148
AÜÝFD XLVI (2005), sayý I
Bilimsel þüphe: Bilimsel þüphe bilim adamýnýn bilimsel düþünme zevkin-
den kaynaklanýr. Çünkü þüpheci tutum onun özelliklerinden biridir ve dine
bakýþýný etkileyebilir. Olgun dindar bir düþünür için bilimsel düþünmenin
çerçevesi, insan yaþamýnýn her alanýný kuþatma konusunda yeterli deðildir.
Çünkü her insanýn yaþamý, bilimin kesinliklerinden uzak olasýlýklarla iliþki-
lidir. Ahlâkî ve politik baðlanmalar, aþkýn nefrete üstünlüðü, hiçbir bilimsel
zemine dayanmaz. Dinsel bakýþ açýsýna göre bilim adamý, profesyonel dü-
þünce ile yaþamýnýn diðer alanlarýný uyumlu hale getiremeyen daðýnýk bir
varlýk alanýnda yaþar. Onun sýnýrlý zevkleri duyarlýlýðýna engel olur. (Allport
1950, s. 125–128). Çünkü bilim, insanýn bütün sorularýna özellikle var
oluþsal sorularýna doyurucu yanýtlar verememektedir.
Bu arada belirtmek gerekir ki, bu gün din ile bilim arasýndaki çatýþma
zayýflamaktadýr. Çünkü son zamanlarda, gençler önce bilimi öðreniyor.
Nükleer fiziði, biyolojiyi, psikolojiyi, insanýn evrenin bir parçasý olduðunu
öðreniyor. Sonra bunlarýn yeterli olup olmadýðýný merak ediyor. Ýnsanýn
hayalleri, idealleri, amaçlarý, deðerleri nedir? Ýlk sebep nedir? Gencin bu
tür sorularýna din, bilimden daha geniþ ve doyurucu yanýtlar veriyor (All-
port 1950, s. 132–133). Bu da onun kafasýndaki sorularý ve þüpheleri orta-
dan kaldýrýyor.
Allport’un bilimsel þüphe diye ifade ettiði þüphe biçimini Clark alýþýlmýþ
þüphe diye ifade eder. Çünkü ona göre, bilimsel þüphe bilim adamýnýn dü-
þünme sürecinin özelliðidir. Bilimsel çabanýn baþarýsý, özel bilimsel bir doð-
ruyu kabule isteksiz olmaya dayanýr. Gerçeðin þu andaki durumunu algýla-
mayla ilgili devam eden kuþku, bilimsel ilerlemenin nedenlerinden biridir.
Nitekim atomun parçalanamayacaðýna iliþkin bilimsel dogma kabul edil-
seydi, bugün atom bombasý olmayacaktý. Ancak bilimsel bilginin sýnýrlý
olduðu ve deðer ve din alanýna uzanamayacaðý da bilinmelidir (Clark, 1961,
s. 144). Nitekim insanlarýn karþýlaþtýklarý akla aykýrý ve çeliþkili gibi görü-
nen birçok þey vardýr ki, dinsel inanç olmaksýzýn onlarý anlamak ve açýkla-
mak ya çok zor ya da imkânsýzdýr (Tolstoy, 1998, s. 30–31). Ýnsan, bunla-
rýn içinden ancak din yardýmýyla çýkabilmektedir.
Referans þüphesi: En yaygýn þüphelerden biri de referans þüphesidir. Bu
þüphe, dinsel öðretinin özel kavramlarý ile kabul edilebilir kanýt arasýnda
ortaya çýkan çatýþmadan kaynaklanýr. Yirminci yüzyýlýn insaný cehennemi,
cenneti, insan vücudunun yeniden canlanmasýný, mucize benzeri birçok
þeyi nasýl anlayabilir (Allport, 1950, s. 133)? Pozitivizmin genel geçer gö-
rüþ olarak kabul edildiði modern çaðýn insaný, kafasýnda oluþturduðu pozi-
tivist düþünce kalýplarýyla dinin birçok kavramýný anlamakta güçlük çek-
mektedir.
149
Birçok insan dinsel öðretinin çok özel kavramlarýný düþündüðünde,
kelimesi kelimesine anlamla mecazi anlam arasýnda bocalayabilir. Duyu-
sal izlenimlerle doðrulanamayaný gerçek olarak kabul etmeyen pozitivizm,
insanýn inançlarýný batýl olarak deðerlendirir ve metafizik düþünceler, ahl-
âkî deðerler ve tabiatüstü kavramlarla ilgili olarak anlaþýlýr biçimde konu-
þulabileceðini reddeder (Allport, 1950, s. 135). Ama unutulmamalýdýr ki,
bir insanýn bir sembol ve kavrama itiraz etmesi, onun kendisiyle ilgilidir.
Çünkü insanlarýn kiþilikleri ve donanýmlarý çok farklýdýr. Din dili bir ya-
þam biçiminin ve deðerlerin benimsenmesi üzerinde durur. Onun için
önemli olan insan tabiatýnýn olgunlaþmasý ve bilginin tamamlanmasýdýr.
Bundan dolayý üzerinde durulmasý gereken þey, özel bir alan deðil, genel
olarak deðerlendirme yapmaktýr. Ýnsan parça parça sembol ve düþünce-
lerle uðraþýnca daha çok referans þüphesiyle karþýlaþmaktadýr. Ama dinin
uzun vadeli amacýna döndüðünde þüpheleri kaybolabilir (Allport 1950,
s. 136–138).
Allport’un referans þüphesi diye ifade ettiði þüphe biçimini Clark harfi
harfine açýklama ve anlama çalýþmalarýndan kaynaklanan þüphe olarak ad-
landýrýr. Bu þüphe biçimi daha çok dinsel metinlerin mecaz kullandýðý alan-
larda görülür. Nasýl ki psikologlar insan zihniyle ilgili açýklamalar yaparken
mecaz kullanýyorlarsa ve bazý konularý ifade etmekte dil bakýmýndan yeter-
siz kalýyorlarsa, dinsel alana iliþkin konularda da mecazlarý kullanmak bir
zorunluluk olabilir. Ýnançlý ebeveyn ve dindar eðitimciler, gerçek (fact) ile
doðru (truth)yu birbirinden ayýrýrlar. Gerçek, ruhsal alanýn deðiþiminde, en
önemli þey deðildir. Doðru ise önerilebilen en ince þeydir, ama tam olarak
tanýmlanamaz (Clark, 1961, s. 145).
Bundan dolayý dinsel inanç, inanan kiþinin düþünce ve yaratýcý ifade
gücüne baðlýdýr. Burada iki alana sahibiz: Biri, bilim adamýnýn etkisinde
olan gerçek alanýdýr. Diðeri ise düþüncenin etkin olduðu doðru ve iman
alanýdýr ki burada dinsel zihin yapýsý etkin haldedir. Din dünyasý büyük
ölçüde yaratýcý düþünceye sahip insan, peygamber ve azizler dünyasýdýr.
Bilim adamý, bilim adamý olarak burada iþlem yapamaz. Harfi harfine an-
lam çýkarmaya çalýþan kiþi þüpheci olabilir. Çünkü farklý dilleri kullanan
bilim dili ile din dili arasýndaki farký görmez (Clark, 1961, s. 146). Konuya
bilim adamý mantýðý ile yaklaþýldýðýnda bir takým þüphelerin kendini gös-
termesi kaçýnýlmaz olabilir. Çünkü din gerçeklerden daha çok doðrularla
ilgilenmektedir ve bilim dilinden farklý bir dil, bir þiir dili kullanmaktadýr.
Dinin kavramlarýnýn anlaþýlmasýnda izlenecek belki de en kolay yol, onu
“ait olduðu dil ve kültür baðlamýnda ele alýp deðerlendirmektir” (Koç, 1995,
265). Buna göre referans þüphesi, gerçek ile doðruyu, bilim dili ile din
Psikolojik Açýdan Ýnanç, Ýman ve Þüphe
150
AÜÝFD XLVI (2005), sayý I
dilini, bilim adamýnýn düþünme yöntemiyle inanan insanýn düþünme bi-
çimini birbirinden ayýramamaktan kaynaklanmaktadýr.
Clark, Allport’un þüphenin kaynaklarýna iliþkin görüþlerine katýlýr ve
onlara büyü ile dinin karýþmasýndan kaynaklanan þüpheyi ekler.
Büyü ile dinin karýþmasýndan kaynaklanan þüphe: Büyüsel tutumun tipik
özelliði, uygun ibadet ya da beddualarla insanýn Tanrýyý herhangi bir konu-
da zorlayabileceði ya da etkileyebileceði düþüncesidir. Nitekim dua eden
insan, Tanrýnýn duasýný kabul etme ve ona çözüm üretme konusunda bir
zorunluluk taþýdýðýný düþündüðü için bu düþüncesi gerçekleþmeyince þüp-
heye düþebilir. Bu durum geleneksel dindarlar arasýnda çok yaygýndýr. Din-
dar insan büyüsel bir öncülle yola çýkarsa agnostik ya da ateist bir düþünce
yoluna doðru kayabilir. Böyle kiþiler, dinin Tanrýyý insanýn iradesi yönünde
harekete ikna etmeye çalýþan giriþimleri barýndýrmadýðýný ve insanýn çaba-
larýnýn Tanrýnýn iradesine uyumlu olmak olduðunu düþünmezler. Ýnsan
Tanrýnýn iradesini öðrenebilir ve yaþamýný onun iradesiyle uyumlu hale
getirebilir (Clark, 1961, s. 146–147). Oysa dinde esas olan, Tanrýnýn insa-
na deðil, insanýn Tanrýya uymasýdýr.
Allport ve Clark’ýn üzerinde durduðu bu þüphelere bir þüphe daha ekle-
nebilir. Bilindiði gibi ergenlik dönemi, bireyde çeþitli bunalýmlarýn ortaya
çýktýðý bir dönemdir. Ýþte bu dönemde ergenlik þüphesi diyebileceðimiz bir
þüphe biçimi görülmektedir. Bu þüphenin kaynaðý inanýlan deðer deðil, bi-
reyin içinde bulunduðu geliþim evresidir. Hayatýn birçok alanýna sorgula-
macý ve þüpheci bir yaklaþým gösteren ergen, dinsel deðerlere de ayný ruh
haliyle yaklaþýr ve dinsel inançlarýný sorgular ve onlarla ilgili birtakým þüp-
heler taþýr. Nitekim Vergote’a (1981) göre “ergenlik, imanda þüphe yaþýdýr”
ve ergenlerin dinsel þüphelerinin üç ana kaynaðý vardýr: 1) Artýk ergen ba-
ðýmsýzlýðýný ilan etme aþamasýna gelmiþtir ve bunun sonucu olarak otorite-
ye baþkaldýrýr. Bu baþkaldýrý, çevreden sorgulamadan ve kolayca alýnan din-
sel inançlara da yönelebilir. 2) Ergenin kendi düþünce ve duygu geliþimine
baðlý olarak gösterdiði bazý davranýþlarýn dinî ve ahlakî deðerlere ters düþ-
mesi onu suçluluk duygusuna itebilir. Bu suçluluk duygusundan kurtulmak
isteyen ergen, dinsel inançlarýna iliþkin bazý olumsuz duygu ve düþünceler
geliþtirebilir. 3) Anne-babasýnýn, arkadaþlarýnýn, öðretmenlerinin kýsacasý
birlikte yaþadýðý insanlarýn kendisine olan sevgisinden þüphe eden genç,
yaþamýn anlamsýzlýðý duygusuna kapýlarak dinel deðerlere de güvenini yiti-
rebilir (s. 588–592). Ama hemen belirtmek gerekir ki, yukarýda ifade ettiði-
miz gibi ergenlikte görülen bu þüphe biçimi, bireyin geliþim evresiyle ilgili-
dir ve 16–17 yaþlarýnda yatýþarak yerini daha olgun bir inanca yani imana
býrakabilir.
151
Bütün bunlarý söylerken, þüphenin sadece olumsuzluklar kaynaðý olma-
dýðýný da belirtmeliyiz. Çünkü þüphe, inancýn olgunlaþmasýna katkýda bu-
lunabilir. O, inanç alaný için yaratýcý bir etkiyi de içinde taþýmaktadýr. Ýnanca
iliþkin kabullerimizi sorgulamak, inancýmýzýn daha da canlanmasýna ve onun
bizim için ne kadar önemli olduðunu anlamamýza yardým edebilir. Nitekim
inançlarýna iliþkin þüpheden kaçan bir kiþi, kendi yapýsýna uymayan bir
kesinlik ararken özgürlüklerini sýnýrlar. Oysa derinleþen bir iman, belirli
inançlarý sýký sýkýya tutmaya gereksinim duymaz (Meadow & Kahoe, 1984,
s. 259). Hökelekli inancýn gereklerinin yerine getirilme düzeyi ile ilgili olan
bu tür þüpheyi “sadakat þüphesi” (1993, s. 200) olarak adlandýrmaktadýr.
Bundan anlaþýlmaktadýr ki, insanýn belirli bir düzeyde þüphe taþýmasý ve
bu þüpheyi inançlarýný sorgulamada kullanmasý, onun inançlarýnýn derinle-
þerek iman haline gelmesine katkýda bulunmaktadýr.
Sonuç
Ýnanç, iman ve þüphe konusuna topluca baktýðýmýzda, þöyle bir sonuca
varmaktayýz: Ýnanç ve iman birbirinden farklý ama kopuk olmayan kavram-
lardýr. Ýmanýn kaynaðýný oluþturan inanç geliþerek iman haline gelmektedir.
Hem inançta, hem de imanda, þüphe yaþanabilmektedir.
Ýnanç ile iman birbirinden farklýdýr. Çünkü inanç, genel, toplumsal, ima-
na göre daha kesin, ifade edilir, biliþsel, ilkel ve statik süreçlerin daha yo-
ðun olduðu bir görünüm arz etmektedir. Ýman ise özel, bireysel, inanca
göre daha riskli, tecrübe edilir, geliþmiþ ve inanýlan varlýða, yani Allah’a
karþý sýcak duygular içeren bir yaþayýþtýr.
Ýnanç
Ýman
Genel
Özel
Toplumsal
Bireysel
Daha kesin
Risk taþýr
Ýfade edilir
Tecrübe edilir
Biliþsel
Duygusal
Ýlkel
Geliþmiþ
Statik
Nesnesine karþý pozitif duygu taþýr
Ýnanç ile iman arasýndaki farký ortaya koymak için böyle bir ayrým yapýl-
makla birlikte, sýnýrýn bu kadar kesin çizgilerle ayrýlamayacaðýný da ifade
etmekte yarar vardýr. Örneðin “iman duygusaldýr” ifadesinden imanda bi-
liþsel hiçbir özelliðin olmadýðý sonucu çýkarýlmamalýdýr. Ýmanýn biliþsel yönü
vardýr ama bunun aðýrlýðý azdýr. Aziz Thomas gibi ifade etmek gerekirse,
insanýn imana ulaþmasýnda tek baþýna akýl yetersiz kalmaktadýr (Dönmez,
2004, s. 98–99)
Psikolojik Açýdan Ýnanç, Ýman ve Þüphe
152
AÜÝFD XLVI (2005), sayý I
Bir baþka açýdan dinsel inanç ve iman, inanan ile inanýlan arasýndaki bir
iliþki biçimi olarak deðerlendirilebilir. Bu iliþkinin iki yönü vardýr. Bunlar-
dan biri insani diðeri de ilahi yöndür. Din psikolojisi, bu iliþkinin insani
yönü ile ilgilenmektedir. Ýþte burada bir benzetme yapmak gerekirse bu
iliþkide, inancýn resmiyet ve mesafeyi; imanýn ise yakýnlýk, sýcaklýk, içten-
lik, dostluk, güven, sadakat, baðlanma ve teslim olmayý temsil ettiði söyle-
nebilir.
Baþa dönecek olursak, burada üzerinde durulmasý gereken önemli bir
nokta inancýn iman haline gelme sürecidir. Bu konuya þöyle bir soruyla
girebiliriz: “Her dinsel inanç, iman haline gelir mi?” Ýnanç iman haline gelir
ama her inancýn iman haline geldiðini söylemek zordur. Ýnancýn iman hali-
ne gelmesinde iki temel etken vardýr. Bunlardan biri insanýn kiþilik yapýsý,
diðeri ise içinde yaþadýðý koþullardýr. Bu, bazý bireylerin kiþilik yapýlarýnýn
bir sonucu olarak daha akýlcý ve pozitivist düþüncelere eðilimli olduklarýn-
dan ya da içinde bulunduklarý çevrenin onlarý bu þekilde eðitmesinden dolayý
sade bir inanca sahip olabilecekleri ama bu inançlarýný iman haline getir-
mekte çok zorlanacaklarý anlamýna gelmektedir. Diðer taraftan kiþilik yapý-
sý, duygusal ve zihinsel bakýmdan bütünlük gösteren bireyler, inançlarýný
daha kolay iman haline getirebilirler. Böyle kiþilere çevresel koþullar da
destek saðlarsa inanç düzeyinden iman düzeyine geçmeleri çok zor olmaz.
Ancak, þunu belirtmek gerekir ki, May’in dediði gibi, günümüz insaný-
nýn temel sorunlarýndan biri de kendi donanýmlarýný bütünlük içinde kulla-
namamasýdýr. Özellikle son iki yüzyýlda insanýn mantýðýna olan güveni onu
kendi duygularýndan uzaklaþtýrmýþtýr (May, 2000, s, 42). Bu durumda duy-
gu dünyasý fakirleþen ve boþalan insan, kanadý kýrýlmýþ kuþa dönmüþtür. O,
inanmýþ ama sadece mantýðýný kullanýp duygularýný görmezlikten geldiði
için iman edememiþtir.
Çünkü insan duygu ve düþüncelerini birleþtirdiði zaman uzak ufuklara
açýlabilir. Burada düþünceler insanýn hangi davranýþlarý sergilemesi gerekti-
ði konusunda ona yardýmcý olurken, duygularý amaçlý davranýþlarýn itici
güçlerini oluþturmaktadýr. Bir benzetme kullanmak gerekirse “mantýklý dü-
þünceler geminin dümeni, duygular ise... yakýtýdýr” (Dökmen, 2000, s. 112).
Bunlardan birinin olmamasý, insaný yarým býrakacaðýndan, insan bunlarý
bütünleþtirdiði zaman her türlü geliþim ve ilerleme için hazýr hale gelmek-
tedir.
Ýnsanýn inancýnýn iman haline gelmesi, yani onun mantýk ve duygularý-
nýn dinsel inanç noktasýnda buluþarak yola çýkmasý için kuþkusuz bazý ateþ-
leyici güdülere gereksinim vardýr. Bu güdüler, insanýn þüpheleri, sahip ola-
caðý yaratýcý düþünce, çocuk için sevgi ve hoþgörü ortamý oluþturan bir aile,
153
çevredeki örnek kiþiler, toplumsal kurumlar, mistik deneyimler, dýþsal olay-
lar, buhranlar, bilinçli davranýþ ve seçimler olarak sýralanabilir.
Ýnanç ve imanýn iliþkili olduðu bir diðer kavram þüphedir. Genel olarak
baktýðýmýzda iki farklý þüphe ile karþýlaþmaktayýz: a) Ýnanç aþamasýnda or-
taya çýkabilen þüphe b) Ýman aþamasýnda ortaya çýkabilen þüphe.
Ýnanç aþamasýnda ortaya çýkan þüpheler, insanýn inancýnýn iman haline
gelmesine katkýda bulunabileceði gibi, inançlarýný tamamen kaybetmesine
de neden olabilir. Ýnanç aþamasýnda karþýlaþýlan þüphe biçimlerini þöyle
sýralayabiliriz: Tepkisel-olumsuz þüphe, insanýn ilgilerine karþýlýk bulama-
masýndan kaynaklanan þüphe, geleneksel dinin eksikliklerinden kaynakla-
nan þüphe, Tanrý anlayýþýndan kaynaklanan þüphe, dinsel arayýþýn kaynak-
larýyla ilgili þüphe, bilimsel þüphe, referans þüphesi, büyü ile dinin karýþtý-
rýlmasýndan kaynaklanan þüphe, ergenlik þüphesi.
Ýman aþamasýnda görülen þüphe ise imanýn daha da güçlenmesine zemin
hazýrlayan þüphe biçimidir ve sadakat þüphesi olarak adlandýrýlmaktadýr.
Bütün bunlara baktýðýmýzda þöyle bir sonuca varabiliriz: Ýnançta daha
çok biliþsel süreçler görülürken, imanda biliþsel süreçlerle birlikte ve onlar-
dan daha yoðun olarak duygusal süreçler ön plana çýkmaktadýr. Öyle ise
iman, inancýn geliþmiþ ve daha da öznelleþmiþ bir halidir. Bu anlamda iman,
inanýlan deðerlerin içte ve derinden yaþanmasý olarak ifade edilebilir. Çün-
kü imanda, insanýn kendine özgü ruhsal özellikleri hep birlikte canlanmak-
tadýr. Bu canlanýþ, insanýn iman ettiði deðerle bütünleþerek zirveye çýkmak-
tadýr ve bu bütünleþmeye güven ve teslimiyet temel oluþturmaktadýr. Çünkü
Ýslamî dil ile söylemek gerekirse, Allah’a iman, müslümanýn ona güvenme-
si ve teslim olmasýyla gerçekleþir. O halde iman, insanýn bütün donanýmla-
rýyla, güven ve teslimiyet temelinde Allah ile bütünleþmesi olarak belirlenebilir.
Bu baðlamda, þüphenin inanç ve iman ile iliþkisine dönersek, þöyle bir
tablo karþýmýza çýkmaktadýr: Daha önce ifade ettiðimiz gibi, þüphe daha
çok inanç aþamasýnda kendine yer bulmaktadýr. Çünkü daha çok biliþsel
süreçlerin hâkim olduðu inanç aþamasýnda, güven duygusu henüz yeterince
geliþmemiþtir. Güven duygusunun bulunmadýðý ya da yeterli geliþmeyi gös-
teremediði yerlerde, þüphe ortaya çýkar. Çünkü bir yerde güven yoksa þüp-
he, þüphe yoksa güven vardýr ve bu ikisi birbiriyle ters orantýlýdýr. Biri güç-
lenirken diðeri zayýflar. Aslýnda insanda güven duygusu her zaman vardýr.
Ama yeterince geliþmemiþ ve zayýf kalmýþ güven duygusunun yerini þüphe
doldurmaktadýr.
Ýman aþamasýnda ise güven duygusu geliþip teslimiyete dönüþtüðün-
den, þüphe burada kendisine yer bulamamaktadýr. Çünkü güvenin olduðu
yerde kendine yer bulamayan þüphe, güvenin ileri aþamasý diyebileceðimiz
Psikolojik Açýdan Ýnanç, Ýman ve Þüphe
154
AÜÝFD XLVI (2005), sayý I
teslimiyetin hâkim olduðu bir alanda yok olma durumuyla karþý karþýya
kalmaktadýr.
Diðer taraftan iman aþamasýnda görülen sadakat þüphesi ise güven yok-
sunluðu ile ilgili deðil, güvenin yeterince geliþip geliþmediði ile ilgili bir
durumdur ve güvenin geliþerek teslimiyete dönüþmesine katkýda bulunan
geçici bir süreçtir.
KAYNAKLAR
Allport, G. W., (1950), The Individual and His Religion: A Psychological Interpretation,
London: The Macmillan Company.
Aydýn, A. A., (1984), Ýslam Ýnançlarý: Tevhid ve Ýlm-i Kelam, Ýstanbul: Gonca Yayýnevi.
Catalan, J.-F. (1994), L’homme et sa religion: Approche psychologique, Paris: Desclée de
Brouwer.
Clark, W. H., (1961), The Psychology of Religion: An Introduction to Religious Experience
and Behavior, New York: The Macmillan Company.
Demirci, K., (1985), Dinlerin Dejenerasyonu, Ýstanbul: Ýnsan Yayýnlarý.
Donald, S. L. Jr. (1998), “Belief”, in Critical Terms for Religious Studies, (Edited by Mark C.
Taylor), Chicago & London: The University of Chicago Press.
Dökmen, Ü., (2000), Evrenle Uyumlaþma Sürecinde Varolmak Geliþmek Uzlaþmak, Ýstan-
bul: Sistem Yayýncýlýk.
Dönmez, S., (2004), Aziz Thomas’ta Felsefe-Teoloji Ýliþkisi: Bilgi ve Ýnanç, Ankara: Karahan
Kitabevi.
Fowler, J. W., (1986), “Faith and the Structuring of Meaning”, in Faith Development and
Fowler, (ed. by C. Dykstra & S. Parks), Birmingham: Religious Education Press.
Fowler, J., W., (1992), “The Vocation of Faith developmental Theory”, in Stages of Faith
and Religious Development: Implications for Churc, Education and Society, (Edited
by, James W. Fowler, Karl Ernst Nipkow and Friedrich Schweitzer), Britain: SCM
Press Ltd.
Fowler, W. J., (1996), “Pluralism and Oneness in Religious Experience: William james,
Faith Development Theory, and Clinical Practice”, in Religion and the Clinical Prac-
tice of Psychology, (ed. by Edward P. Shafranske), Washington: American Psycho-
logical Association.
Gander, J. M., Gardiner, W. H., (2001), Çocuk ve Ergen Geliþimi, (Çev.: A. Dönmez, N.
Çelen, B. Onur, Yayýma Hazýrlayan: B. Onur), Ankara: Ýmge Kitabevi.
Hökelekli, H., (1993), Din Psikolojisi, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfý Yayýnlarý.
Ýkbal, M., (1984), Ýslamda Dinî Düþüncenin Yeniden Doðuþu, (Çev.: A. Asrar), Ýstanbul:
Bir Yayýncýlýk.
Ýmam-ý Azam Ebu Hanife, (1981), Ýmam-ý Azamýn Beþ Eseri, (Çev.: M. Öz), Ýstanbul:
Kalem Yayýncýlýk A. Þ.
Ýzutsu, T., (1984), Ýslam düþüncesinde Ýman Kavramý, (Çev.: S. Ayaz), Ýstanbul: Pýnar
Yayýnlarý.
James, W., (1945), The Varieties of Religious Experience: A Study in Human Nature, Lon-
don, New York, Toronto: Longmans Green & Co.
Jardine, M. M., & Viljoen, H. G., (1992), “Fowler’s Theory of Faith Development: An
Evaluative Discussion”, Religious Education, Volume: 87, Issue: 1. http://searc-
h.epnet.com/direct.asp?an=9609225682&db=aph
155
Koenig, G., K., (1994), Aging and God: Spiritual Pathways to Mental Health in Midlife and
Later Years, New York, London and Norwood: The Haworth Pastoral Press.
Koç, T., (1995), Din Dili, Kayseri: Rey Yayýncýlýk.
May, R., (2000), Kendini Arayan Ýnsan, (Çev.: A. Karpat), Ýstanbul: Kuraldýþý Yayýncýlýk.
Meadow, M. J. & Kahoe, R. D., (1984), Psychology of Religion: Religion in Individual Lives,
New York: Harper & Row Publishers.
Özcan, H., (1992), Epistemolojik Açýdan Ýman, Ýstanbul: Marmara Üniversitesi Ýlahiyat
Fakültesi Vakfý Yayýnlarý.
Tolstoy, L. N., (1998), Din Nedir?, (Çev.: M. Çiftkaya), Ýstanbul: Kaknüs Yayýnlarý.
Topçu, N., (1995), Ýsyan Ahlâký, (Çev.: M. Kök, M. Doðan), Ýstanbul: Dergâh Yayýnlarý.
Tümer, G., (1986), “Çeþitli Yönleriyle Din”, Ankara Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi Dergisi
XXVIII, Ankara: Ankara Üniversitesi Basýmevi.
Vergote, A., (1978), “Çocuklukta Din”, (Çev.: E. Fýrat), Ankara Üniversitesi Ýlahiyat Fakül-
tesi Dergisi, Cilt XXII, Ankara: Ankara Üniversitesi Basýmevi.
Vergote, A., (1981), “Ergenlikte Din”, (Çev.: E. Fýrat), Ankara Üniversitesi Ýlahiyat Fakül-
tesi Dergisi, Cilt XXIV, Ankara: Ankara Üniversitesi Basýmevi.
Vergote, A., (1999), Din Ýnanç ve Ýnançsýzlýk, (Çev.: V. Uysal), Ýstanbul: Marmara Üniver-
sitesi Ýlahiyat Fakültesi Vakfý Yayýnlarý.
Yavuz, K., (1993), Çocukta Dinî Duygu ve Düþüncenin Geliþmesi, Ankara: Diyanet Ýþleri
Baþkanlýðý Yayýnlarý.
Yazýr, E. M. H., (Tarihsiz), Hak Dini Kur’an Dili, Ýstanbul: Eser Neþriyat.
Psikolojik Açýdan Ýnanç, Ýman ve Þüphe
Dostları ilə paylaş: |