73
konuda 19. asrın sonlarından itibaren tartışmaların olduğunu biliyoruz. Çobanzade
de bir dilci olarak konuy yaklaşmış, fakat işin içine ideoloji girince mesele başka
taraflara kaymıştır. Bu tartışmalar Türkiye`de de olmuştur.
Bekir Çobanzade eserinde dil meselesi üzerinde de durmaktadır. Osmanlı
Türkçesine ve dilde sadeleşmeye, ortak bir Türkçeye karşı olduğunu hemen belli
ederek, bu hususta çalışanları da itham etmekten geri durmaz. Azerbaycan
Türkçesinin müstakil bir dil olduğu hususunu dile getiren Çobanzade, Osmanlı
aydınlarından bahsederken onları “yerli Türk burjuvaları” olarak nitelendirir.
Azerbaycan’da yayınlanan “Füyûzât” ve “Şelâle” dergilerinin dil anlayışını da
şöyle ifade ediyor: “Füyûzât ve Şelâle’nin dil meselesinde tuttukları yol
Osmanlıcılıktan başka bir şey değildi” (1, s. 15). Yine ortak Türkçe ve dilde
sadeleşmenin, usûl-i cedîd okullarının ve “Tercüman” gazetesinin kurucusu olan
Gaspıralı İsmail’i de “pantürkistlerin o vakitki atası” (1, s. 15) diye nitelendiren
Çobanzade, Hüseyinzade Ali Turanları pantürkist ve burjuvazi olarak
nitelemektedir. Oysa ortak bir Türkçe bütün Türk dünyasını kültürel anlamda
birleştirebilecek en mühim faktörlerden başında gelir. Yine Çobanzade`nin karşı
çıktığı, yetersiz gördüğü Arap harfleri de bunda mühim rol oynamaktaydı fakat
Sovyet ideolojisi buna karşı olduğundan Çobanzade de ister istemez bu ideolojiye
uygun görüşler ortaya koymuştur.
Selim Refik Çobanzade’nin bu görüşlerine cevap verirken, en çok bu
hususa dikkat ettiğini ve kendisine cevap yazmaya sevk eden sebebin de dil
meselesi olduğunu belirtir (2, s. 14). Selim Refik, Çobanzade’nin Azeri Türkçesi
hakkındaki görüşlerini:
“1. Lisanlar birbirlerine tesir edebilir, bir lisandan diğerine bir çok kelime
ve kaideler geçmesinde hiçbir mahzur yoktur.
2. Yakında milletler tek bir lisanla konuşacaklar, muhtelif lisanlar
istimalden kalkacaktır.
3. Umumi Türk dili zenginlerin uydurmasıdır.
4. Azerbaycan dili müstakil bir dildir.
5. Bu dil miladî II. asırda mevcuttu.”
şeklinde özetledikten sonra:
“Yakında milletlerin tek bir lisanla konuşacakları ancak sizin hayalinizin
yarattığı cennet mahsulü” olabileceğini, umumi Türk dili “zenginlerin uydurması
değil bir ülkünün konuşan dilidir.” diye mukabele eder. Yine Türkçenin muhtelif
şivelerinin ayrı ayrı dil olarak nitelendirilmesinin yanlış olduğunu haliyle
Azerbaycan Türkçesini de müstakil bir dil olarak kabul etmenin yanlışlığını
vurgular. Azerbaycan Türkçesinin miladî ikinci asırda mevcut olması fikrinin hoş
fakat mesnetsiz olduğunu söyleyen Selim Refik, öyleyse bu dilin niçin on asırlık
bir edebiyatının olmadığını belirttikten sonra aynı dilin lehçelerini müstakil birer
dil olarak görmenin ve onları ayırmanın ideolojik bir yaklaşım ve olduğunu belirtir
(2, s. 16-18). Malum olduğu üzere Türk lehçelerini ayrı bir dil olarak görmek ve
öyle değerlendirmek Sovyet ideolojisinin izlediği bir yoldu.
74
Selim Refik, Çobanzade’nin eserinin baştan sona ideolojik maksatlı ve
eksik bilgilerle yazıldığını yazdığı cevabında sıkça vurgular. Çobanzade’nin
Azerbaycan edebiyatında 19. asırda kadın şair olarak sadece Natevan’ı gösterip,
Âşık Peri, Ağa Bacı, Şahnigâha Rencur gibi şairlerin ismini bile anmadığını yazar.
Çobanzade’nin bahsettiği 20. yüzyıldaki kadın şairlerin henüz edebî şahsiyetlerinin
teşekkül etmediğini söyleyen Selim Refik, Almaz Yıldırım’dan da kadın şair
olarak bahsedilmesini garip bulur ve “Boğulmayan Bir Ses müellifi kadın değil
erkektir. Bu ne gaflet?” der. Selim Refik çalışmasının sonunda 20 madde halinde
eser hakkındaki umumi değerlendirmesini şöyle yapar:
“Hülasa:
1. Eseriniz ciddî, ilmî ve bîtaraf olarak yazılmamıştır.
2. Azerî Türklerinin Azerbaycan'a tamamiyle göçebe olarak geldikleri fikri
mübalağalıdır.
3. Azerî edebiyatının başlangıcı hakkında gösterdiğiniz tarih ve rakam
kamilen yanlıştır.
4. Azerî edebiyatının 19. asrın ortalarına kadar şekil ve münderecat
itibariyle "Acem bozması gibi inkişaf etmesi" hakkındaki iddianız doğru değildir
ve uydurmadır.
5. Azerbaycanlı şairlerin "Osmanlı şairleri defterine kaydetmek" cereyanı
asılsızdır. Esasen buna lüzum da yoktur.
6. Feodalizm rejimi Azerbaycan'da 19. asrın sonlarına kadar en müthiş bir
şekilde devam etmiştir fikrinde mübalağa vardır.
7. Pantürkizm, Nasyonalizm, Osmanlıcılık gibi fikirlerin mahiyet ve
manaları ve aralarındaki fark tarafımızdan anlaşılmamıştır.
8. Eserinizde manevi kudreti asla takdir etmemiş ve buna ehemmiyet
vermemişsiniz.
9. Alfabe meselesini halletmek için kullandığınız görüş tarzı ve
hattıhareketiniz realiteye uygun değildir.
10. İmla meselesinde de aynı şekilde hareket etmişsiniz.
11. Tetkikinizde zaman ve muhiti nazar-ı itibare almamışsınız.
12. Müstakil Azerbaycan dili olduğunu iddia eden satırlarınız ilmî ve tarihî
hakikatlerden tamamıyla uzaktır.
13. Abdülhamid siyasetine ve Mehmet Ali Şah rejimine düşman olmak
doğru ve ileri bir harekettir. Burada tenkidî icap ettiren bir sebep yoktur.
14. Pasifizm ve sulhperverlik sebeplerini izah eden satırlarınız sahih
sayılamaz. Dr. Hüseyinzade'nin bu husustaki fikirlerinde tenkide muhtaç bir cihet
yoktur. O cümlelerde daha ziyade insanî olan bir düşüncenin samimî ifadesi
hâkimdir.
15. Eserinizin edebiyata taalluk eden diğer kısımları da umumiyetle sathî,
eksik ve basittir.
16. Azerî edebiyatında her ne şekilde olursa olsun sembolizmden bahsetmek
abestir.
Dostları ilə paylaş: |