireylerine, dünyaya karşı kendi yaşam güçlerini ortaya
koyma-lan, Schopenhauer’in dünyevi kötümserliğine
kendilerini teslim etmemeleri için bir yol yaratmaya
çalışıyordu. Nihilizm kısmen hakikat hakkında
söylediklerinin içinde okuyucunun da görebileceği
epistemolojik nihilizmden kaynaklanır: Olgular diye bir şey
yoktur, sadece yorumlar vardır (peki bu cümleyi nasıl
yorumlayacağız?). Benzer biçimde, ahlak da sadece


fenomenlerin ahlaki olarak yorumlanmasıdır. Eğer olgular
kabul edilemez şeylerse ve tek araç karşılaştığımız şeylerin
yorumu ise, o takdirde o karşılaşmayı kucaklamalıyız:
Söylem aracılığıyla ilişkiye geçmeli, belirli bakış açıları
temelinde birbirimize karşı galip gelme çabası yerine
konuşma ve felsefe yapmanın çoğulluğundan haz almalıyız.
Bu kısa gözden geçirmede, Nietzsche’nin düşüncelerinin çok
büyük bir bölümünü bir kenara bırakmak zorunda kaldık.
Bunların bir sürüsü aforizmalarda dile gelir. Yoğunlaştığımız
nokta Nietzsche’nin metafizik için geliştirdiği estetik vizyon
oldu. Bu vizyon opera aracılığıyla bir felsefi vizyon
oluşturma çabası olarak benzersizdir.

Yüklə 1,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   77




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə