Hasan kayiklik



Yüklə 124,93 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə2/8
tarix06.10.2018
ölçüsü124,93 Kb.
#72859
1   2   3   4   5   6   7   8

136

AÜÝFD XLVI (2005), sayý I

laþtýrýldýðýnda, imanda doðruluk olasýlýðý, inançta ise güven ve teslimiyet

düzeyi daha düþüktür. Kýsacasý, inançta kanýt, imanda ise kanýt olsun ya da

olmasýn duygusal baðlanma ön plana çýkmaktadýr (Özcan, 1992, s. 76). Bir

baþka ifadeyle, imanda zihinsel süreçlerden daha çok duygusal süreçler yer

almaktadýr (James, 1945, s. 145). Türk müfessiri Elmalýlý M. H. Yazýr, Hak



Dini Kur’an Dili adlý eserinde “O kimseler ki, gaybe iman ederler” (Bakara

3) ayetini yorumlarken imanda etkin olanýn, insanýn hisleri, kalbi, ruhu ve

aklý olduðunu ifade eder (C.: 1, s. 172). Bunlar da imanda önemli olan

þeyin, iman eden kimsenin ruhsal özellikleri olduðunu göstermektedir. Böyle

olunca, ‘bir insanýn ruh dünyasý ne kadar geliþmiþ ise iman etme donanýmý

da o kadar geliþmiþtir’ sonucuna varýlabilir. Ruh dünyasý yeterince geliþme-

miþ kiþiler de iman edebilirler, ama bunlar iman etmekte zorlanýrlar. Çünkü

iman etme, ruhsal donanýmýn gücüyle doðru orantýlýdýr. Ýman ve inancýn

farklýlýðýný Hökelekli (1992) þöyle ifade eder: Ýnanç, imana göre daha genel

bir kavramdýr. Ýman ise daha özel bir alan için kullanýlmaktadýr (s. 156–

157). Biz yarýn yaðmurun yaðacaðýna, sýnavda baþarýlý olacaðýmýza, Allah-

’ýn varlýðýna inanýrýz. Ama bunlardan sadece Allah’ýn varlýðýna iman ederiz.

Bu örnekler, inancýn genel imanýn ise özel alanlarda kullanýldýðýný göster-

mektedir.

Vergote’a göre ise dinsel anlamda “inanmak” eyleminin karþýlýðý olarak

kullanýlan ad, “inanç” deðil “iman”dýr. Ona göre “iman”, “inanýyorum ki

Allah vardýr” cümlesinde kullanýlan “inanmak” kelimesi gibi teorik bir an-

latýþtan çok daha zengin bir içeriðe sahiptir ve imanýn içerisinde “güven

saklýdýr. Vergote, bu düþünceden hareketle, dindarlýðýn “inanma boyutu”nu

ideolojik boyut” olarak adlandýran Glock ve Stark’ý “yersiz bir ilmi tarafsýz-



lýk isteðiyle imaný dünyanýn bir tür görüntüsüne (vision) indirgemek ve ina-

nanýn hususi durumunu tanýmazlýktan gelmek”le suçlar (1999, s. 175–176).

Görüldüðü gibi Vergote, imaný sýradan bir inançtan ayrý tutmaktadýr. Ýnanç-

tan farklý olarak, imanýn içinde saklý olan “güven”e vurgu yapmaktadýr. Ýman,

bir bakýma inancýn içte yaþanmasýdýr. Bu gerçeði Tolstoy (1998) þöyle ifade

eder: “Din... kendi dýþýmýzda gözlemlenen bir olgu. Ýman... ise bu olgunun

içimizde tecrübe edilmesidir” ve o þuurlu bir iliþkidir (s. 30).

Diðer taraftan Topçu (1995), inançla iman arasýndaki farkýn bir içerik

farký olmayýp bir mahiyet farký olduðunu ileri sürer. Ona göre “iman, tek

baþýna ruhun alanýný iþgal etmek üzere, bütün diðerlerini bastýrarak veya az-

çok onlarý gözden düþürerek geliþen bir inançtýr” (s. 139). Bu ise, basit bir

ifadeyle, imanýn, inancýn geliþmiþ bir biçimi olduðu anlamýna gelir.

Ýmanýn birey için yönelim, ümit ve cesaret kaynaðý olduðunu söyleyen

ve onu insanýn evrensel bir özelliði olarak gören Fowler’e göre din çevre-




137

den miras olarak alýnan yýðmalý geleneklerdir. Ýman ise miras olarak alýnan

dinin öznelleþmesi anlamýna gelir (1986; 1992). Bu düþünceden þöyle bir

sonuca gidebiliriz: Ýnsan miras olarak aldýðý deðerlere inanýr, inanýlan bu

deðerler bireyin özellikleriyle yoðrulup öznelleþtiði zaman iman haline gelir.

Bu açýklamalarý özetleyecek olursak, inancýn imana göre daha genel,

toplumsal, ilkel, kesin, kanýtlý, statik, biliþsel yanýnýn aðýr bastýðýný, buna

karþýn imanýn daha özel, riskli, bireysel, duygusal, geliþmiþ olduðunu, nes-

nesine karþý pozitif duygular içerdiðini söyleyebiliriz.

Ýnanç ve iman farklýlýðýný insanýn psikolojik yapýsýnda arayan psikolog-

lar da vardýr (Meadow & Kahoe, 1984, s. 190–191). Psikolojik olarak bazý

insanlar inanmaya, bazý insanlar ise iman etmeye daha uygun özelliklere

sahip olabilirler. Bu düþünceyi yukarýda üzerinde durduðumuz inanç ve

imanýn özelliklerine uyarlarsak þöyle bir sonuca varabiliriz: Donanýmlarý-

nýn bir sonucu olarak bazý insanlar, genel, toplumsal, kesin, ifade edilebilir,

biliþsel ve statik deðerlere daha yatkýn özellikler sergilerken diðer bazý in-

sanlar, özel, bireysel, riskli, tecrübeye dayalý, duygusal ve pozitif duygular

içeren deðerlere daha yatkýn özellikler sergileyebilir. Bu düþünceden hare-

ketle, insanlar arasýnda görülen inanç ve iman farklýlýðýnýn onlarýn dona-

nýmlarýyla ilgili olduðu söylenebilir.



Ýnancýn Geliþimi

Ýnancýn oluþup geliþmesine geçmeden önce þu soru akla gelebilir: “Bir in-



san için inanç mý önce gelir yoksa iman mý?” Ya da “bir insan öncelikli olarak

inanýr mý yoksa iman mý eder?” Bu soruyu yanýtlamak için dinsel yaþayýþýn

ilk ortaya çýktýðý çocukluk yýllarýna gitmek durumundayýz. Çocukluða dön-

düðümüzde sorumuz “Bir çocuk önce inanýr mý yoksa iman mý eder?” þeklin-

de ifade edilir.

Çocuðun dinsel yaþayýþýna baktýðýmýzda, onun baþlangýçta sözel bir inan-

ca sahip olduðunu görmekteyiz. Ýnancýn ister fýtrî ister sonradan kazanýlan

bir özellik olduðunu kabul edelim, çocuðun inancý ilk yýllarda yeterince

geliþmiþ bir inanç deðildir. Yavuz’un (1983) ifadesiyle “çocuk dininin ka-



rakteristik özelliklerinden birisi de dinî geliþmenin henüz tam þekillenmemiþ

ve belli ilkelere ulaþmamýþ olmasýdýr” (s. 43). Vergote da, çocukta dine uy-

gun bir doðuþtan donaným bulunduðunu ve bunun daha çok aile tarafýn-

dan iþlendiðini ileri sürer. Dinsel inanç için çocukta bulunan donanýmlar

aile tarafýndan iþlenirken, çocuk dokuz yaþlarýna gelinceye kadar ailenin

kendisine sunduðu inancý sorgulamaz. Bunun sonucu olarak ailenin verdi-

ði dinsel deðerler, genellikle olduðu gibi kabul edilir (Vergote, 1978, s.

315–317). Bu kabullenmede, sorgulama ve þüphe gibi süreçler etkin olma-

Psikolojik Açýdan Ýnanç, Ýman ve Þüphe



Yüklə 124,93 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə