D ü Ş Ü n c e d ü n ya s I n da



Yüklə 1,74 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə64/113
tarix22.07.2018
ölçüsü1,74 Mb.
#58351
1   ...   60   61   62   63   64   65   66   67   ...   113

139
S
İ Y A S E T   V E  
K
Ü L T Ü R  
D
E R G İ S İ
yere gitmeye maddi iktidarının olmadığını ve belki kabre de göçebileceğini belirterek, 
arkadaşından yardım istiyordu. Eğer Rusya’dan çıkmayı başarırsa Kaşgar’a mı, ya da 
Afganistan’a mı gitmesinin daha iyi olacağını soruyordu. Rızaeddin Fahreddin dertliydi, 
dertlerini Abdürreşid İbrahim’e yazdığı bu mektubunda şöyle anlatıyordu: “Bizim kendi 
halkımızda fikir, himmet, ahlak ve hamiyet kabilinden şeyler iflas etti. Aramızdaki ihtilaf 
ve iftirâk (ayrılma, dağılma) günden güne artıp güçlenmektedir. Biz şimdi ‘O gün insan 
kardeşinden ana-babasından, karısından ve çocuklarından kaçar.’ sözünü şu dünyadaki 
vaktimizde gördük.” Rızaeddin Fahreddin mektubunda kıyameti tarif ediyordu.
Şubat  1936’nın  başlarında  Rızaeddin  Fahreddin  rahatsızlandı.  Bütün  çocukları 
etrafa dağılmış ve hanımı da iyice ihtiyarlamıştı. Onlara bakacak kimse bulunmadığı için 
bakıcı tutmak zorunda kaldılar. Fakat aldığı maaştan ödediği vergiler nedeniyle eline pek 
bir şey kalmıyordu. Bu nedenle kitaplarını Müftülüğe satarak ömrünün son günlerini 
biraz olsun rahat içinde geçirmeyi düşündüyse de Müftülük çok az bir paraya onun yıllar 
boyu topladığı kitaplarını aldı. Artık son güne yaklaştığını hissetmiş olmalı ki arkadaşı 
Keşşaf Tercümani’ye vasiyetini yazarak verdi:
“Vakit gelip, dünyadan gitsem, başlarına gelen birinci facia olduğu için çocuklarım 
dehşet  içinde  ne  yapacaklarını  bilmeyip,  aciz  kalırlar.  Bunun  için  vefatımdan  sonra 
defin  işlerimi  sana  havale  ediyorum.  Çocuklarıma  yapılması  gerekenleri  anlatırsın. 
Cenaze  namazımı  Cihangir  Ahund  (Abzigildin)  kıldırır.  Bundan  sonra  Müslüman 
mezarlığına götürüp, kendin mezara yerleştirirsin. Defin tamamlandıktan sonra Kur’an 
okursun. Müslüman kardeşlerimin hakkını helal etmesini istersin. Cenaze masraflarını 
kitaplarımdan  bana  kalan  paradan  sarf  edersin.  Diniye  Nezareti’ne  bıraktığım  birer 
nüshası  bulunan  el  yazması  kitaplarımdan  imkân  olduğu  vakit  bastırırsınız.  Basım 
sırasında tashihleri sen kendin yaparsın.”
Hastalığı  iyice  ağırlaşmaya  başlayınca  hükûmet  doktorlara  “nasıl  olsa  da 
iyileştirin” diye emir verse de iki-üç hafta yattıktan sonra 12 Nisan 1936 tarihinde vefat 
etti. Cenaze namazı 15 Nisan 1936 tarihinde kılınarak Ufa Müslüman mezarlığına, çok 
küçükken ölen iki oğlunun yanına, kendi vasiyeti üzere defnedildi.
Böylece Rızaeddin Fahreddin’in 78 yıllık sevinçlerle, çilelerle ve acılarla dolu yaşamı 
sona ermiş oldu. Onun vefatı dönemin basınında hiç yer almadı. Sağlığında, dünyanın 
tanıdığı meşhur bir kişi olduğu için ondan intikam alamayan komünistler, vefatından 
sonra hemen büyük oğlu Abdurrahman’ı tutukladılar ve 1937 yılında kurşuna dizdiler. 
İkinci oğlu Abdülahat da ağabeyi gibi 1938 yılında kurşuna dizildi. Rızaeddin Fahreddin 
komünist dönemde yapılan baskı ve zulümlerle ilgili bir şey yazmadı. 
Tatarların  ilk  diplomalı  tarihçisi  Aziz  Ubeydullin’dir.  Kaynaklarda  adı  Gaziz, 
Aziz ve Eziz, soyadı Gubeydullin ve Ubeydullin olarak geçer. Asıl ismi Abdülaziz’dir. 
Tataristan’ın  başkenti  Kazan’da  bir  tüccar  ailesinin  ilk  çocuğu  olarak  27  Haziran 
1887’de dünyaya gelmiştir. İlk eğitimini 1895-1904 yılları arasında Kazan’daki Halidiye 
Medresesi’nde  aldı.  Medresede  dinî  bilimlerin  yanı  sıra  iyi  derecede Arapça  öğrendi. 
Özel  bir  hocadan  da  Farsça  dersleri  aldı.  Öğrenciler  arasında  yapılan  münazaralara 


140
D
Ü Ş Ü N C E  
D
Ü N Y A S I N D A  
T
Ü R K İ Z
aktif  olarak  katılarak  topluluk  önünde  konuşma  yapma  becerisini  geliştirdi.  Arapça 
ve Farsça eserler vasıtasıyla Platon, Aristo, Sadî, Firdevsî’yi, Türkçe eserler vasıtasıyla 
Batı literatüründen La Fontaine, D. Defoe, J. Verne, Volter ve J. J. Rousseau hakkında 
bilgi sahibi oldu. Bu eserleri okuduktan sonra Batı edebiyatına olan ilgisi daha da arttı. 
Ancak Batı edebiyatından Türkçeye çok fazla eser tercümesi bulunmadığından Rusça 
öğrenmeye  karar  verdi.  Ancak  “yoldan  çıkacağı”  gerekçesiyle  Rusça  öğrenmesine 
medresedeki hocaları karşı çıktı. Aziz’in ısrarı neticesinde babası bir Başkurt öğrenciden 
kardeşi Abdülkadir ile birlikte özel Rusça ve matematik dersleri almalarına müsaade 
etti.  Başkurt  öğrencinin  üniversite  hakkında  anlattıkları  Aziz’in  dünyasını  değiştirdi. 
Ailesi tüccar ya da din adamı olmasını arzularken o 1906 yılından itibaren dışardan lise 
imtihanlarını vermeye başladı ve 1908 yılında Kazan Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne 
kaydoldu. Bu fakültede bir yıl okuduktan sonra hocaları kendisinde tarihe olan ilgiyi 
keşfederek, onu tarih fakültesine geçiş yapmaya teşvik ettiler. Tarih fakültesinde okurken 
Alimcan  Barudî’nin  Kazan’daki  meşhur  Muhammediye  Medresesi’nde  tarih  dersleri 
de  vermeye  başladı.  1914’te  Kazanlı  zenginlerden  Muhammed  Şakir  Kazakov’un 
lisede okuyan kızı Rabia ile evlendi. 1915’te meşhur tarihçi Şihâbüddîn el-Mercânî’nin 
100.  doğum  yıldönümü  için  hazırlanan  Mercânî  (Kazan  1915)  isimli  almanağı  Keşşaf 
Tercümanî, Şeher Şeref, Abdurrahman Ömerî, Abdullah İsmetî ve Tahir İyasî ile birlikte 
hazırladı. Eserin basılmasını babası Salih Ubeydullin’in maddî olarak destekledi. Aziz 
bu almanağa “Mercânî’nin tarihi hizmetleri” ve “Mercânî’nin ulum, fünun ve sanaiye 
bakışı” adında, hacimli iki makale yazdı. Bu eser günümüzde de Şihâbüddîn el-Mercânî 
hakkında hazırlanmış en temel eser olma özelliğini korumaktadır. 1916’da üniversiteden 
Moğol Tarihi İçin Marko Polo isimli bitirme teziyle mezun oldu. Aziz Tatarlar arasında tarih 
fakültesini bitiren ilk diplomalı tarihçidir. Diplomayla birlikte aldığı birinci dereceden 
zadegan rütbesine rağmen, Kazan valisi Kazan’da yaşamasını uygun görmediğinden, 
Kazakistan bozkırlarının kuzeyinde bulunan ve küçük bir şehir olan Troitsk’e gitmek 
zorunda kaldı ve 1917 İhtilaline kadar bu şehirde öğretmenlik yaptı.
İhtilalden sonra Troitsk şehrinden Kazan’a dönerek 1917-1918 eğitim yılında çeşitli 
medreselerde  İslam  tarihi  dersleri  verdi  ve  daha  sonra  bu  ders  notlarını  Tarihi  Edyan 
adında kitaplaştırdı (Kazan 1918). Bu eser Rusya Türk-Tatarları tarafından yazılmış ilk 
peygamberler tarihi olması açısından ehemmiyet arz etmektedir. Eserin II. ve III. ciltlerinin 
de yazılması planlanmışsa da gerçekleşememiştir. Ubeydullin 1919-1921 yılları arasında 
Kazan Üniversitesi Rusya Tarihi Bölümünde yüksek lisansını tamamladı ve 1925 yılına 
kadar Kazan’daki çeşitli enstitülerde tarih dersleri verdi.
Yeni  kurulmuş  olan  Azerbaycan  Sovyet  Sosyalist  Cumhuriyeti  Halk  Maarif 
Komiserliği, ihtiyaç duyduğu millî kadroların hazırlanmasında büyük sıkıntılarla karşı 
karşıya kalmıştı. Bu nedenle millî kadroların yetiştirilmesi için ihtiyaç bulunan Türk dili, 
edebiyatı ve tarihi ile meşgul olan âlimleri Bakü’ye davet etmeye başladılar. Türkiye’den 
İsmail  Hikmet  Ertaylan  (1889-1967),  Kırım’dan  Bekir  Sıtkı  Çobanzade  (1893-1939)  ve 
Kazan’dan Aziz Ubeydullin bu davete iştirak eden meşhur âlimlerden bazılarıdır.


Yüklə 1,74 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   60   61   62   63   64   65   66   67   ...   113




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə