Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı



Yüklə 1,65 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə6/37
tarix28.11.2023
ölçüsü1,65 Mb.
#134390
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   37
Hukuk Felsefesinin Prensipleri’
nde
 
belirttiği gibi, “kendi çağının çocuğu olan” 
filozofların, “kendi zamanının üzerinden atlayarak” (Hegel, 2004, s.30) çağını aşan 
öngörülerde bulunmasının felsefenin işi olmadığı düşüncesinden hareketle, Kant’ın 
kozmopolitizmin geleceğine dair öngörülerinin de bu bağlamda felsefi bir incelemenin 
konusu olamayacağı söylenebilir.
Ancak felsefenin görevini sadece bitmiş, gerçekleşmiş olanı yorumlamakla sınırlamaz, 
mevcut olanı değiştirmek ve geliştirmek amacıyla ele almasına da izin verirsek, dünya 
tarihinin yöneleceği ya da yönelmesi umut edilen ebedi bir barış ortamına erişmek için 
izlenecek yol olarak kozmopolitizme dair Kant’ın düşünceleri farklı bir bakış açısıyla 
tekrar ele alınabilir. Böylesi bir bakış açısıyla irdelenen kozmopolitizm kavramına 
yönelik eleştirilerin temelinde ise çoğunlukla kavramın realiteye uygulanamaz oluşu 



yatar. Bu eleştiriler dikkate alınmadan yapılacak bir kozmopolitizm çalışması, hoş bir 
hayalin ötesine geçemeyecektir. Bu nedenle çalışmanın üçüncü bölümünü Kant’ın 
kozmopolitizm kavramına yönelik kimi eleştiriler oluşturmaktadır.
Kant’ın kozmopolitizmine yönelik eleştirilerden, hangi düşünürlerin görüşlerinin ele 
alınacağı konusunda hem tarihsel hem de eleştirinin temele aldığı nokta açısından bir 
ortaklık aranmıştır. Bu ortaklık ise yirminci yüzyılın küreselleşme nedeniyle ulus devlet 
egemenliğini sarsan yapısında ve ele aldığımız isimlerin, insanların iletişim olanaklarına 
dayanan yeni bir nirengi noktası kurgularında bulunmuştur. Bu bağlamda çalışmanın 
üçüncü bölümü, Kant’ın kozmopolitizm kavramına yönelik eleştirileri açısından Schmitt, 
Arendt, Habermas, Negri ve Hardt ile Derrida’nın fikirlerine ayrılmıştır. Dönemsel olarak 
İkinci Dünya Savaşı’nın sonrasında ulus devletlerin gücünü yitirmeye başladığı bir 
döneme ait olan bu fikirler, kozmopolitizmin günümüzde tekrar bir alternatif olarak dile 
gelmesinin muhtemel yollarını sergilerler. 
Kant’ın kozmopolit hukukunu vücuda getirecek kurumsal yapıyla ilgili olarak 
öngörülerinin isabetli olmamasına yönelik, tüm bu eleştirilerin ortaya koyduğu ana 
düşünce, ulus devletlerin gücünü yitirmesi ve küresel bir düzenin ortaya çıkışıyla ilgilidir. 
Bu nedenle kozmopolitizm kavramının geçirdiği tarihsel değişim, siyaset sahnesindeki 
bu değişim dikkate alınmadan değerlendirilemez. Westphalia Barışı’ndan sonra 
uluslararası antlaşmalar çerçevesinde kurulan bir düzen ve Avrupa güçler dengesinin 
emperyalist politikaları ile gelişen ulus devlet anlayışı, İkinci Dünya Savaşından sonra 
giderek zayıflamaya başlamıştır. Bu zayıflamanın temelinde ise devletlerin milli 
egemenliklerinin sınırını aşan küresel bir ekonominin yıkıcı gücü yatar. Dünya siyaseti, 
Kant’ın öngördüğü siyasi adımları atmış, ancak öngörülmüş sonuçlara ulaşamamıştır.
Yaşanılan değişim, egemenliğe dair klasik anlayışı etkilediği gibi klasik savaş ve barış 
anlayışını da etkilemiştir. Kırk yıl gibi kısa bir sürede iki büyük dünya savaşı gören 
Avrupa Devletlerinin belirlediği politik yaklaşımlar ile her ne kadar dünya haritasındaki 
sınırlar kesinleşmiş, topyekûn savaşlar sona ermiş ve uluslararası ilişkiler ekonomik 
savaşlar ile belirlenmiş gibi gözükse de bu durumun bir illüzyon olduğu, savaşların 
sadece şekil değiştirdiği ve baş aktörlerinin aynı kalmasına rağmen, savaşın bölgesel 
olarak ötelendiği dile getirilebilir. Nitekim kullanılan dildeki farklılık da bize bu 
değişimin işaretlerini verir. Yaşanılanlar artık savaş değil, çatışma veya müdahale adını 



alırken, savaşın tarafları iki egemen devlet değil, bölgesel güçler veya terör örgütleri 
olmuştur. Bu değişimlerin meydana getirdiği bir diğer kaçınılmaz değişim ise sivil halkın 
bu çatışmalardan etkilenme düzeyidir. Savaş meydanlarında, profesyonel ordular 
arasında, belirlenmiş bölgelerde yaşanılan savaşların yerini kitle imha silahları, bombalı 
saldırılar ve sivil kayıplar almıştır. Artık savaş kavramı Kant’ın felsefesindeki anlamını 
yitirdiğinden, barışa da bu felsefede öngörüldüğü şekilde ulaşılma imkânı yitirilmiştir.
Ancak bu değişim, Kant’ın ebedi barış ve kozmopolitizm kavramlarının tamamen ortadan 
kalktığı ve anlamsız bir hal aldığı şeklinde yorumlanamaz. Zira, devlet ve savaş gibi 
kavramların değişimi, uluslararası siyasetin büyük aktörlerinin pek de arzu etmediği bir 
sonuca yol açmış, dünya ülkeleri arasındaki eşitsizliğin artmasıyla, ülkelerindeki açlık, 
savaş veya dini ve siyasi baskılardan kaçan milyonlarca insan, göçmen veya mülteci 
sıfatıyla başka ülkelerin sınırlarına yığılmıştır. Bu durum, etik ve hukuki bağlamda pek 
çok tartışmanın kapısını araladığı gibi böylesi büyük bir nüfus hareketliliğinin 
yaratabileceği demografik değişiklikler ve ekonomik problemler de dünya gündeminde 
önemli bir yer edinmiştir. Bu durum, hayatlarını korumak için yollara düşen her yaştan 
insanın ülkelere kabulü ya da reddi kararının verilmesi, kimin yabancı, kimin mülteci, 
kimin vatandaş olduğu ve bu grupların hangi haklara sahip olduğu ve bu hakların felsefi 
ve hukuki temellerinin ne olduğuna dair tartışmaları gündeme getirmiştir. Bu gelişmeler 
ışığında, iki bin beş yüz yıllık tarihiyle kozmopolitizm idesi günümüzde, felsefe, hukuk 
ve siyaset alanındaki tartışmalarda, mülteci sorunu, insan haklarının temellendirilmesi, 
vatandaşlık hakkının kazanılması ve benzeri pek çok konuda yeniden başat öneme haiz 
hale gelmiştir. Ancak bu problemlerin her biri başlı başına bir araştırmanın konusu olmayı 
gerektirecek kapsamda olduğundan, bu çalışmada kozmopolitizm kavramı, Kant’ın 
sunduğu çerçeve ve böylesi bir kozmopolitizmin uygulamada karşılaşacağı güçlüklere 
yönelik kimi eleştirilerle sınırlandırılacaktır. 
Ulus devletlerin yerine gelen bu küresel düzen büyük bir krizin eşiğindedir. Değişimin 
yaklaşan ayak sesleri, siyaset modelinin yenileneceğini bildiriyor. Ancak bu sefer 
beklenen bu yenilik, egemenlerin değil, toplum sözleşmesinin kuruluşundan 
hatırlayacağımız bir aktörün eliyle gerçekleşecek gibi görünüyor. Vatandaş, uyruk, tebaa 
gibi sınırlandırılmış kimliklerinden sıyrılan bu aktör, hikâyenin başlangıcında ortaya 
koyduğu ortak ve özgür iradeyi yeniden ele alarak, kozmopolit bir düzenin kurucu 
gücünün fitilini ateşleyebilir mi? 



Gerçekleşmesi beklenen bu yeni kozmopolitizmin temel problemi, Kant’ın 
kozmopolitizm anlayışı ile yine benzer bir noktada düğümleniyor. Ahlak ile hukuk ve 
siyaset arasında kurulacak olan bağın sağlamlığı, kozmopolitizmin gücünü belirlerken, 
bu bağ zayıf olduğu müddetçe kozmopolitizm bir ütopyadan öteye geçemiyor. Kant bu 
bağı özgür bir federasyonun gücünden beklerken, günümüz felsefesinde, çoğunlukla 
bireylerin bağımsız pozisyonlarını korurken bir arada kalmayı başarabilmelerine vurgu 
yapılıyor. 
Bu nedenle, bu çalışmanın amacı da kozmopolitizm kavramının bu problemini ortaya 
koyarak, bir çıkış yolunun olanağını araştırmaktır. Kant’ın pozitif hukuk alanına dahil 
etmeye çalıştığı kozmopolitizm, uluslararası siyasetin kimi açmazları dolayısıyla talep 
ettiği hukuki korumaya erişememiş, bu haliyle ahlaki bir hedeften, arzudan öteye 
geçememiştir. Ancak talep edilen hukuki korumaya erişilene kadar, kozmopolitizm 
kavramını siyaset sahnesinde muhafaza etmenin yolunun, bireylerin farklılıklarını 
muhafaza ederek bir bütün oluşturacakları yeni bir yapının inşasından geçtiği 
söylenebilir. Bu yeni yapının adı her ne olursa olsun, amacının, hukuki bir zırha bürünmüş 
kozmopolitizme ulaşmak olduğu unutulmadan, amaca ulaşıncaya kadar geçen süre 
zarfında, şimdi ve burada, mümkün olduğunca hedeflenen kozmopolit düzene yönelik, 
adalet kavramını gözeten bir eylem tarzının benimsenmesi gerekir. Bu nedenle 
çalışmanın sonuç kısmında, yukarıda açıklanmaya çalışılan düşünceler çerçevesinde, 
Kant’ın ebedi barış ve kozmopolitizm anlayışının uygulanabilirliğine dair bazı eleştiriler 
değerlendirilmiş ve bu eleştirel kozmopolitizm anlayışlarının sunduğu çözüm yollarıyla 
birlikte, bu önemli kavramı gerçekleştirilebilir kılacak bir yaklaşımın varlığı 
sorgulanmaya çalışılmıştır.




Yüklə 1,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə