pilchardus), kılışbalığı (
Xiphias gladius) gibi ekonomik balık türleridir.
Ege denizinde
köpekbalığı türlerine de sık rastlanır.
Ege denizi faunası arasında deniz memelilerinden yunusbalığı (Delphinus) ile Akdeniz foku
(Monachus monachus) önemlidir. Akdeniz fokuna Türkiyenin Ege kıyılarında Foçada
rastlanır.
Deniz sürüngenlerinden deniz kaplumbağalarına (Caretta caretta) da rastlanır.
Omurgasızlardan ahtapot, kalamar (mürekkepbalığı) ve karides (Caridea) ekonomik olarak
önemlidir. Ayrıca Egenin bentik hayvanları olarak mollusca şubesinden gastropoda
(karındanbacaklılar) ve baltaayaklılar (pelecypoda) belirtilmesi gereken canlılardır.
Ege Denizi Kıyıları
1) Doğu kıyılar
Egenin doğu kıyıları Meriç nehri ağzından başlar. Meriçin ağız kısmında bir delta oluşumu ve
lagünler vardır. Meriç nehri ağzı (40°43’N, 26°02’E) İLE Gelibolu yarımadasının güneybatı
ucu olan Teke burnu (40°03’N, 26°09’E) arasına çekilecek bir hattın doğusunda kalan deniz
alanı Saroz körfezi’dir.
Meriç nehri burada Türkiye Yunanistan sınırını çizer. Esas delta kesimi yunanistanda kalır.
Meriç ağzının Türkiye tarafında birkaç lagün mevcuttur. Bunların en büyüğü Gala gölüdür.
Meriçin ve gölün kıyısında kurulmuş tarihi yerleşme Enez buradadır. Tarihi belgeler Enezin
vaktiyle bir liman olduğunu göstermektedir. Daha sonraları Meriçin getirdiği alüvyonlar bu
limanı doldurmuş ve Enez içerde kalarak bu fonksiyonunu kaybetmiştir.
DERS X
Diğer bir önemli iç deniz Karadenizdir (Schwarzes Meer, Black Sea, Çerno More, Bahri
Siyah ). Bu denizin yüzölçümü (Azak denizi hariç) 424 000 km² dir. En derin noktası Kırım
yarımadasının güney ucu ile İnebolu arasında çekilecek bir nazari hattın ortalarına
rastgelmektedir (2258 m). Karadeniz Eosen başlarında ve ortalarındaki Alp orojenezi
sirasında kıvrımlar teşekkül ederken oluşmuş Anadolu jeantiklinalinin yanıbaşındaki bir
jesenklinal alanına tekabül etmektedir. Miyosendeki Karadeniz daha geniş bir alana
yayılıyordu ve Thetys denizi ile herhangi bir bağlantısı yoktu. Miyosende Anadolu karasının
kuzeyinde yer tutan bu denize Sarmassien denizi adı veriliyordu. Bu sarmassien denizi
doğuda Balkaş, batıda orta Tuna ovalarına ve kuzeyde Doneç platolarına kadar uzanıyordu.
Kuaterner başlarındaki tektonik hareketler sonucu Ege, Marmara denizi ve boğazların
oluşumu sonucu Karadeniz Akdenizle bağlantı sağladı fakat doğudaki kesimi bütünlüğünü
kaybederek Hazar denizi Aral ve Balkaş göllerini oluşturdu.
Karadeniz Akdeniz gibi parçalı değil kütlevi görünüşlü bir denizdir. İstanbul boğazı
(Bosphorus) onu Marmara denizine bağlar. Kuzeyde Karadenize bağlı bir üye olan Azak
denizi (Asowsches Meer) (38 000 km², en derin noktası 15 m, tuzluluk %o 11 ile %o 2
arasında) bulunur. Her iki deniz arasındaki irtibat Kerç boğazı vasıtasıyla sağlanır. Kırım
yarımadası batısında ise geniş ve az derin bir su kütlesi olan Odessa (Odesa, Odise) körfezi
bulunur. İstanbul boğazının batimetrik özellikleri Karadenizin ancak üst tabakadaki su
kütlelerinin sirkülasyonuna imkan vermesi nedeniyle Karadenizde -200 m nin altında kalan
kesimlerde oksijen sirkülasyonu olamamakta ve canlı hayat -200 m den daha aşağılarda
ortadan kalkmaktadır. Yapılan araştırmalar Karadenizde -200 m lerden daha derinlerde,
öldürücü bir zehirli gaz olan hidrojen sülfürün (H 2S) varlığnı ortaya koymuştur.
DERS XI
Denizdibi (denizaltı) Jeolojisi ve Jeomorfolojisi
Okyanus ve denizlerin tabanı dümdüz değildir. Kendine özel bir topoğrafyası vardır.
Kabartılar, çukurlar, çanaklar ve düzlükler mevcuttur. Bunlara denizaltı ve deniz dibi rölyefi
adı verilir. Bunların dağılışları özelliklerini, yapılarını, deniz dibi jeolojisi ve jeomorfolojisi
adı verilen bilim dalı inceler.
Deniz dibinin şekilleri ve özellikleri hakkındaki bilgiler sondajlarla elde edilmektedir. Daha
sonra bunlar bir harita haline getirilir. Derinlikleri ve deniz dibinin topoğrafik özelliklerini
gösteren haritalar batimetrik haritalar adı verilir.
Kıtalar deniz altında da belirli bir derinliğe kadar devam ederler. Bunlara kıta kenarı
düzlükleri, kıta sahanlığı veya kıta şelfi denir. Bu düzlükler -200 m derinliğe kadar devam
eder. Avrupa kıtasının batısında geniş bir şelf alanı vardır. Britanya adaları bu şelf
sahasındadır. Şelfler zaman zaman kara olmuş alanlardır. Bunun nedeni genellikle östatik
hareketlerdir . Östatik hareketler, kıtaların sabit kalıp deniz seviyesinin alçalıp yükselmesidir.
Östatik hareketlerin salınımı -200 m ile + 200 m arasında oynamaktadır. Son östatik
hareketler Pleistosen glasyasyonu sırasında gerçekleşmiştir. Glasyal dönemlerde deniz
(okyanus) seviyesi alçalmış, interglasyal dönemlerde yükselmiştir. Avrupada günz-mindel-
riss ve würm olmak üzere dört glasyal dönem gerçekleşmiştir. Seviye yükseldiğinde deniz
karalara doğru ilerler. Buna transgresyon denir. Denizin geri çekilme hareketine ise regresyon
denir. Würm glasyalinin sona ermesini takiben (15.000 yıl önce) deniz seviyesi yükselmiş
Avrupanın batı kenarı sular altında kalmış ve neticede Britanya adaları oluşmuş ve kıyı çizgisi
bu günkü manzarasını almıştır. Batı Avrupanın jeolojik yapısı şelf alanında ve Britanya
adalarında devam etmektedir.
Şelfler sedimantolojik ve biyolojik açıdan epikontinental veya neritik bölge olarak kabul
edilirler. Güneş ışınları -200 m ye kadar nüfuz edebilir.
Epirojenik hareketler(tektonik basınçlarla yavaş yavaş eğilip bükülme ve çanaklaşma
hadiseleri) ve izostatik hareketler (kıtalara yük binmesi ve yük azalmasından doğan alçalma
ve yükselme hareketleri) de kıta kenarlarındaki transgresyon ve regresyonların sebebidir.
Kuzey Amerikanın doğu, kuzey ve kuzeybatısında geniş şelf alanları vardır. Güney
Amerikada Arjantin kıyıları, Asyada Çin kıyıları, güneydoğu Asya adaları, Avustralyanın
kuzeyi göze çarpan belli başlı şelf alanlarıdır. Bir çok şelf alanlarında eski akarsu vadilerine
ait izler görülür.
Deniz içi petrol yatakları genellikle şelf alanlarında araştırılmakta ve işletilmektedir.
Şelf alanları dik eğimli yamaçlarla son bulur bu yamaçlar -1000 m ye kadar inerler. Kıta
şevini derin deniz düzlüklerine bağlayan bu eğimli yamaçlara kıta şevi (yamacı) adı verilir.
Şevler derin vadilerle parçalanmıştır. Bunlar eski akarsu vadileridir. Kıta kenarı aşağıya doğru
büküldüğü için (fleksür) bunlar da daha derinlere doğru takibedilir.
Daha derinlerde az eğimli bir takım düzlükler uzanır (Abisal düzlükler). Bunlar -1000 m den
başlar ve -6000 m ye kadar devam eder. Bu düzlüklerde ince zerreli tortullar birikir.
Derin deniz düzlüklerinde bazı tepelere rastlanır. Bunlara guyot denir. Bunların tabandan
itibaren nispi yükseltileri 1000 m yi bulabilir. Volkanik kökenlidirler.
Okyanusların tabanlarında binlerce kilometre uzanan ve nispi yükseltileri 4000 m ye erişen
dağ sıraları bulunur(denizaltı sırtları, ridge) . Bunların üzerlerinde 2000 m civarında kalın bir
su tabakası vardır.
Atlantiğin ortasında kuzeyden güneye doğru uzanan S harfi şeklinde 20 000 km ye yakın
uzunlukta bir sırt (dağ) vardır (okyanus ortası sırtı, Mid- atlantic ridge). Bu sırtın oluşumu
levha tektoniği hareketleri ile ilgilidir. Atlantiğin orta kısmında levhalar birbirinden uzaklaşır
(diverjan hareket) açılan kısımdan üst mantonun bazaltik lavları deniz tabanına çıkar.
Katılaşır. Birikerek bu dağ sıralarını oluşturur. İslanda adası volkanları, Asor volkanları orta
Atlantik sırtı ile ilgili olarak oluşmuşlardır. Okyanus tabanları bazaltik kabuktan meydana
gelmiştir.
Okyanus diplerinde derin deniz çukurları bulunur. Bunlara abisal çukurlar adı verilir. Bunlar
6000m ile 11 000 m arasında değişik derinliktedirler. Dünyanın en derin noktası 11 034 m ye
erişir (Marian adaları grupundan Guam çukuru). Abisal çukurların oluşumu levha tektoniği