Iii. Uluslararasi



Yüklə 6,81 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə310/318
tarix14.12.2017
ölçüsü6,81 Mb.
#15593
1   ...   306   307   308   309   310   311   312   313   ...   318

704

III BEYNƏLXALQ HƏMZƏ NİGARİ

TÜRK DÜNYASI MƏDƏNİ İRSİ SİMPOZİUMU

2- Kafkasya Halkı     

Kafkasya binlerce yıl birçok topluluğun, kavmin uğrak yeri ve büyük güçlerin geçiş 

noktası olması sebebiyle, kavimlerin ve ırkların birbirleriyle karışıp, kaynaştığı bölge 

olmuştur. Bazı Ural-Altay kavimleri bölgenin cazibesine kapılarak burayı kendilerine 

yurt  edinmişlerdir.  Bölgenin  yerli  Kafkas  milletleri  ile  karışıp  kaynaşmışlardır  (Bi, 

2011: 97). 

Kafkasya’nın coğrafi yapısının bölge insanlarının karakterlerinin ve psikolojilerinin 

oluşumunda  etkili  olduğu  ve  başkalarından  farklı  kıldığı  da  muhakkaktır. 

Bölgedeki  verimli  tarım  arazilerinin  genişliği,  akarsularının  bolluğu,  yüksek  ve 

sık  ormanlıklarının  büyüklüğü,  çetin  iklim  şartları;  Kafkasyalıların  vatanperver, 

ferdiyetçi, vatanını ve kendisini kıskanan, yabancılardan uzak duran savaşçı ve öyle 

kalmak mecburiyetinde olmasına sebep olmuştur (Berkok, 1958: 13-14).   

Kafkasya etnik bakımdan da zengin bir çeşitliğe sahiptir. Bölgede yaşayan elli 

kadar halktan başlıcaları: Adiğe, Kabrtay, Çerkes, Abhaz, Abazini, Çeçen, İnguş, Avar, 

Lek, Dargın, Lezgi, Gürci, Laz, Mergel, Svan, Hevsur’dur (Dursun, 2001: 157, Kılıç, 2015: 

690).  Bunların  yanında  bölgede  yaşayan  Türkler:  Karaçaylar,  Balkarlar,  Kamuklar,   

Nogalar,  Karakalpaklar,  Kundurlar,  Acaralar,  Avarlar,  Stavropol  Türkleri,  Türkleri, 

Terekemeler ve Azerilerdir.

Kafkasya’daki bu halkalar Kafkas, Hint-Avrupa, Türk ve Sami olmak üzere dört 

ayrı dil ailesinden gelen dilleri konuşurlar. Bu dil gruplarına bağlı olmak üzere kırk 

kadar farklı dil ve lehçede kullanılmaktadır (Saydam,1997: 19). Kafkas dillerini ise 

bölgede en eski çağlardan beri oturan yerli halklar konuşmaktadır (Yıldız, 2006: 24).     

Bölgedeki kavmi çeşitliliğin fazla olması coğrafyanın doğudan batıya, batıdan 

doğuya  yapılan  göçlere  geçit  verme  özelliğini  taşımasından  kaynaklanmıştır. 

Aynı  zamanda  bölgenin  dağlık  yapısı  bölgedeki  kavimlerin  kaynaşmasına  engel 

oluşturduğu  gibi  Kafkasya’da  güçlü  devletlerin  kurulmasına  da  mani  olmuştur. 

Bunun yanında coğrafyanın aynı dağlık arazi özelliği bölgeyi istila etmek isteyen 

büyük güçlerin istilasını da engelleyen en önemli etkenlerden birisi olmuştur. Sık 

sık  ortaya  çıkan  iktidar  değişiklikleri,  isyanlar,  hâkimiyet  mücadeleleri  yüzünden 

bütünlük  oluşturulamamıştır  (Kemaloğlu,  2012:  4).  Bu  itibarla  ilkçağdan  itibaren 

mücadele  sahası  olmuş.  Buna  birde  doğudan  gelen  ticaret  yollarının  kesiştiği 

güzergâh  üzerinde  olması  özelliğinin  eklenmesi  bölgedeki  Bizans,  Sasani  ve 

Hazarlar arasında Kafkasya rekabet alanı haline gelmiştir. Daha sonra İslamiyet’in 

bölgeye Emevi Devleti halifesi Hişam zamanında gelmesiyle İslam Devletleri de bu 

mücadelenin içerisinde yer almaya başlamışlardır. 

XI.  yüzyılda  Selçukluların  ardından  ise  Moğolların  Kafkasya’nın  büyük  bir 

bölümüne hâkim oldukları ve bölge üzerinde en fazla etki bırakan siyasi yapılar 

olmuşlardır.  Selçuklular  döneminde  Kafkasya’ya  yerleşmiş  olan  Oğuz  ve  Kıpçak 

boyları bu günkü Azerbaycan Türklerinin atalarıdır (Muhammedoğlu, 2001:159). Türk 

boyları özellikle Güney Kafkasya’nın doğusuna yerleşmişlerdir (Saydam,1997: 18). 

Kafkasya her bakımdan karışık bir bölge olmasına ve etnik çeşit fazlalığına rağmen 

inanç olarak ağırlıklı olarak İslamiyet yaygındır. 

XIX.  yüzyılda  Kafkasya  üzerinde  Osmanlı-Rus  savaşları  yaşandığında  İngiltere 

(Saydam,1997: 45-46) bölge ile yakından ilgilenmeye başlayacaktır. Bu yüzyılda Rusya 

Kafkasya’ da Gürcü ve Ermenileri Osmanlılara karşı kullanarak kadim tarihi siyasetlerini 

gerçekleştirmeyi  amaçlayacaklardır.  Osmanlı  karşı  takip  ettikleri  siyasetleri  “Şark 

Meselesi” adı ile adlandırarak uygulamaya koyacaklardır (Köstüklü, 1991: 221). 



705

III BEYNƏLXALQ HƏMZƏ NİGARİ

TÜRK DÜNYASI MƏDƏNİ İRSİ SİMPOZİUMU

Osmanlı Devleti’nin bu yüzyılın başından itibaren gücünü kaybedip,  parçalanma 

dönemine girmesi Rusya’nın amacı istikametinde Kafkasya’da hızla ilerlemesine ve 

etkin  güç  haline  gelmesine  sebep  olacaktır.  Bölgede  Rusların  yayılma  siyasetine 

karşı  Osmanlı  Devleti  önemli  mevkilerde  kaleler  inşa  ederek  bölgenin  kabile 

beylerini  de  kendi  tarafına  çekmeye  çalışarak  savunma  tedbirleri  alacaktır.  Fakat 

Osmanlı Devleti’nin kalelerin savunulmasında asker ihtiyacını karşılamada yetersiz 

kalması, yanında Balkan coğrafyasında yaşanan kargaşalık, kendi içerisinde yaşadığı 

meselelerden  Kafkasya  ile  gerektiği  gibi  ilgilenememesi  üzerine  ilk  Rus  birlikleri 

XVIII. yüzyılın ortalarında dağların önüne kadar ulaşacaklardır (Kılıç, 2015: 691).

Böylece  bölge  Rus  Kazaklarının  istilasına  açık  hale  gelmesiyle  işgaller 

başlayacaktır.  Müslüman  Kafkas  halklarından  olan  Çerkesler,  Çeçenler,  Osetler, 

Karaçaylılar, Dağıstanlılar ise yerlerini terk ederek mücadele yapmak için dağlara 

çekileceklerdir.      Kafkas  halkları  arasında  din  birliğinin  ötesinde  siyasi  birlik 

oluşturulamadığından  bu  halklar  devlet  olamamışlardır.  Bölgede  Ruslara  karşı 

durabilecek etkin bir güç de yoktur.

Dolayısıyla,  dağlı  halklar  Ruslara  karşı  giriştikleri  mücadeleleri  yüzyıllar 

boyunca sürdüyse de Kafkasya’nın son büyük liderlerinden Şeyh Şamil’in direnme 

ümidi  kalmayınca  1859’da  silah  bırakıp  teslim  olmak  zorunda  kalacaklardır  

(Yıldız, 2006: 82).

Kafkasya’da  hâkim  duruma  gelen  Çarlık  Rusya  bölgedeki  emperyalist 

düşüncelerini  gerçekleştirmek  için  katı  siyasetini  uygulayarak  tam  bir  yok  etme 

ve büyük sürgün hareketini başlatacaktır. Kafkasya’da yaşanan sürgün harekâtına 

karşı  bölgede  bugün  de  sürgün  edilen  halkın  neslinden  gelenlerin  varlıklarını 

sürdürdüklerini  görmekteyiz.  Bunların  ırk  durumlarını;  Türkler  (Turaniler),  Kaslar 

yani asıl Kafkasyalı kavimler, Hint-Avrupalı kavimler diye tasnif etmek mümkündür 

(Berkok,  1958:129,  Kemaloğlu,  2012:  6-7).  Bunlar  arasında  çalışmamıza  konu 

olan Çerkes genel adı ile bilinen kabilelerden Abazalar (Aphazlar), Ubıhlar, Adige, 

Hatkolar,  Şapsığ,  Bjeduglar,  Abzehler,  Besneleyler,  Kabartaylar  bulunmaktadır 

(Kemaloğlu, 2012: 6-7).



3- Çerkes Muhacirler Kimlerdir? 

Çerkesler,  Kafkasya’nın  yerli  halkıdır.  Ancak  gerek  coğrafi  gerekse  de  tarihi 

şartlardan dolayı hiçbir dönem güçlü bir siyasi birlik haline gelememişlerdir. Genel 

olarak Kafkasya adı verilen bölgede yaşayan insanlara Çerkes denildiği gibi Çerkez, 

Adige, Kafkaslı ve Kafkasyalı kelimeleri ile de ifade edilmektedir (Atasoy, 2014:7). 

Bu kavramların içerik olarak birbirinden çok farklı manalara gelmediği söylenebilir.

Kafkas  dağları  eteklerindeki  farklı  etnik  kökenli  toplulukların  ifade  edildiği 

“Kafkasyalı”  geniş  kapsamlı  bir  kavram  olarak  kullanılırken  “Kafkaslı”  ise  Kafkas 

ırkından  geldiği  düşünülen  bu  bölgenin  yerli  ırkına  verilen  ve  aidiyet  duygusu 

taşıyan bir sıfattır. 

Adiğe (Adige), Çerkes (Kirkas) kelimelerinin birbiri ile ilişkilerini şöyle bir mantıkla 

açıklayabiliriz: “Her Adiğe Çerkesdir. Fakat her Çerkes Adiğe değildir.” (Berkok, 1958: 

65). Buradan da Çerkes adının Adiğe adını kapsadığı söylenebilir. Diğer bir ifade 

ile Çerkes kendisini “Adiğe” olarak adlandıran halka diğer halkların verdiği addır 

(Atasoy, 2014:7). 

Kafkasya’da yaşayan halkların kendi yerel adlandırmaları farklıdır. Fakat Çerkes 

tarihine yönelik yapılan araştırmalarda son dönemin etnik yapıya dayalı çalışmaların 



Yüklə 6,81 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   306   307   308   309   310   311   312   313   ...   318




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə