Brahmanistlerin kabul ettiği gibi nübüvvet müessesesini kökten inkâr etmek küfürdür.237 Çünkü onlara göre dinlerin esasını insanlara bildirmek için peygamberler gönderilmesi imkânsızdır.238 Bu durumda Kur'-ân'da, peygamberlerin gönderildiğine dair pek çok âyet varken böyle bir iddia Kur'ân âyetini inkâr olmaktadır.
Dehriler peygamberimizi ve diğer peygamberleri daha doğru bir ifadeyle nübüvveti inkâr ettikleri gibi Mürsiî'i (Allah'ı) da inkâr ederler.239
Peygamberlik müessesesini kabul etmekle t>era-ber peygamberlerden bazısının nübüvvetini inkar da küfürdür".240Bu sebeple Zerdüşt'ün peygamber olduğunu kabullenen, fakat diğer peygamberleri kabul etmeyen Mecûsiler 241Hz. Âdem'den beri gönderilen bütün peygamberleri kabul etmekle beraber Hz. tsâ ve Hz. Muhammedi Allah Rasûlü tanımayarak tekzîb eden-yahûdiler"',242 peygamberimizin risâletine inanmayan hıristiyanlar küfre düşmüşlerdir.243 İbn Hazm (v. 456/1064) bazı hıriştiyanlarm Hz. Peygamberle birlikte Hz. Salih, Hûd ve Şu'ayb'ın da peygamberliklerini kabul etmediklerini kaydeder.244
Peygamberlerden birine ulûhiyyet isnat etmek de küfürdür. Kur'ân-ı Kerim'de zikredildiği üzere, hıristiyanlar Hz. îsâ'nın AÜah olduğunu söylemişler bu sebeple de kâfir olmuşlardır.245
Kadim felsefecilerin inandığı gibi her hayvan cinsinin bir peygamberi olduğuna inanmak da küfür sayılmıştır.246
Nübüvveti ve peygamberimizi tasdik etmekle beraber, peygamberler hakkında şer'i ve kat'î nasslara aykırı düşen bir takım inançlara sahip olmak da küfürdür. Meselâ; Hz. Peygamberin sözlerinin mânâsız ve yalan olduğuna, bu sözlerin demagoji ve dünyevî maslahatlar için söylenmiş olduğuna inanmak 247, filozofların dedikleri gibi, halkın kalbine korku ve ümit vermek için Hz. Peygamberin yalan söylemesinin mümkün olduğuna inanmak, 248 Hz. Peygamberin peygamberliğini ispat için ortaya koyduğu mucizeler kendisine tevatüren ulaştığı halde bu mucizeleri kulak ardı edip inanmamak 249 küfür kabul edilmiştir.
İbn Teymiyye (v. 728/1328) ise velilik makamına erişmiş olan meşâyıhtan birini, Resûl-i Ekrem'den üstün görenin yahut böyle birinin ona itaattan müstağni kalacağına inananın tevbe etmesinin gerektiğini, tevbe etmezse öldürüleceğini söyler.250
Hanefi fetva kitaplarından el-Hulâsa'da İsrâ ve Mi'râc hadisesini inkâr eden kişi için şöyle denilmektedir : «Eğer Mekke'den Beytul - Mukaddes'e kadar İsrâ kısmı inkâr edilirse küfür olmakta, Beytü'1-Mu-kaddes'ten daha yukarı çıkışını inkâr ise küfür olmamaktadır.» Bu durumda İsrâ olayını inkâr küfürdür. Mi'râc olayını inkâr ise küfür değildir. Çünkü birincisi âyet ile sabittir, ikincisi tevatür derecesine ulaşmamış hadis ile sabittir 251
4. Kitaplar Ve Kur'ân-I Kerîm Hakkında Küfrü Gerektiren Akide
Kur'ân-ı Kerîm'in tamamını, bir kısmını, sûrelerinden birini yahut ta bir âyetini inkâr etmek küfürdür. 252 Bu arada Kur'ân'dan olduğuna icmâ edilmiş olan bir kelimeyi, veya mütevatir bir okuyuş tarzım inkâr etmek, 253 Kur'ân'da zikredilen şeylerin varlığına inanmamak, Kur'ân'a bir şey ilâve etmek, ondan olduğu kesinlikle bilinen bir harfi inkâr etmek veya değiştirmek de küfür sayılmıştır.254
Hanbelîler de Kur'ân'm çelişik ve karışık olduğuna inanmanın, icazında ve benzerinin getirilemez olduğunda şüphe etmenin, Kur'ân'a değer vermemenin . veya ona bir şey ilâve etmenin küfrü gerektirdiğini söylerler 255.
Kur'ân-ı Kerîm'in tefsir ve te'vüinde yapılan hata ve yanılmaların insanların değişik yorumlannm neticesi olduğunu söylemiş, usûlüne uygun yapılmış olan Kur'ân'ın tefsir ve te'vilindeki yanılma ve hataların ictihâd mesabesinde olduğunu kaydederek küfrü gerektirmediğini belirtmiştik. Bunun tabii neticesi olarak kişilerin yaptıkları te'vil ve tefsirleri reddetmek de küfür sayılmamaktadır .256
Kur'ân-ı Kerîm'in kendisi veya bir sûresi yahut bir âyeti ile alay etmek, onu küçük görmek, hafife almak, Allah kelâmı olduğunu göz önünde bulundurmayarak ona gerçek değerini vermemek de küfrü gerektiren hallerden sayılmıştır. 257
en-Nemî sûresinin 30. âyeti hariç sûre başlarındaki besmelelerin Kur'ân âyeti sayılıp sayılmamasında ihtilâf vardır. Bu sebeple sûre başlarındaki besmelenin Kur'ân âyeti olmadığına inanmak küfür değildir. Çünkü Mâîikiîere göre sûre başındaki besmeleler âyet değildir. Şâfi'üer ise Hanefiler ile hemfikirdirler .Zira Hanefîlerin muhakkik âlimleri besmelenin Kur'ân'in müstakil bir âyeti olduğu, sûrelerin arasını ayırmak için indirildiği görüşündedirler.258
Kur'ân-ı Kerîm dışındaki mukaddes kitaplardan, meselâ Tevrat ve İncil'den herhangi bir âyeti inkârın küfür olması ise ihtilaflıdır. înkâr edilen âyetin Allah katından indirilen âyet olması ihtimali bulunduğundan Tevrat ve incil'den bir âyetin inkârının küfür olacağını ileri sürenlere karşılık, bu kitapların asıl hüviyetleri olan ilâhîlik vasfını kaybetmeleri ve tahrif edilmeleri sebebiyle bunlardan herhangi bir âyeti inkârın küfür olmadığı belirtilmiştir. 259 Kur'ân-ı Kerim dışındaki mukaddes kitapların bu durumunu göz-önünde bulunduran Peygamber efendimiz «Ehl-i kitap size bir haber verdiğinde onu tasdik de etmeyin, iezkib de etmeyin.»260 buyurmuşlardır.
Kelâm kitaplarında uzunca münakaşası yapılan ve kişiyi küfre düşürüp düşürmeyeceğinde ihtilâf edilen bir başka mesele de Kur'ân-ı Kerîm'in hadis ve mahlûk kabul edilmesi inancıdır. Bilindiği gibi bütün mezhepler Allah'ın mütekellim olduğunda müttefiktirler. Fakat Allah'ın kadim ve gayr-ı mahlûk bir kelâm sıfatı ile mi mütekellim, yoksa hadis ve yaratılmış bir kelâm ile mi mütekellim olduğunda ihtilâf etmişlerdir. Hanbelîler Allah kelâmı olan Kur'ân'm ses ve harfleriyle birlikte ezelî olduğunu ileri sürerken, 261 buna karşılık Mu'tezile Kur'ân'm. mahlûk olduğunu, Allah Teâlâ'nın sesleri ve harfleri yaratması, Levh-i Mahfûz'da yazılanlara şekil vermesi mânâsında mütekellim olduğunu 262savunmuştur. Ehl-i sünnet-kelâmcılan ise, yaratılmamış olan kelâm-ı nefsinin Allah Teâlâ'nın zâtı ile kâim ve ezelî olduğunu, fakat kelâm-ı nefsiye delâlet eden seslerin, harflerin ve ibarelerin hadis ve yaratılmış; âyet ve sûrelerin birleşmesinden meydana gelen ve Hz. Peygambere indirilen Kur'ân-ı Kerim'in kelâm-ı lâfzî 263 olduğunu kabul etmiştir. 264 Bu durumda Mu'tezile kelâm sıfatını ehl-i sünnetin yaptığı gibi, nefsi ve lâfzî gibi ikiye ayırmamakta onu bir mefhum kabul etmektedir. Onlara göre kelâm hadistir. Fakat Allah'ın zâtı ile kâim değildir. Cibril'in şahsıyla veya Levh-i Mahfûz'la kâimdir. Bu durumda Allah'a mütekellim denilmesi mecazîdir. Cebrail'de ve Levh-i Mahfûz'da kelâmı yaratmasıdır.
Mezhepler arasındaki, Allah kelâmı olan Kur'ân'-m mahlûk veya gayr-ı mahlûk olmasındaki ihtilâf grupların birbirini tekfir etmelerine sebep olmuştur. Başta İmam Ebû Hanife Cv. 150/767), Ebû Yûsuf (v.182/798), İmam Muhammed (v. 189/805) 265ve Ahmed b. Hanbel (v. 241/855) 266 olmak üzere, îmam el-Eş'ari (v. 324/936) ,1267) ve el-Beyâzî (v. 1098/1687) 268 gibi ehl-i sünnete mensup pek çok âlim Allah kelâmı olan Kur'-ân'ın mahlûk olduğu inancına sahip olanları tekfir etmişlerdir.
Allah kelâmı olan Kur'ân'ın yaratılmış olduğu inancına sahip Mu'tezileyi tekfir eden ehl-i sünnet kelâmcıları Hz. Peygambere nisbet edilen «Kur'ân Allah kelâmıdır, yaratılmış değildir. Kim onun yaratılmış olduğunu söylerse Allah'ı inkâr etmiş olur» sözünü delil getirmişlerdir. Halbuki 'Alî el-Kâri'nin (v. 1014/1606) Şerhul - Fıkhı'l - Ekbsr ve Şerhu'ş-Şifâ' isimli eserlerinde kaydettiği gibi hadîs diye nakledilen bu sözün aslı yoktur, sonradan uydurulmuş-turı. 269 Ayrıca el-Kütübü's - Sitte ile ed-Dârimi'nin (v. 255/869) es-Sünen'i, Ahmed b. Hanbel'in (v.241/855) el-Müsned'i ve İmam Mâlik'in (v. 179/795) el-Muvat-ta'mda bu mealdeki hadîslere rastlamak ta mümkün değildir. el-Âmidî (v. 631/1233) ile el-Cürcânî (v. 816/ 1413) de mezkûr hadîsin âhâd olduğunu, itikatta delil sayılamayacağını ileri sürerek, Kur'ân-ı Kerim hakkındaki inançlarından dolayı Mu'tezileyi tekfirin yersiz olduğunu söylerler. 270
Kanaatımızca Mu'tezile ile Ehl-i sünnet kelâmcı-lan arasında Kur'ân'm mahlûk olup olmaması noktasındaki ihtilaf, kişiyi küfre düşürecek bir ihtilâf değildir. Çünkü Mu'tezile et-Teftâzânî'nin (v. 793/1390) dediği gibi kelâm-ı nefsinin hadis ve mahlûk olduğunu kabul etmemektedir. Buna karşılık Ehl-ı sünnet de sözler ve harflerden müteşekkil Kur'ân'm kadim olduğunu ileri sürmemekledir. 271Bu sebepledir ki, îmam Ebû Hanîfe (v.150/767) ve diğer âlimlerin «Kur'ân'ın yaratılmış olduğuna hükmedenin kâfir olacağına» dair fetvalarının küfrân-ı nimet mânâsına te'vil edilmesi uygun olur. Yoksa fetvada geçen küfür, İslâm toplumundan, dinden ve imandan çıkmak mânâsında değildir. 272
Dostları ilə paylaş: |