Atatürk üNİversitesi TÜRKİyat araştirmalari enstiTÜSÜ dergiSİ Sayı / Number 57 Güz / Autumn 2016



Yüklə 16,6 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə151/158
tarix20.08.2018
ölçüsü16,6 Mb.
#63698
1   ...   147   148   149   150   151   152   153   154   ...   158

Osmanlı Pedagoglarında Disiplin, Ödül ve Ceza Fikirlerine Dair Örnekler         

 

       



TAED 

57* 1879


 

 

Muallimler ceza verirken şu noktalara dikkat etmelidir: 



1. Ceza işlenen suç ile orantılı olmalıdır. 

2. Ceza çok sık verilmemelidir. 

3. Cezalar tedricen verilmeli, önce hafif cezalardan başlanmalıdır. 

4.  Verilen  ceza  suç  ile  irtibatlı  olmalıdır.  Kavga  eden  çocuğu  oyun  arkadaşlarından 

mahrum etmek gibi (Cemil,1326, s. 121). 

Eğitimde dayak ve şiddete kesinlikle karşı çıkan Abdullah Vehbi Bey, eğitimde ceza ve 

şiddet yerine tembih ve güzel muamelenin tercih edilmesi taraftarıydı. Zira öğrencilere ikincisi 

ile yaklaşmak her zaman daha çabuk sonuca götürebilir (Vehbi,1315, s. 6). 

Musa  Kâzım  Bey,  eğitimcilerin  ceza  verme  konusuna  ödülden  daha  fazla  titiz 

davranmalarını  istemekteydi.  Nasıl  ki  mahkemelerde  suçlunun  cezası  için  delil  aranıyorsa, 

okulda  da  suçluların  cezası  delil  ile  sabit  olmadığı  sürece  öğrenciye  ceza  verilmemelidir. 

Aslında öğrenciye ceza vermek son çare olarak başvurulacak bir iş olmalıdır. Öğretmen bunun 

için öğrenciyle güvene dayalı bir ilişki geliştirmeli, kendini öğrenciye sevdirmelidir. “Şakirdan 

ile  muallim  beyninde  hüsn-i  itimad  hâsıl  olunca  mücazata  müstahak  ve  kabahiye  nadiren 

tesadüf olunur.” (Kâzım, 1310, s. 21). 

Musa  Kâzım  kanaatince  her  şeye  rağmen  öğrenciye  ceza  verilmesi  kaçınılmaz  hâle 

gelirse,  öğretmen,  daha  önce  hak  etmiş  olduğu  mükâfatın  verilmemesi,  oynanan  oyunlardan 

mahrum edilmesi, okul paydosunda yarım saat okul mahzeninde tutulma,  teneffüslerde sınıfta 

yalnız  olarak  ders  çalıştırılması,  bir  hafta  okuldan  uzaklaştırma  ve  nihayet  okuldan  kaydının 

silinmesi  gibi  cezalara  başvurabilir.  Ancak  eğitimci  talebenin  öğrenim  hayatını  olumsuz 

etkileyecek  cezalardan  kaçınılmalı;  fakat  onun  gücüne  gidecek  cezaları  vermelidir.  Misal 

öğrenciler geometri dersine çalışmıyor ise akşam tatiline geç çıkartılabilir yahut öğrenciye daha 

zor geliyor ise bunun yerine geometri ile ilgili problemler yazdırılabilir (Kâzım, 1310, s. 22). 

Mustafa  Satı’nın  fikrine  göre  eğitim  işini  icra  edenlerin  öğrencilerin  terbiyesinde 

başarı  sağlamaları  için  onların seciyeleri  hakkında  bilgi  sahibi  olmaya  mecburdurlar.  Çünkü 

öğretmenin  öğrencilere  verdiği  herhangi  bir  emir  “maraz”

 

tabiatlı  bir  öğrencide  farklı, 



mülayim  tabiatlı  bir  öğrencide  farklı  tesirler  bırakır  (Satı,1325,  s.  332).  Mücazat  (Ceza)  ve 

mükâfat  (Ödül)  konusu  da  bu  çerçevede  değerlendirilebilir.  Bazı  öğrencileri  birincisi, 

bazılarını ikincisi daha çok etkiler. 



1880

* TAED


 

57            

 

     


         

 

 



                                      Hamza ALTIN 

 

Bir hekim nasıl hastasının rahatsızlığını teşhis edip ona göre tedbir alıyorsa, öğretmen 



de öğrencisinin seciyesini bilip ona göre gerekli tedbiri almalıdır (Satı,1325, s. 333). 

Eğitimde  ceza  ve  ödül  konularına  en  fazla  mesai  harcayan  pedagoglardan  biri  de 

Süleyman Paşazade Sami Bey idi. Ona göre çocukların muallim hakkındaki sevgileri ona hoş 

görünememek  korkusunu  ortaya  çıkarır.  Bu  korku  ile  “Mücazat  korkusu”nu  birbirine 

karıştırmamak lazımdır.  İkincisi faydasız ve çirkin bir şeydir. Ancak bazı çocuklar vardır ki 

huysuz  ve  terbiyesizdirler.  Bunları  muallime  hoş  görünmek  gibi  bir  kaygıları  yoktur.  Bu 

gibilere  küçük  mükâfatlarda  fayda  etmez  tek  çare  usulüne  uygun  ceza  yöntemine 

başvurmaktır.  Söz  konusu  öğrencilerle  başa  çıkmak  için  bir  öğretmene  lazım  olan  şey 

metanettir (Sami, 1328, s. 200). 

Sami  Bey,  mücazat-ı  cismaniyenin  mutlaka  okuldan  kaldırılması  gerektiğine 

inanmaktaydı bunun gerekçesini ise şu şekilde açıklamaktaydı: 

Mücazat-ı  Cismaniye  korkusuyla  hareket  eden  bir  çocuk,  görünüşte  yaptığı  şeyler  ne 

kadar kusursuz olursa olsun hatta mükemmel derecede ortaya bir şeyler koymuş olsun, gerçekte 

hiçbir olumlu şey yapması mümkün değildir. Onu kötülükten alıkoyan korkusudur yoksa nefsi 

ıslah  olmamıştır  ve  uygun  ortam  bulduğunda  kötülük  yapmaktan  vazgeçmez.  Söz  konusu 

cezanın  aile  içinde  uygulanmasına  ise,  “Pek  o  kadar  mahzuru  olmadığı”  yönünde  fikir  beyan 

etmekte idi (Sami, 1328, s. 203). Sami Bey, okulda aç bırakmak, ayakta beklemek gibi cezalara 

da karşı çıkmaktaydı (Sami, 1328, s. 211). 

Sami Bey’in düşüncesine göre, bazı “Büsbütün bozuk tabiatlı” öğrenciler vardır ki ödül 

ne  olursa  olsun  onların  düzelmesi  mümkün  olmaz.  Bu  tür  öğrenciler  için  eğitimcinin  cezaya 

başvurmaktan başka çaresi yoktur. Ceza öğrencileri ders çalışmaya, dik başlıları yola getirmeye 

ve  uygunsuz  davranışların  kötü  neticelerini  göstermeye  hizmet  etmelidir.  Ayrıca  muallim, 

öğrenciye  ceza  verirken  okulun  kuralları  dışına  çıkmamalı,  daha  önce  konulan  kural  neyi 

gerektiriyorsa o cezayı vermelidir. Ceza verir iken amacın “Tecziye değil, tadil ve ıslah” olduğu 

unutulmamalıdır (Sami, 1328, s. 205). 

Sami Bey, eğitimcilerin öğrencilere bedeni acı veren ceza vermesine karşı çıkmakta idi. 

Eğitimci  ceza  olarak  kırgınlığını,  hoşnutsuzluğunu  belli  eden  davranışlar  içerisine  girmeliydi. 

Sami Bey, ceza ile öğrenciyi uyarı ve tembih etmeyi amaçlamaktaydı (Sami, 1328, s. 211). Ona 

göre muallim, ceza konusunda şunlara dikkat etmeliydi: 



Yüklə 16,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   147   148   149   150   151   152   153   154   ...   158




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə