Sultan II. Abdülhamid’in Eğitim Politikalarının Mali Bir Veçhesi: Evkâf-ı Münderisenin Maarife Terki
TAED
57* 1843
belirtilmişti.
17
Söz konusu talimatın yürürlüğe girmesinden hemen önceki günlerde konunun,
Babıali’nin olduğu kadar taşra bürokrasisinin de gündeminde olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü
1882 yılının Ağustos ayında Maarif Nezâreti’nden sadarete yazılan bir arzda Diyarbekir’de
münderis vakıfların maarif idaresi tarafından elde edilmeye çalışılması üzerine evkâf
memurlarının bu girişime engel olarak nihai kararın beklenmesinin tavsiye edildiği belirtilmiş
ve ne yapılması gerektiği konusunda görüş istenmişti. Sadaret’ten Nezâret’e yazılan cevapta ise
münderis vakıflarla ilgili talimatın henüz layiha hükmünde olduğu, hakkında irade çıkması
üzerine yürürlüğe gireceği ve ondan sonra gerekli bilgilendirmelerin yapılacağı ifade edilmişti.
18
4 Ekim 1882 tarihli EMT’nin girişinde, Osmanlı ülkesine dört yüzden ziyade rüştiye
mektebi açılmış olmasına rağmen bunların yeterli olmadığı, sayısı zaten az olan sıbyan
mekteplerinin eğitim usullerinin yetersiz olduğu hususları üzerinde durulmuştur. Bundan dolayı
memleketin her tarafında sıbyan mekteplerine ihtimam gösterilerek İstanbul’daki iptidâî
mektepler gibi daha modern birer eğitim yuvaları olmalarına çalışıldığı ifade edilmiştir. Ancak
devletin imkânlarının bu okulların masrafını kaldırmaya el vermediği de ortaya konarak başka
bir finans kaynağının temin edilmesinin lüzumuna vurgu yapılmıştır. Bu anlayıştan hareketle
toplumun ihtiyaçlarını gideren pek çok hayrat ve müberratın zaman içinde yok olma derecesine
geldiği, dönemin ihtiyaçlarına cevap veremediği ve şunun bunun elinde şahsi menfaate müncer
olduğu gibi gerekçeler sıralanmıştır. Bu türden münderis (yok olmuş) hayratın gelirlerinin
haksız kazanç sahiplerinden kurtarılıp hayırlı bir amaca yönlendirilmesi gerekmektedir. Böylece
hayır sahiplerinin de asıl amaçları olan sevaba nail olacakları belirtilmiştir. Hangi tür vakıfların
münderis sayılacakları ise şu açıklamalarla ifade edilmiştir: Tevliyetler (vakıf yöneticilikleri) ya
irsî bir surette evladiyet üzeredir ya da sadaka tevliyeti suretiyledir. Evladiyet üzere olan
tevliyetlerde gelirler vâkıfın tahsis ettiği yöne (meşrûtun-leh) sarf olunacağından bu tür
vakıflara müdahale zaten uygun değildir. İkinci sınıf olan sadaka tevliyetinde ise mütevelliler
padişah tevcihi ile mutasarrıf olmuşlardır. Bunlardan hayrat ve müberratı mevcut olanları ya da
münderis olup da cami, medrese, mektep, çeşme ve köprü gibi herkesin yararlandığı birimleri
bulunan vakıflar imar ve ihya ettirilir. Vakfın fazla gelirlerinden uygun bir miktarı mütevellisine
tahsis edilir ve kalan kısmı maarif sandığına nakledilir.
19
Buradan anlaşıldığı üzere mütevelliliği
evladiyet üzere olan vakıflarda devletin denetim ve teftiş dışında bir müdahalesi söz konusu
17
BOA. MF. MKT. 66/95 (1298.M.27/30 Aralık 1880)
18
BOA. İrade Dâhiliye (İ. DH.) 862/69033 (1299.Za.8/21 Eylül 1882). Münderis vakıfların maarif idarelerince ilhakı
yolunda çıkarılan resmi ilan için
bk. Mahmud Cevad,
Maarif-i Umumiye Nezareti, s. 190.
19
EMT, s. 2-3.
1844
* TAED
57
Yakup KARATAŞ
değildir. Yani zamanla soyları kesilmiş mütevellilerin vakıflarının ya da artık kullanılamaz
hâlde bulunan kervansaray gibi münderis ve metruk yapıların vakıflarının padişah tarafından
sadaka tevliyeti üzere başkalarına tevcih edilmiş olanları Evkâf-ı Münderise kapsamında ele
alınmıştır. Bu tür vakıfların asli hâllerine dönüştürülmesindense eğitim alanında kullanılmasının
daha önemli olduğu da göz önüne alındığında bunların maarife tahsisi daha makul görülmüştür.
Talimattaki bu tanım ve tahsislere bakıldığında ve taşradaki uygulamalar da hesap
edildiğinde vakıf hukuku ve muamelatı açısından oldukça karmaşık bir sürecin başlayacağını
tahmin etmek zor olmaz. Nitekim talimata göre münderis vakıfların tespit edilmesi ve
gelirlerinin idaresi için her yerde birer meclis kurulması kararlaştırılmıştır. Başkanlığını maarif
müdürlerinin yapacağı bu meclislerde memleket eşrafı ve hamiyet erbabından garazsız ve
istikamet sahibi üçer aza, bir sandık emini ve bir kâtip bulunacaktır. Sancak ve büyük kazalarda
bu meclislerin şubeleri bulunacak ve azalar fahri olarak hizmet verecektir. Meclislerin başlıca
görevleri; maarif sandığına ait olan miktarın ayarlanması, vakıf gelirlerinin idaresi, vakıf
arazilerinden gelen gelirlerin düzgün bir şekilde toplanması, sandıkta her sene biriken paranın
ayrıntılı muhasebesinin görülmesi, biriken parayla ne kadar okul yapılacaksa bunun vilayet
idare meclisine bildirilmesi ve verilecek karar üzerine icabının yapılması şeklinde özetlenmiştir.
Vali, defterdar, mutasarrıf, kadılar ve müftüler de bu meclislerin çalışmalarında hususi nezaret
ve yardımda bulunacaklardır.
20
EMT münderis sayılacak vakıflar ve bu vakıfların gelirlerinin
idaresini bu şekilde tespit etmiştir. Bu tespitlere göre memlekette maarif ve evkâf alanlarında bir
seferberliğin başladığına hükmetmek gerekir.
Talimatın yayınlanmasından on dört gün sonra Dâhiliye Nezâreti’nden Maarif ve Evkâf
Nezâretleri ile Meşihat ve Divan-ı Hümayun’a yazılan bir tezkirede münderis vakıflar hakkında
talimatta ortaya konan hususlar özet şeklinde geçilerek talimatın vilayetlere ve müstakil
mutasarrıflıklara da gönderildiği ifade edilmiştir. Mevzu ile alakalı tüm birimlerin talimatın
içeriğine uygun hareket etmelerinin padişah emri olduğu üzerinde durulmuştur.
21
Münderis vakıfların maarife terk ve tahsisi hususunda devletçe atılan adımların
vilayetlerce de desteklenmesi gibi bir zorunluluk vardı. Zira uygulamanın amacına ulaşabilmesi
için merkez ve taşra birimlerini koordineli çalışması gerekmekteydi. Yukarıda Dâhiliye
Nezâretinin bu anlamda tüm vilayet ve müstakil sancaklara bu yolda birer genelge gönderdiği
ifade edilmişti. 19 Kasım 1882’de yani talimattan iki buçuk ay sonra Maarif Nezâretinden yine
20
EMT, s. 3-6.
21
EMT, s. 8-9.