•
Dinç, Turan, Halow, 18. Asır Türkmen Şairi Azadi’nin Türkmenlerin İktisadi ve Toplumsal Hayatına…
•
116
•
bilig
KIŞ 2012 / SAYI 60
iktisadi alanlarda faaliyet göstermekteydiler. “Hazar kıyısındaki stepler,
Üstyurt ve Mangışlak kurak ve tarıma elverişsizdi. Burada
Türkmenler
hayvancılıkla uğraşıyordu. Göçebe hayvan yetiştiricileri koyun, keçi, deve,
at gibi hayvanları yetiştiriyordu. Hayvancılıkla uğraşılan bölgelerde sürüle-
rin, kuyuların ve otlakların feodal mülkiyeti ataerkil düşünceyle feodal
ilişkilerin temelini oluşturmaktaydı.” (Bakasowa 1961: 13).
Hayvancılığın yanı sıra tarım Türkmenlerin hayatında önemli rol oynuyor-
du. Olumsuz hava şartlarına rağmen, Hazar kıyısındaki Türkmenler bile
yağmur, dağ pınarı, eriyen kar suyunu kullanarak tarımla uğraşmaya çalış-
mışlardı. 1726 yılında, Hazar kenarında araştırma yapan Rus seyyahı Soy-
monov, çalışmalarında; “Türkmenlerin buğday,
pirinç ve hatta pamuk yetiş-
tirdiklerini yazmıştır. Nadir Şah’ın talimatı üzerine Hazar denizinin doğu
yakasında araştırma yapan İngiliz kaptanı Vudruf, Türkmenlerin üzüm,
kavun, salatalık, havuç, soğan vb. sebze ürünlerini yetiştirdiklerini belirtmiş-
tir. Amuderya, Etrek ve Gürgen vadileri, Harezm’in bir kısmı, Murgap va-
hası ve Köpetdağ eteği bölgesi tarıma elverişliydi. Buralarda halk özellikle
göçebe veya mera hayvancılığı ile aynı zamanda tarımla uğraşıyordu. Türk-
menler buğday vs. bitkileri ekiyor, üzüm bağı ve diğer sebze ürünlerini yetiş-
tiriyor, bahçe işleriyle uğraşıyorlardı. Tarlaların sulanması
için bent, kanal,
nehir olmayan yerlerde ise yeraltı kanalları kuruyorlardı (Bakasowa 1961:
14-15)”. “Göçebeler yaz ayında göçtüğü zaman, her köy halkı akrabalık
yakınlığı esasına göre kendi çadırını aynı sırada kuruyordu. Köyün ortasına
köyün büyüğü çadırını kurardı. Sağ ve sol taraflarına ise onun yakınları
(oğulları ve kardeşleri, babanın kardeşleri ve benzerleri), sonra ise uzak akra-
baları çadırlarını kuruyordu. Yabancı çadırlar en kenarda duruyordu. Neti-
cede, yaz yerleşim yerlerinde küçük göçebe köyleri oluşuyordu. Göçebe
olanlar hayvanlarının ve kendilerinin su ihtiyacını genelde çölde kuyulardan,
dağ kenarında ise pınarlardan temin etmekteydi.” (Orazov 1972: 52).
Ahal ve Etrek’in bereketli toprakları eski yerleşik Türkmen boyları ve Av-
şarların elindeydi. Burada devam eden feodal dağınıklık, sınıflar arası şid-
detli çatışmalar, Tekelerin Etrek ve Ahal’daki toprakları ele geçirmelerini
kolaylaştırmıştır. Eski nüfus yerinden edilerek
dağlara çekilmek zorunda
kalmış veya Tekelerle karışık yaşamaya başlayarak arazi ve suyu paylaşmaya
mecbur olmuştur. “Tekelerin buraya yerleşmesi sonucu arazi ve suyun
kullanımına ilişkin “sanaşık”
2
ve “mülk”
3
şeklinde olmak üzere yeni bir
düzen oluşmuştur. Köpetdağ eteğindeki topraklar mülk yöntemiyle işleni-
yordu. Mülklerin büyük ve küçük çeşitleri vardı. Sanaşık
yöntemiyle arazi
ve su kullanımı ise Merv vahasında yaygınlaştı. Boyların güçlerini birleşti-
•
Dinç, Turan, Halow, 18. Asır Türkmen Şairi Azadi’nin Türkmenlerin İktisadi ve Toplumsal Hayatına…
•
117
•
KIŞ 2012 / SAYI 60
bilig
rip Murgap nehrini denetimde tutmaları, sulama ağını yönetmeleri ve
yenisini tesis etmeleri kolaydı. Ayrıca, ortak su organizasyonu düşmana
karşı savaş gücünün mobilizasyonunu kolaylaştırıyordu. Tekeler Merv’e
geldikten sonra, Murgap vahasının yönetim hakkı için Hive ve İran ile
mücadele etmek zorunda kaldılar (Yazlıyev, 1994: 178)”. “Nadir Şah’ın,
1730-1740 yıllarında Türkmenistan’da yaşayan Türkmenler üzerinde de
hâkimiyet kurmak istemesi yüzlerce Türkmen
ailesine zarar vermiş, sula-
ma sistemlerini bozmuştur.” (Nepesov 1950: 5).
Türkmenler’de esas olarak bilinen ziraat ve hayvancılıktan başka da geçim
yolları vardı. Hazar denizi kıyısında yaşayan halk balıkçılıkla ve aynı zaman-
da, petrol kazma, tuz çıkartma, avcılık gibi işlerle de uğraşıyorlardı. Astra-
bad, Esengulı bölgesinde, Çeleken, Ogurcalı adaları en çok balık çeşitlerinin
avlandığı bölgeler idi. Balık ve balık ürünlerini, petrolü, tuzu kendi gemile-
riyle İran’ın Astrabat, Mazenderan, Gılyan bölgelerine, Rusya’nın Astrahan
şehirlerine ihraç ediyorlardı. Türkmenler avladıkları balıkları,
tuzu Ruslara
satarak karşılığında un, elbise, çay, şeker, tabak ve çelik kazan gibi eşyalar
alıyorlardı. Çünkü deniz kıyısındaki insanların başka türlü geçim imkânı
yoktu. Rus ve Ermeni tüccarlarının getirdiği mallara, özellikle de una muh-
taçlardı. Balıkçılık ve kayıkla yük taşıma Lebap Türkmenlerine mahsus bir
olaydı. İnsanlar az çok avcılıkla da uğraşarak ailelerinin geçimini sağlıyordu.
“Türkmenlerde hayvancılık ve ziraat birbirinden ayrılmaz iki uğraş alanı
olmuştur. Bir ailede, bir köyde hangisi uygun ise onunla meşgul olunuyor-
du. Hayvanları fazla olanlar, hayvancılık; ekip-biçmeye toprak ve su bulanlar
ise tarımla uğraşıyordu.” (Niyazov 1996: 94).
Ev zanaatı Türkmenistan’da çok yaygın olmasına rağmen, en başarılı zanaatçılar
da tarımdan tamamen kopmamışlardı. Zanaat önemli ölçüde tarım
hammadde-
sinin işlenmesiyle ilgiliydi (keçe, pamuk, yün ve ipek kumaş yapımı, halı do-
kunması). Türkmenler arasında kuyumcular, tarım aletleri ve çömlek yapımı ile
uğraşan zanaatçılar bulunuyordu. Fakat zanaat aletleri yeterli olmadığından
İran’ın yakındaki eyaletlerden, Hive ve Rusya’dan getiriliyordu. “Türkmenler
bütün komşu halklarla mal, hayvan derisi ve diğer mamullerin ticaretini yapıyor
olsalar da; İran’daki Göklenler, Afgan Hanlığı’ndaki
Türkmenler, Hive’deki
Yomutlar, Buhara Türkmenleri diğer Türkmenlere göre ticaretle daha çok uğra-
şıyorlar, tüm Asya ve Rusya’nın birçok yerinde meşhur Türkmen atlarını mal ile
değiştirmek için oralara götürüyorlardı. Abdallar da karayolu üzerinden Hive,
denizyolu ile Mangışlak limanından faydalanarak Rusya ile ticaret yapıyordu
(Rahimov ve diğerleri 1992: 127)”. “Kerki, Termez, Carcov ve Buhara arasında
ise buğday ticareti yapılıyordu.” (Logofet 1909: 86).