T. C. Ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ antropoloji (SOSYAL antropoloji) anabiLİm dali



Yüklə 1,25 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə62/80
tarix22.07.2018
ölçüsü1,25 Mb.
#58208
1   ...   58   59   60   61   62   63   64   65   ...   80

202 
 
yitirmemeye  çalışır.  Kötü,  ettiklerinin  cezasını,  kendine  baskın  çıkanın  eliyle 
görecek, hak yerini bulacaktır… ama böyle hallerde bile asıl maksat, oyunun 
daha cümbüşlü olmasıdır. 
Boratav, masalın ve Türk masalının bu temel özelliklerini yukarıdaki şekilde 
belirttikten sonra ilerleyen bölümlerde masal ve folklor ilişkisini ve bu ilişkinin kısa 
tarihsel geçmişini de şu şekilde anlatmaktadır:  
Yeniçağ  edebiyatında  artık  kendi  çeşit  ve  şekillerini  –yeni  hayat 
şartlarının  gerektirdiği  unsurlarla  olgunlaşmış  yapılarını-  kazandıktan  sonra 
da,  konu  almak  ve  ifade  tekniğinden,  söyleyiş  tarzından  faydalanmak  için, 
masallara  başvuran  yazarlara  rastlıyoruz:  Shakspeare,  Andersen,  Oscar 
Wilde…  gibi.  Öteden  beri  opera  ve  balenin,  günümüzde  sinema  sanatının 
(artistleri  insan  olan  sinemanın  ve  canlı  resmin)  kaynakları  arasında  –hele 
sonuncuda- masalın önemlice bir yeri vardır. 
Halk masalı sözlü gelenekteki haliyle incelenmeye başladıktan sonra –
demek  ki  geçen  yüzyılın  başlarından  bu  yana-  onu  masalcının  dilindeki 
özellikleri  yitirmeden  okuyucuya  sunmak  da  deneniyor:  bu  biraz  da, 
edebiyatı, halk kaynaklarına inerek olgunlaştırma, zenginleştirme çabalarının 
bir sonucu oluyor; böylece folklor biliminin temeli atılıyor. Bu çığırı açanların 
başında  iki  Alman  bilgini,  Grimm  kardeşler,  gelir.  Çok  geçmeden,  birbiri 
ardınca  bütün  batı  memleketlerinde  bu  yoldan  yürüyenler  çoğalıyor,  her 
milletin sözlü geleneğinden masallar derlenmeye başlıyor. 
Masal  derleme  çalışmalarının  nasıl  olması  gerektiği  hakkında  ise  Boratav, 
okuyucuya şu bilgileri veriyor: Masalı yalnız bilim adamlarının faydalanmasına 


203 
 
değil de, aynı zamanda halk sanatının bir verimi olarak –bilim dışı kaygılarla- 
geniş  okuyucu  kütlesine  sunmak  isteyenlerin  onu,  aslına  en  yakın  şekilde 
aktarma  çarelerini  aramaları  gerekiyor.  Bu  da  masalı  “ebedileştirmek” 
çeşidinden  bir  işlemedir  eninde  sonunda.  Ama,  öyle  bir  işleme  ki,  sadece 
sözlü  geleneğin  yazıya  geçmesiyle  metne  değerini  yitirtecek  şeylerin 
(konuşurken  söze  tat  verdiği  halde,  yazıda  gözü  ve  kulağı  tırmalayan, 
cümlenin  akışını  güçleştiren  bazı  tekrarlar  gibi…)  atılmasından,  yerli 
şivelerden  ortak  yazı  ve  konuşma  diline  aykırı  giden  şeylerin  –metnin 
derlendiği  yer  dışında  bilinmeyen  ifade  özelliklerinin,  kelimelerin  sentaks 
ayrılıklarının…- yerine, masalın kendi dil ve üslubuna uygun, ama gene sözlü 
geleneğin  ortak  edebi  dile  soktuklarından  olanların  konmasından  ileri 
gitmeyecektir. Masalı bu usulle işleyenlerin başarısı, şüphesiz, sanatının ehli, 
usta  masalcılardan  derlenmiş  metinler  üzerinde  çalıştığı  ölçüde  büyük 
olacaktır. 
Türk masallarının derlenmesine başlayalı, onlara çeki düzen vermekle 
beraber  asıllarını  bozmadıklarına  inanan  –veya  buna  inandırmak  isteyen- 
yazarlar  olmuştur.  Hatta  bunlardan  kimisi,  masalın  sözlü  gelenekte  gitgide 
bozulup  soysuzlaştığı  düşüncesiyle,  kendi  anlayışlarına  göre  onlara  biçim 
vererek  yazıya  geçirmek  suretiyle  bu  felaketi  önlediklerini  sanmışlardır. 
Aşağıda  çeşitli  masal  kitaplarından  birer  örnekle  yazıya  geçen  halk  masalı 
dilinin de edebiyat dili ile nasıl at başı gittiğini göstermek istedim. 
Bu  bilgilerden  sonra  Boratav,  örneklerle  masalın  halk  edebiyatı  ve  modern 
edebiyat  anlatımı  arasında  nasıl  değiştiğini  göstermiştir.  Masalda  değişimi  yaratan 
diğer  öğeleri  ise  Boratav,  kısaca  şu  şekilde  açıklamaktadır:  Masal  dilinin, 


204 
 
üslubunun,  özünün  anlatıldığı  çevreye,  anlatanın  kişiliğine  uygun  bir  nitelik 
kazandığına  yukarıda  işaret  ettim.  Bu  unsurların,  masal  yazıya  geçince  –
şartlara  göre-  nasıl  değiştiğini  göstermek  için  seçip  sıraladığım  metinler  de, 
hele  sözlü  gelenekten  derlenenlerle  karşılaştırılınca,  bu  olguyu  daha  da  iyi 
belirtiyor  sanırım.  Masallar,  sözlü  gelenekte  de,  şehirden  veya  köyden 
geldiğine göre ayrı özellikler gösterir. 
Masalın  şehir-köy  ayrımına  Boratav  şu  şekilde  değinmektedir:  Türk  masalı 
büyük  şehirden  kasabaya  ve  köye  doğru  giderken  yol  boyu,  dili  ve  üslubu 
yalınlaştığı,  anlatım  süresi  kısaldığı,  örgüsü  sadeleştiği  ölçüde,  özündeki 
olağanüstü  unsurlardan,  tabiat  dışı  ayrıntılardan  da  arınır.  Peri,  dev 
ejderha…  gibi  varlıklar  ya  tamamıyla  silinir,  ya  da  ölçüleri  azalır.  Bazen  da 
yalnız adlarıyla kalırlar. 
Köylü çevreler en çok, özleri bakımından da gerçekçi olan, güldürücü 
masallardan hoşlanırlar. Köylerde derlenen masallardan pek çoğu bu özelliği 
gösterenlerdir.  Tabiat  dışı  unsurları  zengin,  ağırbaşlı  masalları  da  köylü 
anlatıcılar, masalın yapısı elverdiği ölçüde, kendi sevdikleri çeşitten olanların 
niteliklerine  büründürürler.  Bundan  başka,  içinde  açık  saçık  şakaların,  sert 
çatışmaların yer aldığı, hocaların, hak bilmez beylerin ve ağaların, hırslarına 
düşkün,  şahsiyetsiz,  zalim  padişahların,  onların  etrafındaki  körlüğe  alet,  ya 
da  haksızlığı  kışkırtıcı  saray  adamlarının  yerildiği,  alaya  alındığı  –eğer  bir 
yarışma  veya  savaşma  varsa,  alt  edildikleri-  masallar  da  bu  çevrelerde  en 
çok  tutunanlardır.  Hayvan  masalları  da  en  zengin  halinde  köy  çevresinde 
gelişmiştir. 


205 
 
Bunların  dışında  Boratav  çocuk  masallarından  da  bahsetmektedir.  Bu 
masalların bazı özellikleri de kitabın 31.-32. sayfalarında açıklanmaktadır. Kitabının 
Masal  başlıklı  birinci  bölümünün  son  paragrafında  ise  Boratav  masal  anlatıcıların 
(masalcıların)  özellikleri  –özellikle  cinsiyetleri-  açısından  önemli  bilgiler 
vermektedir: 
Masalcı  kadın  veya  erkek  olduğuna  göre  de  anlatma  değişiklikler 
gösterir. Kadın veya erkek dinleyicilerin ve anlatıcıların daha çok veya daha 
az  tuttuğu  masallar  var…  Kadınlar,  öyle  sanıyorum  ki,  içinde  tabiatüstü 
varlıklar  ve  olayların  bulunduğu  masallardan,  erkeklere  oranla  daha  çok 
hoşlanıyorlar.  Kadının  oyunda  üstün  rol  aldığı  masallar,  aşk  maceralarını 
konu  edinenler  de  onların  en  çok  sevdikleridir.  Erkek  anlatıcılar  ise,  bir 
yandan  çiğ  gerçeği,  güldürücülüğü,  alaycılığı,  ahlakçı anlamı  ağır  basanları, 
öte  yandan  da  Müslüman  evliyalarının  veya  başkaca  menkıbe  konusu 
kişilerin  ve  destan  kahramanlarının  katıldıklarını  tutarlar…  Erkek  bir 
masalcının  ağzından  derlenmiş  bir  masalla,  onun  kadın  bir  anlatıcıdan 
dinlenmiş  bir  anlatmasını  karşılaştırınca  bu  gerçek  daha  iyi  belirir.  Erkek 
masalcılar  -pek  tabii-  yazılı  kaynakların  etkisine  daha  çok  uğramışlardır. 
Onların  masalları  arasında,  kolayca  belli  masal  kitaplarına  çıkarılabilecek 
metinlere daha çok rastlanır.
131
 
Boratav,  masalın  ve  Türk  masalının  genel  özelliklerini  genel  hatlarıyla 
yukarıdaki  şekilde  açıkladıktan  sonra  masal  tekerlemeleri  hakkında  da  kısa  bazı 
bilgiler vermektedir: 
                                                             
131
 A. g. e. s. 13–32  


Yüklə 1,25 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   58   59   60   61   62   63   64   65   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə