dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî
menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u
zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte; bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk
istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret,
damarlarındaki asîl kanda, mevcuttur!
ATATÜRK'ÜN CEVAPLAYAMADIĞI TEK ŞEY
ATATÜRK mersine yaptığı seyahatlerden birinde şehirde gördüğü büyük
binaları işaret ederek sormuş
- bu köşk kimin?
- kirkor un
- ya şu koca bina?
- yorgo nun
- ya şu?
-solomon un...
ATATÜRK biraz da sinirlenerek sormuş:
-onlar bu binaları yaparken siz nerede idiniz?
toplananların arasından bir köylünün sesi duyulur:
-biz neredemiydik? biz yemende, tuna boylarında, balkanlarda, arnavutluk
dağlarında, kafkaslarda, çanakkalede, sakaryada savaşıyorduk paşam....
ATATÜRK bu hatırasını naklederken:
-hayatımda cevap veremediğim yegane insan bu ak sakallı ihtiyar olmuştur.
demiştir..
Çocukları
Çocuğu olmayan Atatürk, savaş yıllarından başlayarak birçok çocuğun
hamiliğini üstlenmiş, birçoğunu da evlat edinmişti. Atatürk'ün manevi
evlatları, Afet İnan, Sabiha Gökçen, Ülkü Adatepe, Nebile Hanım, Rukiye
Erkin, Zehra Aylin, Sığırtmaç Mustafa, Abdurrahim Tuncak, İhsan'dır.
1916 yılında Bitlis Rus işgalinden kurtarıldığı yıllarda 16 Kolordu Komutanı
Mirliva (Tuğgeneral) Mustafa Kemal Paşa, ailesinin bütün fertleri Ermeni
tedhişçiler tarafından öldürülen ve kimsesi kalmayan Abdurrahim'i evlatlık
edindi. Abdürrahim İstanbul'da annesi Zübeyde ve kızkardeşi Makbule
tarafından büyütüldü.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ün Eserleri
Tâbiye Meselesinin Halli ve Emirlerin Sureti Tahririne Dair Nesayih
Takımın Muharebe Talimi (Almanca'dan çeviri - 1908)
Cumalı Ordugâhı - Süvari: Bölük, Alay, Liva Talim ve Manevraları (1909)
Tâbiye ve Tatbikat Seyahati (1911)
Bölüğün Muharebe Talimi (Almanca'dan çeviri - 1912)
Zabit ve Kumandan ile Hasbihal (1918)
Nutuk (1927)
Vatandaş İçin Medeni Bilgiler (Manevi kızı Afet İnan adıyla yayımlandı)
(1930)
Geometri (isimsiz yayımlandı) (1937)
Atatürk'ün ayrıca, 1915-1918 yılları arasında Anafartalar, Doğu Cephesi ve
Karlsbad'daki hatıralarını yazdığı günlükleri de bulunmaktadır. Bunlardan
Anafartalar Muharebatı'na Ait Tarihçe, Türk Tarih Kurumu tarafından kitap
olarak yayımlanmıştır. 1908-1938 yılları arasında Mustafa Kemal'in imza
attığı, yazdığı, söylediği kişisel notları dahil her şeyin toplandığı Atatürk'ün
Bütün Eserleri adlı bir ansiklopedi de Kaynak Yayınları tarafından
hazırlanmaktadır.
ATATÜRK'ÜN PEYGAMBER'İNE HAYRANLIĞI
Atatürk aynı ismi taşıdığı Hz. Muhammed Aleyhisselam’a son derece bağlı ve
saygılı bir insandır. Bu saygı ve bağlılığı ifade etmesi açısından şu olayı
nakletmemiz yerinde olacaktır: Bir vesile ile Batılı bir oryantalistin Hz.
Peygamber hakkında yazdığı bir kitap kendisine sunulur. Oryantalist
kitabında Yüce Peygamberimizden; “cezbeyetutulmuş sönük bir derviş” diye
söz eder. Bunu okuyunca Atatürk şu yorumu yapar: “Bu gibi cahil adamlâr
onun yüksek şahsiyetini ve başardığı büyük işleri kavrayamazlar. O, Allah’ın
birinci ve en büyük kuludur. O’nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor.
Benim, senin adın silinir, fakat sonsuza kadar O anılacaktır, yaşayacaktır.”
Atatürk'ün Kuran-ı Kerim'e duyduğu derin sevgi ve saygısı, İslam dininin en
saf şekliyle yaşanmasına olan inancı onun dindar yönünü her dönemde ortaya
çıkarmıştır. Her zaman gerçek din ile batıl inançlarla dolu gericiliği net
biçimde ayıran Atatürk, birçok konuşmasında, samimi ve içten bir şekilde
Allah'tan, İslam'dan, Kuran'dan saygı ve bağlılıkla bahsetmiştir. Hz.
Peygamberimizi övmüş ve Türk Milleti'ne, gerçek dine sarılmayı ve daha
dindar olmayı tavsiye etmiş. Allah'a yönelmede Hz. Muhammed'i rehber
göstermiştir: "Bütün dünyanın Müslümanları Allah'ın son peygamberi Hz.
Muhammed'in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak
tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz. Muhammed'i örnek almalı ve kendisi
gibi hareket etmeli; İslamiyet'in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli.
Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler." (Atatürk, Nedim
Senbai, A.Ü. Dil, Tarih, Coğrafya Yay., s. 102, 1979)
Hz. Muhammed'i överek O'nu kendisine örnek alan Atatürk, Hz.
Muhammed'in peygamberliğine kesin olarak iman etmişti. Hz. Muhammed'e
duyduğu hayranlığı ve O'nun peygamberliğini heyecanla anlattığı bir sırada
yanında bulunan M. Şemseddin Günaltay, Ata'nın o anki halini şöyle
anlatmıştır:
"... Atatürk'ün denizlerden renk alıp renk veren gözleri, masanın üzerinde
serili haritaya dikildi ve beni kolumdan tutarak masanın başına çekip
parmağını bir noktaya dikti. Bu, kendi elleriyle çizdikleri bir askeri harita idi
ve Hz. Muhammed'in büyük Bedir Cengi'ni adım adım gösteriyordu. Hz.
Muhammed'e ve O'nun peygamberliğine kadar, büyük askeri dehasına hayran
olan eşsiz Sakarya Galibi, Bedir Galibi'ni göklere çıkarırken, "O'nun Hak
Peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritaya baksınlar ve Bedir
destanını okusunlar" diye heyecanlandı. Ata'nın son sözü şu olmuştu:
- Hz. Muhammed'in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer gibi kalabalık ve
alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir meydan muharebesinde
kazandığı zafer, fani insanların kârı değildir, O'nun Peygamberliğinin en
kuvvetli delili işte bu savaştır. (Atatürk ve Din Eğitimi, Ahmet Gürbaş,
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, s.2
Atatürk"ün Hz. Muhammed'e duyulacak sevgiyi tarif ettiği sözleri ise
şöyledir: "Büyük bir inkılap yaratan Hazreti Muhammed'e karşı beslenilen
sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli
edebilir." (Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi, sayı 100, s. 4)
BALIKESİR HUTBESİ
ATATÜRK’ÜN PAŞA CAMİİNDE YAPTIĞI KONUŞMA
Ey Millet, Allah birdir. Şanı büyüktür. Allahın esenliği, sevgisi ve iyiliği
üzerinize olsun. Peygamberimiz efendimiz hazretleri, Cenabı Hak tarafından
insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Temel kanunu,
hepimizce bilinmektedir ki, yüce Kur’an’daki mânası açık olan ayetlerdir.
İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. En mükemmel dindir.
Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor.
Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymamış olsaydı, bununla diğer ilahi tabiat
kanunarı arasında çelişki olması gerekirdi. Çünkü tüm evren kanunlarını
yapan Cenabı Hak’tır.
Arkadaşlar; Cenabı Peygamber çalışmasında iki yere, iki eve sahip
Dostları ilə paylaş: |