Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı



Yüklə 1,65 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə25/37
tarix28.11.2023
ölçüsü1,65 Mb.
#134390
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   37
2.4.2. Uluslararası Hukuk 
Kamusal hakların ilk basamağı olan anayasal hakları, devlet-vatandaş bağlamında genel 
olarak bu şekilde sınırlayan Kant, ikincil olarak Uluslararası Haklar’dan bahseder. Kamu 
hukuku söz konusu olduğunda Anayasa Hukuku, Uluslararası Hukuk ve Kozmopolit 
Hukuk olarak üçlü bir ayrıma giden Kant, açıklamalarında her ne kadar bireyden 
evrensele giden bir sıralama izlemişse de, aslında üst basamaktakiler olmadan alt 
basamaktakilerin yeterli şekilde oluşturulamayacağını da ifade eder. Yani yetkin bir 
uluslararası hukuk tesis edilmediği müddetçe yetkin ve adil bir anayasa 
oluşturulamayacağı gibi, evrensel geçerliliğe sahip kozmopolit haklar tesis edilmedikçe 
de uluslararası haklar güvende olmayacaktır. 
Bu bağlamda, “Dünya Yurttaşlığı Amacına Yönelik Genel Bir Tarih Düşüncesi”nin 
yedinci önermesinde Kant şöyle der: “Yetkin bir yurttaşlık anayasasının yapılması 
sorunu, başka devletlerle yasal, ilkeli bir dış ilişki sorununa bağlıdır ve bu ikincisi 
çözülmeden birincisi de çözülemez.” (Kant, 1982, s. 123) Yani devletin kendi içinde 
evrensel adalet anlayışına bağlı yetkin bir anayasa yapması, onun diğer devletlerle 
ilişkilerini evrensel adalet ilkesine uygun bir halde düzenlemeden mümkün olamaz.
Kant, bir devletin diğer devletlerle ilgili yasalarına uluslararası hukuk adını verir (Kant, 
2006a, s. 139). Bu hukuk, sadece bir devletin diğerleriyle olan ilişkilerini değil, bir 
devletin vatandaşlarının diğer devletin vatandaşlarıyla ve o devletle olan ilişkilerini de 
içerir. Kant’a göre böylesi bir uluslararası hukuk ve sonrasında kozmopolit hukuk 
anlayışının oluşmasını gerektirecek etmenler şunlardır: 1) Yasal olmayan bir doğa 
durumu içerisinde, diğer devletlerle ilişkisi çerçevesinde devletler 2) Gerçek bir savaş ya 
da düşmanlık içermese dahi savaş durumu içinde olan ve bu savaş durumundan çıkmayı 
amaçlayan komşu devletler 3) Toplum sözleşmesine dayanan ve dışarıdan gelen 
tehditlere karşı birbirini savunacak bir devletler topluluğu 4) Bu topluluğun ortak bir 


48 
anayasa çerçevesinde değil, federalizm benzeri ve her zaman sonlandırılabilecek bir 
birliktelik ile oluşturulması. 
Kant, uluslararası hukuk kavramın anlaşılması için ilk önce, anayasal hakların 
açıklanmasındakine benzer şekilde, devletleri birer ahlaki kişilik olarak görerek, bir doğa 
durumu ortaya koyar. Bu doğa durumunda devletler, doğal bir özgürlüğe sahiptirler ve 
doğa durumundaki bireyler gibi, onlar da aynı tür antagonizme tabidirler. Kişiler 
karşısındakilerden ne tür kötülükler beklerse, devletler de başka devletlerden aynısını 
bekleyebilir. Dolayısıyla bitmek bilmez savaş dönemleri ya da barış dönemlerindeki 
savaş hazırlıkları ve diğer tedirginlikler, devletlerin de kendilerini evrensel adalete göre 
belirlemesini engelleyecek etmenlerden olur. Bu engelleri aşmak için gerekli olan şey 
yine antagonizmdir. Nasıl ki bireyler, sınırsız özgürlük durumundan kendi istekleriyle 
çıkarak bir yurttaşlar toplumu kurmuşlarsa, devletler de zamanla bu sınırsız özgürlüğün 
getirdiği savaş ve savaşa hazırlık harcamalarına katlanamayarak, uluslararası hukuk 
altında birleşecek ve bir devletler topluluğu kuracaklardır.
“Savaşlar, yoğun ve durmak bilmeyen askeri hazırlıklar ve bu yüzden barışta bile 
her devletin duyduğu tedirginlik, -işte bunlar doğanın araçlarıdır: ulusları önce 
yetersiz girişimlere, ama sonunda, birçok sarsıntı ve yıkıntıdan, hatta güçlerin 
tamamıyla tükenmesinden sonra, bu acı tecrübeler olmadan da aklın göstermiş 
olabileceği yönde adım atmaları için onları zorlayan doğanın kullandığı araçlardır. 
Aklın gösterdiği yön, yasasız vahşilik durumundan çıkmak ve bir halklar 
federasyonuna girmektir. Bu federasyonda her devlet, en küçüğü bile, güvenliğini ve 
haklarının verilmesini kendi gücünden yahut hukuki yargısından değil, yalnızca bu 
büyük federasyondan, birleşmiş bir güçten, birleşmiş bir iradenin yasal dayanaklı, 
ilkeli kararlarından bekleyebilir.” (Kant, 1982, s. 123-124) 
Özgür bir devletin diğer bir devlete karşı savaş açması durumunda akla gelecek 
sorulardan ilki, savaşa girme konusunda uyruğun değil, egemenin kararının geçerli 
olmasına rağmen, devletin uyruğu, onların hayatlarını ve mallarını, tehlikeye atma 
hakkının olup olmadığıdır. Bu noktada Kant, bir insanın kendi ürettiği bir mal veya sahibi 
olduğu bir eşya üzerindeki sınırsız tasarruf hakkına benzer şekilde, egemeninde uyruğu 
üzerinde sınırsız bir tasarruf hakkı olduğu düşüncesine karşı çıkar. Uyruğun, iradi şekilde 
toplum sözleşmesine katılması vasıtasıyla, yani doğa durumundan çıkarak yurttaşlık 
durumuna geçmesiyle birlikte bir nevi yasa koyucuya yardımcı rolüne girdiğini 
hatırlatarak, temsilcileri vasıtasıyla da olsa uyruğun özgür rızasının alınması gerektiğini 
söyler (Kant, 2006a, s. 141). 


49 
Kant’a göre devletler, uluslararası hukuka uygun olarak, savaş açma hakkına, savaş 
esnasında haklara, savaş sonrası haklara ve barış dönemi haklarına sahiptirler. Bunlardan 
savaş açma hakkı (
jus ad bellum
), devletin, zarar gördüğüne inandığı ve hukuksal 
müdahalelerle çözemeyeceği durumlarda kullanabileceği bir haktır. Burada zarar 
görmekle kastedilen, sadece aktif olarak zarara uğramak değil, ciddi bir zarar tehlikesiyle 
karşı karşıya olmaktır da. Ayrıca karşı devletin savaş için silahlanmaya başlaması ya da 
aşırı büyüyen devletin diğerleri için bir tehlike yaratması durumları da, bir devletin 
önleme amaçlı olarak savaş açma hakkına sahip olmasını gerektirir. Ancak doğa durumu 
içerisindeyken yapılacak bir önleme saldırısı yahut herhangi bir eylemde bulunmadığı 
halde sırf daha güçlü olduğu için daha zayıf durumdaki devlete zarar verilmesi 
durumlarında, yapılacak saldırılar hukuk dışı kabul edilmelidir. Ayrıca aktif bir saldırıya 
uğrayan devletin savaş açma hakkı, başka bir devletin vatandaşının haksız olarak zarara 
uğrattığı kişilerin, tazminat istemek yerine misilleme yapma hakkını da içerir. 
Savaş esnasındaki haklar ise hukuk dışı bir durum içinde hukuki olanı ortaya koymaları 
açısından çelişkili görünen bir durumdur. Kant’a göre bu haklar, devletlerin doğa 
durumundan yasal bir duruma geçmesini ya da daha sonra sağlanabilecek bir barış 
ortamını imkânsız kılmamak için vardır. Örneğin, bağımsız devletler arasında 
cezalandırma savaşından söz edilemez. Çünkü cezalandırma, eşit iki özne arasında değil, 
bir yönetici ve ona tabi nesne arasında mümkündür. Ayrıca nüfusu tamamıyla yok etme 
veya fethederek, boyunduruk altına alma amaçlı savaşlar da yasaktır. Kısaca, savaşın izin 
verilen formlarının tümünün ortak noktası, savunma amaçlı olmalarıdır. 
Savaşın bitiminden sonraki uluslararası haklar ise bir barış antlaşmasının yapıldığı, 
galibin şartları belirlediği zaman dilimiyle ilgilidir. Böylesi bir barış antlaşması ile hiçbir 
zaman, kaybeden tarafın kolonileştirilmesi veya uyruklarının özgürlüğünü kaybetmesi 
mümkün olmamalıdır. Ancak mağlup devlet, kendi parlamentosuna sahip olarak kendi 
kendini yönetse bile, galip devletin gözetiminde kalmaya mecbur bırakılabilir. 
Son olarak ise Kant’a göre barış döneminin hakları ise şöyle olmalıdır: 1) Devletlerin, 
savaş zamanı, tarafsız ve barış içinde kalma hakkı vardır. 2) Barış güvencesi ile belirli bir 
süre boyunca barış dönemi garanti altına alınabilir. 3) Bazı devletler arasında kurulmuş 
bir ittifak, saldırılar karşısında ortak savunmayı hedefleyebilir, ortak saldırıyı değil. 


50 

Yüklə 1,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə