İman küFÜr siniri tekfir meselesi


Peygamberler Hakkında Küfrü Gerektiren Akide



Yüklə 1,23 Mb.
səhifə6/21
tarix19.10.2018
ölçüsü1,23 Mb.
#74978
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   21

3. Peygamberler Hakkında Küfrü Gerektiren Akide

Brahmanistlerin kabul ettiği gibi nübüvvet mües­sesesini kökten inkâr etmek küfürdür.237 Çünkü onlara göre dinlerin esasını insanlara bildirmek için peygam­berler gönderilmesi imkânsızdır.238 Bu durumda Kur'-ân'da, peygamberlerin gönderildiğine dair pek çok âyet varken böyle bir iddia Kur'ân âyetini inkâr ol­maktadır.

Dehriler peygamberimizi ve diğer peygamberleri daha doğru bir ifadeyle nübüvveti inkâr ettikleri gibi Mürsiî'i (Allah'ı) da inkâr ederler.239

Peygamberlik müessesesini kabul etmekle t>era-ber peygamberlerden bazısının nübüvvetini inkar da küfürdür".240Bu sebeple Zerdüşt'ün peygamber oldu­ğunu kabullenen, fakat diğer peygamberleri kabul et­meyen Mecûsiler 241Hz. Âdem'den beri gönderilen bü­tün peygamberleri kabul etmekle beraber Hz. tsâ ve Hz. Muhammedi Allah Rasûlü tanımayarak tekzîb eden-yahûdiler"',242 peygamberimizin risâletine inanma­yan hıristiyanlar küfre düşmüşlerdir.243 İbn Hazm (v. 456/1064) bazı hıriştiyanlarm Hz. Peygamberle birlik­te Hz. Salih, Hûd ve Şu'ayb'ın da peygamberliklerini kabul etmediklerini kaydeder.244

Peygamberlerden birine ulûhiyyet isnat etmek de küfürdür. Kur'ân-ı Kerim'de zikredildiği üzere, hıris­tiyanlar Hz. îsâ'nın AÜah olduğunu söylemişler bu sebeple de kâfir olmuşlardır.245

Kadim felsefecilerin inandığı gibi her hayvan cin­sinin bir peygamberi olduğuna inanmak da küfür sa­yılmıştır.246

Nübüvveti ve peygamberimizi tasdik etmekle be­raber, peygamberler hakkında şer'i ve kat'î nasslara aykırı düşen bir takım inançlara sahip olmak da kü­fürdür. Meselâ; Hz. Peygamberin sözlerinin mânâsız ve yalan olduğuna, bu sözlerin demagoji ve dünyevî maslahatlar için söylenmiş olduğuna inanmak 247, filo­zofların dedikleri gibi, halkın kalbine korku ve ümit vermek için Hz. Peygamberin yalan söylemesinin mümkün olduğuna inanmak, 248 Hz. Peygamberin pey­gamberliğini ispat için ortaya koyduğu mucizeler ken­disine tevatüren ulaştığı halde bu mucizeleri kulak ardı edip inanmamak 249 küfür kabul edilmiştir.

İbn Teymiyye (v. 728/1328) ise velilik makamına erişmiş olan meşâyıhtan birini, Resûl-i Ekrem'den üs­tün görenin yahut böyle birinin ona itaattan müstağ­ni kalacağına inananın tevbe etmesinin gerektiğini, tevbe etmezse öldürüleceğini söyler.250

Hanefi fetva kitaplarından el-Hulâsa'da İsrâ ve Mi'râc hadisesini inkâr eden kişi için şöyle denilmek­tedir : «Eğer Mekke'den Beytul - Mukaddes'e kadar İs­râ kısmı inkâr edilirse küfür olmakta, Beytü'1-Mu-kaddes'ten daha yukarı çıkışını inkâr ise küfür ol­mamaktadır.» Bu durumda İsrâ olayını inkâr küfür­dür. Mi'râc olayını inkâr ise küfür değildir. Çünkü birincisi âyet ile sabittir, ikincisi tevatür derecesine ulaşmamış hadis ile sabittir 251


4. Kitaplar Ve Kur'ân-I Kerîm Hakkında Küfrü Gerektiren Akide

Kur'ân-ı Kerîm'in tamamını, bir kısmını, sûrele­rinden birini yahut ta bir âyetini inkâr etmek küfür­dür. 252 Bu arada Kur'ân'dan olduğuna icmâ edilmiş olan bir kelimeyi, veya mütevatir bir okuyuş tarzım inkâr etmek, 253 Kur'ân'da zikredilen şeylerin varlığı­na inanmamak, Kur'ân'a bir şey ilâve etmek, ondan olduğu kesinlikle bilinen bir harfi inkâr etmek veya değiştirmek de küfür sayılmıştır.254

Hanbelîler de Kur'ân'm çelişik ve karışık olduğu­na inanmanın, icazında ve benzerinin getirilemez ol­duğunda şüphe etmenin, Kur'ân'a değer vermemenin . veya ona bir şey ilâve etmenin küfrü gerektirdiğini söylerler 255.

Kur'ân-ı Kerîm'in tefsir ve te'vüinde yapılan ha­ta ve yanılmaların insanların değişik yorumlannm neticesi olduğunu söylemiş, usûlüne uygun yapılmış olan Kur'ân'ın tefsir ve te'vilindeki yanılma ve hata­ların ictihâd mesabesinde olduğunu kaydederek küf­rü gerektirmediğini belirtmiştik. Bunun tabii neticesi olarak kişilerin yaptıkları te'vil ve tefsirleri reddet­mek de küfür sayılmamaktadır .256

Kur'ân-ı Kerîm'in kendisi veya bir sûresi yahut bir âyeti ile alay etmek, onu küçük görmek, hafife al­mak, Allah kelâmı olduğunu göz önünde bulundur­mayarak ona gerçek değerini vermemek de küfrü ge­rektiren hallerden sayılmıştır. 257

en-Nemî sûresinin 30. âyeti hariç sûre başların­daki besmelelerin Kur'ân âyeti sayılıp sayılmamasın­da ihtilâf vardır. Bu sebeple sûre başlarındaki besme­lenin Kur'ân âyeti olmadığına inanmak küfür değil­dir. Çünkü Mâîikiîere göre sûre başındaki besmele­ler âyet değildir. Şâfi'üer ise Hanefiler ile hemfikir­dirler .Zira Hanefîlerin muhakkik âlimleri besmele­nin Kur'ân'in müstakil bir âyeti olduğu, sûrelerin ara­sını ayırmak için indirildiği görüşündedirler.258

Kur'ân-ı Kerîm dışındaki mukaddes kitaplardan, meselâ Tevrat ve İncil'den herhangi bir âyeti inkârın küfür olması ise ihtilaflıdır. înkâr edilen âyetin Al­lah katından indirilen âyet olması ihtimali bulundu­ğundan Tevrat ve incil'den bir âyetin inkârının kü­für olacağını ileri sürenlere karşılık, bu kitapların asıl hüviyetleri olan ilâhîlik vasfını kaybetmeleri ve tah­rif edilmeleri sebebiyle bunlardan herhangi bir âyeti inkârın küfür olmadığı belirtilmiştir. 259 Kur'ân-ı Ke­rim dışındaki mukaddes kitapların bu durumunu göz-önünde bulunduran Peygamber efendimiz «Ehl-i ki­tap size bir haber verdiğinde onu tasdik de etmeyin, iezkib de etmeyin.»260 buyurmuşlardır.

Kelâm kitaplarında uzunca münakaşası yapılan ve kişiyi küfre düşürüp düşürmeyeceğinde ihtilâf edi­len bir başka mesele de Kur'ân-ı Kerîm'in hadis ve mahlûk kabul edilmesi inancıdır. Bilindiği gibi bütün mezhepler Allah'ın mütekellim olduğunda müttefiktirler. Fakat Allah'ın kadim ve gayr-ı mahlûk bir kelâm sıfatı ile mi mütekellim, yoksa hadis ve yaratıl­mış bir kelâm ile mi mütekellim olduğunda ihtilâf etmişlerdir. Hanbelîler Allah kelâmı olan Kur'ân'm ses ve harfleriyle birlikte ezelî olduğunu ileri sürer­ken, 261 buna karşılık Mu'tezile Kur'ân'm. mahlûk oldu­ğunu, Allah Teâlâ'nın sesleri ve harfleri yaratması, Levh-i Mahfûz'da yazılanlara şekil vermesi mânâsın­da mütekellim olduğunu 262savunmuştur. Ehl-i sünnet-kelâmcılan ise, yaratılmamış olan kelâm-ı nefsinin Allah Teâlâ'nın zâtı ile kâim ve ezelî olduğunu, fakat kelâm-ı nefsiye delâlet eden seslerin, harflerin ve iba­relerin hadis ve yaratılmış; âyet ve sûrelerin birleş­mesinden meydana gelen ve Hz. Peygambere indiri­len Kur'ân-ı Kerim'in kelâm-ı lâfzî 263 olduğunu kabul etmiştir. 264 Bu durumda Mu'tezile kelâm sıfatını ehl-i sünnetin yaptığı gibi, nefsi ve lâfzî gibi ikiye ayırma­makta onu bir mefhum kabul etmektedir. Onlara gö­re kelâm hadistir. Fakat Allah'ın zâtı ile kâim değil­dir. Cibril'in şahsıyla veya Levh-i Mahfûz'la kâimdir. Bu durumda Allah'a mütekellim denilmesi mecazî­dir. Cebrail'de ve Levh-i Mahfûz'da kelâmı yaratma­sıdır.

Mezhepler arasındaki, Allah kelâmı olan Kur'ân'-m mahlûk veya gayr-ı mahlûk olmasındaki ihtilâf grupların birbirini tekfir etmelerine sebep olmuştur. Başta İmam Ebû Hanife Cv. 150/767), Ebû Yûsuf (v.182/798), İmam Muhammed (v. 189/805) 265ve Ahmed b. Hanbel (v. 241/855) 266 olmak üzere, îmam el-Eş'ari (v. 324/936) ,1267) ve el-Beyâzî (v. 1098/1687) 268 gibi ehl-i sünnete mensup pek çok âlim Allah kelâmı olan Kur'-ân'ın mahlûk olduğu inancına sahip olanları tekfir etmişlerdir.

Allah kelâmı olan Kur'ân'ın yaratılmış olduğu inancına sahip Mu'tezileyi tekfir eden ehl-i sünnet kelâmcıları Hz. Peygambere nisbet edilen «Kur'ân Allah kelâmıdır, yaratılmış değildir. Kim onun yara­tılmış olduğunu söylerse Allah'ı inkâr etmiş olur» sö­zünü delil getirmişlerdir. Halbuki 'Alî el-Kâri'nin (v. 1014/1606) Şerhul - Fıkhı'l - Ekbsr ve Şerhu'ş-Şi­fâ' isimli eserlerinde kaydettiği gibi hadîs diye nakle­dilen bu sözün aslı yoktur, sonradan uydurulmuş-turı. 269 Ayrıca el-Kütübü's - Sitte ile ed-Dârimi'nin (v. 255/869) es-Sünen'i, Ahmed b. Hanbel'in (v.241/855) el-Müsned'i ve İmam Mâlik'in (v. 179/795) el-Muvat-ta'mda bu mealdeki hadîslere rastlamak ta mümkün değildir. el-Âmidî (v. 631/1233) ile el-Cürcânî (v. 816/ 1413) de mezkûr hadîsin âhâd olduğunu, itikatta de­lil sayılamayacağını ileri sürerek, Kur'ân-ı Kerim hakkındaki inançlarından dolayı Mu'tezileyi tekfirin yersiz olduğunu söylerler. 270

Kanaatımızca Mu'tezile ile Ehl-i sünnet kelâmcı-lan arasında Kur'ân'm mahlûk olup olmaması nok­tasındaki ihtilaf, kişiyi küfre düşürecek bir ihtilâf de­ğildir. Çünkü Mu'tezile et-Teftâzânî'nin (v. 793/1390) dediği gibi kelâm-ı nefsinin hadis ve mahlûk olduğu­nu kabul etmemektedir. Buna karşılık Ehl-ı sünnet de sözler ve harflerden müteşekkil Kur'ân'm kadim ol­duğunu ileri sürmemekledir. 271Bu sebepledir ki, îmam Ebû Hanîfe (v.150/767) ve diğer âlimlerin «Kur'ân'ın yaratılmış olduğuna hükmedenin kâfir olacağına» da­ir fetvalarının küfrân-ı nimet mânâsına te'vil edilme­si uygun olur. Yoksa fetvada geçen küfür, İslâm top­lumundan, dinden ve imandan çıkmak mânâsında değildir. 272


Yüklə 1,23 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   21




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə