Güle Güle Çocuklar



Yüklə 0,92 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə6/37
tarix18.06.2018
ölçüsü0,92 Mb.
#49571
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   37

B+  YAZ 

 15


let başkanı, İstanbul’da İslâm âleminin sözde dini başkanı. Buna son ver-

menin  yolu,  bir  yasadan  geçiyor.  3  Mart  1924  yasalarından.  “Hilafetin  İl-

gasına  ve  Çıkartılmasına  Dair  Kanun”  T.B.M.M  ‘de  kabul  edilince,  3-4 

Mart  1924  gecesi  Dolmabahçe  Sarayı’ndan  alınan  Abdülmecid  Efendi, 

Çatalca’da bekleyen trene bindirilerek Türkiye’den çıkartılıyor. 5 Mart günü 

de Osmanlı Hanedanı’nın bütün mensupları yurt dışına gönderiliyorlar. 



Çok hassas olduğunuz bir konu var. Gözden kaçırılan 

önemli bir gerçek dediğiniz. Şu, “ilk adım” meselesi...

N.S:  Bunu  kitabımda  önemle  vurguladım.  Evet,  Beşiktaş’tan  atılan  bu  ilk 

adım, Milli Mücadele’nin adımı yani, 16 Mayıs 1919’da Beşiktaş’tan atılmış-

tır. Oysa buna hiç değinilmemiştir. Ve ben özellikle Beşiktaş’a nasip olmuş 

bu onurun, her yıl 16 Mayıs 1919’da törenlerle taçlandırılması taraftarıyım. 

Bu konudaki isteğimi belirttim. Eminim gerekli girişimler yapılacaktır.

Yüzyıldır sarayda sultanlara Latince öğretiliyormuş. 130 yıl 

sonra Dolmabahçe’de Latin harflere geçiş süreci başlıyor.

N.S: Çok da, Hatice Sultan’ın kişisel hevesi burada sözkonusu olan. Tek ki-

şilik bir heves yani. Melling çok etkilemiş onu. Belki de aralarında duygu-

sal bir bağ vardı. Bir yandan iş ilişkileri de var. Çünkü sarayın mimari ve de-

korasyon işleriyle Melling ilgileniyor. Hatice Sultan da ona Arap harflerini 

öğretmiş. Atatürk’ün yaptığı farklı. İddia ediyorum, Harf Devrimi olmasay-

dı, halen biz eski yazıyla okuyor, yazıyor olsaydık, Avrupa Birliği süreci dü-

şünülemezdi bile. Arap ülkelerinin Batı’ya entegre olamamalarının en bü-

yük nedeni bana göre Arap alfabesini bırakamamalarıdır. Diğer yanda, bizi 

Batı’yla görüştüren, buluşturan, anlaştıran, kaynaştıran, uzlaştıran tek ma-

nifesto, Atatürk’ün bize kazandırdığı en büyük devrimdir harf devrimi. Bu 

arada belirteyim, bu öyle aniden alınmış bir karar da değildir. Alt yapısında 

büyük bir çalışma ve bilgi birikimi vardır. Harf Devrimi Ankara’da TBMM’nin 

kabul ettiği yasayla Türk kültür hayatına girmiş olsa da buna ilişkin asıl karar, 

İstanbul’da Beşiktaş’ta alınmıştır ve Atatürk İstanbul’dan aldığı izlenimler-

le Karadeniz’den başlayarak Anadolu kentlerinde yeni harfleri tanıtan ders-

ler vermiştir.  Yeni bir Anadolu hareketi,  başlangıç noktası  yine Beşiktaş.



Neden İstanbul peki?

N.S:  İstanbul  bir  kültür  merkezi  de  ondan.  Yazı  ve  yazın  yaşamının  kalbi. 

Eski  harflerle  okuma-  yazmanın  en  yoğun  yaşandığı  yer.  Dolayısıyla  her 

zamanki gibi akıllıca, düşünülerek alınmış bir karar burayı seçmek. Bu  işin 

okulu da Dolmabahçe.  Yazı tahtası orada kullanılmış,



Neden Krippel peki?  Türk heykeltraş yok mu o dönemde?

N.S: Öncelikle dünyaca ünlü bir heykeltraş Krippel. Bu yüzden özellikle se-

çilmiş. Atatürk’e “Bak, biz heykelini dünyaca ünlü bir heykeltraşa yaptırdık” 

mesajı var. İkincisi, o dönemde böylesine büyük boyutlarda ve bu derece 

estetik  bir  heykel  yapacak  imkanlar yok. Size bu heykelin bir özelliğin-

den de sözedeyim.  Heykelde Atatürk,  o ünlü ilk adımının hareket noktası-

na, Beşiktaş’a bakmaktadır.



1927 yazı. Atatürk İstanbul’a geliyor.

N.S: Bakın; bu geliş, Cumhuriyet tarihinin önemli olaylarındandır. Önemli-

dir, çünkü altı yüz yıllık bir imparatorluğu ve saltanatı kapatıp yeni bir dev-

let kuran önder, artık bir “cumhuriyet kenti “ olan eski bir payiytahta ( baş-

kent) gelmektedir. Üstelik de askerlikten emekli olurken İstiklâl Madalyası 

dışında tüm nişan ve madalyalarını bırakmış olarak, yani  sivil  kimlikli bir re-

isicumhur olarak.



Peki,  geldiğinde  Dolmabahçe  Sarayı  Mabeyin  Avlusu’nda 

yaptığı konuşma neden tarihte bir ilk?

N.S: Çünkü bu konuşma, aynı zamanda bütün Türk ve İslâm dünyasında 

seçimle  işbaşına  gelmiş  bir  devlet  başkanının,  on  beş  asır  imparatorlara, 

sultanlara başkentlik yapmış bir kentte, kendisini onlar gibi Tanrı’nın gölge-

si gören değil, bir vatandaş ve kentin konuğu sayan uygar bir önderin içten 

söylevidir. Bu da, tarihte bir ilktir.

Atatürk, kendisine “Gazi Mustafa Kemal” ya da “Ata” 

denmesini istemezmiş. “Atatürk” diye hitap edilsin 

istermiş. Neden?

N.S:  Doğru.  Diğer  hitaplar  Atatürk’ü  hep  rahatsız  etmiş.  Atatürk,  aşama 

aşama  getirdiği  her  yeniliğin  izinde  olmuş.  Kendi  de  unvanlarını  ona  uy-

durmuş.  Bir  ara  Reisicumhur  Gazi  Hazretleri  imiş,  1927’nin  başında  as-

kerlikten emekliye ayrıldığı tarihe dek çeşitli unvanlar takılmış ona. Asker-

likten  emekli olduğu  zaman  Reisicumhur  Mim  Kemal  olmuş.  Subaylığıy-



16  B+  YAZ

la ilgili tüm unvanları bırakmış yani. Son aldığı soyadı, Atatürk. Vatandaş-

lara örnek olsun istemiş, herkes soyadıyla anılsın istemiş.  Sonuçta soya-

dı, aile bütünlüğünü anlatır. Çankaya anılarında Falih Rıfkı anlatır, kendisinin 

“Atatürk” dışındaki hitaplardan son derece rahatsız olduğu bilinen bir ger-

çek yani. Daha ilginç bir şey söyleyeyim, yaşamı boyunca ve öldükten son-

ra adının önüne “sayın” sözü getirilmeyen tek kişidir Atatürk. Gerek de yok-

tur.  O yeterince “sayın”dır çünkü.



Atatürk’ün halkı etkileyen en büyük mesajı Nutuk. 

Size göre Nutuk son halini nerede aldı?  

N.S:  15-20  Ekim  1927  tarihlerinde  yapılacak  Cumhuriyet  Halk  Fırkası  II. 

Büyük Kurultayı’nda, toplam 36.5 saatte okuyacağı ünlü “Nutuk”u tamam-

lamıştı. Bir başka deyişle Nutuk son biçimini, Beşiktaş’ın huzurlu ortamın-

da almıştır. 



Sonrasında 1929 yılından başlayarak 1930-1936’ya kadar 

gelişlerini ve burada yaşadıklarını o kadar bilinmeyen 

yönleriyle anlatmışsınız ki, hayran olmamak elde değil.

N.S: Evet, bu geliş gidişler olağanlaştıkça İstanbullular, özellikle de Beşik-

taşlılar onu, kentin ve semtin yerlisi, saygıyla ve sevecenlikle kendilerinden 

biri gibi görmeye alışmışlar. Beşiktaş Çarşısı özellikle. Atatürk, nereye gi-

derse gitsin her gün evine döner gibi Dolmabahçe Sarayı’ndaki mütevazı 

dairesine gelen bir İstanbullu, hatta Beşiktaşlı olmuş artık.

Dolmabahçe Sarayı-Atatürk ilintisinde bilinenlerde neler eksik?

N.S: Çocuklar ve gençler şunu bilmeli: Türkiye Cumhuriyeti’nin siyaset, dış 

politika, kültür ve sanat atılımlarında bu sarayın ayrı bir konumu var. Türk 

aydınlanmasının temeli Harf Devrimi ile ilgili çalışmalar, kurultaylar, çağdaş 

sanat ve kültür etkinlikleri burada yapılmıştır. Yani belleklerdeki 1938’de bu 

sarayda öldüğünü bilmekten ibaret olmamalı. Bu ilinti, Mehmetçik’in nöbet 

tuttuğu loş bir oda, herkesin üzüntüyle baktığı, öldüğü, al bayrak örtülü bir 

yatakla sınırlandırılmamalı.

Gelelim o son güne... 

N.S: Atatürk’ün bilinçli olarak son demecinin “Bu bayramlar ve yarınlar si-

zindir” olduğunu söylemiştik daha önce. Bundan sonra 12 günlük bir süreç 

ve onu kaybedişimiz. Saat tam dokuzu beş geçe Dolmabahçe’deki Saat 

Kulesi’nde ve tüm Türkiye’de zaman durdu. Ölümü Beşiktaş’tan İstanbul’a 

duyuruldu. İstanbullular içten ağlayışlarla akın akın Beşiktaş’a gelerek son 

saygı duruşunu Muayede Salonu’nda yaptılar.



Beşiktaş, Atatürk için hep güzel atılımların yapıldığı bir yer ol-

muş. O’nu buradan Milli Mücadele’ye uğurladık. Ama hiç “keş-

ke buradan ebediyete uğurlamasaydık” dediğiniz oldu mu?

N.S: Hayır. Tam tersi, bana göre Beşiktaş’ta ölmesi de bir onurdur. Çünkü 

bu, ecelle gelen bir ölümdü.  Ama sözgelimi Atatürk Beşiktaş’ta bir suikas-

te kurban gitseydi, bu kötü olurdu. Üstelik kendisi “iyi olabilir miyim?” umu-

duyla buraya geliyor. Boğaz havası iyi gelir diye yani. Aslında “Ben yurt dı-

şında tedavi olmak istiyorum” diyebilirdi. Gereği de yapılırdı kuşkusuz. Ama 

istememiştir. Cumhurbaşkanlığı zamanında bir gün bile yurt dışına çıkma-

mıştır Atatürk.

Sizinle bir Beşiktaş gezisi yapsak, en çok nereler size 

Atatürk’ü yoğun yaşatır?

N.S:  Herhalde  Dolmabahçe  Sarayı’nın  rıhtımı.  Atatürk’ün  saraya  geliş  gi-

dişleri çoklukla denizden. Gelen konuklarını orada karşılamış, oradan uğur-

lamış. Denize karşı özel bir tutkusu da vardı sanırım. Bir de Muayede Salo-

nu beni hep çok duygulandırır. Daha önce önemli toplantılara, kongrelere 

tanıklık etmiş bu salona katafalkı konmuş Atatürk’ün. Cenaze namazı ora-

da kılınmış. Bu arada hemen belirteyim, Türkiye’de cenaze namazı Türkçe 

kılınan tek kişi Atatürk’tür.

Beşiktaş’la gönül bağınız desem…

N.S:  Beşiktaşlı  değilim.  Ama  severim  Beşiktaş’ı.  Gidince  ayrı  bir  ferahlık 

duyarım. Çünkü Beşiktaş öyle bir yer. Havası hâlâ çok güzel. Beşiktaş’ın 

bir farklılığı var. Sultanların Topkapı’dan sonra saraylarını gidip orada yap-

tırmalarında  da  bu  havanın,  cazibenin  etkisi  var.  İstanbul’un  birçok  semti 

var. Ama Beşiktaş, dediğim gibi bir başka.

Peki, sizin Beşiktaş’ta kendinizi rahat hissetmenizin 

Atatürk’ün buradaki anılarıyla bir ilgisi olabilir mi? 

Yani, yaşanmışlıklar sizi etkiliyor olabilir mi?

N.S: Olabilir tabii. Tarihçinin gözü farklıdır. Mesela Dolmabahçe Sarayı’nın 

merasim  kapısına  bakarken,  Atatürk’ün  o  kapıyı  kullanıp  kullanmadığını 

merak ederim. Sarayda o kadar kalmıştır da, acaba merak edip muvakkit-

haneye girmiş midir diye düşünürüm. Veya saat kulesinin saatçisiyle ora-

dan gelip geçerken bir ara durup sohbet etmiş midir derim. Daha da es-

kilere  giderim  hatta.  Yine  aynı  kapıdan  bu  kez  hangi  padişahların  Cuma 

Selâmlığı için gelip geçtikleri aklıma gelir. Tarihçi merakı farklıdır kısaca.

Bu kitabınız Beşiktaş Belediyesi’nin katkılarıyla yayınlandı. 

Başkan İsmail Ünal’ın böylesi güzel projelere karşı duyarlı 

olduğu biliniyor. Siz bu konuda neler söyleyeceksiniz?

N.S: Sağolsun. Atatürk’ü hemşehri olarak kazanmak;  Beşiktaş için, dolayı-

sıyla Belediye Başkanı sayın İsmail Ünal için son derece onur verici bir du-

rumdur. Bu esere olan katkılarından dolayı kendisine bir kez daha teşek-

kürlerimi iletiyorum.



Son olarak neler söyleyeceksiniz?

N.S:  Atatürk’ün  ulusal  kurtuluş  düşüncesiyle  yola  çıktığı  Beşiktaş’a  olan 

yakınlığı  ve  burada  ölmesi  ilginç  bir  yazgıdır.  Durum  böyleyken,  bu  özel 

bağı konu edinen esaslı çalışma ve yayınlar yapılmamıştır. Biz bu albüm-

kitapta, başta Özel Şahingiray’ın Atatürk’ün Nöbet Defteri ve Prof. Dr. Ut-

kan Kocatürk’ün Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi ile kay-

nakçamızda belirttiğimiz diğer yapıtlardan, ayrıca derlenebilen fotoğraflar-

dan da yararlanarak, Cumhuriyetimizin kurucusunun Beşiktaş’ta geçirdiği 

günleri ve ayları öne çıkarmaya çalıştık. Yazdıklarımızın ve fotoğrafların da 

“Atatürk ve Beşiktaş” üzerine yapılacak daha kapsamlı araştırmalar için bir 

fikir vereceğini tahmin ediyorum.



Atatürk yetişmesinde özen gösterdiği Ülkü ile zaman geçirmeyi çok severdi.

B+


Yüklə 0,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə