Kiş 2012 / sayi 60 01-18 bilig



Yüklə 3,67 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə49/115
tarix24.12.2017
ölçüsü3,67 Kb.
#17770
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   115


 Dinç, Turan, Halow, 18. Asır Türkmen Şairi Azadi’nin Türkmenlerin İktisadi ve Toplumsal Hayatına… 

 
124 
• 
bilig 
KIŞ 2012 / SAYI 60 
bilir, belirli ölçülerde adaletin olması, sağlığı koruma, eğitim vs. şeklinde dev-
let yardımı sağlanabilir. Üretken güçlerin geliştirilmesiyle belirli ölçüde iktisadi 
ve toplumsal gelişme katedilebilir. Ağır vergi yükünün yok edilmesi, tarımın, 
ticaretin, şehir planlamasının, köprü ve yol yapımının geliştirilmesi gibi iktisa-
di ve toplumsal faaliyetler ile devletin toplum hayatındaki iktisadi fonksiyo-
nunun artırılması önem arz etmektedir. Bu faaliyetlerin gerçekleştirilmesiyle 
halkın yaşam düzeyi iyileşebilirdi.  
Vergi ve maliye ilişkileri 
Türkmen şairi, ağır vergilere karşı gelerek, idarecilere vergilendirmenin 
adaletli olması konusunda çağrıda bulunmuştur. “Yüklü miktarda verginin 
iktisadı tahrip ettiğini” ifade etmiştir. Eserinde adaletsiz vergi koyan idare-
cilerin görüntüsünü çizmiştir. Bu idareciler yönetiminde çiftçiler, sadece 
vergiyi ödeyemeyecek dereceye değil, varlıklarını dahi sürdüremeyecek 
seviyeye düşmüşlerdi.  
Azadi, devletle hazineyi ve vatandaşla onun refahını birbirinden ayırıyor-
du. Ona göre; devlet vatandaşın refahının artması için tüm tedbirleri alma-
lı ve vergilendirmede adalet ilkesine uyarak, halkın yaşam şartlarının iyi-
leşmesine yardım etmelidir. Hükümdarın servetinin hakiki göstergesi 
onun hazinesi olmayıp, halkının refahıdır. Dolayısıyla, “halkın varlıklı 
olmasını sağlayamadan ve memnuniyetini kazanmadan hazineyi tamam-
lamak mümkün değildir” (Azady 1962: 48).  
Maly jemg etmek miýesser bolmady, 
Tä kişi älemni magmur kylmady. 
Malı cem etmek müyesser olmadı, 
Ta kişi alemi ma’mur kılmadı. 
Azadi, devlet hazinesinin vatandaşı perişan ederek tamamlanamayacağını 
anlamıştır.  “İstibdat, saltanatı temelinden sarsıyor, ülkenin servetini yok 
ediyor diyordu. Padişahın serveti zor durumunda ona kuvvetli destek olan 
halkıdır” (Azady 1962: 59)
 
diyerek vatandaşlarını perişan ederek servetini 
artıran idarecileri akılsız saymıştır.  
Patyşanyň zulmudyr kökün gazan
Jöwridir hem mülki-esbabyn bozan. 
Padişahın zulmüdür kökünü kazan, 
Cevridir hem mülk-i esbabın bozan. 
Mülki-esbap bu ragaýatdyr aňa, 
Bes ýaman günde hemaýatdyr aňa.” 



 Dinç, Turan, Halow, 18. Asır Türkmen Şairi Azadi’nin Türkmenlerin İktisadi ve Toplumsal Hayatına…
 •
 
125 
• 
KIŞ 2012 / SAYI 60 
bilig 
Mülk-i esbab raiyattır ona, 
Pes kötü günde himayettir ona. 
Ayrıca, vatandaşın ihtiyacı için imar, fakirlere maddi yardım vs. amacıyla 
hazineden kaynak tahsis edilmesine ilişkin talebi de ilgi çekicidir.      
“Köküni gaýym kylan munlar turur,  
Mülküni daýym kylan munlar turur. 
Kökün kaim eyleyen bunlar durur, 
Mülkün daim eyleyen bunlar durur. 
Kylsa sarp malyn ragaýýatlar sary, 
Bolgaý ol şa patyşalar serweri.”
 
 (Azady 1962: 59). 
Harcasa malı raiyatlara, 
Olur, ol şah padışahlar serveri. 
Vergi meselelerine ilişkin görüşleri Azadi’nin devlet maliyesi hakkında 
derin bilgiye sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Azadi, halkı, iktisadi 
yönden zayıflamalarına neden olan kötü yöneticilerin koydukları ağır mali 
külfetlerden korumaya çalışmıştır. Hükümdarın sadece halkı ağır vergilerle 
perişan etmekten sakınmayıp, ülkenin imarı ve vatandaşların ihtiyacını 
temin etmekle yükümlü olduğunu düşünmüştür. Azadi’nin eserinde zekât 
konusu da ele alınmıştır. Azadi, zekât vermekten kaçınan zenginleri tahkir 
ederek ilahi ceza ile tehdit etmiş ve onları ahlaksız insanlar olarak adlan-
dırmıştır. Zekâtın zenginlerden alınıp, toplum ihtiyaçları ve fakirler için 
kullanılmasını istemiştir. “Fakirlere yardım sağlanması için zenginlerin 
zekât vermesi gerekir” (Azady 1962: 90).  
“Bes müwessa eýlemek misginlere, 
Malydan bolgaý zekât her baý era”. 
Pes yardım eylemek miskinlere, 
Maldan olur zekât tüm zenginlere. 
Söz konusu devirde Azadi, vergi ve hazine hakkındaki görüşleri ile yüklü 
miktarda vergi zulmü altında ezilen halka tercüman olmuştur.  
Para ve mal ilişkileri 
Türkmen şairi, eserinde para ve mal ilişkilerine de değinmiştir. Feodal dö-
nemde madeni para zamanla içerdiği altın veya gümüş oranının düşmesiyle 
değerini kaybetmiştir. Bu durum, feodal yöneticilerin kendi malını artırmak 
için madeni paraları yeniden basarak değerli maden içeriğini azaltmaları sonu-
cunda oluşmuştur. Madeni paranın nominal değeri onun mal hükmündeki 



 Dinç, Turan, Halow, 18. Asır Türkmen Şairi Azadi’nin Türkmenlerin İktisadi ve Toplumsal Hayatına… 

 
126 
• 
bilig 
KIŞ 2012 / SAYI 60 
gerçek değerinden farklıydı. Feodal dağınıklık döneminde her feodal yönetici 
kendi madeni parasını basmaya çalışıyordu. Sonuçta madeni para sisteminde 
karışıklık ortaya çıktı ve bu ticareti olumsuz etkiledi. Dolayısıyla, “asrın ortala-
rına doğru, halk ve halkın ileri gelenleri, madeni paranın mal hükmündeki 
geçerliliğine uygun olarak tedavüle sokulmasını talep ederek madeni paranın 
bozulmasına karşı çıkmıştır.” (Bakasowa 1961: 43).  
Azadi’ye göre, tedavülde sahte madeni para değil, saf altın kullanılmalıdır. 
Azadi’nin tedavüldeki paranın kalp değil, saf olmasını talep etmesinin nede-
ni çok nettir. “Saf altın verildiği zaman müşteri memnuniyetle alır. Altın 
sahte ise, ey hoca böyle altını müşteri nasıl alsın? Bilmeyerek alan da sonra-
dan vazgeçer ve böyle ticaretin sonu iflastır.” demiştir (Azady 1962: 105). 
“Ger berer bolsaň bu halys altyny, 
Algyjy jany bile algaý any. 
Eğer verirsen bu halis altını, 
Alan isteyerek alır onu. 
Bolsa hylaf üşbu altyn, eý hoja! 
Algyjy ol altyny alsyn nije? 
Olsa hilaf iş bu altında, ey hoca, 
Alıcı o altını nasıl alsın? 
Bilmeýen hem almyş olsa, red kylar, 
Üşbu söwda ahyry berhem bolar”. 
Bilmeyen de almış ise, reddeder, 
İşbu ticaretin akibeti yıkılır.  
Azadi, ticaretin gelişmesini engelleyen faktörleri tedavüldeki paranın sahte 
olması ve madeni paranın değerinin bozulmasında görmüştür.  Şair, ortaçağ 
düşünürlerinin büyük kısmı gibi mal-mülk hırsına ve para biriktirmeye karşı 
çıkmıştır. O’na göre, tüccarlar, tefeciler, idareciler, feodaller vb. üst tabaka 
temsilcileri mülklerini fakirlerin gözyaşları ve ızdırapları üzerine kuruyorlar-
dı. Kendi emeğiyle çalışanlar ise sefil bir hayat sürüp yoksulluk içinde yaşı-
yorlardı. “Bu durumdan müteessir olan Azadi, mal-mülk biriktiren zenginle-
re kendilerini acınacak bir akıbetin beklediğini söylüyordu. Onların aç ve 
açıkta olanı doyurmaması halinde de yüce yaratıcının kendilerini affetmeye-
ceği konusunda uyarılarda bulunuyordu.” (Bakasowa 1961: 44). Şair, mal-
mülk biriktirenleri açgözlülükle itham ederek; “Tüm dünya servetini eline 
geçirse de açgözlünün gözü doymaz” (Azady 1962: 97) diyordu.  


Yüklə 3,67 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   115




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə