144
AÜÝFD XLVI (2005), sayý I
örnek kiþiler, kurumlar, mistik deneyimler, çevrede meydana gelen çeþitli
olaylar, yaþanan buhranlar, bilinçli davranýþlar, seçimler, bireyin duygu ve
düþünce dünyasýnda ortaya çýkan deðiþim ve geliþimler inancýn imana evri-
mini saðlayan etkenler olarak sýralanabilir.
Ýnanç, Ýman ve Þüphe
Ýnsanýn inancý, bir anda olup biten bir durum deðildir. Onun oluþmasý ba-
zen çok uzun duygusal ve zihinsel süreçler gerektirir. Ýþte bu süreçler sýra-
sýnda birey bazý þüpheler yaþamaktadýr. Günlük dildeki anlamý düþünüldü-
ðünde, þüphe herhangi bir konuda kararsýzlýk durumunu ifade eder. Konu
inanç olunca da þüphenin ayný anlamý geçerlidir. Ýnanma konusunda da
bireyin kararsýzlýðý görülür. Ancak buradaki kararsýzlýk, inanýlana götürecek
kanýtlarýn yetersizliðinden olabileceði gibi inanýlan þeyin özelliklerinden
de olabilir.
Özcan (1992) inanca iliþkin þüpheyi, þüphelenilen konuya yani onun
inanca iliþkin konumuna göre “imana zýt olan” ve “imana götüren” þüphe
olarak ikiye ayýrmaktadýr. Ýmana zýt olan þüphe inanýlan varlýðýn irrasyonel
olduðu düþüncesinden kaynaklanýr. Bu irrasyonel durum ortadan kaldýrýl-
madan imana ulaþýlamaz. Bu durumda, insanýn yaþadýðý zihinsel süreçler,
onu imandan uzaklaþtýrýr. Diðer taraftan imana götüren þüphe ise “bilimsel
þüphedir”. Bu þüphe inanca ulaþmak için baþvurulan bir þüphe biçimidir.
Yani bu þüphe iman için bir anlamda gereklidir ve iman onunla kemale
ulaþýr (s. 41–43). Özcan daha çok felsefî bir bakýþ açýsýyla konuya yaklaþa-
rak ikili bir sýnýflamaya gitmektedir. Oysa bizim burada üzerinde duracaðý-
mýz konu, þüphenin felsefî anlamýndan daha çok psikolojik boyutudur. Ýn-
san inanç konusunda neden þüphe taþýmaktadýr? Onu þüpheye götüren
etkenler nelerdir? Þüphelenme sýrasýnda hangi zihinsel ve duygusal halleri
yaþamaktadýr? gibi sorular din psikolojisini daha yakýndan ilgilendirmek-
tedir. Nitekim Allport’a (1950) göre de herhangi bir þüphenin mantýksal
olup olmadýðýna karar vermek psikologun iþi deðildir. Psikologun iþi, ruh-
sal yaþamýn evrensel ve gerekli bir parçasý olan bu süreci anlamak ve açýk-
lamaktýr. O, þüphe sürecini anlamanýn, insanýn inanç ya da inançsýzlýk te-
melinin inandýrýcýlýðýný belirlemede önemli olduðunu düþünür. Her insan
kendine özgü bir geçmiþ, örüntü ve yanlýþ anlama derecesi taþýmakla bera-
ber genel olarak görülen þüphe biçimleri vardýr ve herhangi bir kiþi bu þüp-
he biçimlerinden birini ya da birkaçýný bir arada taþýyabilir (s. 117). Bu,
insanýn þüpheden tamamen kurtulamayacaðý anlamýna gelmektedir. Ýnan-
sa da inanmasa da insanýn zaman zaman bazý þüpheler taþýdýðý bir gerçek-
tir. Ýnanmayan insan hem kendi doðrularý hem de inananlarýn doðrularý
145
hakkýnda þüpheye düþmektedir. Ýnanan insan ise kendi doðrularýna iliþkin
þüpheler taþýmaktadýr. Þimdi bu þüphelerin kaynaklarýný Allport ve Clark’a
dayanarak görelim.
Allport (1950) insanýn þüphelerini çeþitli baþlýklar altýnda tartýþýr.
Tepkisel-olumsuz þüphe: Bu þüphe biçiminin örneði, dua sýrasýnda yaký-
nýnda patlayan bir mermiyle yaralanan askerin durumunda olduðu gibi zi-
hinsel sarsýntý görülür ve bu keskin olumsuzluk, duygusal olarak denetle-
nemez. Dua ettiði sýrada büyük bir þokla karýlaþan kiþi, duasýnýn hiç iþe
yaramadýðýný düþünerek Yaratýcýya karþý olumsuz tepkiler gösterebilir. Ani
bir þokla ortaya çýkan bu durumu, kýsa sürede denetim altýna almak da
zordur. Kýsacasý þiddetli bir þok, olumlu bir tutumu olumsuza çevirebilir.
Tepkisel þüphenin bir diðer biçimi bilinçaltý ruhsal yaþamýndan kaynak-
lanýr. Dinsel duygu, Freud’un dediði gibi, çocuðun babasýna olan tutumu-
nun uzantýsýnda temelleniyorsa, babaya karþý olan bastýrýlmýþ düþmanlýðýn
yansýtma yoluyla Tanrýya yönlendirilebileceði düþünülebilir. Çünkü Freud-
’a göre Tanrýya inanma, babaya yönelik sevgi ve baðýmlýlýðýn yansýmasýdýr.
Bu ise ateizmin, babaya olan düþmanlýðýn bir yansýmasý olarak kabul edile-
bileceði anlamýna gelmektedir.
Allport burada din ile ateist arasýndaki iliþkiye de dikkat çeker. Ona göre,
ateþli bir ateist, dine karþý sert bir tepki göstermekle, dinsel yaþam biçimi-
ne olan derin bir ilgiyi açýða vurmaktadýr. Çünkü “tepki oluþturma”, psiko-
loglarýn, gerçek ilgilerini þiddetli protestolarla gizleyenler için kullandýklarý
bir terimdir (1950, s. 117–118). Ýnsan, bazen ilgilerini gizlemek için karþýt
tepki gösterebilir. Bu durum genel bir yansýtma olup, ilginin tamamen yön
deðiþtirmiþ bir halidir.
Buna göre tepkisel þüphe, yaþanan þiddetli þok durumlarýndan, bilinçal-
tý ruhsal yaþamlarýndan ve insanýn çeþitli nedenlerle açýða vuramadýðý duy-
gu ve düþüncelerine karþý, bir savunma mekanizmasý geliþtirerek tepki oluþ-
turmasýndan kaynaklanabilmektedir.
Bireyin ilgilerine karþýlýk bulamamasýndan kaynaklanan þüphe: Bu þüphe
biçimi bireyin kendi ilgilerine karþý ilgi görmemesinden kaynaklanýr. Dinsel
geliþimin ilk ben-merkezli durumu, olgunlaþmamýþ bir görünüm arz eder.
Örneðin, kiþisel çýkarlarýný aramaya baþlayan çocuða, dualarý, beklentileri
doðrultusunda hizmet etmeyebilir. Bu ise onun dine iliþkin düþüncelerinde
kuþkulara yer açabilir. Nitekim “dua mermileri durduramaz, onlar, inanana
da inanmayana da iþler. Din benim için hayati bir anlam taþýmaz” gibi
sözler kýdemli askerlerin nakaratlarýdýr. Bunlar göstermektedir ki, kendilik
çýkarýna odaklanan bir inanç, daðýlmaya mahkûmdur. Ýnancýn devam ede-
bilmesi için, inanan insanýn kiþisel kaprislerin ötesine uzanan bir evreni
Psikolojik Açýdan Ýnanç, Ýman ve Þüphe