Osmanlı Pedagoglarında Disiplin, Ödül ve Ceza Fikirlerine Dair Örnekler
TAED
57* 1881
1. Bir okulda ceza nadir olarak verilmelidir. Aksi takdirde çocuklar cezaya alışırlar ve
cezaya ehemmiyet vermemeye başlarlar. Ceza sık verildiği takdirde öğrenciler bunu bir oyun
eğlence hâline getirebilirler.
Cezaların nadir verilmesi demek, öğrencilerin bazı kusurlarını, kötü hareketlerini
görmeme anlamına gelmemelidir. Bilakis öğretmen, öğrencilerin hiçbir uygunsuz fiillerine
kayıtsız kalmamalıdır. Fakat arzu olunan cezai durumların az olması ve hatta ortadan
kalkmasıdır. Burada görev yine öğretmene düşmektedir. Öğretmen, öğrenciye okulu ve tahsili
sevdirmelidir. “Bir mektepte cezaların çokluğu sırf muallimin kusurudur. Muallim talebeyi ele
alamamış, onları zabt ve idare etmesini bilememiş demektir” (Sami, 1328, s. 212). Öğretmen,
öğrenciyi defalarca ikaz ettikten sonra kendisini düzeltmezse ceza vermelidir (Sami, 1328, s.
213).
2. Cezalar Yararlı Olmalıdır. “ Cezalar müfid olmalıdır, yani vaki’ olan hatayı tashih
itmekle beraber, çocukların fikir ve kalbini tadil ve ıslah ve talim ve terbiyelerini ikmal ve
itmam edecek şeyler olmalıdır”. Mesela, birbiriyle anlam bağı olmayan alakasız kelimeleri,
manasız cümleleri, sonu gelmeyen şiirleri kopya ettirmek gibi cezalar faydasız ve gülünçtür
(Sami, 1328, s. 213).
Öğrenciye, ceza olarak yazı kopya ettirilecekse bu yazının faydalı bilgiler içermesi,
öğrencinin yazdıklarından bir şeyler öğrenmesi şarttır (Sami, 1328, s. 214).
3. Ceza makul olmalıdır. Akla mantığa uygun olmalı, çocuğun yaşı ve gücüne uygun
olmalıdır. Ceza için verilen zaman ile cezanın kendisi mütenasip olmalıdır. Ayrıca çocuğun ruh
ve beden sağlığına zarar verecek cezalardan kaçınılmalıdır (Sami, 1328, s. 214).
4. Ceza, hiddet edilmeyerek, hilm ile tatbik edilmelidir. Bundan olayın üstünden zaman
geçmesi ve öğretmenin yatışması anlaşılmamalıdır. Bilakis cezayı gerektirecek suçun üzerinden
zaman geçmesi, cezanın geciktirilmesi cezanın etkisini ortadan kaldırır. Bununla birlikte
öğretmen sakin olmalı soğukkanlılığını muhafaza etmelidir (Sami, 1328, s. 215).
5. Cezalar kati olmalıdır. Muallim verdiği bir cezadan talebenin tepkisi üzerine geri
dönmemeli, değiştirmemeli ve ilk verdiği cezayı icra etmelidir. Bu sebeple öğretmen arkasında
duracağı bir cezayı seçmelidir. Öğrenciler cezaya itiraz ettiği zaman öğretmen sükûnetini
muhafaza etmeli, soğukkanlılığını korumalı, şiddete yönelmemeli ama nihayet kendi sözünü
dinletmelidir (Sami, 1328, s. 216).
1882
* TAED
57
Hamza ALTIN
Sami Bey, eğitimcilerin verebilecekleri cezalar hakkında görüşlerini açıkladıktan sonra
öğretmenlerin öğrencilere verebilecekleri cezaları şu şekilde sıralamaktaydı:
1. İhtar ve tevbih: Çocukluktan kaynaklanan bazı hafif kusurların karşılığı olan bir ceza
türüdür. Özel olarak bir öğrenciyi olduğu gibi bir sınıfı uyarmakta mümkündür. Yalnız başına
bir öğrenciyi uyarmak daha faydalıdır. Öğretmen ihtar ve tevbih olarak öğrencinin sınıf
içerisindeki yerini geçici olarak değiştirebilir (Sami, 1328, s. 217).
2. Aferin istirdâdı: Çocukların daha önce almış oldukları aferin ve tahsin varakalarını
geri almak anlamında bir cezadır. Sami Bey, hem maddi hem manevi bir zarar olarak
değerlendirdiği bu cezayı, öğretmenlerin öğrenciler ağır bir suç işledikleri zaman vermelerini
istemekteydi (Sami, 1328, s. 218).
3. Bir ismi levha-i şereften silmek: Bir ay önce ismi şeref levhasına yazılan öğrencinin
ikinci ay zarfında oldukça ağır bir hata yapması durumunda ismi şeref levhasından çıkarılır.
Öğrenci, sonraki aylarda kendisini düzeltir, derslerinde gayret gösterirse ismi şeref levhasına
tekrar yazılır (Sami, 1328, s. 218).
4. Yazı cezasıyla beraber tevkif: Öğrenciyi ders zamanı dışında okulda veya sınıfta
alıkoymak anlamına gelen bu cezaya çarptırılan öğrenci, cezasını çekerken boş durmamalı,
kendisine verilen ödevi yapmamış veya çok kötü yapmışsa tekrar yapması sağlanmalıdır.
Öğretmen, söz konusu öğrenciye bir matematik problemi çözdürebilir; yahut güzel bir yazıyı
kopya ettirebilir (Sami, 1328, s. 218).
5. Tard: Diğer cezalardan uslanmayan çocuğun okuldan geçici olarak uzaklaşmasının
diğer öğrencilere faydası olacağı kanaati öğretmende hasıl oluyorsa bu ceza icra edilmelidir. Bir
öğrencinin okuldan kesin tardı ancak öğrencinin ebeveynine haber verilerek Maarif Nezaretince
yapılabileceğinden, öğretmen öğrenciyi sadece geçici olarak okuldan uzaklaştırabilir ki
umumiyetle bu ceza çocuğun düzelmesine kâfi olur (Sami, 1328, s. 219).
Sonuç
Disiplin, ödül ve ceza kavramlarının eğitimdeki yeri her zaman önemsenmiş ve
tartışılagelmiştir. Esasen söz konusu kavramları da kapsayan, modern anlamda pedagoji
tartışmalarına Osmanlı’da Tanzimat döneminde rastlanmaya başlandı. II. Abdülhamid ve II.
Meşrutiyet devrinde de pedagoglar konuyu tartışmaya devam ettiler.
Osmanlı Pedagoglarında Disiplin, Ödül ve Ceza Fikirlerine Dair Örnekler
TAED
57* 1883
Selim Sabit, söz konusu kavramları Tanzimat döneminde eğitimcilerin gündemine
getiren isim oldu. II. Abdülhamid devrinde Musa Kâzım, Melekzade Fuad, Abdullah Vehbi gibi
isimler disiplin, ödül ve ceza kavramlarını eserlerinde tartıştılar. II. Meşrutiyet devrinde eğitim
ile ilgili kalem oynatanlar da konuya sessiz kalmadılar. Sabri Cemil, Halide Edip, Süleyman
Paşazade Sami eserlerinde disiplin, ödül ve cezanın eğitimdeki yeri hakkında dönemin muallim
ve muallimelerinin bilgi sahibi olmasını sağladılar. Her üç devirde konuyu ele alan isimler aynı
zamanda okullarda ders de vermekteydiler. Yani saha hakkında bilgi sahibi ve konuyla ilgili
pratiği, tecrübesi olan kimseler idiler.
Adı geçen eğitimcilerin konuya yaklaşımları, günümüz modern eğitim bilimiyle büyük
oranda örtüşmektedir. Zamanımızda konunun uzmanları da disiplini eğitim-öğretimin olmazsa
olmaz öğelerinden saymaktadırlar. Aynı şekilde ödül ve ceza konusu da hâlâ eğitimcilerin
meşgul olduğu kavramlardır. Osmanlı pedagogları disiplin, ceza ve ödül meselelerinde çağdaş
halefleriyle birçok konuda aynı fikirde idiler. Bununla ilgili bazı örnekler vermek gerekirse:
Ceza ve ödülün çocuğun yaşına uygun olması fikrindeydiler. Cezanın genç bireyin
izzet-i nefsini kırmaması, ödülün de şımartmamasını önemsemekteydiler. Faydası olmayan ceza
ve ödülü men etmekteydiler. Ödül ve cezanın çok sık başvurulan eğitim-öğretim yöntemi
olmasına karşıydılar. Ödül ve cezanın talebenin yaptığı davranışlarla müsemma olmasını
önemsemekteydiler. Öğretmenin öğrencilerin tepkileri karşısında kararlı olmasını; fakat
soğukkanlılığını muhafaza ederek şiddetten kaçınmasını salık vermekteydiler.
Kaynaklar
Abdullah, V. ( 1315). Usûl-i ibtidaî yahut muallimlere rehnüma. Trabzon.
Akyüz, Y. (2001). Türk eğitim tarihi. İstanbul: Alfa Yayıncılık.
Altın, H. (2009). II. Abdülhamid ve II. Meşrutiyet devirlerinde öğretmen yetiştirme meselesi.
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Altın, H. (2013). II. Meşrutiyet devri pedagoglarından Sabri Cemil ve Amelî Fenn-i Tedris’i.
Turkish Studies, 8(2), 19-35.
Altın, H. (2013). Kilisli Rıfat’ın hocalarından Selim Sabit Efendi ve meslektaşlarına öğütleri. I.
Uluslararası Muallim Rıfat Kilis ve Çevresi Sempozyumu. 16-17 Mayıs, 199-214.
Berkes, N. (2002). Türkiye’de çağdaşlaşma (Yayına Hazırlayan: Ahmet Kuyaş). İstanbul: YKY.
Dostları ilə paylaş: |