76 Hüseyin Günday
Dicle Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi
Dergisi, 2010/2, c. 12, sayı: 2
3. Meze tabağına çerez tabağı muamelesi yaparak, mezeyi hapur
hupur tüketene.
17
4. Şarap kadehini elinde tutamayarak düşürüp kırana.
5. İşret meclislerinde çilingir sofralarının olmazsa olmazı sayılan
mezelerden fesleğeni aşırıp evine götürmeye kalkana.
6. Elindeki kadehe sahip olamayarak üzerine dökene.
7. İşret meclisinde olduğu halde kendisini düğün ziyafetinde sa-
narak yemek talebinde bulunana.
8. Ud enstrümanındaki en kalın tel olan bam telini koparacak
kadar ölçüyü ve ritmi kaçırana.
9. Henüz birinci kadehte tıkanma emareleri gösterene.
10. Sarhoşluğun ileri evrelerinde çenesi düşerek gevezelik etme-
ye başlayana.
11. İçki masasındaki düzenin önemli bir parçası olan peçeteye
mendil muamelesi yaparak sümkürene.
12. Tuvalet gibi münasebetsiz mekânlarda sızıp kalana.
18
Anekdot: 18
Cemmâz anlatıyor: Bir sabah kırda gezintiye çıkmış, uygun bir
yer bularak kurulmuştum. Benden bir ok atımı mesafede yaşlıca bir
adam, yanında da bir çocuk vardı. Hava henüz sertliğini koruyordu.
Zaman zaman bu ihtiyarın “
Bana kürkümü giydir” dediğini işitiyor,
17
İçki âlemlerinin vazgeçilmez unsurlarından biri de لْقُن veya ت الَوُقُن kelimeleriyle ifade
edilen mezedir. Mezenin azlığı ya da tüketiminde ölçüye dikkat edilmemesi kimi
meclislerde işret müdâvimlerini birbirine düşüren bir faktör olabiliyor, bu konuda
usule riayet etmeyenler nazik biçimde uyarılıyordu:
Bir ticâret erbâbı bir içki meclisine misafir olmuştu. Ancak bu zat bütün him-
metini mezelere çevirip sadece onlardan hızlı hızlı yemeye başladı. Duruma
tanık olan bir nükte erbâbı onun bu halini şöyle tasvir etti: “
Bu zât-ı muhterem
mezeyi içiyor, nebizi ise gıdım gıdım yudumluyor!”
Nesru’d-durr, VI, 334.
18
Nesru’d-durr, III, 172. el-Âbî, 13 sınıf dediği halde 12 rakamına ulaşabilmiştir. Ebû
Hayyân da 13 kişilik bir yasaklı listesinden söz eder, ancak orada da şu üç farklı
grubu zikreder: Müzik icrasında bulunana istek parçası verip bunda ısrarcı olana;
şiir sözlerini terennüm ederken
taktî‘ yapana (
taktî‘: aruz ölçüsünde dizelerin durak
yerlerini belirtecek biçimde kesik kesik okunması); parçaya eşlik edeyim derken
icracının insicamını bozup hata yaptırana. Bkz.
el-Basâir ve'z-zehâir, I, 227-28.
Kısmen farklı rivayetler için ayrıca bkz.
et-Tezkiretü’l-Hamdûniyye, VIII, 399; en-
Nuveyrî,
Nihâyetu’l-erab fî funûni’l-edeb (I-XXXIII), thk. Mufîd Kumayha ve eki-
bi, Dâru’l-kutubi’l-‘ilmiyye, 1.Baskı, Beyrut, 2004, IV, 127;
el-Vâfî bi’l-vefeyât, IV,
204-205.