3
sanki yaratıcılığını kullandığını belirtmek ister. Za’îfî ise eserini Bostân
gibi on baba
ayırmış ve her babada Bostân’da işlenen konuları sırayla tercüme etmiştir.
Mesnevinin kendi vezninde ve nazmen yapılan tercümeleri arasında büyük
farklılıklar görünmektedir. Za’îfî birebir çeviri yapmaya gayret ederken, Hoca Mesûd
bu çabayı göstermez. Eserin bunların dışında mensur çevirileri de bulunmaktadır.
Kilisli Rifat ve Hikmet İlaydın tarafından yapılan çeviriler bunların içinde en
tanınmışlarıdır.
6
Cavidân-nâme’nin ilkin Gürgan lehçesiyle nesir olarak yazıldığı daha önce
belirtilmişti. Eser daha sonra Cavidân-nâme-i Sagir adıyla kısaltılmış ve dönemin
klasik Farsçasıyla yazılmıştır. Türkçe nesir olarak iki tercüme yapılmıştır.
Bunlardan
ilki Ferişteoğlu Abdülmecid’in Işk-nâmesidir. Işk-nâme tam bir Cavidân tercümesi
değildir. Muhtasar bir tercüme olan eser, bir giriş ve otuz iki bölümden
oluşmaktadır. Söz konusu bablar mütercimin tasarrufuyla gerçekleştirilmiştir. Çünkü
Cavidân-nâme’de herhangi bir bölüm bulunmamaktadır. İncelenmiş olan
Süleymaniye Kütüphanesi Carullah 147 numarada kayıtlı nüshaya göre Cavidân-
nâme ibtida ibtida ibtida ... sözleriyle başlamakta ve yaklaşık on varaklık
bölümde
Kur’an’ın çeşitli surelerinden alınmış ayetler bulunmaktadır. Bu nedenle de esere
Kur’an’ın tefsiri gözüyle bakılmıştır. Işk-nâme ibtida sözleriyle başlamadığı gibi
hacimce Cavidân-nâme nüshalarından oldukça eksiktir. Işk-nâme her yönüyle
kısaltılmış bir tercüme görüntüsü vermektedir. Eserin bir diğer tercümesi Derviş
Murtaza’nın Dürr-i Yetimidir. Söz konusu tercüme de Işk-nâme gibi ibtida ibtida
sözleriyle başlayan ve Gürgan lehçesiyle yazılmış nüshadan değil, Cavidân-ı
Sagir’den yapılmıştır. Eserin müellifi Derviş Murtaza hakkında
kaynaklarda
herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Tercümenin ön sözünden mütecimin Bektaşi
dervişi olduğu anlaşılmaktadır. 1048/1638-39 yılında yapılan tercümenin Mevlanâ
Müzesinde iki Atatürk Kitaplığında bir, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde bir
yazma nüshası bulumaktadır. Dürr-i Yetim, Işk-nâme’ye
oranla daha geniş bir
tercümedir. Gölpınarlı eserin İstanbul Kütüphanesi Farsça yazmalar 869’da kayıtlı
Farsça nüshadan yapıldığını belirmektedir. Ancak eserin söz konusu nüshadan
tercüme edildiğine dair herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Derviş Murtaza’nın
tercümesi Işk-nâme’ye oranla daha hacimli ve Câvidân-nâme’ye daha yakın bir
tercümedir. Eser, Câvidâ-nâme gibi oldukça hacimlidir. Mesela; Câvidân-nâme ve
Dürr-i Yetim’de Hurûf-ı Mukattaa, yirmi dokuz surenin başında geçtiği şekliyle
verilirken Işk-nâme’de gayrı mükerrer on dört harf olarak verilir. Ka’be ile ilgili
Hurûfî te’viller –Ka’be’nin bütün yaratılmışların merkezinde oluşu- Câvidân-
nâme’de olduğu gibi Dürr-i Yetim’de gösterilir. Ancak
söz konusu şekillere Işk-
nâme’de rastlanmaz. Bir başka tercüme Refî’î’nin Beşâret-nâmesidir. Refî’î’nin eseri
tercüme bir eser olmaktan çok telif-tercüme bir görüntü arz etmektedir. Çünkü,
aşağıda verilen beyitlerden anlaşılacağı üzere eser tam bir Câvidân-nâme tercümesi
değil Fazlullah’ın çeşitli eserlerinin kimi bölümlerinin nazm edilmesidir.
èArş-nÀme sözlerinden bunda var
Tercüme úıldum ki úala yÀdigÀr
7
6
Bu konuda geniş bilgi için bkz.
Ahmet Kartal, “Sa’dî-i Şîrâzî’nin Bostân İsimli Eserinin Türkçe
Tercüme ve Şerhleri”,
Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, V, İstanbul 2001, 99-120.
7
Mehmet Yiğit ,
Refî’î’nin Beşâret-nâmesi, Dil Bilgisi- Karşılaştırmalı Metin- Sözlük, (Basılmamış
Doktora Tezi) Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Van 1986. Bundan sonra Beşâret-
4
1264
Bir niçe beytin teberrük yazmışam
Şöyle ãanmaġıl ki yoldan azmışam
1265
CÀvidÀn-nÀme sözidür ekåeri
Fehm iden olur cihÀnuŋ mihteri
1270
Hem Muóabbet-nÀmeden yazdum kelÀm
Üç kitÀbından Óaúuŋ oldı temÀm
1271
Naôm u neårinden birez vidüm òaber
Bir işÀret èaúlı olana yiter
1277
Refî’i bir başka beyitte Beşâret-nâme’nin Câvidân-nâme’den bir katre
olduğunu belirtir.
CÀvidÀn-nÀmedür deryÀ-yı nÿr
Bu BeşÀret-nÀme andan úaùredür
420
Zí deŋiz kim úaùresinde yüzerüz
Bu düri bir úaùresinde düzerüz
421
2.FAZLULLAH-I HURÛFÎ’NİN HAYATI VE ESERLERİ
2.1. FAZLULLAH-I HURÛFÎ’NİN
HAYATI
Hurûfîliğin kurucusu olan Fazlullah b. Seyyid Bâhâddin el-Esterâbâdî et-
Tebrizi el-Hüseynî’nin 740/1339-1340’da Şirvan veya Hazar Denizi’nin güney
doğusundaki Esterâbâd şehrinde doğduğu söylenmektedir.
8
Bazı kaynaklar Fazl’ın gerçek adının Celâleddin,
9
Abdurrahman, Şihâbüddîn
veya Şemsüddin Fazlullah olduğunu,
10
bazı kaynaklar ise Fazlullah Naîmî Tebrîzî
Astarâbâdî olduğunu belirtir.
11
Gölpınarlı’nın vurguladığı gibi Fazl’ın sevenleriyle
karşıtları arasında farklı lakaplarla anılması doğal karşılanmalıdır.
12
Fazlullah, uzun bir zaman Şirvan’da yaşamıştır. Bundan dolayı onun “ yirmi
yıllık Necef komşusu olduğu söylenmiştir. Esterâbâd ise manevî vatanıdır. Nitekim
Fazlullah nesir kitaplarını Esterâbâd lehçesiyle yazmış, Kuran’daki “el-beledü’l-
emîn” in Esterâbâd olduğunu savunmuştur.
13
nâme’den verilecek olan beyitler aksi belirtilmedikçe yukarıda bahsedilen eserden alıntılanmıştır.
Beyitlerin altlarında numaraları verilecektir.
8
Emir Gıyasüddîn Muhammed b. Hüseyin b. Mahammedü’l-Esterâbâdî,
İstivâ-nâme, Millet Ktp., Ali
Emirî, Farsça Kısmı Nu. 269 y. 1a ; Abdülbâki Gölpınarlı,
Hurûfîlik Metinleri Kataloğu, Ankara,
1989, 3 ; İrene Melikoff,
Uyur İdik Uyardılar, 184, Cl. Huart, “Fazlullah” Md.
İA MEB. IV,.535 ;
Hüsamettin Aksu, “Fazlullâh-ı Hurûfî”,
DİA, XII, 277
9
Kâtib Çelebi,
Keşfu’z-Zunûn, II, 1132 ; Abdülbâki Gölpınarlı, “Fadl Allah” EI., II, s.733.
10
Gölpınarlı,
Hurûfîlik Metinleri Kataloğu, 2.
11
Melikoff,
Uyur İdik Uyardılar, 184.
12
Gölpınarlı, , “Fadl Allah” EI., II, 733.
13
Mustafa Ünver
, Hurûfîlik ve Kuran Nesimî Örneği, Ankara, 2003, 49.